YARGI PAKETİ Mİ,
SARGI BAGETİ[1] Mİ OLMAKTAYDI?
Erdoğan iktidarı, aylarca “Büyük Yargı Reformu” palavrasıyla hava atmış ve halkımızı oyalamışlardı. Oysa işin aslı; AB dayatmasıyla, Batı’nın adamı PKK yandaşlarıyla, yine kendi ajanları olan bazı FETÖ yardakçılarının serbest bırakılmasına yönelik bir AF’fa “Yargı Paketi” kılıfı sarılmıştı. Böylece yaklaşık 40 bin kişinin cezaevinden çıkarılması sağlanacaktı. Bunların arasında HDP’li (PKK’lı) ve FETO iltisaklı tutuklular ön sıradaydı. Sivaslılar Günü’nde SP Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu’na saldıran ve kendisini HDP ile irtibatla suçlayan zavallı zırto’lar, Kahraman Partilerinin ve Hükümetin şu PKK’nın siyasi ayağı HDP’yi kapatmak üzere niye hiç harekete geçmediklerini sorgulamaktan bile aciz ve beyinsiz robotlardı.
Erdoğan – Bahçeli (Cumhur) ittifakı televizyonların ve basının %95’ini güdümlerine aldıkları halde, muhalefete asla tahammülleri kalmadığı için, Bahçeli; CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’yla ilgili, MHP içinde “Araştırma Komisyonu” oluşturmaktan ve bir mahkeme havasıyla onu soruşturmaktan sakınmamışlardı. Yeryüzünde hiçbir demokratik ülkede böyle bir despotik girişime asla rastlanamazdı. Bizim yakın tarihimizde sadece Menderes böyle bir şeye kalkışıp, muhalefet milletvekillerini susturmak amacıyla Meclis’te “Tahkikat Komisyonları” kurmuşlardı ve bilinen o talihsiz gelişmelere zemin hazırlamışlardı.
İYİ Parti, “Gerillaya katılımlar da olacak, çatışmalar da olacak, savaşlar da olacak!” sözleri nedeniyle, HDP Hakkâri Milletvekili Leyla Güven’in dokunulmazlığının kaldırılması için çağrıda bulunmuşlardı.
İYİ Parti’den yapılan yazılı açıklamada, siyasetin iki farklı cephesinin sorumsuz tavır ve davranışlarıyla Türkiye’nin tehlikeli bir gerilime sürüklendiği vurgulanmıştı. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun, kayıp çocuklarının bulunması için Diyarbakır’da HDP İl Başkanlığı binası önünde nöbet tutan anneleri ziyaret etmesinin eleştirildiği açıklamada şu ifadeler yer almıştı:
“Türk Devleti, dağa çıkarılan evlatlarını gidip alacak kudrete sahiptir. Devletin sabrı olmaz, tavrı olur. Devlet bir parti kapısına gidip aktör olamaz. Türk devletinin bakanları, terörle iltisaklı olduğunu iddia ettikleri bir partiden yardım bekleyemez. Her vatandaşımızın güvenliğinden sorumlu olan İçişleri Bakanı, o güvenliği tehdit ettiğini söylediği bir kapıdan medet umamaz. Bunu yaptığında; o partiye hak etmediği bir misyon yüklemiş olur ki; bu da gerek o partiyi gerekse PKK terör örgütünü cüretlendirir. Nitekim, HDP Hakkâri Milletvekilinin sözleri de devleti acze düşüren bu davranışların sonucu olarak ortaya çıkan bu cüretin ürünüdür.”
HDP’li Leyla Güven’in dokunulmazlığının kaldırılması çağrısı yapılan açıklamada şu cümleler vardı:
“Buradan net bir şekilde uyarıyoruz; ‘Gerillaya katılımlar da olacak, çatışmalar da olacak, savaşlar da olacak!’ diyebilen bir zihniyetin, demokratik imkânlardan yararlanmaya hakkı yoktur. HDP Hakkâri Milletvekili Leyla Güven’in dokunulmazlığı derhal kaldırılmalıdır!” diyen İYİ Parti’nin bu tavrı tam bir tutarsızlıktı ve samimiyetten uzaktı!.. İYİ Parti’ye sormak lazımdı: Leyla Güven’in dokunulmazlığının kaldırılmasını istemek yerine, yüzlerce delille PKK’nın siyasi ayağı olan HDP’nin kapatılması için bir önerge vermeniz, böylece AKP ve MHP’nin de ayarını test etmeniz daha uygun olmaz mıydı?
..
makalenin tamamı için tıklayınız…