SP’YE SATAŞAN ENGİN ARDIÇ ARSIZINA!
Yandaş Gazete Sabah’ın, yaramaz yazarı Engin Ardıç “Saadet Partisi 1921 Anayasasını istiyor!” başlıklı bir yazı yazmıştı. (06.11.2019) Bu yazısına da İngilizce “The party of happiness” diye başlamıştı. Bunu da “Kumar partisi, eğlence ve seks partisi, gönül eyleme ve kendi kendilerini tatmin etme partisi” gibi “Mutluluk Partisi” anlamında kullandığı sırıtmaktaydı. Zaten İngilizcede “Happy”, aynen “luck”, “felicity” gibi mutluluk manasını taşırdı. “Party” ise “siyasi teşekkül” yanında; eğlence, ziyafet, özel takım, üretilen ve satışa arz edilen malın bir kısmı, şirket veya suç ortaklığı anlamındaydı. Saadet Partisi’ni ve camiasını, Milli Görüş davasını ve Erbakan’ın hatırasını böylesine rezil benzetmelerle hafife almaya ve hakaret yağdırmaya kalkışan Engin Ardıç şunları zırvalamıştı:
“Saadet Partisi yedinci kongresini yaptı. Küçük bir parti olduğu için kimse üstünde durmadı. Temel Reis de orada bir konuşma yaptı. Önce bol bol hamaset ürettikten ve bir paragrafa yedi tane ilgisiz özel isim sıkıştırdıktan sonra (Aşık Veysel, Madımak, Roboski, Başbağlar, Yasin Börü, Eren Bülbül, Berkin Elvan), 82 milyona yeni bir “toplumsal sözleşme” teklif ediyor. (Sanırsın) Jean- Jacques Rousseau mübarek.
Bu sözleşme nasıl sağlanacakmış? Elbette yeni bir anayasayla. Tövbe, yeni bir anayasayla değil, eski bir anayasayla. Ruhunu Birinci Meclis’in çeşitliliğinden alan 1921 Anayasası’yla! İttihatçılar’la sarıklılar arasında yeni bir ittifak istiyor (ortada ne Ermeni tehcirini araştıran müttefik komisyonu var ne de Anadolu’ya çıkmış Yunan ordusu ama istiyor işte)… Sonra da İttihatçılar’dan “kazık yemeye” hazır demek ki…
Lakin şu 1921 Anayasası… Dikkat isterim: 1924 değil, 1921… (Çünkü) 1921 Anayasası’na göre Türkiye (henüz) bir Cumhuriyet değildir. Ama Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından yönetilir, hükümetin adı da TBMM Hükümeti’dir. Hem yasama hem yürütme erki TBMM’de birleşmiştir.
Yani “kuvvetler ayrılığı” değil, Mustafa Kemal Paşa’nın istediği şekilde “kuvvetler birliği” geçerlidir. (Tayyip Erdoğan’ı bunu istemekle suçlayanların ise yanaklarından öptük.) Meclis Başkanı, hükümetin de doğal Başkanıdır. (Bu Başkan Cumhurbaşkanı olursa maraza çıkıyor, Meclis Başkanı olursa mesele yok!) Sıkı durun şimdi: “Şeriat hükümlerinin uygulanmasını TBMM yürütür.” Seçim de iki yılda bir yapılır (nitekim 1923’te yapılmıştır.)
İmdi… 1924 Anayasası’nı bile değil, daha öncesini, 1921’i isteyen SP, (bugün) pratikte CHP, İP ve HDP’nin müttefikidir. Yani özlediğini bir anlamda uygulamaya koymuş, Yunan ordusuna karşı değilse bile Tayyip Erdoğan’a karşı İttihatçılar’la iş birliği yapmıştır. Peki, İttihatçılar Temel Reis‘in bu teklifine ne diyeceklerdir?
“Şeriat hükümlerini yürütecek bir TBMM” (istemek), Kemal Kılıçdaroğlu’na şirin görünecek midir? HDP (bunu) kabul edecek mi? Kemalistler ağızlarını açacaklar mı? Faşistler kızıp köpürecekler mi? Hayır. Sağ kulaklarının üstüne yatacaklar. Hiçbir şey olmamış gibi davranacaklar, duymayacaklar.
Şeriatçılarla yaptıkları ittifak, Tayyip düşmanı Kemalistler’e hayırlı uğurlu olsun. Hani bunlardan bazıları da şeriatçı FETÖ’ye sıcak bakıyorlardı ya… Yeter ki amaç Tayyip düşmanlığı olsun…” sözleriyle kin ve nefretini kusan Engin Ardıç’a şunları vurgulayalım: Herkes ve her şey kendi fıtratına ve fırsatına göre davranırdı… Kimisi zırlar, kimisi zırvalardı… Ancak “şeriat” diye İslam’ın temel esaslarına, Milli Görüş davasına ve Saadet Partisi teşkilatına ve camiasına, hem de sadece Tayyip Erdoğan’a yaranmak amacıyla böylesine sataşanlara; bu dinin ve davanın zannettiği kadar sahipsiz olmadığını da hatırlatmak lazımdı… Ve zaten; “Temel Reis!” diye dalga geçmeye kalkışınca, kendilerini “Tekel Reis…”lerin de kurtaramayacağını anlamaları için bunlar yazıldı… “Tekel Reis”, tüm ülkeyi ve müesseseleri sadece kendi kafasına göre yönetmeye kalkışanları anlatmaktaydı…
Rahmetli Erbakan Hocadan; Yahudilerin Siyonistleri, Hristiyanların emperyalistleri, şeytanın küresel çeteleri, Türkiye’nin masonik mahfilleri gibi siz de gıcık alıyordunuz… Ama ne hikmetse “Erbakan’ın devamı” reklâmıyla ve mağdur edebiyatıyla, aynı dış güçlerin iktidara taşıdığı Erdoğan’a, hem de yandaşlıktan öte bir yaranmacılıkla sahip çıkıyorsunuz!.. Bu açıkça “Şeriat düşmanlığınızla Erdoğan hayranlığınızı” nasıl bağdaştırıyorsunuz? Yoksa “dindar kahraman” bir Cumhurbaşkanımız var! diye sevinen ve oy veren milyonlarca vatandaşımızın “aldatıldığını ima ediyor” ve onları saflıkla mı suçluyorsunuz? Yetmez, üstelik fırsat buldukça da 1921 Anayasasını ve şeriat esaslarını değiştiren Atatürk’e de sataşıp kin kusmayı ihmal etmiyorsunuz!? Yoksa resmen provakatörlük mü yapıyorsunuz?
..
MAKALENİN TAMAMI İÇİN TIKLAYINIZ…