Anasayfa » TÜRKİYE NATO’DAN ÇIKARILACAK, YERİNE İRAN MI ALINACAKTI?

TÜRKİYE NATO’DAN ÇIKARILACAK, YERİNE İRAN MI ALINACAKTI?

Yazar: yonetici
0 Yorum 204 Görüntüleyen

Meşhur İran Devrimi’nden beri, her fırsatta ve samimi bir tavırla İran İslam Cumhuriyetini savunduğumuza, İran’a yönelik karalama, kışkırtma ve kuşatma girişimlerine cesaret ve ciddiyetle karşı durduğumuza ait yüzlerce yazımız ve onlarca kitabımız ortadadır. Ama İran bir türlü net ve mert tavır alamamaktadır. Erbakan Hoca’nın D-8 girişimine katılmak ve destek çıkmakla, 1400 yıllık Ehlisünnet ve Şia arasındaki inatlaşmayı bitirmek, kutuplaşmayı kucaklaşmaya çevirmek yolunda tarihi ve talihli adımlar atan İran’ın, şimdi ABD ve AB ile (dolaylı olarak İsrail’le) nükleer barış (yani atom yapımını askıya alış) ve ambargolardan sıyrılış hatırına uyguladığı programsız ve omurgasız politikalar, en hafif tabiriyle, maalesef güven aşılamamaktadır.

Bunun en somut ve somurtucu örneği İran’ın Suriye sorununa yaklaşımında yaşanmıştır. Evet, bu konuda AKP iktidarının da çok ciddi hataları vardır ve tarafımızdan defalarca tenkidi yapılmıştır. Ancak İran’ın tavrı da asla yapıcı, kucaklayıcı ve özellikle “İslamcı” olmamıştır. İran Suriye’nin tamamını ve bütün halkını bu beladan kurtarıcı bir rol oynamak yerine, sadece Şiilik taassubuyla Esed Rejimini ve geleceğini koruma gailesine kapılmıştır. Türkiye 2 milyon Suriyeli mülteciyi barındırmasına rağmen İran bir tane bile almamış ve bunlara hiçbir maddi yardıma yanaşmamıştır. Kardeşçe uyarıyoruz; İran yanlış taraftadır ve sakat ata oynamaktadır.

İbrahim Karagül, ‘uluslararası güçler‘in devreye girdiğini, çok yakın zamanda Basra Körfezi’nin karışarak İran’ın Suudi Arabistan’ı, Irak’ın Kuveyt’i vurabileceğini iddia etti.

Yeni Şafak Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni İbrahim Karagül,‘Tanklar Kâbe’ye dayanacak’yazısında İran’ın ‘niyetlerini’ şöyle açıkladı:“Tahran üç denizde birden açılmaya dönük ciddi bir jeopolitik harita uyguluyor. Irak’ı tam denetimine almış görünüyor. Basra Körfezini kontrolü altında tutuyor. Lübnan üzerinden Akdeniz’de bulunuyor. Yemen üzerinden de Kızıldeniz’e açılırken S. Arabistan’ın direncini kırmaya çalışıyor. Nükleer anlaşma Tahran’ın elini güçlendirmişe benziyor. Bölgesel bir fırtına estirmeye çalışıyor. Müthiş bir özgüven, hırs, şımarıklık ve açgözlülükle her yere müdahil oluyor. Görünüşte bütün bunları mezhep demografisi üzerinden yürütüyor. Ama aslında psikolojik alt yapısı Fars milliyetçiliği ile örülmüş. Bu politikaların da bilhassa hedefinin ‘dengeleyici pozisyon alma özelliği olan tek ülke’ dediği Türkiye olduğunu öne süren Karagül, analizini bir üst noktaya götürerek, “Bunun bir adım sonrası Basra Körfezi’dir. Bir yerlere kaydedin gün gelir İran Suudi Arabistan’ı, Irak Kuveyt’i vurabilir. Şahsi kanaatim, iki yıl içinde Basra Körfezi’ndeki ülkelerin ciddi bir şekilde karışacağı yönündedir. Zaten ciddi bir mezhep krizi var ve bu ülkeler yoğun İran tehdidi altına girmiştir. Tahran, Mekke odaklı, S. Arabistan odaklı, Basra Körfezi odaklı bir çılgınlık içindedir” diye yazan Karagül, yazısını şöyle bitirmişti: “Bu yeni emperyal ihtirasın Basra Körfezi’nde girişeceği tehlikeli macera, bütün bölgeyi sarsacaktır. Bu imparatorluk hesabının yol açtığı dalgalar Türkiye sınırlarını bile yoklamaktadır. Çok geçmeden, tanklar Kâbe’ye erişmeden, Basra Körfezi’nde başlayan kriz Mekke Savaşı’na dönüşmeden bu ihtirasın dizginlenmesi lazımdır” diyen sevgili Karagül bazı doğru tahlil ve tahminler yapmakta, ama İran’ı asıl kışkırtan Siyonist odakları her nedense atlamakta ve AKP’nin aynı odakların işbirlikçisi olduğunu bilmiyor gibi davranmaktadır.

 

..

 

MAKALENİN TAMAMI İÇİN TIKLAYINIZ…

BENZER İÇERİKLER

Size daha iyi hizmet sunabilmek için çerezleri kullanıyoruz. KABUL ET Detaylı Bilgi