Anasayfa » Prof. Dr. Necmettin ERBAKAN’IN KONUŞMALARI

Prof. Dr. Necmettin ERBAKAN’IN KONUŞMALARI

Yazar: yonetici
0 Yorum 443 Görüntüleyen

ERBAKAN’IN
KONUŞMALARI

 

*EKİM 1993*

 

İÇİNDEKİLER

 

Bir Ses de Nevşehir’den (7/10/1993
Nevşehir bld. bşk. ilt.)

Büyük Göreve Hazırlık (8/10/1993 mkyk)

Büyük Kongre’ye Bir Gün Kala. (9,10 mkyk)

Dünya Partisi (11/10 BasınTopl.)

Ne Değişecek? (13/10 Grup)

Küçük Sanayi Olmadan Kalkınma Olmaz (16/10 OSTİM)

Yeni Dönem, Yeni Görevler (17/10 MKYK)

Yanlışlar Zinciri (24/10 Basın Topl.)

70 Yılın Muhasebesi (29/10 Basın Topl.)

Yeni Döneme Hazırlık (30/10 İl Bşk. Topl.)

Bağımlı
Bağımsızlık Olur mu? (31/10 Geniş. MKYK Topl.)

 

BİR SES DE NEVŞEHİR’DEN YÜKSELDİ

“Nevşehir Belediye Başkanı

(DYP) Seyit Mehmet AKBAY’m

Refah  Partisi’ne  iltihakı

Dolayısıyla Yapılan

Basın Toplantısı

7 Ekim 1993

 

Aziz ve Muhterem kardeşlerim.

Hepinizi hürmetle, muhabbetle selamlıyorum, sevgiyle kucaklıyorum.

Allah’ın lütfuyla bugün yeniden hayırlı bir toplantı yapıyoruz. Bu
toplantımızın adı Varan-5 toplantısıdır. Her şeyden evvel bu toplantı
münasebetiyle buraya teşrif ederek büyük ilgi gösteren basın mensubu kardeşlerimize
teşekkürlerimi arz ediyorum. Ve bütün misafirlerimizi bir kere daha muhabbetle
kucaklıyorum.

Bildiğiniz gibi, yurdumuzun her yerinde seller halinde bütün milletimiz
Refah Bayrağının altında toplanıyor. Bunu binlerce insan bir arada yapılan
iltihaklar şeklinde yapıyor. Bu iltihakları önemli şehirlerimizi,
vilayetlerimizi temsil eden kale kumandalarının Refah Partisine iltihakı
şeklinde yapıyor.

Geçtiğimiz
bir ay esnasında çok önemli olaylar yaşadık. 4 tane kıymetli belediye
başkanımız Refah Partisine iltihak ettiler. Bunları Varan-1, Varan-2, Varan-3,
Varan-4 diye milletimize müjdeledik. Bu meyanda, Samsun Büyükşehir Belediye
Başkanı Adayımız halen Refah Partisi Samsun İl Başkanımız ve 4 dönem Samsun’a
belediye başkanlığı yaparak büyük hizmetler ifa etmiş olan, muhterem Kemal
Vehbi Gül

beyefendi Refah Partimize bu cümleden olmak üzere iltihak etti. Canla,
başla çalışıyor çok şükür.

Isparta Belediye Başkanımız Altan Raşit Civan Bey iltihak ettiler.
Malatya Belediye Başkanımız Münir Erkal, Sinop’un en büyük ilçesi Boyabat’ın
Belediye Başkanı Abdullah Çağlar partimize iltihak ettiler. Bunları Varan-1,
Varan-2, Varan-3, Varan-4, olarak adlandırdık.

Bugün de Nevşehir Belediye Başkanımız Seyit Mehmet AKBAY Refah Partimize
iltihak ediyor. Kendilerini Var a n-5 olarak bütün milletimize müjdeliyoruz.
Sözü kendilerine bırakmadan önce, Refah Partimizin rozetini huzurlarınızda
yakasına takmaktan büyük bir bahtiyarlık duyacağım. Mikrofonu kendilerine
veriyorum.

NEVŞEHİR BELEDİYE BAŞKANI
SEYİT MEHMET AKBAY’IN KONUŞMASI

Sayın Genel Başkanım, sayın milletvekilleri, basının değerli
temsilcileri.

Konuşmama başlamadan önce hepinizi sevgi ve saygılarımla selamlıyorum.

Takdir edeceğiniz üzere, hatadan münezzeh sadece ve sadece Yüce ve Ulu
olan Allah’tır. Allah’ın emirleri, vahiy olmadan peygamberler dahi hatalar
yapmış ve Allah onlara doğruyu göstermiştir.

Benim bu
hareketim dinim için, vatanım için, bayrağım için ve milletim için gerekliydi.
Milletimin hizmetkarı olabilmem için insanlığa hizmet etmeyi çok sevdiğim için
Türkiye’nin ve toplumumuzun geleceğine yön verebilecek, davasına yürekten
inandığım Refah Partisi’ne geçiyorum.

Acı tecrübeler, zaman zaman maruz kaldığım ilahi ikaz silleleri ve siyasi
ihanetler sonucunda, içimdeki iman gücü, Allah korkusu bu davaya katılmaya beni
mecbur etti. Bu yüce davaya geç katılmakla, geç kalmış olmanın, hatalı siyasi
tercihlerimin manevi kefaretini ödeyebilmek için Refah Partisindeyim.

Son yıllarda Türk siyasi hayatında meydana gelen ahlaki   erozyon, kimlik    bunalımı ve şahsiyetsiz politikalar benim
Refahlı   olmamı  meşru kılan sebeplerdir.

Özellikle, gerek ANAP, gerekse SHP ve DYP’de meydana gelen yolsuzluklar
ve kirlilikler, bunlara karşı bütün bu kötülüklerin olmadığı, bembeyaz olan,
tertemiz olan Refah Partisine itmiştir beni.

Allah
utandırmasın diyorum. Bu kalpten inandığım, gönülden inandığım davayı, bu
vücutta bulunan bu can benden çıkıncaya kadar, sonuna kadar mücadeleyi
vereceğimden hepinizin emin olmasını diliyor, bu davaya gönül veren herkese
hayırlı olsun diyorum. Saygılar sunuyorum. Selamünaleyküm.

N.ERBAKAN
(Devam)

Muhterem basın mensubu kardeşlerim, aziz misafirlerimiz.

Bu sevinçli katılıma ilaveten, bu gün size iki ayrı çatılımı daha
müjdeliyorum. Bunlardan bir tanesi İstanbul Fatih Belediye Meclisinde DYP
grubunun başkanı Avukat Mustafa Kuran Bey de Refah Partimize iltihak
etmişlerdir. Müjdeliyorum. Aynı şekilde Doç. Dr. Ahmet Hamdi Orhan Bey de Refah
Partimize iltihak etmişlerdir. Kendilerinin iltihaklarını la sizlere
müjdeliyorum. Bu isimleri kendilerinin imzaladıkları giriş beyannameleri
vasıtasıyla duyurmuş oldum.

BULUNDUĞUMUZ NOKTA

Aziz kardeşlerim,

Allah’ın lütfuyla, aslında sevinçten göz yaşartacak önemli olaylar
yaşıyoruz. Tıpkı İstiklal Harbimizde olduğu gibi bugün de aziz milletimizin
bütün vatanperver evlatları Türkiye’nin gitmekte olduğu tehlikeli gidişat
karşısında sorunların çözümünün Refah Partisi’nde olduğunu görüyor ve
Türkiye’nin sorunlarının ;özümü için Refah Partisi’nde toplanıyor. Her şey
milletimizin gözü önünde cereyan etmektedir.

İşte 50 yıldan beri taklitçi zihniyetli partileri bir )ir denedik,
denedik. Ne görüyoruz? Hiçbir ülke meselesi çözülmüyor, büsbütün büyüyor ve
devasa boyutlara, tehlikeli istikametlere doğru gelişiyor. İşte terör,
Güneydoğu ve Kürt sorunu. Bunlar 50 yıldan beri hiç yoktan bu meseleyi ortaya
çıkarttılar. Milletimizin bugün en önemli meselesi haline gelen terörün sebebi
bu taklitçi zihniyetli iktidarların yanlış politikalarıdır. Ve bugün görüldüğü
gibi devasa boyutlara ulaştırdılar.

