Suriye Kürdistanı’na Karşı Çıkıp, Irak Barzani Kürdistanı’na Destek Olmak;
GAFLET TAVRI MI, YOKSA HIYANET KASITLI MI?
Türkiye haklı olarak, İsrail’in teşviki ve ABD’nin desteği ile, Suriye’de oluşturulmaya çalışılan Kürt Devletçiğine karşı çıkmaktadır. Ancak AKP ve Erdoğan iktidarının, şu çelişkisi sırıtmaktadır: Kuzey Irak’ta yapılandırılan Barzani Özerk Bölgesi de, aynı İsrail ve ABD’nin yıllar süren yoğun çabaları ve Siyonist amaçları sonucu bu noktaya taşınmıştır. Suriye Kürdistanı’na karşı çıkıp, ama ondan daha tehlikeli olan Barzani Kürdistanı’na her türlü imkânı sağlamak, nasıl bir marazlı mantıktır?
“Yaptıklarımız suç ise; peki Erdoğan neden sanık sandalyesinde oturmamaktadır?” diye soran Selahattin Demirtaş önemli ve gizemli bir çelişkiye projektör tutmaktadır. Çünkü kendisi de aynı şeytani odakların figüranıdır!..
Kobane davasında konuşan eski HDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın: “Eğer yaptıklarımız suç ise suç ortağımız AKP’dir, Erdoğan neden sanık sandalyesinde yok? İmralı’da Öcalan’la anlaşma yapan ben değilim!” sözleri önemliydi ve dikkat çekiciydi.
Kobane’ye destek için 6-8 Ekim 2014’te gerçekleşen protesto eylemleri ile ilgili olarak HDP’nin eski Eş Genel Başkanları ve Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyelerinin de aralarında bulunduğu 21’i tutuklu 108 ismin yargılandığı Kobane Davası’nın 15’inci duruşmasına Sincan Cezaevi Kampüsü’nde devam edilmişti. Ankara 22’nci Ağır Ceza Mahkemesi tarafından görülen davanın duruşmasına çok sayıda avukat, HDP milletvekilleri, Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) ve çok sayıda izleyici iştirak etmişti. Mezopotamya Ajansı’nın 4 Ağustos 2022 tarihli haberine göre, Sincan Cezaevi’nde tutulan siyasetçiler duruşma salonunda hazır bulunurken, farklı cezaevlerinde bulunan siyasiler ise Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla duruşmaya bağlanıvermişlerdi.
SEGBİS ile Edirne F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nden duruşmaya bağlanan eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş söz alıp şunları söylemişti: “Hiçbir mütalaada ve iddianamede çözüm sürecinden (özellikle) bahsedilmiyor. Mütalaa, çözüm süreci yokmuş gibi davranılıyor; çünkü o atmosferde kurulan bir sözün anlamı çok daha farklıdır. İddia makamına göre çözüm süreci yok!?.. Demokratik Toplum Kongresi’nin Cemil Çiçek imzasıyla Meclis’e davet edildiğini görmüyor, ama Yargıtay’ın DTK’ya ilişkin kararını görüyor. DTK’nın hâlâ yasal çalışma yürüttüğünü görmüyor. AKP’nin o dönemdeki politikaları yokmuş gibi davranıyor. O dönemin Başbakanı Erdoğan’ın ‘MİT Müsteşarı gidip İmralı’ya görüşecek’ dediğini görmüyor. O dönemin Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, ‘Bizim dönemimizde PKK bayrağını açmak suç olmaktan çıktı’ diyor. O dönem herhangi bir savcı çıkıp ‘bunlar suç’ diyebilir miydi? Sırrı Süreyya Önder devlet görevlisinin yanında konuşuyor, ama ne devlet görevlisi ne Erdoğan bunları inkâr etmiyor. Belgelerde, Erdoğan ‘Ben Apo’yla anlaştım’ diyor ama savcı bunu görmüyor. Hangi konuda anlaştınız? diye sormuyor. Hangi konuda anlaştıklarını bilmiyoruz. Başbakan, İmralı’da Öcalan’la anlaştığı halde, ben ve arkadaşlarım ‘Sayın Öcalan’ dediğimiz için yargılanıyoruz. Savcılık, o süreci unutturmaya çalışıyor!? O DÖNEM BAKANLIK ‘PYD TERÖR ÖRGÜTÜ DEĞİL’ DEDİ. Savcı, A Haber Genel Yayın Yönetmeni olsa anlarım ama kendisi bir hukukçu. AKP’li Adalet Bakanlığı, o dönemde ’PYD terör örgütü değildir’ dedi ama savcılık mütalaasında PYD için terör örgütü diyor. Dosyada belge var, savcının haberi yok mu? Dosyada, Bircan Yorulmaz, ‘PYD’den mail geldi’ diye tutuklanıyor ama o dönem PYD eş başkanları Türkiye’ye geliyor. Dönemin başbakan yardımcısıyla görüşüyor, suç olmuyor. Neymiş bize mail gelmiş suç oluyor, oysa AKP iktidarına bizzat PYD kendisi geliyor. Eğer yaptıklarımız suç ise ortağımız AKP’dir. Erdoğan neden sanık sandalyesinde yok? Biz yargılanıyorsak; AKP’liler de yargılanmalı. İmralı’da Öcalan’la anlaşma yapan ben değilim. Mütalaa çarpıtmadan ibarettir, savcı süreç görülmesin istiyor. Dışişleri Bakanlığına yazı yazılarak 2012’den bugüne kadar PYD yetkilileriyle kaç kere görüşmüşler, ne konuşmuşlar sorulsun istiyorum. 2007’deki İmralı’daki avukat görüşmelerinin tam kaydını istiyorum. Adalet Bakanlığı’ndan belgeler istenilsin. Dönemin MİT Müsteşarı Emre Taner, dönemin İçişleri Bakanı Efkan Ala ve MİT Müsteşarı Hakan Fidan, Ahmet Davutoğlu, dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın tanık olarak dinlenilmesini talep ediyorum.”
..
MAKALENİN TAMAMI İÇİN TIKLAYINIZ…