ŞANLI FİLİSTİN SAVUNMASI
VE
SİYONİSTLERİN SON ÇIRPINIŞLARI
Rahmetli Erbakan Hocamızın Bir Rüya Âleminde
Konuyla İlgili İbretli ve Hikmetli Uyarıları
FATMA BETÜL ERİŞKİN’İN RÜYASI – 14.05.2021 – KONYA
Rüyamda: Aziz Erbakan Hocamızla birlikte, Kendilerinin kullandıkları küçük bir jette oluyoruz. Ben Erbakan Hocamızın hemen yanlarında oturuyorum. Başlarımızda birer kask, kulaklarımızda dışarının sesini kapatıp kendi seslerimizi birbirine ileten kulaklıklar takılıymış. Erbakan Hocamız her geçtiğimiz ülkenin üzerinde, o ülke ile ilgili kısa açıklamalar yapıyorlar. Epey sonra Filistin semaları üzerinde oluyoruz. Ben: “Aziz Hocam, burada bu şekilde durmamız bizim için tehlikeli değil mi? Bakın, füzelerin biri kalkıyor biri düşüyor” dedim üzüntüyle. Erbakan Hocamız: “Biz rüyadayız. O füzeler gerçekten bu saatte atılıyor olan füzelerdir. Ama bize isabet etmezler!” buyurdular. Biraz içim rahatlasa da gözlerim hayret ve korkuyla açılıyor. Çok yüksekten uçmadığımız için çok net görebiliyorum. Füzeler karanlık semaları aydınlatıp, neredeyse dakikada bir, bir binaların üzerine, bir petrol istasyonuna, bir okula vesaire düşüyor. Erbakan Hocamız: “Ne oldu? Korktun mu? Sizin izlemeye yüreğinizin kaldıramadığını, birçok coğrafyada Müslümanlar sürekli ve fiilen yaşıyorlar!” buyurdular. Ben: “Aziz Hocam, hem korktum hem de çok üzüldüm. TV’de de bakıyorum. Çocuklar, kadınlar, erkekler… Kardeşlerimiz bombalar ve füzelerle yerle bir edilmiş binaların altındalar. Savunmaları yetersiz, destekleri yok. Ne olacak bu şekilde, kardeşlerimiz, daha ne kadar dayanabilecekler? Şimdi Siyonist zalimler bir de kara harekâtı başlatmışlar. Sokak-sokak, ev-ev kardeşlerimizin evlerini basıp onları şehit edecekler!” dedim. Erbakan Hocamız: “Sen, kardeşlerinin haberlerini, devamlı onları vuranlardan beslenen kanallardan izlersen böyle moralin bozulur; “Bittik, mahvolduk; çaresiz, tek başına bırakıldık” dersin. Kardeşlerinin haberini bunlardan izleme, arada Kudüs TV’ye bak! Gerçi orada da (ucuz kahramanlık, istismarcılık ve fırsatçılık peşinde koşan) şirin mirin gibiler de var, ama onun konuşmalarına çok ehemmiyet vermeden TV’nin sesini kıs ve öyle izle. Evet doğrudur, yüzlerce şehidimiz vardır! Amma bak, aslında kardeşlerin nasıl zaferler de kazanıyorlar… Tüm İsrail’i birer fare gibi sığınaklara soktular. Siyonistler kafalarını korkudan dışarıya çıkaramıyorlar. Diğer hangi kanala baksan, hangi resmi açıklamaya kulak kabartsan: “İsrail’in 5 leşi olduğunu” söylüyorlar. Neden? ‘İsrail zayiat vermiyor. Onca gün ölen 5 kişiymiş. Ama Filistin bitti, yok oldu, mahvoldu. Siz de destek verseniz bile onların kurtuluşu imkânsız’ mesajı veriyorlar. Oysa sadece bugün, bağırlarına vura vura, gözyaşları içinde, sonlarının geldiğini kendileri de bile bile en az 15 asker leşi gömdüler. (Maalesef Erdoğan iktidarının imkân ve fırsat sağladığı) Kürecik’ten aldıkları istihbaratla yüzlerce füzeyi etkisiz hale getirdikleri halde, üstelik güya Müslüman olan ülkelerin başkanları fiilen kendilerine (doğrudan veya dolaylı) destek verdikleri halde, bak, bir avuç kahraman Kudüs halkının hakkından gelemediler. Neden? Unutma, La galibe illallah! (Gerçek ve mutlak galip Allah’tır) Bütün dünya bir araya gelse, galip olacak olan Allah’tır. Galip olacak olan Allah’ın davasıdır. Galip olacak olan dini mübini İslam’dır. Gerçekleşecek olan Fethi Mübindir! “Ama Hocam, kardeşlerimiz şehit oluyorlar, bu nasıl kazanmak?” dersen; Kardeş, ölüm zaten var mıdır? El hak, vardır! Hepimizi bulacak mıdır? El hak, bulacaktır! Madem gelecekse bu ölüm, neden din için, dava için, Gayretullah için, rıza için, cennet için olmasın? Dedin ki: “Hocam, bunlar kara harekâtı da başlatmış! Kardeşlerimizi evlerinde basıp vuracakmış!” Bunlar Şeytan akıllı adamlar, öyle kara harekâtı demek, bunlar için intihar demektir, bunlar bunu çok iyi bilirler. Ellerinde keleşlerle bir eve gitseler, o evde yaşayan üç yaşındaki çocuk, bunların eli keleşli, eğitimli askerini, elindeki sapanın meşiniyle boğar Allah’ın izniyle. Bu nedenle Siyonist İsrailliler de bunu göze alamazlar. Dün de söyledik, Efendimiz (SAV), şehit-şüheda kardeşlerimizin yanındadırlar, nefes alış verişlerinde bile onları yalnız ve yardımsız bırakmamaktadırlar. Her biri bunu hissetmekte ve bu maneviyatla kâfire kafa tutmaktadırlar. Bir anne düşün ki; üç oğlunu aynı gün içerisinde, ayrı saatlerde şehit vermiş. Şehit yavrularını öpmüş, koklamış; Rabbine uğurlamış: “Onların yerine ben varım. Maalesef ki, Allah’ın davasına, şehit olan evlatlarımın arkasından sürebileceğim bir evladım daha yok! Evlat yeniden olur, fakat Mescid-i Aksa yeniden olmaz, din-dava yok olmamalı” diyor ve şehit evlatlarının elinden düşen silahı alıyor. Sen bu güce karşı koyabilir misin? Hiçbir güç bu imanın karşısında duramaz. İnsanlıktan nasibini almamış bazı akıl fukarası yetkililere de bir bak. Diyor ki soysuz: “İlla ki bir çözüm yolu bulunur, savaşlar olmasın!” Eee, ne olsun o zaman ey aklı evvel? Diyor ki: “İki devletli bir çözüm yolu götürülebilir.” Bizimkiler de (Filistinli direnişçilere): “Bu kadar neden üsteliyorsunuz ki? Bırakın, adamlarla anlaşma yoluna gidin” diyorlar. Yahu sen deli misin, rol mü yapıyorsun? Bu soylu ve şuurlu kardeşlerimin yaptığı kendilerini, vatanlarını, onurlarını, kıblegâhımızı savunmaktır… Bak, üç yaşındaki çocuğa anlatır gibi bir kez daha anlatıyorum.
..
MAKALENİN TAMAMI İÇİN TIKLAYINIZ…