Türkiye’nin Talihsizliği; Başroldeki Aktörler mi, PERDE GERİSİNDEKİ FAKTÖRLER Mİ?
Bu nasıl sorumlu ve onurlu bir mesajdı!?..
“Irak’taki hatayı, Suriye’de yapmayacağım!..” (Yani Suriye’ye asker sokacağım!?)[1]
En yüksek ve yetkili bir Zat’ın “Irak’taki hatayı Suriye’de tekrarlamayacağım..” sözleri ne anlam taşırdı? Acaba bu çıkışlar ABD derin Lobilerine verilen: “Arzularınızı harfiyen uygulayacağım, Irak tezkeresindeki gibi asla gevşek tutmayacağım ve sizi hayal kırıklığına uğratmayacağım” mesajı mıydı? Umarız bunlar, bizim de öteden beri savunageldiğimiz, “Irak ve Suriye sınırımız boyunca bir tampon bölge oluşturma” çabasıydı.. Yoksa Güney Amerika’da “Rusya bizim Suriye’ye gireceğimizi iddia edip yalan söylüyor” dedikten sonra, Afrika’ya gelip: “Irak’taki (tezkere olayındaki) hatayı Suriye’de yapmayacağım” demek nasıl bir mantık marazıydı? Bu nasıl bir duyarlılık ve tutarlılıktı? Bütün bunlar stratejik, bilinçli ve projeli milli politikalar icabı mıydı, yoksa günübirlik, kafasının estiği ve birilerinin yönlendirdiği gibi kof palavralar mıydı? Bu tutarsız tavırlar karşısında halkın duyarsızlığı ve feraset fukaralığı; artık bu koyu gaflet ve meskenetten toplumun uyanması, şuurlanması, haklarına sahip çıkması ve sorumluluklarını kuşanması sonucu kutlu bir değişim yaşanacağı ihtimalini de sıfırlamaktaydı. Arap Baharı safsatasının yeni başladığı günlerde defalarca yazmış ve ABD Yahudi Lobilerinin “Suriye’de iç savaş çıkarma ve milyonlarca göç dalgasıyla Türkiye’yi bunaltma ve bölgeyi BOP istikametinde parçalama” hesaplarına karşı hükümeti uyarmıştık. Bugün 2,5 milyon Suriyeli mülteciyle uğraşmak zorunda kalınması, AKP iktidarının başarısı değil, gaflet ve dalalet politikalarının acı bir yansımasıydı.
BM’nin Türkiye’ye “sınırları açın” çağrısı, bunların art niyetini açığa vurmaktaydı!
BM Mülteciler Yüksek Komiserliği, Türkiye’ye Halep’ten kaçan mültecilere uluslararası yükümlülükler kapsamında sınırlarını açma çağrısı yapmıştı. Suriye’nin Halep kenti yakınlarında artan bombardımanın etkisiyle sınıra dayanan mülteciler için BM Türkiye’ye akıl vermeye başlamıştı. Oysa üç milyon mültecinin ülkemizde barındırılması ve ihtiyaçlarının karşılanması konusunda BM hiçbir ciddi girişimde bulunmamıştı. Üstelik bu BM niye mültecilere sınır kapılarını açmak için AB ülkelerini hiç uyarmamıştı.
Yetmez, Alman Savunma Bakanı, NATO’nun mültecilerin geçişini durdurmak ve insan kaçakçılığını engellemek için Ege Denizi’nde göreve başlayacağını açıklamıştı. Yani Tüm mülteciler Türkiye’ye doldurulacaktı. ABD Savunma Bakanı Ash Carter, Ege’de yasadışı göç ve insan kaçakçılığını engellemek için NATO askeri yetkililerine görev verildiğini doğrulamıştı. Amerikalı bakan, Türkiye ve Almanya’nın yanı sıra Yunanistan’ın da talebi üzerine NATO savunma bakanlarının konuyu ele aldığını ve talebin nasıl yerine getirileceği konusunda planlama yapmaları için askeri yetkililerin görevlendirildiğini vurgulamıştı.
Hem NATO’yu “mültecileri Avrupa’ya sokma” diye Akdeniz’e çağıran, hem de “mültecileri içeri alın” diyen BM’yi eleştiren Cumhurbaşkanı Erdoğan: “Bizim alnımızda enayi yazmıyor. Bir yere kadar sabır ederiz sonra gereğini yaparız” demesi ise tam bir tezattı.
İngiltere’nin saygın gazetelerinden Financial Times, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’le ilgili çarpıcı iddialar ortaya atmıştı.
İngiliz gazeteleri Suriyeli sığınmacı krizini görüşmek için Ankara’ya gelen Almanya Başbakanı Angela Merkel’in ziyaretine geniş yer ayırmıştı. Financial Times, Angela Merkel’in ziyaretiyle ilgili detaylara değinerek, göçmen krizinin çözümü için, AB liderlerinin, özellikle Türkiye’yi, sığınmacıları kendi topraklarında tutmaları konusunda ikna etmek gerektiğinin önemini anladıklarını yazmış ve Türkiye’nin başını daha çok ağrıtmak ve işini zorlaştırmak için yeni mülteci krizini Putin’in kasıtlı kışkırttığını vurgulamıştı.
..
MAKALENİN TAMAMI İÇİN TIKLAYINIZ…