“Yapay zekâ”; insanın doğal zekâsını taklit ederek, çevresini algılayan ve hedeflerine başarıyla ulaşma şansını en üst düzeye çıkaran eylemleri yapan teknolojik bir cihazdır. “Yapay zekâ” terimi, insan zihni ile ilişkilendirilen “öğrenme ve problem çözme” gibi bilişsel işlevleri taklit eden makinalar için kullanılır.
Bu yüzden, yapay zekâ, en basit şekilde belirli görevleri yerine getirmek için insan zekâsını taklit eden ve topladıkları bilgileri yineleyerek kendilerini geliştirebilen sistemler olarak tanımlanır. Yapay zekâyı günümüz teknoloji sistemlerinden ayıran en önemli özellik, insan zekâsını taklit edebilme imkânıdır. Bu sistem, var olan durumları gözlemleyerek daha önceden belirlenen parametreler doğrultusunda ilgili durumu işleyerek buna yönelik bir tepki oluşturmaktadır. Bu süreçte, yapay zekâ duruma ilişkin verileri hızlı, yinelemeli ve akıllı algoritmalarla birleştirilerek işleme kapasitesine ulaşmıştır.
Ancak, yapay zekâ; “yapay akıl” sanılmamalıdır. Çünkü “AKIL”ın, araştırma, anlama, yorumlama, hayal kurma, orijinal şeyler kurgulama ve icatlar yapma gibi özellikleri, yapay zekâda bulunmamaktadır. Yani yapay zekânın; duyguları ve duyarlılıkları, korkuları ve kuşkuları, inançları ve sonsuz hayat arzuları yoktur. O sadece kendisine yüklenen hazır verilerden ve bilgilerden yararlanarak, çabuk ve kolay çözüm önerileri sunan harika bir araçtır. Ama kendiliğinden bir konuda ihtiyaç duyma, yeni ve orijinal şeyler kurgulama yeteneği olmayan bir “yapay beyin” konumundadır. Bu nedenle yapay zekânın “yapay akıl” sanılması yanlıştır. Çünkü akıl; kâinattaki ve tabiattaki İlahi yaratılış harikalarına bakarak, Yüce Yaratan’ı bulma, bilme, O’nun rızasına, sonsuz ve kusursuz mutluluk diyarına ulaşma çabasına yoğunlaşan… Mukayese, muhakeme, tercih yapıp karar verme yeteneği taşıyan ve sadece insanlarda bulunan çok özel ve yüksek bir hassadır. Zaten insan, bu özelliği sayesinde yeryüzünde “Allah’ın halifesi” makamında yaratılmıştır. Oysa yapay zekânın böyle bir konumu, şuuru, sorumluluğu ve onuru asla bulunmamaktadır.
Yapay zekâ; eskilerin “takma akıllı” dedikleri, başkasının yönlendirmesiyle hareket eden ve bazı insanların güdümüne giren kimseler için kullandıkları bir olguyu yansıtmaktadır. Allah (CC) Kur’an’da, “aklını kullanmayan, aklın ve vicdanın gereğini yapmayan kimseleri” uyarmakta ve kınamaktadır.
“Hâlâ akıllanmayacak mısınız?” (Bakara: 44)
“Allah ayetlerini gösteriyor ki, akıllanasınız!” (Bakara: 73)
“İnkârcılar, hayvanlar gibidirler, onlar (manen) sağır, dilsiz ve kördürler; bundan dolayı akledemiyor durumundadırlar.” (Bakara: 171)
“Temiz akıl sahiplerinden başkası öğüt alıp düşünmezler.” (Âl-i İmrân: 7)
“(İnkârcıların ve münafıkların) Namaz ve ibadetleri alay konusu yapmaları, onların akıl erdiremeyen bir topluluk olmalarındandır.” (Maide: 58)
“O (Allah) aklını kullanmayanların üzerine iğrenç bir (manevi) murdarlık kılmaktadır.” (Yunus: 100)
“Şüphesiz aklını kullanan bir topluluk için (yeryüzünde ve evrende) nice ayetler vardır.” (Ra’d: 4)
“Allah size (Kur’an’da) ayetlerini böyle açıklıyor, umulur ki aklınızı kullanır (imana ve İslam’a yanaşır)sınız…” (Nur: 61) gibi yüzlerce ayet, “akıl”ın imanla ve onun meyveleri olan güzel ahlâkla alâkalı ve zihinden-zekâdan farklı bir kavram olduğunu ortaya koymaktadır.
