Anasayfa » TERÖRÜN DİNİ VE FİRAVUNLARIN ÇAĞDAŞ FİGÜRANLARI

TERÖRÜN DİNİ VE FİRAVUNLARIN ÇAĞDAŞ FİGÜRANLARI

Yazar: yonetici
0 Yorum 588 Görüntüleyen

TERÖRÜN DİNİ VE FİRAVUNLARIN ÇAĞDAŞ FİGÜRANLARI

 

Terör: İhtilalci grupların giriştikleri şiddet hareketlerinin tümü için kullanılan bir kavramdır. Özellikle Fransız Devrimi sırası ve sonrasında oluşturulan Anayasa Meclisine ve Birinci Konvansiyona karşı yapılan anarşik hareketler terör olarak tanımlanmıştır. Terör, insanlık tarihi boyunca çok farklı amaçlar taşıyan ve değişik metot ve araçlar kullanan, bütün sindirme hareketleri olarak karşımıza çıkmaktadır. Bir toplumda kuşku ve korku dalgası oluşturarak, huzur ve güven ortamını sarsmak… Mevcut hükümet ve sistemden ümit kesen halk kesimlerini kendi yönetim ve denetimi altına girmeye mecbur bırakmak hedefini güden terör eylemleri, 2. Dünya Savaşı’ndan sonra iyice yaygınlaştı. 1970’li yıllarda ise tamamen azgınlaştı. Genellikle dünyaya hâkimiyet kurmak isteyen küresel çetelerin (Siyonizm’in ve Emperyalizmin) iyice zayıflatmak ve kendisine bağımlı kılmak istediği ülkelerdeki terör odaklarını; CIA, MOSSAD, KGB gibi istihbarat birimleri eliyle kurup kullandığı anlaşılmıştır.

1970-1980 arası ülkemizi kan gölüne çeviren sağ-sol kavgaları; 1977’de 35 kişinin öldürüldüğü 1 Mayıs olayları, 1 Nisan 1978’de Belediye Başkanı Hamido’nun bombalı paket ile öldürülmesi üzerine patlayan kanlı Malatya kargaşaları, 9 Ekim 1978’deki 10 kişinin kurşuna dizildiği Ankara Bahçelievler katliamları, 22-24 Aralık 1978 Kahramanmaraş’ta 110 kişinin öldürüldüğü iç savaş senaryoları ve 1980 sonrası Kürtçü bölücü PKK’nın binlerce masum cana mal olan vahşi kıyımları ve daha sonra Kürtçü-İslamcı kılıflı Hizbullah’ın acımasız cinayet dosyaları, hafızalarımıza kazınan terör hatıralarıdır. Milli birliğimizi ve dirliğimizi dinamitleyen bütün bu acı ve yıkıcı süreçte hem sağ-sol terörüne, hem Hizbullah cinayetlerine katılan İmam-Hatip çıkışlıların sayısı, diğer okul mezunlarının yüzde birinden az olması, açık bir gerçek olarak ortadayken, buna rağmen din eğitimi almış herkesi “teröre teşne insan” gibi gösterme gayretleri, şeytana hizmetkârlıktır.

Fransızca; yıldırma, usandırma, kargaşa çıkarma anlamına gelen terörün, en tehlikeli ve etkili diğer bir biçimi de, “Devlet Terörü” olmaktadır. Bir hükümetin, kendi muhaliflerini sindirmek veya kurulu sistemin tabulaştırılmış ideolojilerini sürdürmek ve aykırı sesleri kesmek üzere, ordu, polis, yargı gibi devlet güçlerini kullanarak uyguladığı resmi ve siyasi, ama sinsi bir terör uygulaması, maalesef ülkemizin ve milletimizin çok çektiği ve halâ çekmeye devam ettiği bir talihsizliktir. Milli ve yerli değerlerimize sahip çıkan, ilmi ve insani gerçekleri savunan ve halkı şuurlandırarak, Siyonist sömürü çarkına çomak sokanları, devre dışı bırakmak üzere üç ihtilal yapılması, dört partisinin kapatılması, Cumhuriyet tarihinin en hayırlı ve başarılı iktidarının yıkılması, defalarca siyasetten yasaklanması, bunlar da yetmeyince, haksız ve dayanıksız bahanelerle ve bağrındaki münafıkların hile ve hıyanetleriyle çeşitli cezalara çarptırılması, bunun en taze ve yürek ezen örnekleridir… Ve tabi, Atatürk’ün de, büyük devrimi öncesi idama mahkûm edildiğini, apoletlerinin sökülüp bütün resmi yetkilerinin elinden alındığını, ama bütün bunlara rağmen, Milleti arkasına alarak imkânsız olanı başardığını da hatırlatmamız gerekir.

Evet, işte herkesin bildiği ve yakından takip ettiği BOTAŞ yolsuzluk davasında, sanıkların suçu sabit görülüp, her birine 1 yıl 2 ay hapis ve o günkü parayla 2 milyon lira para cezası veriliyordu. Ve bu suçları tekraren işlediklerinden cezaları arttırılıyordu. Ancak, iyi halleri göz önüne alınarak, hapis cezaları paraya çevriliyor ve toplam 6 milyon 46 bin lira ile kurtuluyorlardı. Ama Erbakan Hoca’nın kasıtlı davası hem de yetkisiz bir mahkeme tarafından, 2 yıl hapis kararıyla sonuçlanıyor ve onaylanıyordu. Yani devleti defalarca ve 90 trilyon soyanlara, 6 milyon para cezası… Ama RP’ye devletin kendi verdiği 1 trilyonun harcanmasında güya usulsüzlük yapılmış iddiasına, 2 yıl hapis reva görülüyordu! Evet, birileri Türkiye’yi karıştırıyor ve terörü teşvik ediyor, insanları kışkırtıyor, ama Milli Görüşçüler, bu fitne ve fesatlıklara tevessül ve tenezzül etmiyordu. Çünkü Milli ve haysiyetli bir diriliş, direniş ve devrim bekleniyordu!..

 

..

 

MAKALENİN TAMAMI İÇİN TIKLAYINIZ…

BENZER İÇERİKLER

Size daha iyi hizmet sunabilmek için çerezleri kullanıyoruz. KABUL ET Detaylı Bilgi