Biz dün İstanbul’da gazete yazan kıymetli arkadaşımızla Sheraton otelinde
bir toplantı yaptık. Bu toplantıya muhterem, Samsun İl Başkanımız Kemal Vehbi
Gül beyefendi koştular, yetiştiler. Aynı toplantıda Malatya Belediye
Başkanımızla Isparta Belediye Başkanımızın da bulunmasını rica etmiştik. Ancak
Malatya Belediye Başkanımız bu toplantıya gelemedi. Çünkü dün yetkililer
kendisine, “Saat 17’den sonra yola çıkmanız ve Ankara’ya gitmeniz doğru
değildir, can güvenliğinizi temin edemeyiz” demiştir.

Ne söylüyorum duyuyor musunuz? İşte bu taklitçilerin elinde Türkiye
nereye gelmiştir? Malatya’dan Ankara’ya gelinemiyor. Her gün 30 kişi hayatını
kaybediyor. Ülkenin büyük bir kısmına gidip gelmenin imkanı olmuyor. Ve böylece
bu korkunç terör canavarı tehlikeli istikametlere doğru gelişiyor.

 

CANAVARLAR
ÖNÜNDE FOTOĞRAF

Buna mukabil bugünkü siyasi yönetimin; Sayın Çiller’in hali nedir? Hep
canavarların önünde, asıl memleket meselelerinin azametini bilmekten uzak, şov
yapıp hatıra fotoğrafı çektiren bir çocuğun davranışları içerisindeler. Terör
meselesini çözmekle mesul olan bir insan, meselenin farkında değil. Gelmiş
canavarın önünde fotoğraf çektiriyor. Onun gidip Diyarbakır Hava Üssünde
fotoğraf çektirmesi budur. Onun gidip Hakkari Emniyet Müdürlüğünde fotoğraf
çektirmesi budur. Ankara’da alevler saçan canavar duruyor, o bu basit
fotoğraflarla asıl canavarın azametinden ve vehametinden de haberi yoktur.
Vakit geçirip duruyor. Onun için her gün 30 kişi hayatını kaybediyor.

Öbür taraftan, ülkenin ekonomik meseleleri, işsizlik canavarlaşmış,
enflasyon canavarlaşmış, geçim sıkıntısı canavarlaşmış. Millet inim inim
inliyor. O gelmiş; “efendim yeni iş tutacaklara 200 milyon lira işe
başlama kredisi vereceğim” diye, büyük bir işsizlik canavarının önünde
gene şov yapıp hatıra fotoğrafı çektiriyor. İşte ülkenin acıklı hali budur.

Aynı şekilde, Bosna mahvolmuş, Azerbaycan mahvolmuş, Kıbrıs büyük
tehlikelere doğru gidiyor. Bütün bu canavarlaşan dış meseleler karşısında da
bir şey yapmıyorlar. Meselelerin vüsatini bile idrak edebilmiş değil. Zaman
geçiyor ve meseleler devasa bir şekilde büyüyor, gelişiyor.

İşte vatanın hudutlarının tehlikeye girdiğini gören memleket evlatları,
bütün her şeyiyle toplanan bütçelerin dahi dış borç faizlerine yetmediği için
ülkenin nesi “varsa faize mahsuben dış ülkelere devredildiğini görerek,
yüreği yanan memleket evlatları, şu ülkede bu kadar zaman geçtiği halde insan
haklan tanınmadığı için, laiklik adı altında İslam düşmanlığı yapıldığı için
yüreği yanan memleket evlatları koşuyor, fevc fevc çözümün kurtuluşun Refah
Partisi’nde olduğunu görerek, Refah Partisi’nde toplanıyor Allah’a şükürler
olsun. Böylece Refah Partisi bugün iktidarın önüne gelmiştir, eşiğine
gelmiştir.

BAMBAŞKA BİR
KONGRE

Bu pazar Refah Partimizin 4.Büyük Kongresini yapacağız inşaallah. Bu
kongre adeta Erzurum, Sivas kongrelerinden sonra, vatanın kurtarılması için
ülkenin dört bir yanından koşup gelen insanların kongresine benziyor. Çünkü,
eski kongrelerle istediğimiz hedefe ulaşabilmiş değiliz. Bunları yaptık ama
yetmiyor. Bugün yeni bir kongreye ihtiyaç var. Refah Partisi’nin 4. Büyük
Kongresinin manası budur.

Bütün vatanperverlerin koşup gelip önümüzdeki tehlikelerden ülkeyi
kurtarmak için yaptıkları bil kongredir. Bu kongreye bir isim vermek gerekirse
“bambaşka bir kongre” demek mecburiyetindeyiz. Bu pazar günü 60
milyon insanın kurtuluşu için bu kongre yapılacaktır İnşaallah. Bu kongrede
inan insanlar bütün insanımıza tercüman olarak 4 bayramı birden kutlayacağız.

Bunlardan birisi; Refah Partimizin 10. yılıdır, 4 Kongresidir. Öbürü,
Türkiye’deki Milli Görüş şuurlanmasının 24. yıldönümüdür. Çünkü Milli Görüş il
defa 11 Ekim 1969 yılında TBMM’ye girmiştir. 10 Ekim günü bunun tam 24.
yıldönümüne rastlamaktadır.

Üçüncü bir bayramımız ise, katılım bayramıdır. Bütün milletimiz seller
halinde Refah Partimize akıyor. İşte kıymetli belediye başkanlarımız. Her biri
bir büyük şehrin kalesinin kumandanı olarak geliyor, Refah Partisine katılıyor.
Samsun’da 8 günde 5000 memleket evladı başka partilerden DYP den, SHP’den,
ANAP’tan kayıtlarını siktirip Refah Partisi’ne katılmışlardır. Kocaeli’nde 3000 memleket evladı başka
partilerden kayıtlarını sildirip Refah Partisi’ne geçmişlerdir. Bu katılımları
Samsun’da nasıl coşkulu büyük bir mitingde kutladığımızı, Kocaelispor salonunda
nasıl muhteşem bir toplantıyla bu katılımları kutladığımızı bütün arkadaşlarımız,
bütün milletimiz biliyor. Bir ay önce de aynı şekilde 1500 tane üye ANAP’tan
Bahtılı Belediye Başkanımız başlarında olmak üzere, ayrılarak Refah Partisine
iltihak etmişler. Bu münasebetle Kırıkkale’de de bu 1500 kişinin toptan Refah
Partisine iltihakının coşkulu merasimini yapmış idik.

2 MİLYON ÜYE
İLE İKTİDARA

Görülüyor ki binler, onbinler Refah Partisi’ne koşuyorlar. Ve, Refah
Partisi’ne ayda takriben, 70 bin yeni üye kayıt oluyor. Bizim üyelerimiz
kompütürlerle kaydedilmiştir. Hepsi sağlam, gerçek üyedir. Refah Partisinin
üyesi bugün l milyon 600 bini aşmıştır. 27 Mart seçimlerine kadar 2 milyonu
aşacağız.

En geç bir sene sonra yapılacak olan Parlamento seçimlerinde ise iki
buçuk milyon üyeyle seçime gireceğiz, Allah’ın izniyle. Böylece, iktidar en geç
bir yıl sonra devralınacaktır. Onun için bu pazar günü yapacak olduğumuz
kongrenin bir dördüncü bayram oluşu da zaten buradan ileri geliyor. Bu bayramın
adı da; “İktidarı devralmaya başlama bay ramı”dır. Bu

pazardan itibaren iktidarı devralmaya başlayacağız Allah’ın izniyle.
Zaten devralmaya mahalli idarelerden başladık. İşte bir bir geliyorlar Allah’a
şükürler olsun. Bugün yaptığımız merasim de devralma muamelesinden başka bir
şey değildir.

