Anasayfa O Hep Haklı Çıktı Çoğu Gitti Azı Kaldı ”Yurtta Barış Dünyada Barış” için: DECCAL DENEN SİYONİST CANAVARIN YIKILMASI ŞARTTIR!

”Yurtta Barış Dünyada Barış” için: DECCAL DENEN SİYONİST CANAVARIN YIKILMASI ŞARTTIR!

Yazar: yonetici
0 Yorum 466 Görüntüleyen

”Yurtta Barış Dünyada Barış” için: DECCAL DENEN SİYONİST CANAVARIN YIKILMASI ŞARTTIR!

 

Sn. Recep T. Erdoğan’ın “Asla ve hiçbir konuda onlarla bir arada ve anlayışta olamayız!”diye hava attığı darbeci Mısır yönetimi ile birlikte Amerikan tezgâhı “Yemen Kuşatması” ittifakına katılmıştı. İşgalci ABD yönetimi, Yemen’de Suudi Arabistan önderliğindeki operasyonlara “doğrudan” dâhil olmayarak, şimdilik çatışmalara Sünni-Şii kapışması kılıfı sarmaktaydı. Irak’ta Şiilerle ortaklaşa çalışan ABD’nin Yemen’de ise Şiilere karşı başlatılan savaşı desteklemesi tam bir hokkabazlıktı, ama ahmak takımı bu çelişkinin bile halâ farkına varamamıştı.

Bölgedeki gelişmelerle ilgili uzun süredir “takipte kalan” ABD yönetimi, Suudi Arabistan’ın duyurusundan kısa bir süre sonra Yemen’deki “Kararlılık Fırtınası” operasyonuna destek vereceğini açıklamıştı. Ancak operasyonda öncülükten sakınan ve hava saldırılarına katılmayan ABD yönetimi, sadece saldırılara lojistik destek ve istihbarat sağlamaktaydı. ABD’nin “Kararlılık Fırtınası” harekâtına destek vererek Yemen’de Şiilere karşı koalisyona arka çıkması, Tikrit’te ise Şiilerle aynı safta terör örgütü DAEŞ’e karşı sözde savaşması kafaları karıştırmıştı. ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcülerinden Jeff Rathke, Yemen’e operasyonların Cumhurbaşkanı Abdurabbu Mansur Hadi’nin talebi ve Husilerin istikrarsızlık ve kaosa yol açan eylemleri nedeniyle yapıldığını savunarak “Irak’ta Tikrit’in geri alınmasına yönelik operasyonlarla bunlar arasında bir çelişki yok” iddiasında bulunmuşlardı. Pentagon Sözcülerinden Elissa Smith’in ise soruları yanıtlarken Irak’ta Hükümet güçlerine katılan Şiileri “vatansever gönüllüler” olarak nitelendirmesi ve Irak’ta DAEŞ’e karşı tüm unsurları ancak Irak hükümetinin açık kontrol ve komutanlığında destekleyebileceklerini söylemesi de ABD’nin bölgede, genel anlamda Sünni-Şii gruplaşmalarına çıkarcı ve kışkırtıcı yaklaştığının ispatıydı. Yemen’de Husilere karşı yürütülen ve ABD-İsrail’ce desteklenen Suudi Arabistan öncülüğündeki “Kararlılık Fırtınası” operasyonu kapsamındaki hava saldırıları daha da yoğunlaşmıştı. Koalisyon uçakları, Sana’nın doğusundaki Nukum Dağındaki askeri bölgeleri vurmaktaydı. Husiler de roketatarlarla karşılık verince, bombardıman ve çatışmalarda yüzlerce Müslüman sivil canından olmaktaydı. İşte AKP iktidarıyla, darbeci Mısır diktası da bu katliamların suç ortağıydı.

Terör eylemleri ve İşgallerle bölgemizdeki tüm dengeleri alt-üst eden ve Ortadoğu’yu cehenneme çeviren ABD, bir yandan ortaya çıkan karmaşanın sorumluluğunu İran’a yüklerken, öbür yandan da bu ülke ile anlaşma masasında nükleer müzakereleri başlatmıştı. Yani bir yandan Araplarla İran’ı Yemen üzerinden çarpıştırmak için tırnak kaşıyor, öbür yandan da kendisi anlaşma masasında İran’ı oyalıyordu. Ve tabi Zatı Şahaneleri ve AKP hükümeti ülkemiz bölgemiz aleyhindeki Amerikan-İsrail planlarına taşeronluk yapanların ve bir zaman BOP Eşbaşkanı şerefini taşıyanların, şimdi kalkıp İran’ın mezhep taassubuyla bölgemizi karıştırdığı” iddiaları ne kadar ciddiye alınacaktı?

AKP Hükümeti kadar İran yönetimi de abluka altında mıydı?

Artık ülkelerin iç sorunlarının bile mutlaka bir dış bağlantıları vardı. Özellikle ülkemiz de dâhil bölgemizdeki çatışmaları sadece kendi iç sorunlarımız olarak görmek ve değerlendirmek saflıktı. Çünkü terör örgütleri ve eylemlerinin de arkasında bir taktım dış güçler bulunduğunu bilmeyen kalmamıştı. Bununla da yetinmeyip bir de bölge ülkeleri terör örgütlerini kurup harekete geçiren ABD ve AB ile anlaşma masasına oturmak zorunda bırakılmaktaydı. Bunun da ötesinde ülkelerimizi karıştıranların dost ve müttefik olarak nitelendirilmesi şeytani bir zaruret ve Siyonist siyaset olarak ortaya çıkmaktaydı. Şimdi bölgemizdeki ülkeleri önce karıştırıp ardından da o ülkeleri güya korumak adına Amerika ve Avrupa kendi askerlerini gönderiyorlardı. Çoğu zaman da İslam ülkeleri sömürgeci güçlere müracaat ederek iç çatışmalarının önlenmesini onlardan talep ediyorlardı. Kurda kuzuyu emanet etmek herhalde bu olmalıydı.

 

..

 

MAKALENİN TAMAMI İÇİN TIKLAYINIZ…

BENZER İÇERİKLER

Size daha iyi hizmet sunabilmek için çerezleri kullanıyoruz. KABUL ET Detaylı Bilgi