Anasayfa » TÜRKÇÜLÜK VE MİLLİYETÇİLİK TARTIŞMALARI

TÜRKÇÜLÜK VE MİLLİYETÇİLİK TARTIŞMALARI

Yazar: yonetici
0 Yorum 343 Görüntüleyen

TÜRKÇÜLÜK VE MİLLİYETÇİLİK TARTIŞMALARI

 

“Türk Milleti”: Necip Türk kavminin yüksek inancı, insani amaçları ve kahramanlık damarıyla; Anadolu’daki, Balkanlar’daki, Kafkaslar’daki, Ortadoğu’daki farklı köken ve kültürdeki insanları, İslamiyet mayası, adalet kimyası ve devlet-medeniyet DNA’sıyla meczedip bütünleştirdiği ve bütün dünyanın böyle bilip tarif ettiği, tarihi ve tabii gerçekliğin ifadesidir. Türk Milleti kavramı; Kürtleri, Çerkezleri, göçmenleri asla inkâr ve istihfaf (hafife alma) değildir; hatta hepsini barındıran ve onurlandıran bir tariftir. Anadolu coğrafyasını Türkiye, saydığımız asil ve aziz toplulukları Türk Milleti yapan bu şanlı ve şanslı kavmin varlığını ve kurucu rehberlik payını inkâr etmek, hem kaderin taksimine itiraz gafleti, hem de fiili birlik ve dirliğimizi dinamitleme girişimidir. Bunun yanında İslam’ı dışlayan veya “Türklüğün aksesuarı” gibi yaklaşan kesimler de, hem milletimize, hem de yüce dinimize karşı en büyük kötülüğü işlemektedir. Üstelik bu satırları yazan kardeşinizin bir tarafı ZAZA kökenlidir.

Fikirleri ve felsefesi çok tartışılan ve zaman zaman yine gündeme taşınan Nihal Atsız’ın Türkçülük anlayışını, inanç dünyasını, karakter yapısını; ciddi ve gerçekçi bir araştırmayla, üstelik net bir tavırla ortaya koyan, böylece hem Nihal Atsız’ın hem de düşünce tarzının daha iyi anlaşılmasına kolaylık sağlayan bir kitaba “Son Türkçü Atsız” isminin koyulmasını anlamlı bulmamıştım. Acaba Onun Türkçülük anlayışı akla, mantığa, vicdana, İslam’a ve bilimsel dayanaklara aykırı bulunduğu için mi, Milliyetçi kesimlerce terk edilmişti ve bu yüzden Nihal Atsız’la bu akım sona ermişti? Yoksa halkımızın Milliyetçilik damarı tamamen kuruyuvermişti de bu nedenle mi yeni Nihal Atsız’lar yetişmemişti? Sorusuna kapı aralandığı kanaatine varmıştım. Bu ikincisini kabullenmek topyekün Milletimize haksızlık ve hakaret sayılacaktır. Hiçbir insanın her görüşü iyi veya her yönü kötü değildir; Nihal Atsız da Türk Milletinin bağımsızlık ve bekası, devletimizin güçlenip kalkınması, bilinçli, bilgili ve sağlıklı nesiller hazırlanması hususunda belki samimi gayretler ve gayeler taşımıştır. Ancak bu hedeflere nasıl ulaşılacağı konusundaki düşünce ve yöntemleri aklıselime, bilimsel verilere, tarihi ve sosyolojik gerçeklere, ortak vicdani kanaatlere ve tabi İslami prensiplere aykırıdır.

Böylesi şahsiyetlerin İslam’a, Kur’an’a ve Şeriata bu denli karşı olmalarının bir nedeni de; maalesef Kur’an’ı yanlış yorumlayan, Resulullah’ı yanlış tanıtan; aklıselime, müspet bilime, doğal yaşam prensiplerine ve çağdaş gereksinimlere aykırı fetvaları ve taklitçi uygulamaları din diye dayatan yobaz kişilerin ve bağnaz kesimlerin tavrıdır. Oysa asırlar öncesi şartlar ve ihtiyaçlar doğrultusunda Kur’an’dan ve Sünnetten çıkarılan ve Şeriat kitaplarında yer alan kuralları, yüzlerce kat gelişmiş ve değişmiş olan bugünkü standartlara uydurmaya çalışmak boşuna bir çabadır. İnsanda hayranlık uyandıran ve çok kompleks bir yapıda yaratılan hücrelerden, genlerden gezegenlere, milyarlarca canlı türlerinden galaksilere, oldukça mükemmel tabiatın ve muhteşem kainatın kör tesadüfler sonucu kendiliğinden oluşamayacağını düşünen her akıl sahibi, sonsuz kudret ve rahmet sahibi Allah’ın varlığını elbette inkara kalkışmayacaktır. Ancak, insanı farklı ve faziletli kılan Yüce Allah’ın, herhalde bir dini, düzeni, prensipleri, elçileri ve emirleri olduğu da muhakkaktır. Birbirleriyle daha kolay tanışmaları, dayanışmaları ve farklı meziyet ve marifetlerinden yararlanmaları için değişik kavim ve kabileler şeklinde yarattığı insanlardan bazısını diğerlerinden üstün ve ayrıcalıklı kılması ve bir toplumun kendilerini başkalarını hor görmeye ve sömürmeye layık bulması; Allah’ın adaletine aykırıdır ve böyle düşünmek zaten ırkçılıktır. Mustafa Kemal’in yüzlerce şiir içinden özellikle ve bilinçli bir tercihle Milli marş olarak seçtiği İstiklal Marşımızın şairi merhum Akif’in müspet milliyetçilik anlayışı haklı ve kaynaştırıcı iken, İslam’ı dışlayan ve suçlayan Türkçülük yaklaşımı, milli ve manevi dinamikleri kısırlaştırıcı ve bünyemizdeki diğer kavim ve kökenleri kışkırtıcıdır.

Unutmayalım ki önemli ve kıymetli şeylerin taklidi üretilir, her zaman gerekli ve geçerli olan değerler istismar edilir.

 

..

 

MAKALENİN TAMAMI İÇİN TIKLAYINIZ…

BENZER İÇERİKLER

Size daha iyi hizmet sunabilmek için çerezleri kullanıyoruz. KABUL ET Detaylı Bilgi