Altı ay, 27 Mart’a kadar büyük seferberlik içerisinde çalışacağız. 27
Mart’ta Refah Partisi’nin artık mutlaka iktidara gelmesi gerektiğini, milletin
tek ümidi olduğunu, bütün büyük şehirlerdeki belediye başkanlarını
vilayetlerde, beldelerde kısmi azamiyle, kahir çoğunluğunu kazanacak inşaallah.
Arkasından, ya beraberce sandık konarak veya en geç altı ay sonra yapılacak
olan bir seçimle iktidarı devralacağız.

Sayın Çiller her ne kadar, “Daha seçime üç sene var” filan gibi
kendim avutmak için bazı sözler söylüyorsa da, bu sözlerin hiçbir geçerliliği
yoktur. Çünkü, yangın her yeri kaplamıştır. O sandalyede, bu yangının içinde
oturması mümkün değildir. Kendisi biran evvel, tıpkı kendinden-önceki ANAP’ın
yaptığı gibi, erken seçime koşmaya mecbur kalacak ve iktidar Allah’ın izniyle
Refah Partisi’ne devredilecektir.

GEÇ KALDILAR

Bilindiği gibi, hukukta bir kaide vardır. En kuvvetli şehadet hasmın
(rakibin) şehadetidir. Bu gün Refah Partisi’nin iktidara gelmekte olduğu
gerçeği bütün rakiplerimizin şehadetiyle sabittir.

Bütün diğer parti başkanları bunu itiraf etmektedirler. Bütün gazetelerin
köşe yazarları bunu itiraf etmektedirler. Ve şu andaki telaşlan da bunu açıkça
isbat etmektedir.

Niçin uğraşıyor karşımızdaki üç tane parti? Çünkü bugüne kadar yan yana
durdular, üstüste durdular, alt alta durdular, ancak hiçbir meseleyi
çözemediler. Şimdi üçü birden nasıl birleşecek, Refah’ın karşısında nasıl
beraberce elbirliğiyle çıkacak, Refah’ın iktidara gelmesini nasıl önleyecekler,
bunu düşünüyorlar.

Bugünkü gazeteleri okuduysanız, Efendim seçim iki kademeli olmalıymış.
İkinci kademede batılların hepsi birleşmeliymiş. Ve böylece ne yapıp yapıp
Refah’ın iktidara gelmesi önlenmeliymiş. Bütün bu telaşlan Refahın iktidara
gelmekte olduğunu gösteriyor. Bütün bunlar en açık delildirler.

Ancak huzurlarınızda açıkça ifade ediyorum ki; geç kaldılar. Neden? Hepsi
birleşse de Refah Partisi s kahir bir çoğunlukla iktidara
gelecektir. Hangi seçim usûlünü getirirlerse getirsinler, biz seçime kadar
inşaallah % 50’yi aşacağız, Allah’ın izniyle. Böylece geç kalmışlardır. Ne
yaparlarsa yapsınlar Bu selleri, durduramayacaklardır. Biz bütün milletimizin
tasvibiyle, özlemiyle iktidara geliyoruz.

İKİ ÖNEMLİ
GERÇEK

Size bu münasebetle iki tane açıklama yapmak istiyorum. Bilesiniz ki, bu
millet inancına bağlıdır. Çok partili hayata girdikten beri 50 yıllık olayları
bir gözden geçirin. Yani Refah Partisi’nin iktidara gelmesi ne büyük bir
olaydır bunu açıklamak için söylüyorum.

A- 3 DEFA
KARAVANA ATTIK

50 yıllık çok partili demokratik hayatımızda 3 defa hedefi vurmak için
atış yaptık ama 3’ü de karavanaya gitti. Nasıl oldu bu?

1-  DP KARAVANASI

Önce Halk Partisi uzun yıllar millete zulmetti. Bu zulüm karşısında
inanan insanlar bir araya geldi ve bu zulmü yıktılar. 1946-50 yıllarında halkın
sandıkta yaptığı patlama bu milletin milliyetçi, mukaddesatçı, vatanını
milletini seven insanlarının gayretiyle olmuştur. Olayı araştırırsanız, filanca
caminin müezzininin bir caminin imamının, öbür yerde bir inançlı insanın bütün
bu gelişmede ne kadar mühim rol oynadığını görürsünüz.

Bu inançlı insanlar bir zulmü yıktılar yerine Demokrat Parti geldi.
Ancak, bütün bu iyi niyetlere rağmen, başlangıçta çok iyi hizmetler yapılmasına
mukabil bir müddet sonra DP’nin içerisinde gene taklitçi zihniyetler hakim
oldu. Böylece sonunda milletin yaptığı atış karavanaya gitti, arkası boş geldi.

2-
AP KARAVANASI

Millet durmadı bir daha gayret etti. Bu ikinci gayrette de Adalet
Partisi’ni (AP) iktidara getirdi. Aynı milliyetçi, muhafazakar, milletin asıl
dinamik gücü, O hayırlı hizmet yapacak diye, iktidar yaptı, O’nun içerisinde de
taklitçi masonik zihniyetler üste çıktı. O atışta karavanaya gitti.

3-
ANAP KARAVANASI

Bunun arkasında millet aynı dinamik unsuruyla ANAP’ı tek başına iktidara
getirdi. O’da bir müddet sonra masonik zihniyetlerin eline geçti.

Böylece millet hep uğraşıyor, uğraşıyor, bir şey istiyor, bir şey
özlüyor, buna ulaşmak için bütün gücünü ortaya koyuyor ama, bir müddet sonra
dış güçlerin etkisiyle milletin gösterdiği bütün bu gayret karavanaya
dönüşüyor.

BU KEZ 12’DEN
VURACAĞIZ

Üç kere karavanaya attık. Ama Allah’ın izniyle 27 Mart’ta 12’den
vuracağız. Çünkü aynı güç bu sefer bu işin asıl gerçeğini, ta kendisini, Hakkı,
Milli Görüşü iktidara getiriyor, işte 50 yıllık hayatımızda, milletin bugüne
kadar 50 yıllık arzusundan hedefe ulaşıyoruz, gayeye ulaşıyoruz. 12’den vuruyoruz.
Bu 12’nin adı Refah Partisi’dir, Milli Görüş’tür, Adil Düzen’dir, Hakkın ve
adaletin hakim kılınmasıdır.

B- RP’NİN
GERÇEK YÜZÜ

İkinci kısaca üzerinde duracağım gerçekte odur ki; Şu sözü unutmayınız
lütfen, gazetenize manşet yapınız; Refah Partisi korkulacak bir parti değil
kucaklanacak bir partidir. Bu pazar günkü kongremizde 60 milyon insana bu
gerçeği bir bir meselelerin üzerine giderek açıklayacağız inşaallah.

Refah Partisi, 60 milyon insanın hepsine saadet getirmek için geliyor.

Refah Partisi, yasaklar getirmek için gelmiyor, saadet getirmek için
geliyor.

Refah Partisi, başka ülkelere düşmanlık için değil, bütün yeryüzüne barış
getirmek için geliyor.

Refah Partisi yeryüzünde Hakkın adaletin hakim olmasına hizmet için
geliyor, bütün insanların saadeti için geliyor.

Onun için, Refah Partisi’nde korkulacak hiç birşey yoktur. Bu sadece bir
yanlış tanımadan ibarettir. Bu yanlış tanımalar Allah’a şükürler olsun bugün
dağılmıştır ve milletimiz bütünüyle Refah Partisi’ne koşmaktadır. Hala
gerçekleri görebilme imkanını bulamamış kardeşlerimiz varsa, işte bu pazar
günkü kongremizdeki konuşmamızda, inşaallah, o kardeşlerimize de bir bir
tereddüt edilecek, korkulacak çekinilecek hiç birşeyin olmadığını ele alıp,
açıklayacağız.

Biz öbür partilerden bir tanesi değiliz. Muhalefette başka konuşan, yarın
iktidara geldiği zaman başka tavır takınacak olan bir parti değiliz. Onun için,
bu pazar günü yapacağımız açıklamalar bütün milletimiz için bir teminattır. Ne
söylüyorsak arkadan aynen onu yapacağız. Böylece, 60 milyon insan Refah
Partisi’ni kucaklamalıdır. Herkes, 60 milyon insan Refah Partisinin iktidara
gelişinin bir bayram olduğunu, bir kurtuluş olduğunu idrak etmelidir.