Toparlarsak; aklını kullanmayan, imani ve insani sorumluluklarını kuşanmayan kimseler “Allah’ın halifesi” makamına ulaşamayıp sadece zekâvet ve lezzet peşinde, şeytanın avanesi ve emperyalist zalimlerin kurguladığı teknolojinin kölesi olmaktan kurtulamayacaklardır.
Yapay zekâ; değil bir insan, hatta bir böcek ve bir hayvan kadar bile olamayacaktır. Örneğin; en şifalı ve yararlı bir içecek olan sütü, bir inek yapmaktadır. En güzel ve en mükemmel tatlı olan balı, arı denen bir sarı sinek yapmaktadır. En kıymetli ve pahalı giyecek olan ipeği, bir tırtıl böcek örüp durmaktadır. Oysa yapay zekâ bunların hiçbirini yapamamaktadır. İşte bu, Allah’ın yarattıklarıyla, insanların kurguladıklarının farkıdır. Üstelik, örneğin bir koyun; kendi yiyecek ve içeceklerini doğada arayıp kendisi bulmaktadır. Yediklerinden süt yapıp insanlara sunmaktadır. Yetmez, her sene yavrulayıp kendisi gibi bir koyun ortaya çıkarmaktadır. Ve bütün bunları elbette Allah’ın takdiri ve dilemesi ile yapıp başarmaktadır.
Yapay Zekânın Tanımı ve Uygulama Alanları
İnsan zekâsını taklit ederek elde edilen verilerle kendisini geliştirme ve yenileyebilme niteliklerine sahip makinelere “yapay zekâ” dendiğini belirttik. Yapay zekâ, bilgisayarın insanlar gibi düşünmesini sağlayarak kompleks sorunları tıpkı insan gibi çözmesini destekler. Zekâ ve bilgi gerektiren sorunlar yapay zekâ sayesinde bilgisayar yardımıyla etkili bir biçimde çözülebilir. Otomatik hale getirilmiş muhakeme, evrimsel hesaplama, makine öğrenimi (machine learning) gibi alt dalları olan yapay zekâya örnek olarak; Apple’ın Siri’si, Google’ın kişisel asistanı Google Now ve Tesla’nın sürücüsüz otonom araçlarını verebiliriz. Yapay zekâ terimi, ilk kez 1956 yılında Dartmouth Konferansı’nda Prof. John McCarthy tarafından gündeme getirildi. Daha sonra pek çok konuda yapay zekâ geliştirilmesi için gayret edildi. IBM tarafından geliştirilen “Deep Blue” isimli bilgisayarın 1997 yılında dünya satranç şampiyonu Garry Kasparov’u yenmesi insanların yapay zekâya bakış açısını değiştirdi. 2011 yılında ise IBM’in “Watson” adındaki bilgisayarının bir televizyon yarışma programında rakiplerini yenmesi, yapay zekânın matematiksel konular haricinde de insanları yenebileceğini gösterdi. 2016 yılında Google Deepmind, insanların oyunları nasıl oynadığından esinlenerek, öğrenen bir yapay sinir ağı geliştirdi. Şirketin geliştirdiği “AlphaGo” adlı program, dünya “Go” şampiyonu Lee Sedol’ü yendi. Böylece yapay zekânın satrançtan çok daha karışık oyunlarda da başarılı olduğu belirlendi.
…
MAKALENİN TAMAMI İÇİN TIKLAYINIZ..