Selam olsun O`na…
Suya atılan bir taştı bizimkisi;
Halka halka büyüyen.
Taşınamaz acıların patladığı anda;
Yüreklerden kopan bir çığlıktı.
Sınırları kanla çizilmiş, çiçekleri kanla sulanmış mahzun beldelerin dirilişi içindi bu haykırış.
Ve ilk doğrulan, ilk kalkan O olmuştu yerinden.
İlk açan çiçek O`ydu.
İlk adımı atan ve `bismillah` diyerek
Bir daha durmamacasına çıkmıştı yola.
Uzun ve meşakkatli bir yol.
Hedefe kitlenmiş adımlar…
Fakat tek bir menzil…
O`nun rızası…
Bize anlatılan hikayelerde kahramanların ardından yazılırmış efsaneler.
Fakat sen kendi efsanesini hayattayken kendi yazansın.
Yüreklerimize düşürdüğün koru her dem harlayansın.
Yaptığımız her toplantıda, astığımız her bayrakta, baş parmaklarımızı her kaldırdığımızda bize istikamet gösterensin.
Devletin başında bir toplantıda başörtüsü yüzünden okula sokulmayıp kapıda ağlayan bir kızın bedelini gözyaşlarınla ödeyensin.
Bosna`da, Afganistan`da, Çeçenistan`da, Sudan`da, Pakistan`da, Patani`de ve haritada varlığından bile haberimiz olmayan nice yerde günde beş vakit adına dualar edilensin.
Şam`sın, Buhara`sın, İsfahan`sın, Saraybosna`sın, İstanbul`sun…
Kudüs sensin…
Tüm dünyanın diz çöktüğü siyonistlerin karşısında titrediğisin.
Sen Profesör Doktor Necmeddin Erbakan`sın
Sultan Alparslan`ı, Sultan Fatih`i, cennet mekan Abdülhamit hanı yaşayansın, yaşatansın..
Avrupa gazetelerinin başbakanlığını “Osmanlı`nın geri dönüşü” diye manşetten duyurduğu başbakansın…
Tahakküme, zorbalığa, savaşa hayır diyen D-8`lerin sultanısın.
Sen Profesör Doktor Necmeddin Erbakan`sın
`Önce ahlak ve maneviyat` sancağını, “edep ya hu” bayrağını taşıyansın..
Sakız bile yapamadığımız bir dönemde ağır sanayi hamlesi başlatan,
70 sente muhtaç olduğumuz bir dönemde “inanç tekeden süt çıkartır” diyerek Kars`tan Edirne`ye memleketimi fabrikalarla donatansın…
Soğuk kış gecelerinde sokağa bakıp evsizler-barksızlar için ağlayan, akıttığın o her biri inci tanesi göz yaşlarıyla ümit fidanlarını yeşertensin..
Evi ekmek, mahsulü bereket gören insanlarımızın tebessümüsün…
Yetimin soluğu, yıkılmışların duvarı.. biçarelerin tutunacak dalısın..
Adil Düzen`in müjdecisi, herkese hakkı olanı verensin
Sen Profesör Doktor Necmeddin Erbakan`sın
Biliyoruz gecende de gündüzünde de biz varız. Aşında uykunda da biz. Biliyoruz düşlerinde de biz varız…
Sen bizi bize bırakmayansın
Semaya kaldırdığın başparmağınla milyonları kucaklayan, dünyaları kaldıransın ayağa…
Fırtınalı denizlerin azgın dalgalarını o kararlı, o vakur duruşunla dindirensin.
Her şey bitmiştir diyenlere inat her şey yeni başlıyor diyebilen yüreksin…
Siperlerin arasında gezen; cehde cehd; hamde hamd katansın…
Bir hayata hepimizin gayretini sığdıransın.
Kelimeler saklandığı yerden kurtulsa da anlatabilsem keşke seni.
Çünkü sen, söylenebilecek ne varsa Erbakan`ca yaşayansın.
Sen Profesör Doktor Necmeddin Erbakan`sın
Elifin temsil ettiğidir temsil ettiğin….
Elif gibi yalnız kaldığında bile boynunu bükmeyensin.
Kimseye ram eylememeyi, kula kul olmamayı öğretensin.
Bıkmadan, usanmadan yılmadan anlatansın…
Biliyoruz ki yakalasan bulutları; bulutlara da haykıracaksın hakkı.
Yıldızlara da anlatacaksın
Savunan adam, özlenen adamsın.
Sen dirilişsin, direnişsin… devrimsin
Heyecan ve coşku…
Şefkatsin, merhametsin…
Özlenensin.
Sımsıkı.. sımsıcak aşk…
Davasına sevdalanmış bir sevdasın…
Fetihsin coğrafyalara; hicretsin gönüllere
Zaferi muştulayansın.
Sen asrı saadetten bugüne selamsın.
Sen Profesör Doktor Necmeddin Erbakan`sın
Anahtarsın; mühür vurulmuş kalpleri açan. Nizam`sın, Selamet`sin, Fazilet`sin Saadet`sin.
Sen Milli Görüş`sün.
Sen yarınsın
Yaşanabilir bir Türkiye
Yeniden büyük Türkiye
Yeni bir dünyasın.
Sen mücahid Erbakan`sın
Sen liderimiz,
Sen hocamızsın