REFAH VE
İHTİLAL

Şu anda bu konuların üzerlerine ayrı ayrı yürüyecek değilim. Ancak kimse;
“Efendim Refah Partisi iktidara gelirse ordu ihtilal yapar” demesin.
Bunların hepsi boş laftır. Tam tersine, bütün milletimiz gibi, ordumuz da en
büyük bayramı yapacak. Çünkü Refah Partisi demek Türkiye’nin güçlenmesi demek.
Ordumuzun caydırıcılık gücünün artması demektir. Şu taklitçilere bakın. Ne hale
getirdiler ordumuzu. Bütün zaruri ihtiyacının, harp silah vasıtalarını % 94’ünü
dışardan alıyor. Böyle caydırıcı ordu mu olur. Herkes sevinecek, herkes bayram
edecek.

Şunu bir kere daha ifade ediyorum. Refah Partisi asla yasakçı bir parti
değildir. Biz en iyiyi, en güzeli bütün halkımızın tas3vibiyle yerine
getireceğiz ve yürüteceğiz. Parolamız budur. Bakınız işte Refah Partili
Belediyeler, Halk Meclisleriyle çalışıyor.

“Efendim, Refah Partisi gelirse demokrasi tehlikeye girer.”
Hadi ordan Mason kafa sende. Niye böyle ifade ediyorum. Bugün, siz bu ülkede
demokrasi mi bıraktınız? Hangi demokrasi? Bu millet mi Ermenilere elektrik
verelim diyor, buğday verelim diyor? Millet nerde, siz nerdesiniz. Ne
demokrasisi?

Sizin yaptığınız, hile rejiminden başka bir şey değil. Demokrasinin
telaşı bunlara düşüyor. 50 sene siz milleti demokrasi diye aldattınız. Böyle
demokrasi olmaz.

ÇITAYI
YÜKSEĞE KOYUYORLAR

ANAP geldi, % 30-% 21 oyla ülkeyi yıllarca idare etti. DYP geldi % 27
oyla ülkeyi idare ediyor. Şimdi sıra Refaha geldi ya, Refah % 50’yi geçmezse
iktidara gelmesin hilesini düşünüyorlar. Bre taklitçiler, size gelince % 20
oyla iktidar olunuyor da, sıra Refaha gelince çıta niye % 50’ye kalkıyor. Şu
telaşınızın hesabını verebilir misiniz? Nedir bu telaş? Bu komisyonları niye
kuruyorsunuz? Çünkü Refah geliyor. Telaş bu. Aman çıtaları yükseltelim.
Üstünden atlamasınlar.

Önce de ifade ettiğim gibi, geç kaldılar. Çünkü çoktan millet kararını
verdi. Bundan sonrası tesellidir Allah’ın izniyle. Yoksa, gerçekte olay bütün
gelişmesini, tekamülünü tamamlamıştır.

Bütün kardeşlerimizi pazar günkü kongremizde tekrar kucaklamak üzere ve
bu kongremizin hakikaten milletimizin devasa meselelerinin çözüm kongresi ve
kurtuluş kongresi olması temennisiyle, bir kere daha huzurlarınızda yeni
iltihak eden belediye başkanlarımızı ve bu meyanda Nevşehir Belediye
Başkanımızı Varan-5 ‘i yürekten, candan kutluyorum.

Allah’a emanet olunuz.

 

MİLLİ ÇÖZÜM MAKALELERİ İÇİN TIKALYINIZ…

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

BÜYÜK GÖREVE
HAZIRLIK

“MKYK Toplantısı

Açılış Konuşması

8 Ekim 1993”

 

Esselamü Aleyküm.

Çok aziz ve muhterem kardeşlerim,

Hepinizi muhabbetle kucaklıyorum, sevgiyle se­lamlıyorum.

Bugün Refah Partimizin MKYK Toplantısı’nı yapıyoruz. Bu toplantımızın
basına açık kısmına teşrif etmiş bulunan basın mensubu kardeşlerimizi, ayrıca
misafir olarak teşrif etmiş bulunan kardeşlerimizi bir kere daha sevgiyle
selamlayarak sözlerime başlıyorum.

10 Ekim 1993 tarihinde Refah Partimizin 4. Büyük Kongresi yapılacaktır,
inşaallah. Bu kongre bundan önce yaptığımız basın toplantılarında da be­lirtmeye
çalıştığımız gibi, herhangi bir partinin sıradan bir kongresi değildir. Bu
kongre hakikaten gerek Türkiye, gerek İslam Alemi ve gerekse bütün insanlık
için büyük önem taşıyan bambaşka bir kongredir.

Böyle önemli bir kongrenin her türlü hazırlıklarını gözden geçirmek üzere
Refah Partimi­zin Merkez Karar Yönetim Kurulu iki günlük bir to­plantı
yapmaktadır. Bu toplantıda kongrenin bütün konulan bir kere daha gözden
geçirilecektir. Millet­imiz için en hayırlı hizmetlerin yapılması için her şey
bir kere daha müzakere olunacaktır.

DÖRT BAYRAM
BİRDEN

Bu iki günlük toplantımız esnasında, Kongre’de milletimize vereceğimiz
mesajlar, Kongre’de Re­fah Partimizin tüzüğünde yapılacak olan değişikler
gözden geçirilecektir. Çünkü, bu kongrede dört bayram birden kutlanacaktır
inşallah.

1-Bunlardan bir tanesi, Refah Partimizin 10. Yıldönümü ve 4. Kongremizdir.

2-İkinci bir bayramımız ise. Milli Görüş’ün 24. Yıldönümü bayramıdır. Çünkü,
hepimizin bildiği gibi,   ülkemizde  taklitçi  zihniyetli  partilerin Türkiye’nin
meselelerini çözemeyeceğini kesinli­kle gördükten sonra, milletin inanan
evlatları Milli Görüş hareketini başlatmışlardır. Bu hareketin başlangıç   noktası  olarak,   14   Ekim  1969 gününü alıyoruz. Çünkü, o gün Milli Görüş ilk defa TBMM’ne
girebilmiştir. O dönemde yapılmış olan seçimde, çeşitli vilayetlerde bağımsız
adaylar konularak   bu   hareket  başladı   ve   ilk  defa Türkiye’deki   seçimlerde    daha    öncelerde görülmemiş   bir  olay   oldu.   İlk  defa   69 seçimlerinde
bağımsızlar  Türkiye oylarının yüzde
10’undan fazlasını aldı.

Bilindiği
gibi bunun arkasından Milli Nizam Partisi (MNP), Milli Selamet Partisi (MSP) ve
Refah Partisi (RP) dönemleri yaşandı. Türkiye’nin, bütün İslam Alemi’nin ve
bütün in­sanlığın saadeti için, 24 yıldır, bu memleketin ina­nan evladan gece
gündüz bir çalışma yapmış bulunmaktadırlar. İşte bu pazar 24 yıllık çalışmanın
bayramını kutlayacağız. Onun için bu pazar Milli Görüş Bayramı’dır.

3-Bir üçüncü bayramımız da katılımlar bay­ramıdır. Hepimizin bildiği gibi,
aylardan beri mil­letimiz fevç fevç Refah Partisi’nde toplanıyor, seller
halinde katılımlar yaşıyoruz. Mesela geçtiğimiz günlerde Samsun’da sekiz gün
içinde 5000 bine yakın memleket evladı Refah Partisi’ne katılmıştır. Bu
kimseler lalettayn kimseler değildirler. Diğer partilerin kilit noktalarındaki
insanlardır. Orada top­lanan halka, işte bu 1900 tane üye kayıt fişi; DYP’den
Refah Partisi’ne geçenlerdir. Şu 1600 tane üye kayıt fişi ANAP’tan Refah
Partisi’ne geçenlerdir. Bunlar DSP’den, bunlar CHP’den, bun­lar SHP’den
geçenlerdir denilerek, diğer partilerden Refah Partisi’ne geçenlerin, paketler
halinde listeleri gösterilmiş ve 30 bin kişiden fazla kardeşimizin iştirakiyle
yapılmış olan muhteşem coşkulu bir mit­ing ile müstesna bir gün yaşanmıştır.

