TÜRKİYE’NİN GERÇEK MANZARASI VE ERKEN SEÇİM TAMZARASI
Tamzara; Elazığ ve Erzincan civarında meşhur, ağır halay cinsinden bir halk oyunun adıdır.
Maalesef Türkiye’de, perde arkası ve şeytani amaçları gizlenen sinsi senaryolar uygulanırken, halkımız erken seçin tamzarasıyla oyalanmaktadır. Bu uyarıları, “komplo teorileri ve kof kuşku tedirginlikleri” olarak yorumlayanlar, ya koyu bir gaflet erbabıdır veya gizlenen hıyanetin suç ortağıdır.
Sürekli aldatılan safdiriklerle bu badireler nasıl atlatılacaktır?
11 yıl boyunca birlikte çalıştıkları, TSK’ya yönelik Ergenekon kumpaslarını birlikte hazırladıkları ve biri birlerine iltifat ve ikramlar yağdırdıkları CIA maşası Cemaat için sonunda kalkıp “Bunlar bizi kandırdı, saflığımızdan yararlandı” diyerek sorumluluktan sıyrılmaya çalışan… Çözüm Süreci safsatasıyla yıllar boyu PKK’nın Doğu ve Güneydoğu’da teşkilatlanıp-silahlanıp topyekûn kalkışma hazırlığına fırsat ve ruhsat sağladıktan sonra, ardından “PKK bizi aldattı, iyi niyetimizi kötüye kullandı!” demekten sıkılmayan safdirik kahramanlar şimdi Suriye ve Esed konusunda da geri adım atmaya mecbur kalmış, ama nasıl bir yüzleri varsa zerre kadar mahcup da olmamışlardı. Üstelik bu basiretsizlik ve beceriksizliklerine, kiralık yağcı yazar-yorumcu takımı; “stratejik gereklilik ve manevra kabiliyeti” kılıfı geçirmekten de utanmamışlardı.
Kurban Bayramı’ndan önce Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Moskova gezisi dönüşünde “Esed’li geçişten” söz etmeye başlamıştı. Aslında Cumhurbaşkanı BM Zirvesi nedeniyle Başkan Obama ile Putin arasında yapılan görüşmede kararlaştırılan bir projeye mikrofonluk yapmaktaydı. Abdülkadir Selvi gibi yalaka salaklar: “Suriye canlı bir süreç. Hem canlı hem kanlı. Değişen durumlara göre yeni çözüm önerileri üretmek gerekiyor. O nedenle Türkiye’yi tutarsızlıkla suçlamak fantezi olur” yorumlarına sığınmışlardı. Bu plana göre Esed yine Devlet Başkanı kalacak, ama bağımsız bir geçiş hükümeti kurulacaktı. Suriye ordusu ve istihbaratı geçiş hükümetine bağlı olacaktı. Esed ve ailesinin geleceği de makul bir sürede karara bağlanacaktı. İyi de madem böyle bir seçenek vardı öyle ise boşu boşuna öldürülen 300 bin insanın, göçe mecbur bırakılan milyonların günahı kimlerden sorulacaktı. Hep “aldandık, aldatıldık” demekle nereye varılacaktı? Bu arada Kıbrıs’ta da Rumlarla ortak hükümete AKP razıydı. Bu 1974 öncesine dönmek ve KKTC’den vazgeçmek anlamını taşımaktaydı.
..
MAKALENİN TAMAMI İÇİN TIKLAYINIZ…