SURİYE’DE İSRAİL’LE İŞBİRLİĞİ Mİ YAPILMAKTAYDI?
Halkımızdan Gizlenen Kapalı Oturum, “Terör Ajanlarından!” Niye Saklanmazdı?
İsrail’in en büyük arkasının ABD olduğunu, hatta ABD baskısıyla BM’nin bile İsrail’i sürekli koruduğunu bilmeyen kalmamıştı. Bu nedenle Suriye’de ABD ile işbirliği içinde davranan, hatta ABD projelerine dolaylı taşeronluk yapan AKP iktidarının, İsrail’le de gizli işbirliği içinde bulunması pek sürpriz sayılmazdı…
BOP’un son aşaması, Türkiye’nin parçalanması mıydı?
Yandaş Yeni Şafak Yazarı İbrahim Karagül 17 Şubat 2020 tarihli ve “Hadi bir Rus uçağı daha düşürüp ABD’ye sığınalım!” başlıklı yazısında:
“(Türkiye olarak) Ya, büyüyerek ve güçlenerek var olacağız, ya da küçülerek ayakta kalacağız!” iddiasında bulunmuşlardı. Bu itiraf niteliğindeki açıklamalar, çok sinsi ve Siyonist bir planın ağzından kaçırılması ve açığa vurulması olmasındı!? Bu beyanların açılımı; Sn. Erdoğan’ın sıkça tekrarladığı “Misak-ı Milli” sınırlarımız içinde sayılan ve geri alınması amaçlanan; Irak’tan Musul’u, Suriye’den İdlib’i alıp kendi topraklarımıza katarak… Yani, İbrahim Karagül’ün beyanıyla “Büyüyüp güçlenmiş olarak…” yolumuza devam hayallerimize ulaşamazsak ve malum odaklarca sıkıştırılırsak, bu sefer “küçülerek ve mecburen toprak vererek” yani Güneydoğumuzu feda ederek “ayakta kalmak zorunda olacağız!”
“Açıkça söyleyelim; zaten Suriye savaşı Türkiye için çıkarılıyordu ve Türkiye’ye yönelik ‘küçültme’ planlarının bir parçası olarak planlanıyordu. İran sınırından Akdeniz’e uzatılan ve ABD’nin binlerce TIR dolusu mühimmatla beslediği ‘terör koridoru’ da ‘Türkiye karşıtı cephe’ inşa etmek için tezgâhlanıyordu.”diyen Yandaş Karagül, sonunda baklayı ağzından çıkarmış ve Erdoğan’ı kandırıp kışkırtmak isteyen odakların ağzıyla konuşmaya başlamıştı…
“ABD de Rusya da, Türkiye’nin siyasi çözüm arayışlarını bir zaaf olarak görüyordu… Türkiye’nin, ABD-Rusya veya bir başka güç ya da güçler arasında gidip gelerek politika üretmesi ve yürütmesi, varlığını sürdürme dönemi çoktan kapanmış bulunuyordu. Dünyanın bütün güç haritaları değişiyor, Türkiye’nin bütün güç arayış kodları, coğrafya ve dünya algısı değişiyordu. Artık yeni bir durumla karşı karşıya bulunuyoruz: ‘Ya büyüyerek, güçlenerek var olacağız ya küçülerek ayakta kalacağız.’[1]
Bu: “Türkiye’nin komşu ülkelerden toprak alarak büyümesi ve güçlenmesi” projeleri, tam bir Siyonist-Emperyalist tuzaktı!?
Trump gibi, Türkiye’yi ve Erdoğan Hükümetini bu yönde kışkırtıp sözde destekleyenler, aslında Türkiye’ye yönelik bir Haçlı-NATO müdahalesine zemin ve gerekçe hazırlama hesabındaydı. Oysa Türkiye’nin yeniden bir güç merkezi olması, komşu İslam ülkelerinden toprak isteyip tüm dünyada işgalci konumuna düşmesiyle değil, Rahmetli Erbakan Hoca’nın:
1- İslam Birleşmiş Milletler Teşkilatını,
2- İslam Savunma Paktını,
3- İslam Ortak Pazarını,
4- İslam Dinarını,
5- Müşterek İslam Kültür, Eğitim ve Teknoloji programlarını uygulamakla ve bu maksatla D-8’leri canlandırmakla mümkün olacaktı. Böylece“Prensip yasaları, planı, pasaportu, parası, askeri paktı ve teknolojik programları”ortak bir dünya gücünün beyni ve merkezi olacak Türkiye’nin, komşu İslam ülkeleriyle savaşmak ve topraklarına konmak gibi haksız ve yanlış icraatlara ihtiyacı kalmayacaktı. Oysa 18 yıldır bu yönde hiçbir adım atmayan Erdoğan’ın, şimdi “Misak-ı Milli” kılıflı işgal ve saldırı hesapları, tamamen dış güçlerin ve Siyonist-Emperyalist merkezlerin bir kışkırtma tuzağıydı. Yani; Erdoğan’ın, yandaş yazar ve yorumcuların yeni Misak-ı Milli palavraları, Türkiye’nin topyekûn işgaline bahane yapılacak ucuz ve uyuz kahramanlıklardı… Bu nedenle Erdoğan iktidarı, Türkiye’nin bir numaralı sorunu halini almıştı.
..
MAKALENİN TAMAMI İÇİN TIKLAYINIZ…