Aynı şekilde İzmit’de yapılan bu- merasimde İzmit’in ANAP*h eski Belediye
Başkanı Necati Bey dahil ve İzmit’in bugünkü Belediye Meclisi’ndeki DYP Grup
Başkanı dahil, diğer partilerin kilit noktalarındaki 3000 kişi Refah Partisi’ne
geçmiş bulunmaktadır.

Aynı şekilde, 1500 kişilik bir kitle Kırıkkale’de, başlarında Ahılı’nın
ANAP’lı Belediye Başkanı ol­mak üzeri toptan hepsi ANAP’tan 1500 kişi birden
Refah Partisi’ne iltihak etmişlerdir. Bunların yanında, bildiğiniz gibi, Varan
I, Varan 2, Varan 3, Varan 4 ve Varan 5. Beş tane büyük ilimiz ve ilçemizin
belediye başkanları Refah Partisi’ne ilti­hak etmişlerdir.

Tıpkı Osmanlı iltihakları gibi, kaleler bir bir, Allah’ın lütfuyla Refah
Bayrağı altında toplanıyor. Böylece de ülkemiz hakikaten Rusya’daki komünizmin
çökmesinden daha büyük bir olay yaşıyor aslında.

Bu olay taklitçiliğin çökmesidir. Büyük bir olaydır. Çünkü, Rusya’da
halka zulüm yapan 70 yıllık komünizm çökmüş, yerine kaos gelmiştir. Halbuki,
Türkiye’deki olay nedir? Kaos gidiyor, yerine Milli Görüş geliyor. Kurtuluş
günü geliy­or. Onun için bu iki büyük değişiklik, mana itiba­riyle ölçüldüğü
zaman, elbette Türkiye’deki değişiklik çok daha önemlidir.

Çünkü, bu değişiklik sadece Türkiye’nin değil, İslam Alemi’nin değil,
bütün insanlığın kurtu­luşudur. Böylece, işte bu pazar günü tüm bu katılımların
bayramını yaşayacağız ve inşaallah pazar günü Refah Partimize yeni birçok
katılımlar da milletimize açıklanacaktır.

4- Bu
pazar günü biz bir dördüncü bayramımızı daha yaşayacağız, inşaallah. Bu da
Refah Partimi­zin iktidarı devralmaya başlaması bayramıdır.

3. Büyük
Kongremizi yaptığımız zaman, bun­dan, üç yıl önceki kongremizin adı
“İktidara yürüyüş kongresiydi.” Biz o kongreyi yaparken Refah Partisi
parlamentoda bile yoktu. Çünkü daha önceki seçimlere sokulmamıştır. Ancak,
görüldüğü gibi Refah Partisi iktidara yürüyor demiştik. Dün bunun manasını çok
kimse kavrayamamıştı. Halbu­ki, Allah’ın lütfuyla, ne oldu? Hemen o kongremizin
arkasından bir sene sonra Refah Partisi yapılan seçimlerde bütün oyların yüzde
17″sini aldı, başa güreşen bir pehlivan olarak ortaya çıktı ve iktidara
yürümeye başladı.

RP İKTİDAR
PARTİSİ GİBİ ÇALIŞIYOR

20 Ekim 1991
seçimleri sonucu parlamentoda Refah Partisi kuvvetli bir grup olarak,
milletimizin asıl muhalefetini yapmaktadır. Yapılmakta olan bu çalışmalar
esnasında parlamentoda, sadece rakamla ölçecek olursak, Refah Partisi’nin
milletvekili oranı, hileli seçim kanunundan dolayı, millette yüzde 17 ama,
parlamentoda yüzde 9. Halbuki, parlamentoda iki yıldan beri verilen bütün
gensoruların yüzde 50’sini Refah Partisi vermiş. Bütün soru önergelerinin yüzde
55’ini Refah Partisi vermiş. Bütün araştırma önergelerinin yüzde 55’ini Refah
Partisi vermiş ve Refah Partisi yüzden fazla kanun teklif vermiştir, bu iki yıl
içinde. Bu kanun teklif­lerinden herbiri bir çığır açacak güçtedir. O kadar
önemli kanun teklifleri verilmiştir.

Böylece, Refah Partisi Parlamentoda, muhalefette dahi büyük hizmetler
yapmıştır. Bu meyanda 10 Haziran Bildirisi, Refah Partisi’nin gayreti ile
yayınlanmıştır ve Kıbrıs’ı Refah Partisi ikinci defa

29kurtarmıştır. Çünkü, Meclis’in o günkü bildirisinde, “Rauf
Denktaş, bu şartlar altında New-York’a gitmemelidir” diyor. Meclis karan
alındığı için, Rauf Denktaş, bu taklitçi zihniyetti yönetimlerin baskısından
kurtulmuş ve Meclis’in desteğiyle gitmeme imkanını bulmuştur. Böylece
önümüzdeki 5-6 aylık nefes alma zamanı ka­zanılmıştır.

MECLİS’DE
YENİ BİR ÇIĞIR

Diğer önemli bir olay da bugün Anayasa Mah­kemesi’ne, kanunların
aykırılığı iddiası ile sadece 90 üye ile gidebilmek mümkündür. Bu madde
dolayısıyla yalnız ANAP’ın Anayasa Mahkemesi’ne gitme hakkı ve imkanı vardı, bu
iki yıldan beri. Halbuki, ANAP’ın, SHP ve DYP’den bir farkı yok. Özelleştirme
dediğimiz zaman bütün devlet imkan­larının peşkeş çekilmesinde SHP ve DYP ile
bera­ber hareket ediyor. ‘Kıbrıs meselesinde beraber ha-raket ediyor, Ortak
Pazar meselesinde beraberler. Aralarında bir fark yok. Onun için Meclis’de
gerek­li muhalefet tam olarak yapılamıyor.

Ancak, Refah Partisi’nin öncülüğünde simde yepyeni bir kapı açıldı, Refah
Partisi, ANAP’ın dışında 93 imza ile PTT’nin T’sinin satılmasına dair kanunun
iptali için Anayasa Mahkemesi’ne gitme kapısını açmış ve bundan böyle milli
menfaatlere aykırı tatbikatın önlenmesini temin edecek bir mekanizmayı
kurmuştur. Bunların hepsi çok büyük manalar ifade et­mektedir. Mevcut hile
rejiminde bu kanunları yap­mak, bu aksiyonları yapmak büyük iştir.

İşte daha iktidara gelirken dahi görüldüğü gibi, taklitçi partilerin
tahribatını önlüyor ve ülkenin mil­li menfaatlerini koruyoruz onların bütün
yanlış poli­tikalarına rağmen.

BAŞKA
DÜŞÜNCELERİ YOK

Ve görüldüğü gibi, bu olayları yaşadık, bugüne geldik.  Şimdi bugün, Refah Partisi iktidarın kapısındadır. Kim soluyor bunu. Herkes. Zaten hu­kukta
en kuvvetli delil, rakibin, hasmın delilidir. Buyurun mukabil partiler, bütün
gazete yazarları, bütün Türkiye şimdi Refah Partisi’nin iktidarını konuşuyor.
Hepsi bunu itiraf ediyor, konuşmakla kalmıyor, bu konunun gerçekliği ve
ciddiyeti onlara başka şey düşündürtmüyor. “Ne yapsak da Refah Partisi’nin  iktidara gelmesini  önlesek” diye
seçim kanununu, sekizinci defa olmak üzere, k seçim kanununda peynir gibi
delinecek yer kalmamıştır aslında, yeniden delme dahil her türlü yol; başvurmak
mecburiyetinde kalıyorlar.

