Anasayfa » YENİ TÜRKİYE Mİ, DELİ GÖMLEĞİ Mİ?

YENİ TÜRKİYE Mİ, DELİ GÖMLEĞİ Mİ?

Yazar: yonetici
0 Yorum 284 Görüntüleyen

YENİ TÜRKİYE Mİ, DELİ GÖMLEĞİ Mİ?

 

“(Ya Rabbi) Bizden-içimizden sefihlerin (beyinsiz, beceriksiz ve hain yöneticilerin ve şuursuz destekçilerinin) yaptıkları nedeniyle, hepimizi helak edecek misin?” (Araf: 155)

Çatı adayı Ekmelettin Beyin yetersizliği sayesinde ve BDP’nin 1. turda aday çıkartıp çatı adayının %50’yi bulamayacağı kanaatini pekiştirmek suretiyle sağladığı dolaylı destekle Cumhurbaşkanı seçilen Sn. Recep T. Erdoğan artık kendi güdümünde bir başbakan arıyor ve fiilen başkanlık sistemini yürütmeye hevesleniyordu. Daha doğrusu, bölgemizde sinsi ve Siyonist projelerini daha kolay gerçekleştirmek isteyen malum odaklar, Meclis ve hükümet engeline takılmadan sözde Başkan marifetiyle bazı kararlarını kotarmak ve uygulatmak istiyordu. Davutoğlu, Cağaloğlu’ndaki İstanbul Erkek Lisesinde 7 yıl yatılı okuyor ve şimdi bir kısmı Adnan Oktar’cı olan Sabataist Babuna’lardan Aydın Babuna ile samimiyet kuruyor ve her ne hikmetse Yahudi ve Hıristiyanların kutsal kitaplarına özel ilgi duyuyordu. Buradan sonra ise malum Boğaziçi; üniversitesine geçiyordu. Daha sonra akademik basamakları jet hızıyla geçip Profesör olan ve ardından Malezya Modeliyle ılımlı İslam’ın Türkiye’ye yerleşmesini ve Yeni Osmanlı hayalinin gerçekleşmesini hedef alan Ahmet Davutoğlu, Refah-Yol iktidarının yıkılıp Erbakan’ın devre dışı bırakıldığı ve AKP’nin henüz kurulmadığı 1998 -2002 yılları arasında Silahlı Kuvvetler Akademisi’nde ve Harp Akademisi’nde misafir öğretim üyesi olarak ders veriyordu. Anlayacağınız hiçbir şey tesadüfen ve kendiliğinden olmuyordu! İşte bu nedenle İngiliz Ekonomist Dergisi haftalar öncesinden, Karaim kökenli şanslı Türklerden ve aslı ve astarı malum Ülker’lerin dünürlerinden Ahmet Davutoğlu’nun Başbakan olacağını açıklıyordu. Oysa Türkiye’de rejim başkanlık değil Başbakanlık sistemine göre düzenlenmiş, bütün kurum ve kurallar buna göre şekillenmiş bulunuyordu. Sn. Erdoğan Ahmet Davutoğlu gibi, hem kendi kontrolünde kalacak hem de malum odakların işine yarayacak birisini Başbakanlığa taşısa bile, üç-beş ay sonra baskılardan bunalacağını ve “davulun kendi boynunda, tokmağın ise Erdoğan’ın avucunda, yani bütün sorumlulukların kendi sırtında ama kahramanlığın Erdoğan’da bulunduğu” ortamdan sıkılıp usanacağını söylemek için kâhin olmak gerekmiyordu. Zaten Sn. Erdoğan, Abdullah Gül’ün bunlara razı olmayacağını bildiği için, onu devre dışı bırakacak yollara başvuruyor ve AKP kongresini alelacele 28 Ağustos’a alıyordu. hatta bu arada Milletvekilleri farklı ve aykırı formüller üretmesin, ayrı yönelimlere girişmesin diye, henüz torba yasa bile tamamlanmadan Meclisi tatile sokuyordu. Erdoğan aylar öncesinden Ahmet Davutoğlu’nu kafasına koyuyor, daha doğrusu onun ismi malum merkezlerce kulağına fısıldanıyor, ama bir sürü göstermelik istişare ve görüşmelerle buna “demokratik tercih” kılıfı geçiriliyordu. Çünkü Beşir Atalay, Cemil Çiçek, Salih Kapusuz, Bülent Arınç gibi isimler “Sn. Başbakan, siz köşke çıkın kongreyi doğal sürecine bırakın” diyordu, yani Abdullah Gül’e zemin hazırlıyordu. Bunun üzerine “Olmaz, böyle durumlarda şeytan devreye girecektir. Bizler nefsimizi dinlersek partimizin birlik ve bütünlüğüne zarar gelecektir!” diyen Erdoğan’a sormak gerekiyordu. 1-  Bu durumda şeytan Sn. Abdullah Gül mü oluyordu? 2- Daha önce Milli Görüş’ü dağıtmak ve tarihi projelerini aksatmak üzere, Erbakan’a başkaldırırken kendileri nifak çıkarıyor ve şeytanlık mı yapıyordu? Çünkü çok iyi hatırlıyoruz, Sn. Erdoğan iktidara taşınma sürecinde Mehmet Ali Birand’ın 32. Gün programına çıkarılıyor ve gençlere önceden ezberletildiği sırıtan soruları yanıtlarken: “Erbakan’ın malum MGK’da askerlere karşı ürkek davrandığını, kendisinin Başbakan olması halinde böyle bir haksızlığa kesinlikle karşı çıkacağını” söylüyor, ayrıca “Mücahit Erdoğan!” sloganı yerine “Demokrat Erdoğan!” şeklinde çağrılmaktan hoşlandığını belirtiyordu. Yani böylece malum odaklara: 1- Erbakan’ın “İslam Birliği ve Faizsiz Adil Düzen projelerini” askıya alacağı 2- TSK’nın burnunu kırıp hizaya sokacağı mesajını veriyordu. Ve bütün bu tahribatlarını 12 yıl boyunca suç ortağı Cemaatle birlikte yürütüyor, ama makam ve menfaat hırsı ağır basınca sonunda iki taraf kıyasıya birbirine düşüyordu.

 

..

 

MAKALENİN TAMAMI İÇİN TIKLAYINIZ…

BENZER İÇERİKLER

Size daha iyi hizmet sunabilmek için çerezleri kullanıyoruz. KABUL ET Detaylı Bilgi