TSK’NIN CESUR TAVRI, KÜRDİSTAN HAZIRLIĞI VE REFERANDUM TUZAĞI
Başkanlık, Bağımsız Kürdistan’ın ilk adımı mıydı?
Dicle Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Görevlisi Doç. Dr. Ahmet İnan, Barzani’nin TV. kanalı olan Rudaw’a 16 Nisan’da yapılacak referanduma ilişkin çarpıcı açıklamalar yapmıştı. Kürtçe yapılan röportajda İnan’ın “Evet çıkması halinde Türkiye eyalet sistemine doğru gidecek ve Kürtler statü sahibi olacak” sözleri dikkatlerden kaçmamıştı. 2007 yılında DTP’nin desteklediği bağımsız aday olarak Adıyaman Milletvekili adayı olan Ahmet İnan, 2015 Haziran seçimlerinde de Dicle Üniversitesi İlahiyat Fakültesinde Tefsir Anabilim dalında akademisyen iken AKP’den Adıyaman Milletvekili olabilmek için aday adaylığı başvurusunda bulunmuşlardı.
Benzer bir açıklama da Barzani’nin Partisinden yapılmıştı.
Daha önce benzer bir açıklamayı da peşmerge başı Barzani’nin partisi KDP’nin Türkiye Temsilcisi Ömer Mirani yapmıştı. Mirani, Türkiye’de 16 Nisan’da yapılacak olan anayasa değişikliği referandumunda “‘Evet’in çıkması halinde PKK ile bir kez daha diyaloğun gerçekleşmesi ihtimali vardır” iddiasında bulunmuşlardı. Bu açıklama Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Diyarbakır mitinginde; “Biz, söyleyecek sözü olan, projesi olan, derdi olan herkesle konuşmaya, görüşmeye, birlikte yol yürümeye hazırız. Tek bir şartımız var; kimsenin elinde silah olmayacak” diyerek sözde ‘barış süreci’nin tekrar başlayabileceğinin sinyaline cevap olarak algılanmıştı.
PKK’nın Suriye’deki Paravanı “SDG”, ABD Korumasındaydı.
ABD ordusunun aklamaya çalıştığı SDG, PKK’nın Suriye’deki militan ve yönetici tabanına dayanmaktaydı. ABD’nin Suriye’de güçlendirdiği “Suriye Demokratik Güçleri” (SDG) adlı yapı, terör örgütü PKK’nın militan ve yöneticileri üzerine yapılandırılmıştı. SDG’deki Arap savaşçı varlığı ise sembolik düzeyde kalmaktaydı. PKK’nın Suriye uzantısı PYD, Suriye’de silah ve lojistik desteğiyle kendisine yakın tuttuğu bazı küçük grupları 12 Ekim 2015’te, SDG adı altında bir araya toplamıştı… Yine ABD’nin yönlendirmesiyle kurulan Suriye Arap Koalisyonu’nu oluşturan Ceyşul Suvvar, Burkan el-Fırat, El-Sanadid, El Cezire Tugayları ve Süryani Askeri Konseyi de SDG çatısı altına alınmıştı. Toplam sayıları birkaç yüz kişiden ibaret olan grupların katılımı dikkatleri dahi çekmeyen sinsi bir hazırlıktı. Kuruluşundan itibaren SDG mensuplarının ezici çoğunluğu ise PYD/PKK’lı militanlardan oluşmaktaydı. Yeni bir yapı olduğu iddia edilen oluşumun yönetimine de PYD/PKK hâkim durumdaydı.
ABD, SDG’nin kurulmasından itibaren PYD/PKK’ya yardımlarını hızla artırmıştı. Amerika yönetimi, askeri yardımlarını PYD/PKK’ya değil SDG’ye yaptıklarını öne sürerek, Türkiye’nin tepkilerini önlemeye çalışmaktaydı. Suriye’nin kuzeyinde Türkiye sınırı boyunca hakimiyet kuşağı oluşturmak isteyen örgüt, ABD’nin kesintisiz ve yoğun hava desteğiyle Fırat’ın batısına kaymaktaydı. Örgüt, 27 Aralık 2015’ten itibaren Fırat Nehri’nin batısına DEAŞ kontrolündeki bölgeye geçmeye başladı. Zamanla SDG’ye, Devrim Ordusu, İdlib Şehitleri Tugayı, Ayn Calur Tugayı, 99. Piyade Tümeni, Hamza Tugayı, Kaka’a Tugayı, 455. Özel Kuvvetler Tugayı, Selçuklu Tugayı, 102. Alay, Ahrar Şimal, Halep kırsalı Aşiretleri, Kürt cephesi, Şeyh Maksud Savunma Birlikleri, Şeyh Maksud Kadın Savunma Birlikleri adlı grupların katıldığı anlaşılmıştı. Ancak tüm bunlar, toplamları birkaç bini aşmadığı için, sahada kayda değer etkisi olmayan gruplar diye üzerinde durulmamıştı.
..
MAKALENİN TAMAMI İÇİN TIKLAYINIZ…