Çünkü, bugüne kadar yapılan denemelerdi gördüler. Bu taklitçileri yanyana
koydular olmuyor, alt alta, üst üstüste koydular olmuyor hepsini biraya
getirdiler olmuyor. Şimdi bun lan bu defa Refah Partisi’nin karşısından tel bir
partiymiş gibi birleştirebilmenin hilelerini düşünmektedirler. Ancak, bundan
önceki bir basın toplantısında da belirttiğimiz gibi, Allah’ın lütfuyla geç
kalmışlardır. Çünkü, seller, büyük ne­hirler, okyanus haline geldi. Ne
yaparlarsa yapsınlar, Refah Partisi’nin iktidara gelişini önleyemeyeceklerdir.

Bazı kimselerin Refah Partisi’ni tanımadıkları için, bazılarının ise,
partizan maksatla yanlış tanıtmak için kasten yaptıkları propagandalarla
partimizin uzaktan yakından bir alakası yoktur. Re­fah Partisi korkulacak bir
parti değil, kucaklanacak bir partidir. Sadece altmış milyonun devasa boyut­lara
ulaşmış meselelerinin çözümü değil, sadece İslam Alemi’ne yapılan haksız
tecavüzlerin durdu­rulması için değil, altı milyar insanlığın saadetinin
kapısının açılmasıdır, Refah Partisi’nin iktidara gelmesi.

İşte, bu pazar gününden itibaren Refah Partisi iktidarı devaralma
bayramını da kutlayacak. Zaten belediye başkanlarının bir bir Refah Partisi’ne
ilti­hak etmeleri ile bu devralma ameliyesi başlamıştır. Şimdi ilk hedef, 27
Mart 1994’tür. 27 Mart 94’de mahalli idarelerin büyük çoğunluğunun, başta
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı olmak üzere, yanında Kocaeli, Bursa,
Konya, Kayseri, Samsun, Erzurum, diğer büyükşehir belediyeleri, bir bir Refah
Partisi’nin Bayrağı altında toplana­caktır. İller, ilçeler ve beldelerin belediyeleri
devralınacaktır. Çünkü, milletimiz bugün her şeyden daha fazla Refah
Partisi’nin temiz yönetimine susamıştır, hasret kalmıştır. Refah Partili
Belediyel­er Efsanesi, altmış milyonun bildiği bir gerçektir. Refah Partili
Belediye’yi herkes özlüyor, insan­larımız inşallah buna kavuşacaklar.

BU İŞİ
MART’DA BİTİRELİM

Biz diyoruz ki, 27 Mart’da iki sandık yanyana konsun, büyük seçim de
yapılsın. Böylece Türkiye beklediği, özlediği yönetime kavuşsun, bugünkü
tehlikeli gidişten kurtulsun. Eğer bunu yapmayacak, seçimden, sandıktan kaçacak
olurlarsa, kendilerine kesinlikle haber veriyoruz ki, en geç bir yıl sonra,
Ekim 94’de büyük seçimi yapmak mecburiyetinde kalacaklardır.

Seçime üç sene yoktur. Çünkü, bugünden itibaren millet artık kurtuluşu
beklemektedir, bu da seçimle olur. 27 Mart 94’den sonra o koltuk onlara ateş
ola­caktır, oturamayacaklardır. Bizzat kendileri bir an evvel koşup, seçimle
iktidarı Refah Partisi’ne dev­retmek isteyeceklerdir.

İşte bundan dolayıdır ki, bu pazar bir yıllık “bir iktidarı devralma”
dönemi başlıyor, Allah’ın iz­niyle. Böylece Refah Partisi iktidarı
devralacaktır.

Şimdi biz iktidara hazırlanıyoruz. MKYK’mız bugün ve yarın önümüzdeki
iktidarı devralma dönemi ve ondan sonra başlayacak olan iktidar dönemi yani,
Türkiye’nin 50 yıldır birikmiş mesele­lerinin çözümü, İslam Alemi’nin bütün
haksız te­cavüzlerden kurtulması, yeryüzündeki altı milyar insanın saadetinin
sağlanması, bugünkü MKYK’nın sorumluluğudur.

Bu sorumluluk altında yeni çalışma dönemini nasıl bir organizasyonla
karşılayacağız. Bugün ve yarın yapılacak olan çalışmalarda tüzük tadilatı ile
ilgili konularımız meyanında bunları da görüşeceğiz. Bu sorumluluk ile inşallah
en iyisini yapmasa gayret edeceğiz.

Dördüncü Büyük Kongremiz, bütün milletimiz ve İslam Alemi’ne ve insanlığa
hayırlı olsun.

MKYK’nın yapmakta olduğu çalışmalara Cenab-ı Allah muvaffakiyet buyursun,
bütün insanlık için en güzel çalışmaları nasip etsin.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

BÜYÜK KONGREYE BİR GÜN KALA

“MKYK Toplantısı

Açılış Konuşması

 9 Ekim 1993”

 

Basın mensubu arkadaşlarımı saygıyla se­lamlıyorum.

Partimiz MKY Kurulu iki gündür yoğun hazırlık çalışmalarının içindedir.
Yarın, 10 Ekim 1993 Pazar günü Refah Partimizin 4. Olağan Büyük Kongresi
yapılacaktır.

Çeşitli vesilelerle belirttiğimiz gibi bu kongre herhangi bir partinin
sıradan bir kongresi değildir. Bu Kongre bambaşka bir kongredir. Çünkü, gerek
dünya meseleleri, gerek Türkiye’nin bugün içinde bulunduğu durum ve Türkiye’nin
gidişatı, hakikaten bugüne kadar görülmemiş derece büyük bir önem arzetmektedir.

ENKAZ
EDEBİYATINA SIĞINIYORLAR

Bütün ülke aydınlan açık bir şekilde görüyorlar ki, Türkiye’nin iç ve dış
meseleleri çözülmüyor. ANAP, DYP SHP gibi partiler, Refah Partisi dışındaki
partiler denendiler. Bu partiler meseleleri çözmek şöyle dursun, hepsini sadece
büyüttüler. Ülkeyi yangın yerine çevirdiler. Bunun en açık deli­li, hangisi
işbaşına gelse “Enkaz devraldık” diyor. Daha bugün Sayın Çiller,
“Ya çukura düşeceğiz, ya kurtulacağız” dedi. PTT’nin T’sini satarsak
kurtulacakmışız. Satmazsak mahvolurmuşuz. Düşünceleri budur. Ancak, önemli olan
Türkiye’yi getirdikleri noktadır. Kendileri de itiraf ediyorlar ki, uçurumun
kenarındadır Türkiye.

Bunların elinde kalan Türkiye’nin bugün sınırlan tehlikededir. Bunun için
Refah Partisi’nin yarınki kongresi tıpkı yakın tarihimizde Erzurum ve Sivas
Kongreleri gibi, milletin bağrından kop­up gelen inançlı insanların biraraya
toplanarak ülkemizi felaketlerden nasıl kurtaracaklarına dair yapılan bir
kongredir.

SORUNLARI
NASIL ÇÖZECEĞİZ?

Bu kongremizde, ülkemizin meseleleri bir kere daha aydınlanmaza seslenmek
suretiyle, ilîmi bir tahlile tabi tutulmak suretiyle kısacak ortaya kona­cak.
Bugün terör ne hale gelmiştir, niçin bu hale gelmiştir? Bu partiler terörü
niçin çözemezler, ta­mamen ilmi bir tahlile tabi tutulacaktır. Refah Par­tisi
ne yapacak da terörü çözecek? Bu da milletimize takdim edilecektir.

Aynı şekilde yarın ki kongremizde Türkiye’nin ekonomik meseleleri, niçin
bir fasit daire gibi, gün geçtikçe daha feci, daha içinden çıkılmaz bir hale
geliyor? Niçin iflasa sürüklenmiştir? Bu iflasa sürüklenmeye taklitçi
zihniyetlerin hangi hataları sebep olmaktadır? Refah Partisi iktidara geldiği
zaman, bu meseleleri nasıl çözecektir? Bütün bun­ları ilmi bir şekilde ortaya
koyacağız inşaallah, ki bu bizim görevimizdir. Aynı şekilde, dış politika
meselelerinde etrafımız yangınlarla dolmuştur. Bakınız,, biz daha şu Soma­li’ye
asker giderken, “Niçin Bosna’ya gitmiyor da buraya gidiyor?” diye bas
bas bağırmadık mı? Şimdi ne oldu? Görüldüğü gibi, “Efendim Soma­li’den askerlerimizi
çekelim” demeye başladılar. Biz bunu bir seneden beri söylüyoruz. Hep
böyle oluyor. Daha baştan tehlikeyi işaret ediyoruz, ama ne yazık ki, dış
güdümün, dışarının etkisiyle tecrübesiz insanların elinde kalan bir Türkiye,
fela­ketlere sürükleniyor.

