RÜYALAR
F. BETÜL ERİŞKİN’İN RÜYASI / 06.08.2013
On kadar aile yalnızca seccade ve halılarla döşenmiş mescit gibi bir odada oturuyoruz, bir o kadar da çocuk var. Sessiz bir ortam ve Ahmet Hocam’lar da yanımızdalar, bir sehpanın önüne oturmuş, sırtı bize dönük vaziyette, vakit gece, Kur’an’ı Kerim okuyorlar, sessiz sessiz ağladıklarını duyuyorum, gözlerinden yaşlar iniyor. Derken, odanın kapısı gıcırtılarla açılıyor, içeriye Erbakan Hocam giriyorlar. Ayağa kalkmak istiyoruz, mübarek elleriyle “oturun!” diyerek işaret buyuruyorlar. Mübarek elini kalbine götürüp bizi selamlıyorlar. Ahmet Hocam kalkmak istiyor ama onun da omzuna sağ ellerini koyup “kalkma!” buyuruyorlar. Ahmet Hocamın karşısına geçip sehpaya dirseklerini koyup oturuyorlar, mübarek yüzü bize bakıyor. Mübarek ellerinde üçü sağda, üçü solda toplamda altı soru ve her biri beşer maddelik cevap hakkı olan A4 büyüklüğünde bir kâğıt bulunuyor. Hocamın arkasında dev bir ekran oluyor. Bir kamera, biraz onları, biraz soru kâğıdını çekiyor ve o dev ekrana yansıtıyor. Orada kimse yokmuş gibi hareket ediyorlar. Soruların hepsini hatırlamıyorum ama Ahmet Akgül Hocama yöneltilen altıncı soru şuydu:
“Elinde yüz kişi olsa, gelecek olan da bir kişi olsa; o kişiyi mi, yoksa yüz kişiyi mi tercih edersin?” Ahmet Hocam şıklara uzun uzun baktılar, Erbakan Hocam, Ahmet Hocamın seçeneklerden tatmin olmadığını anlayınca;
“Kendi şıklarını da ekleyebilirsin Ahmet” buyurdular. Ahmet Hocam düzgün bir el yazısıyla “F” şıkkı ekledi ve;
“ALLAH VE RESULÜ DAHA İYİ BİLİR” dediler. ERBAKAN Hocam yüzünde büyük bir memnuniyetle, bu cevabı onaylar gibi elini Ahmet Hocamın omzuna birkaç kez yavaş yavaş vurdular ve sonra kâğıdı eline aldılar, kâğıt dev ekranın boyutlarına geldi. Bir kalemle kâğıdın sağ alt köşesine, kendi özel olan güzel imzasını attılar, kâğıdı rulo yapıp kurdele gibi bir iple bağlayıp Ahmet Hocamın gömleğinin cebine koydular. Kâğıt cebe girince normal boyutlarına döndü, ekran kapandı. Erbakan Hocam, Ahmet Hocamın bir ezgi söylemesini istediler. Ahmet Hocam kısık bir sesle ilahiye başladılar. Erbakan Hocam gözlerini kapatıp zikre koyuldular.
“ALLAH, İLLALLAH” zikrini tekrarladılar ve yeniden ALLAH, ALLAH diyerek zikre daldılar. Kendilerine Ahmet Hocam da katıldılar. İkisi de kısık sesle ağlıyorlardı. Bizim de, çoluk çocuk gözlerimizden yaşlar geliyor yavaş yavaş ağlıyorduk. Erbakan Hocam yüksek ve makamlı bir sesle Asır Suresi okumaya başlamasıyla zikir durdu ve Erbakan Hocam uzun uzun dua etti, sonra herkes “amin, amin” derken uyandım.
..
MAKALENİN TAMAMI İÇİN TIKLAYINIZ…