SİYONİST SERMAYE BARONLARI;
80 ÜLKEYİ TÜRKİYE’DEN YÖNETİYORLARDI!
“Türkiye yatırımlarda cazibe merkezi haline geldi.” diyenler aldanıyordu, daha doğrusu toplumu aldatıp oyalıyordu. İngiltere ve Güney Kore’den yatırım sinyali gelmesi de büyük bir tehlikeye işaret ediyordu. Bakınız, ABD’li dev Siyonist şirketler de Türkiye’yi bölgesel merkez olarak görüyordu. Amerikan şirketlerinin yüzde 20’si, 80 ülkeyi Türkiye üzerinden yönetiyordu.
2023’ün mayıs ayındaki seçimlerde AKP’nin kazandırılması; ekonomi yönetimine ve Merkez Bankası’na yapılan atamalar, Recep Tayyip Erdoğan’ın Körfez ziyaretlerini yoğunlaştırması, Türkiye’yi gerek portföy gerekse doğrudan yatırımlarda cazibe merkezi haline getirdiğini savunanlar, bir gerçeği ıskalıyordu; iş bilir sanılan iş birlikçi iktidar eliyle Türkiye, Afrika ve Asya’daki İslam ülkelerinin rahat sömürülmesine taşeronluk yapıyordu.
Borsa İstanbul’da yabancı yatırımcıların 7 hafta art arda kesintisiz alım yaparak 7 yıllık rekora imza atması… Endeksin 7.250 puanı aşarak tarihi zirve yapması… Türkiye’nin risk priminin (CDS) 380’le 2 yılın dibine oturması… Koç Holding’in, Yapı Kredi Bankası’ndaki 250 milyon dolarlık hisse satışına da uluslararası fonlardan 5 kattan fazla talep yağması, bu küresel Siyonist tezgâhın nasıl uygulandığını gösteriyordu.
Portföy yatırımlarının yanı sıra, doğrudan yatırımlarda da ivme yükseliyordu. MNG Kargo, DHL tarafından satın alınırken, TotalEnergies de Rönesans Enerji’ye ortak oluyordu. Öte yandan ABD ile yıllık bazda 31,3 milyar dolara ulaşan ticaret hacminin 100 milyar dolara çıkarılması için gözler 19-20 Eylül tarihlerinde yapılacak 13’üncü Türkiye Yatırım Konferansı’na çevriliyordu. Başkan Erdoğan’ın burada Fortune 100’de yer alan 25 Amerikalı Siyonist sermaye şirketinin CEO’ları ile bir araya geleceği konuşuluyordu. Birleşik Krallık İhracat Bakanı Malcolm Offord, Türkiye’de daha fazla İngiliz yatırımı görüleceğinin işaretini verirken, Güney Kore Dışişleri Bakanı Park Jin ise, Türkiye’yi Avrupa’daki en önemli ekonomik ortaklarından biri olarak gördüklerini açıklıyordu!?
Türkiye-ABD ilişkilerinin 2023 yılında da olumlu yönde ilerlemeye devam ettiğini söyleyenler asıl gerçekleri gizliyordu. Türk Amerikan İş Konseyi (TAİK) ile Amerikan Şirketler Derneği’nden (AmCham Türkiye) yapılan ortak açıklamaya göre, Türkiye ve ABD arasındaki ticaret hacminin son 12 ayda 31,3 milyar dolar düzeyine ulaşması, aslında bağımlılığımızın arttığını gösteriyordu. AmCham Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı Tankut Turnaoğlu, AmCham Türkiye olarak, Türkiye ekonomisine yıllık 60 milyar dolar katkı sağlayan 125 ABD merkezli şirketi temsil ettiklerini ve ana hedeflerinin Türkiye’yi global pazarlara taşıyan bir güç olmak olduğunu belirterek, Siyonist sermayenin dünyayı sömürmek için Türkiye’yi kullandığını saklıyordu. Turnaoğlu, “Türkiye, dünya genelinde az sayıda ülkenin sahip olduğu bir potansiyeli taşıyor. ABD firmalarının devam eden yatırımları da bu görüşü destekliyor” diyordu. Türkiye’de bulunan Amerikan şirketlerinin bir bölümünün Türkiye’yi bölgesel bir merkez olarak konumlandırdığını belirten Turnaoğlu, “Yaklaşık 20 üyemiz, Türkiye’den 80’e yakın ülkeyi yönetiyor” şeklinde konuşarak ağzındaki baklayı çıkarıyordu.