Onun için artık milletimiz bu gidişata son ver­mek kararındadır.
Şahsiyetli dış politika nasıl takip edilecek, bütün ülkelerle dost kaldığımız
halde dış politikamız nasıl değişecek bunu yarın göstereceğiz.

DIŞTAN BAKIŞ
DA DEĞİŞECEK

Refah Partisi iktidara geliyor. Değişecek şey, bütün dışarıdaki ülkeler
artık Türkiye’ye bir uydu muamelesi yapmaktan vazgeçeceklerdir. Türkiye’ye
saygı, itibar göstereceklerdir. Türkiye’nin kıymetini idrak etmeye
başlayacaklardır.

Bundan başka, hürriyetler. Bu Refah Partisi’nin ana konusudur. Bütün
memleket evlatlarına, Türkiye’deki bütün insanlara, hangi kökenden olar­sa
olsun, hangi inanışta olursa olsun, bütün insanla­ra insan haklan ve hürriyet
veren bir düzeni Refah Partisi nasıl kuracak, yarın ana hatları ile bunu da ortaya
koyacağız.

Böylece, ülkedeki bütün vatandaşlar ister sünni inanışta olsun, ister
Alevî inanışta olsun, ister başka dine mensup olsun, bu ülkede yaşayan bütün
insanların hepsine, insan hakları ve hürriyeti, inandığı gibi yaşama hakkını
Refah Partisi verecek, bunları da ana hatları ile açıklayacağız yarınki
kongremizde.

REFAH’IN
GERÇEK YÜZÜ

Bütün bunlara ilaveten, her zaman ifade ettiğimiz gibi, Refah Partisi’nin
korkulacak bir parti değil, kucaklanacak bir parti olduğunu, Re­fah Partisi
hakkındaki bütün yanlış tanıtmaların üzerine giderek yapacağımız açıklamalarla
aydınlarımıza ve milletimize geniş bir şekilde göstereceğiz inşaallah.

Yarın, yanlış tanıtım olarak “Efendim Refah Partisi iktidara geldiği
zaman ülkede demok­rasiyi kaldırır”, iddiasına da cevap vereceğiz. Re­fah
Partisi iktidara geldiğinde bu ülke en iyi yönetime kavuşacak. Çünkü Refah
Partisi’nin pren­sibi, en iyiyi, en güzeli halkın tasvibiyle yürütmektir.

Bütün temel konularda gereken açıklamaları ya­pacağız. Refah Partisi’nin
bütün ülkeye saadet ge­tirmek için geldiği, Refah Partisi’nin Türkiye’nin bütün
insanlarına huzur getirmek için, itibar getir­mek için ve refah getirmek için
gelmekte olduğu gerçeğini inşaallah delilleriyle ortaya koyacağız. Böylece
milletimize karşı görevimizi yapmış ola­cağız.

İfade ettiğimiz gibi, yarınki kongremiz dört bay­ramı bir arada yapmak
üzere tertip edilen bir kon­gredir. Refah Partimizin 10. yılını kutlamış ola­cağız,
Milli Görüş’ün 24. yılını kutlayacağız. Katılım bayramımızı kutlayacağız. Her
ay 70 bin kişi Refah Partisi’ne katılıyor. Bu akan sellerin niçin aktığını
ortaya koyacağız inşaallah. En önemlisi ik­tidarı devralma bayramımızı
kutlayacağız. Zaten bir bir büyükşehir belediye başkanlarının Refah Par­tisi’ne
iltihakı suretiyle yerel yönetimlerin dev­ralınması başlanmıştır bile.

YENİ
ORGANİZASYON

27 Mart’da yapılacak olan mahalli seçimlerde Refah Partisi fiilen
milletin gerçek temsilcisi olduğunu ortaya koyacak. Ya aynı anda yapılacak
genel seçim, ya da en geç onu takiben gelecek yıl ekim ayı içinde yapılacak
olan genel seçimle Refah Partisi iktidara gelecektir.

Böylece, biz öbür partiler gibi hazırlıksız ikti­dara gelmemek için
bugünden itibaren Türkiye’nin meselelerini çözmenin, 25 yıllık hazırlığımıza
ila­veten son tanzimlerini yapmak üzere bu kongremizi yapıyoruz.

Bu tanzimin dışında da bizzat Refah Partisi’nin kendi bünyesinde Yeni Bir
Dünya kuracak olan, Türkiye’nin bir iktidar partisi olarak bütün bu me­seleleri
çözecek bir partinin organizasyonuna sahip olmak için de kendi bünyemizde
gereken değişiklikleri yapacak hazırlıkları müzakere ede­rek, MKYK’mızda
bunları bir sonuca bağlamak için çalışıyoruz.

İnşallah yarından itibaren bütün milletimizin beklediği, özlediği adımlar
birbirinin arkasına atılacak, Allah’ın izniyle, en geç bir sene sonra Re­fah
Partisi iktidara gelecek ve böylece Türkiye’deki 60 milyon insanın saadeti, 1.5
milyar İslam Alemi’nin kurtuluşu, yeryüzünde hak, adalet ve barışın tesisi cin
en önemli adım atılmış ola­caktır.

27 Mart 1994’ü biz Yeni Bir Dünya’nın ku­ruluşu olarak görüyoruz.

Kongremiz ve 27 Mart seçimleri milletimize ve insanlığa hayırlı olsun.

 

 

 

 

 

DÜNYA PARTİSİ

“RP. 4. Büyük
Kongresi’ne Katılan

Müslüman
Ülkeler Temsilcileri

 İle Yapılan Toplantının

Açılış
Konuşması

11  Ekim 1993”

 

Esselamü Aleyküm,

Çok Aziz ve Muhterem Kardeşlerim,

Hepinizi hürmet ve muhabbetle selamlıyor, sev­giyle kucaklıyorum.

Bilhassa basın mensubu arkadaşlarımıza gösterdikleri alakadan dolayı
teşekkürlerimi arzediyorum.

Allah’ın lüfuyla, 10 Ekim 1993 günü Ankaramızın tarihinde görülmemiş bir
büyük kongre yapmak nasip oldu. Refah Partimizin 4. Olağan Kongresi hakikaten
hiçbir partiye nasip olmayan muhteşem bir kongre olarak tarihe geçmiştir. Bu
kongrede milletçe 4 bayramı birden kutladık. Milli Görüş’ün 24. yıldönümünü
kutladık. Refah Partimi­zin 10. Yıldönümünü kutladık, büyük katılım bay­ramımızı
kutladık ve Refah Partisi’nin iktidarı dev­ralma bayramını kutladık.

BU DA ANKARA
KONGRESİ

Millitemiz artık gerçekleri görmüştür. Bugün Türkiye’nin iç ve dış
meseleleri hakikaten bir yangına dönmüş, tehlikeli istikametlere doğru hızla
gelişmekte iken, milletimizin inanan evlatları şuurlu bir şekilde biraraya
geldiler ve Sivas ile Erzurum Kongrlerinden sonra bir büyük kongre yaptılar.
İşte 10 Ekim Ankara Kongresi bu kongredir. Bir yanda Ulus Meydanı, öbür tarafından
istasyona ka­dar olan kalabalık. Kongre salonuna sığmadığı için onbinlerce
inaçlı kardeşlerimiz salonun dışında bu heyecanı takip etmek zorunda kalmıştır.
Böyle bir muhteşem kongreyi nasip ettiği için Cenab-ı Al­lah’a sonsuz şükürler
ediyoruz.

