Anasayfa » VAHDETTİN VE MUSTAFA KEMAL’İN GERÇEK YERLERİNE KOYULMASI

VAHDETTİN VE MUSTAFA KEMAL’İN GERÇEK YERLERİNE KOYULMASI

Yazar: yonetici
0 Yorum 525 Görüntüleyen

VAHDETTİN VE MUSTAFA KEMAL’İN

GERÇEK YERLERİNE KOYULMASI

        

Sultan Vahdettin’in, Kuvay-ı Milliye’yi destekleyen Hatt-ı Hümayun’u ve Mustafa Kemal’in tarihi itirafları:

Mustafa Kemal Paşa, Yaveri olduğu Padişah’ın huzuruna çıkıp: “Sadrazam Damat Ferit Paşa’nın liyakatsizliği ve gevşekliği nedeniyle, kurtuluş hamlelerini engellediğini ve bu nedenle görevine son verilmesi gerektiğini” söylüyor ve Sultan Vahdettin, Onun bu teklifini kabul ediyor ve eniştesini azlediyordu. Yani; Sultan Vahdettin’le Mustafa Kemal arasında böylesine yakın bir güven ilişkisi kurulmuş bulunuyordu. Bu nedenle Sultan Vahdettin, “Sakarya’nın doğusundaki bütün vatan sathında; Vali, Kaymakam ve Komutan gibi asker ve sivil tüm görevlileri, tayin ve terfi ettirmek ve görevine son vermek gibi olağanüstü yetkilerle,” Mustafa Kemal’i Anadolu’ya gönderiyordu. Ve zaten Mustafa Kemal, Havza’dan; Padişah’a, Sadrazam’a, İçişleri, Dışişleri ve Milli Savunma (Harbiye Nazırlığı) Bakanlarına; “Verilen görevinin başında olduğunu” bildiren telgraflar çekiyordu. Yani, uydurma tarihin ve yalancı tarihçilerin iddia ettiği gibi; “Köhne bir vapurla ve kaçak olarak!?” İstanbul’dan ayrılıp Samsun’a çıkmıyordu.

Milli Mücadele’nin, Sivas’ta çıkan ilk yayın organı “İrâde-i Milliye” gazetesini; bir grup öğretim üyesi elbirliği etmek suretiyle Latin harflerine çeviriyor, Buruciye Yayınları tarafından Osmanlıca orijinaliyle birlikte 2007 yılında yayınlanıyordu.

14 Eylül 1919 tarihli nüshada, çok önemli bulunan ve uyduruk tarihçileri yalanlayan bir telgraf yer alıyordu. Çeken; “3. Ordu Müfettişi, Yaver-i Hazret-i Şehriyarileri Mustafa Kemal”, çekilen kişi “Zat-ı Şahane” yani Sultan Vahdettin, çekildiği yer ise Havza oluyordu. Tarih 14 Haziran 1919.

Bu telgrafta Mustafa Kemal Paşa, padişaha son görüşmelerini hatırlatıyor ve şöyle diyordu: “Huzurdayken İzmir’in işgali karşısında ‘pek mahzun olan’ kalbinizin ‘bu nokta-i necâta ait ilhamatı’nı, yani; ülkenin, sizin öncülüğünüzde millî mukaddes bir kudretle kurtulacağına dair verdiğiniz ilhamları şu an gibi hatırlıyorum. Sizin ‘ilkâ’nızdan, yani Şemseddin Sami’nin ‘Kamus-i Türkî’sine bakılırsa; benim fikrimi çelmenizden aldığım imanın azmiyle görevime devam ediyorum!”

Ancak; telgrafın bu şeklini başka kaynaklarda bulabileceğinizi sanıyorsanız, aldanıyorsunuz. “Nutuk” dahil diğer kaynaklarda; “ilkâ” kelimesinin “dilhah”a dönüştürüldüğünü görüp hayrete düşüyorsunuz (mesela; “Atatürk’ün Bütün Eserleri”, c. 2, s. 375). Meğer, Atatürk’ün kendi sözleri de zamanla kitabına uydurulmuştu!

Peki, sonradan tamamen unutulacak olan bu “fikir çelme” hadisesi neyin nesiydi? Ona dair de bazı ipuçları bulabiliyoruz aynı telgrafta. Mustafa Kemal Paşa, Samsun’a çıktıktan bir ay kadar sonra, şu gerçeği itiraf ediyordu:

“İstanbul’da iken milletin bu kadar kuvvetli ve az vakitte felaketlerden bu derece müteyakkız [uyanmış] olduğunu tahayyül edemezdim.”

 

..

 

MAKALENİN TAMAMI İÇİN TIKLAYINIZ…

BENZER İÇERİKLER

Size daha iyi hizmet sunabilmek için çerezleri kullanıyoruz. KABUL ET Detaylı Bilgi