TAİK Başkanı Mehmet Ali Yalçındağ da, NATO Zirvesi’nin Türkiye-ABD ilişkilerinde yeni bir süreci başlattığını belirtip, “100 milyar dolarlık ticaret hacmi hedefi için önümüzdeki dönemde atacağımız ilk adım, 19-20 Eylül tarihlerinde gerçekleştireceğimiz 13’üncü Türkiye Yatırım Konferansı olacaktır. Hazine ve Maliye Bakanımız Mehmet Şimşek’i ve Merkez Bankası Başkanımız Hafize Gaye Erkan’ı, ABD’nin önde gelen finans çevreleri ile kavuşturacağız. İkinci gününde ise Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ı Fortune 100’de yer alan 25 Amerikalı şirketin CEO’su ile Yuvarlak Masa toplantısında buluşturacağız” diyerek, Erdoğan iktidarı sayesinde Türkiye’ye Siyonist sömürü sermayesine taşeronluk yaptırıldığını itiraf ediyordu.
İngiliz Yatırımları da Artacakmış!
İngiltere İhracat Bakanı Malcolm Offord, müzakereleri gelecek yıl başlayacak yeni serbest ticaret anlaşmasıyla, Türkiye ile ekonomik ilişkilerin Fintech, Yeşil Enerji ve Telekom başta olmak üzere yeni sektörlerle ivme kazanacağını ve her iki ülke ekonomisi için ciddi fırsatlar gördüğünü açıklıyordu. Türkiye ile Birleşik Krallık arasındaki ticaret hacminin 2022 yılında yüzde 30 arttığı bilgisini paylaşan Offord, “Türkiye şu anda bizim en büyük 20 ticari partnerimizden birisi, 18’inci sırada ve yükseliyor da. Şu anda ticaret hacmi 23,5 milyar sterlin seviyesinde. Bu hacmin üçte ikisini Türkiye’nin Birleşik Krallık’a ihracatı oluştururken, üçte birini de Birleşik Krallık’ın Türkiye’ye ihracatı oluşturuyor” diyerek, Türkiye’nin sanayileşmesine değil, sömürülmesine çalıştıklarını söylemiş oluyordu.
Offord, Türkiye’de dijital ekonomiyi benimsemiş iyi eğitimli genç bir nüfus olduğunu ve böylece yeni jenerasyon işletmelerin ortaya çıktığını belirtiyordu. Offord, 16. Uluslararası Savunma Sanayii Fuarı’na da (IDEF’23) katıldığını ve oradaki İngiliz şirket ve KOBİ’lerin Türk şirketlerle birlikte çalıştığını ifade ederek şöyle konuşuyordu:
“Savunma sanayisindeki İngiliz KOBİ’ler ve Türk üreticiler birbiriyle oldukça iyi ilişkide. Sanayi üretiminde iş birliği yapıyorsak, bunun bir sonraki doğal adımı daha fazla yatırım yapmaya başlamak olacaktır. Türkiye’de daha fazla İngiliz Yatırımı göreceğimizi umuyorum. Birleşik Krallık’ta, deniz üstü rüzgâr enerjisi sektörüne ilgili birçok Türk yatırımcıyla bir seminer geçirdim. Burada birçok ortak nokta olduğunu düşünüyorum.”
Güney Kore Dışişleri Bakanı Park Jin ise; Türkiye’de 160’a yakın Koreli şirketin faaliyet gösterdiğini belirterek, “Türkiye, Güney Kore için Avrupa’daki en önemli ekonomik ortaklardan biri” diyordu. “Kardeş ülke” olarak ilişkileri dostluğa dayanan iki ülkenin 2012’de stratejik ortaklık kurduğuna işaret eden Park Jin, Türkiye’nin, Güney Kore için Avrupa’daki en önemli ekonomik ortaklardan biri olduğuna dikkati çekerek, şunları aktarıyordu:
“Altyapı alanında iki ülke arasında Avrasya Tüneli ve 1915 Çanakkale Köprüsü gibi başarılı iş birliği örnekleri ortaya konuluyor. Karşılıklı güven olmadan iş birliğinin mümkün olmadığı savunma sanayinde, Kore’den temin edilen güç grubu (Dizel motor, otomatik şanzıman, debriyaj, vites kutusu, diferansiyel ve aks) donanımlı Altay Tankı’nın teslim töreni, bu yılın nisan ayında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın huzurunda gerçekleştirildi.” diyerek toplumdan gizlenen bir gerçeği açığa vuruyordu; Altay Tankı’nın “Güç grubu donanımı”nı Kore sağlıyordu… Bir tankın motoru ve güç aktarım grupları başka ülkeden alınıyordu, ama halkımız da MİLLİ ve yerli tankımız var diye seviniyordu!
…
MAKALENİN TAMAMI İÇİN TIKLAYINIZ..