Şerler Hayır Doğuracaktır
ve
DİL KALBİN TERCÜMANIDIR
Sabır ve sebat gerektir, kutlu sona varmak üzre
Dava uzun ince bir yol, vatan çapında bir kilim
Sık eleyip ince doku, bir kılı kırk yarmak üzre
İman ışık, İslam ölçü; akıl mihenk rehber ilim
Şükür Kur’an tercümanı, ondan Hak’kı söyler dilim…
Tedbir al Allah’a güven, Mevla varken gam çekilmez
Sünnetullah’a riayet, kayaya tohum ekilmez
Başarı gecikti diye, bu cihattan vaz geçilmez
Ya Rab Senden gayrısına, asla bükülmez bu belim
Sultanın hazır kurbanı, ondan Hak’kı söyler dilim…
Nimet lezzet gelip geçer, salih ameller kârımdır
Servet şöhret huyun büker, sadık dostlar tek yarımdır
İhlassız söz riyakârlık, ukbada ahu zarımdır
Kafadan havadan atmam, ayet hadistir delilim
Doğruluktan hiç ayrılmam, ondan Hak’kı söyler dilim…
Temel insan haklarında, eşit herkes ve her kesim
Her mahlûka şefkatliyiz, zalimleri çarpar tersim
Mehdiyet medresesinde, baş Hocamdan aldım dersim
Hak’ka hürmet halka hizmet, İslam barış demek; silim
Erbakan’ın tam devamı, ondan Hak’kı söyler dilim…
Hak’ka hıyanet edenler, sapıtmış sanki divane
İman iz’an harap olmuş, vicdanları da virane
Merkez alıp dönerim Dost, ben Hak nuruna pervane
Bu devran hep devam eder, bitinceye kadar pilim
Hak Resulün has hayranı, ondan Hak’kı söyler dilim…
Kapasitesi dar adam, bir avuç koysan taşırmış
Kendiler ters yöne girmiş, bizi sanırlar şaşırmış
Hidayet yar oldu bize, nice sarp dağlar aşırmış
Hak bildiğim yoldan dönmem, doğrasalar dilim dilim
Umar cennette seyranı, ondan Hak’kı söyler dilim…
Dilsiz şeytanlık yapamam, haksızlığa hiç susamam
Allah’tan gayrıdan umup, veya korkup da pusamam
Haram ve haksız kazanıp, ahirette zor kusamam
Görevim Rabbe kulluktur, Dosta varmaktır dileğim
Yalan münafık ahlakı, ondan Hak’kı söyler dilim…
Kullar özgür seçim yapar, tercihinden sorumludur
Lakin takdir Hüda’nındır, kader hükmü zorunludur
Şer sanırsın hayır çıkar, Hak’kı tutan onurludur
Hayra hizmettir amacım, şaşkın şımarık değilim
Yakın hak düzen devranı, ondan Hak’kı söyler dilim…
Hem ilim hem takva ehli, doğru uçar çift cenahtır
Tahminle tahlil yapılmaz, zannla konuşmak günahtır
Sağlam dayanak lazımdır, te’vil ve tefsir mubahtır
Kitap Sünnet temel kaynak, aklıselim müspet ilim
Esas alan asla varır, ondan Hak’kı söyler dilim…
Not: Bu seçimden sonra neler yaşanacağı hususunda, tefaül sonucu çıkan Enbiya Suresi (son sahifesi):
102- Onun (cehennemin korkunç) uğultusunu bile işitmeyeceklerdir. Onlar nefislerinin arzuladığı (sayısız nimet) içinde ebediliğe erişeceklerdir.
103- (Ahiretteki) O en büyük korku (ve kuşku ortamı) onları hüzne sürüklemeyecek ve: “(Gözünüz aydın) İşte bu sizin (en kutlu mutluluk) gününüzdür ki, size va’ad edilmişti” diye melekler onları karşılayıp (sevindirecektir).
104- Bizim, göğü kitabın sahifelerini katlar gibi katlayacağımız gün, ilk yaratmaya başladığımız gibi, yine onu (eski durumuna) iade edeceğiz. Bu, Bizim üzerimizde bir vaiddir. Elbette, Biz bunu yapıvereceğiz. (Bu ayet yerkürenin ve bütün göklerin elektrik-enerji sinyallerinden oluşan bir film şeridi gibi olduğuna işaret etmektedir).
105- Yemin olsun ki Zikir’den (Tevrat’tan) sonra Zebur’da da yazıp (belirttik ve Kur’an’da da va’ad ettik) ki: “(Sonunda) Yeryüzüne mutlaka salih kullarım varis olacak (galibiyet ve hakimiyet, mü’min ve mücahitlerin eline geçecek)tir.”
106- Gerçek şu ki; kulluk eden (Allah’a teslimiyet ve ubudiyet gösteren) bir topluluk için Bunda (Kur’an’da) ‘açık bir mesaj’ (veya gerçek çıkış yolları gösterilmiştir).
107- (Ey Nebim!) Biz Seni (ve Kur’an-ı Kerim’i) bütün alemlere (ve dönemlere) rahmet (vesilesi ve selâmet rehberi) olarak gönderdik.
108- De ki: “Gerçekten Bana: Sizin İlahınız yalnızca bir tek İlahtır diye vahyolunuyor; artık siz Müslüman olacak (davetime ve tebliğ ettiklerime uyacak) mısınız? (Söyleyin.)”
109- Buna rağmen yüz çevirecek olurlarsa, de ki: “Size eşitlik üzere (zengin fakir, güçlü zayıf ayırt etmeden hepinizi Allah’ın kulları bilerek) açıklamada bulundum. (Artık vaid) Tehdit edildiğiniz (sorgu ve azap günü) yakın mı, uzak mı, Ben bilemem (ama kesindir ve mutlaka gelecektir).”
110- “Şüphesiz O (Allah), sözün açıkça konuşulanını da bilmekte, (gizleyip) saklamakta olduklarınızı da bilmektedir.”
111- “Bilmiyorum, belki de O (Allah) sizi denemek (üzere) bir süreye kadar yaşatmak ve yararlandırmak için (mühlet) vermektedir.” (Yani azabın ertelenmesi ve insanlara mühlet verilmesi, onları imtihan etmek ve belli bir süreye kadar dünya nimetleriyle eğlendirmek içindir.)
112- Dedi ki: “Rabbim (aramızda) Hakk ile (adaletle) hükmet. Bizim Rabbimiz, sizin her türlü nitelendirmelerinize karşı yardımına sığınılan Rahman (olan Allah)dan (başkası değildir).”