SİYASET İHTİRASI VE DİN İSTİSMARI
Şeytanın ikiz tuzağı: DİN İSTİSMARI VE DİN DÜŞMANLIĞI
“Din” gibi kutsal ve kurtarıcı öğeler, bütün Milli ve Manevi değerler, tarih boyunca istismar edilmişlerdir. Dindar görünerek, “Allah’ın eri ve manevi görevli” geçinerek insanları aldatıvermek ve onların sırtından şöhret ve servet edinmek, hem etkili, hem de zahmetsiz bir sahtekârlık geleneğidir. Bu din istismarcılarıyla, samimi dindarları ayırt etmek de kolay değildir. Hatta riyakârlık yaptıkları ve takva rolü oynadıkları için; din istismarcıları, sade dindarlardan daha fazla rağbet görmektedir. Şeytan bile, Hz. Adem’le Havva’nın akıllarını; hayırhah rolüyle, onların ebedi cennetlik olmalarını istiyor öğüdüyle çelmiştir.
Günümüzde, din istismarcılarının en yaygın ve maalesef en saygın kullanıldığı alanlardan biri de siyasettir. İnsanlar, dindar kimselere güvendiklerinden ve başlarında dini bütün insanları görmek istediklerinden; bazı siyasetçiler, oy avcılığı hedefiyle “Dinin hamisi ve havarisi…” pozisyonuna girmektedirler.
“Din düşmanlığı” istismarı!
Bazı kişilerin; bu sahtekârlık ve istismarından ürkerek, hatta nefret ederek; dine ve dindar kimselere önyargılı hareket etmesini fırsat bilen veya zaten dinsizliği benimseyen kesimlerin oylarını kapıvermek isteyen partiler ve siyasiler de, bu sefer DİN KARŞITI ve din istismarcılarını suçlayıcı söylemlerle, başka bir istismara yönelmektedirler. Ülkemizde çok yaygın olarak görülen “DİN İSTİSMARI”yla, ATATÜRK İSTİSMARI, bunun en tipik örnekleridir. Bu olguyu fark eden Siyonist ve emperyalist merkezler, bu sefer her iki parti ve kesimleri de kendi çıkarları doğrultusunda organize ve manipüle edip kullanma yoluna gitmektedir.
Dindarlık kılıfını ve Allah’ın adını kullanarak insanları aldatmak!
“Ey insanlar, hiç şüphesiz Allah’ın va’adi Hakk’tır (her dediği olacaktır); öyleyse dünya hayatı sizi aldatmasın ve aldatıcı(lar) da, (Kur’an’ın ayetlerini, Peygamberin hadislerini istismar edip eğrilterek ve kendisine Hakk dostu havası vererek) sizi Allah ile aldatmasın. (Bundan sakının ki, en yaygın ve maalesef saygın bir sahtekârlıktır.)” (Fatır: 5)
Rabbimizin; biz Müslümanlara önemli uyarılarda bulunmasına, gizli ve sinsi tehlikeleri hatırlatmasına rağmen, bu İlahi ikazları ciddiye almamak, büyük bir gaflettir. Sebebi de, bize düşman olarak bildirilen şeytanın aldatmalarına kanıvermemizdir. Zira şeytan, Allah’tan kıyamete kadar aldığı izinle; ‘sırât-ı müstakim üzere oturup, insanları aldatmak’ için Allah’ın Zâtına yemin etmiştir. Her Müslüman namazda okuduğu Fatiha Suresi’nin 5. Ayetinde Allah’tan, ‘sırât-ı müstakim üzere kendisine hidayet verilip o nimet verilen yolda olmayı’ dilemektedir. Oysa şeytanın sırât-ı müstakim yolu üzere oturacağını, Rabbimiz bize A’raf Suresi’nin 16. Ayetinde beyan etmektedir. Yani biz her gün sırât-ı müstakimi isterken; şeytan da o yol üzerinde oturarak, o yolun yolcularını bazen Allah’ın adını kullanarak, bazen nefislerini azdırarak, bazen rızık endişesi taşıtarak, bazen mal-mülk arzusunu kamçılayarak, bazen de siyasi arzu ve ihtiraslarını kızıştırarak sırât-ı müstakimden ayırmaya gayret etmektedir. Günümüzde Yahudi-Hristiyan ittifakının; “dinler arası diyalog safsatası ve onların sayesinde dünya barışının sağlanacağı” aldatması da şeytani bir düşüncedir.
..
MAKALENİN TAMAMI İÇİN TIKLAYINIZ…