Bugün, kongreden sonra iktidara devralmaya başlama çalışmalarının
besmelesini çekerek işe koyuluyoruz. Cenab-ı Allah bu yeni dönemde en hayırlı
muvaffakiyetleri nasip etsin. Hakikaten ikti­darı devralarak ülke meselelerinin
çözümü nasib etsin.

DÜNYA’NIN
TEMSİLCİLERİYLE BERABERİZ

Kongremizin birçok yönden müstesna husu­siyetleri olmuştur. Bu
hususiyetlerden bir tanesi de Refah Partisi, sadece Türkiye’deki altmış milyon
insanı değil, 1.5 milyar müslümanın ve altı mil­yar insanlığın hepsinin partisi
olduğu için, İslam Alemi’nin çok seçkin, çok mümtaz misafirle­ri de kongrede
yerlerini almışlardır. 100 kadar müslüman ülke temsilcisi kongremizi takip
etmişlerdir. Yapılan konuşmalarda bunlar da dünya meselelerinin çözümünü Refah
Partisi’nin iktidara gelmesinden beklemektedirler. Bugün bütün dünya bu
gençliği görüyor ve bu çözümü bekliyor. İşte böyle muhteşem bir kongrenin
arkasından bugün müslüman ülkelerin temsilcileriyle beraber bir yeni toplantı
yapıyoruz.

Bu toplantıda dünya meselelerinin çözümünün nasıl olacağı hususunda, bu
değerli devlet adamları ve fikir adamlarıyla bugün zamanın müsaadesi nisbetinde
fikir alışverişinde bulunacağız inşaallah.

Dün yapmış olduğumuz kongrede Türkiye mese­lelerini nasıl çözeceğimizi
bir bir planlarıyla açıkladık. Bugün çok küçük bir zümreye mahsus hale gelmiş
olsa da bazı çevrelerin Refah Partisi’ni tanımamaları dolayısıyla yanlış
tanıtımların da üzerine yürüdük. Bunların gerçekle alakasının ol­madığını,
ülkemiz aydınlarına hitaben delilleriyle ortaya koyduk.

ÇÖZÜMÜN
ADRESİ BELLİ

İnanıyoruz ki, bu konuşmalarımızı takip eden her memleket evladı, daha
önce hangi partiyi tutmuş olursa olsun, şu gerçekleri bir kere daha görmüştür.
Terör meselesini ancak Refah Partisi çözer. Türkiye’yi bu ekonomik iflastan
ancak Refah Partisi kurtarır. Ülkeyi dış politikalarımızdaki bu uydu du­rumdan
her biri ayrı ayrı tehlikeli istikametlere doğru giden gidişattan ancak Refah
Partisi kurtarab­ilir. Şu memlekette herkese demokratikleşme, herkese insan
hakkı ve hürriyeti, insanca yaşama hakkı, herkesin inancına göre yaşama
hakkını, herkesin inancına uygun hukuk seçme hakkını ancak Refah Partisi
gerçekleştirebilir. Dünkü açıklamalarımız bu hakikatleri bir bir ortaya
koymuştur. Kongremizde görülmüştür ki, Refah Partisi korkulacak bir parti
değil, kucaklanacak bir partidir.

Bugün ise, şimdi dünya meselelerinin başında Bosna meselesini, Bosna
temsilcisi kardeşlerimizle, Azerbaycan meselesini Azerbay­can temsilcisi
kardeşlerimizle, Filistin ve Kudüs meselesini aynı şekilde buraların temsilcisi
kardeşlerimizle ve bütün İslam Alemi’nin devlet ve fikir adamlarıyla müzakere
edeceğiz. Bu gelinmiş olan noktada Hakk’ın hakimiyeti için, bu felaketle­rin
önlenmesi için, barış içinde bir dünyanın kurul­ması için ne yapmak lazımdır?
sorusu bugünkü to­plantımızın ana konusudur.

Bu ülkelerin temsilcisi kardeşlerimizden gerek­en bilgiler alınacak ve
yapılacak olan müzakere ile ne yapılması icap ettiği hususu da aydınlığa
kavuşturulmaya çalışılacaktır. Ondan sonra da, bu yapılması icap eden
çalışmalar bütün Müslüman Ülkelerdeki inançlı kardeşlerimizle beraber
gerçekleştirilmeye çalışılacaktır. Bu sebeplerden dolayı bugünkü toplantımız da
en az dünkü kadar önemli bir toplantıdır.

Cenab-ı Allah’tan toplantının hayırlı olmasını, yeryüzünde Hakk’ın hakim
olmasına vesile ol­masını, yeryüzünde bansın tesisine vesile olmasını
diliyoruz.

SORULAR-CEVAPLAR

S – Kongre öncesi bazı flaş isimlerin Refah Partisi’ne geçeceği şeklinde
söylentiler olmuştu. Kongrede bunların Refah Partisi’ne geçişi gerçekleşmedi bu
konuyu açıklar mısınız?

C – Evet böyle yorumlar, söylendiler yapılmıştır. İsmi zikredilen
arkadaşlarımızın hepsi, bildiğiniz gibi, zaten bizim eskiden beri dava arka­daşlarımızdır.
Ondan dolayı memleketin bu güzide evlatlarıyla temelde, inançta bir ve beraber
olmuşuzdur. Temenni ederiz ki, fiilen de her türlü beraberlik teessüs
edecektir.

S – Refah Partisi’nde bir değişim söz konusu mu?

C – Refah Partisi, Hakk’ın temsilcisidir. Hakk kelimesinin manası, her
şart altında doğru olmak, demektir. İki kere iki dört eder, güneş batsa da dört
eder, yağmur yağsa da dört eder. Onun için Refah Partisi savunduğu Hakk
fikirlerden değişiklik yapamaz. Çünkü, Refah Partisi’nin davası Hakk’ı hakim
kılmaktır. Refah Partisi bunu hakim kılmak için daha gayretli çalışmanın
tedbirlerin alır. Bu ise temelde ve inançta değişmek manasını taşımaz. Diğer
partiler Hakk’a bağlı olmadıkları için kadın yerine erkek geliyor, erkek yerine
kadın geliyor, “biz değiştik” diyorlar ama, hiçbir değişiklik yok.
Bunlar yine gerici, yine taklitçiler.

S- Refah Partisi’ne iltihak edecekleri söylenen isimler partinin üst
yönetiminde görev almak istediler mi?

C – Hayır. Bu kardeşlerimiz eskiden beri bil­diğimiz inançlı
kardeşlerimizdir, bizim her za­manki kardeşlerimizdir. Dediğim gibi, dün
değilse yarın, bütün memleket evlatları gibi onların da yeri Refah Partisi’dir.

S -Refah Partisi’ne başka katılımlar olacak mı?

C – İnşaallah. Bu katılımlar her zaman devam edecek. Ta ki, altmış milyon
memleket evladı Re­fah Partili olana kadar. Dünkü kongremizde biliy­orsunuz,
hükümetin bakanları da oradaydı. O ba­kanlar bizim 40 yıllık arkadaşlarımız.
Bir Mehmet Gölhan, bizim Teknik Üniversiteden talebemiz, hükümetteyken bizim
Sanayi Bakanlığı Müsteşarımızdı. Bizim kendi kardeşimizdir, ama çeşitli
tesirlerle yanlış istikamete gitmiş, bu bizim aramızdaki kardeşliğe halel
getirmez. Biz onun şu anda gittiği yanlış istikameti tenkit ediyoruz. Yok­sa o
yine bizim kardeşimizdir.

Dün yaptığımız tenkitleri biliyorsunuz, kendile­rini uyarmak için
yaptığımız tenkitlerdir. Siz yarın onların da Refah Partisi’ne geldiğini
görürseniz şaşmayın. Zaten yüzlerinden görmüşsünüzdür ki, bizim
söylediklerimizi yüzde yüz tasvip ediyorlar. Tasvip etmemeleri mümkün değil.
Ama ne yapsınlar ki, bir yere sürüklenmiş psikolojik atalet­ten dolayı orada
bir müddet direniyorlar ama, daha fazla direnemeyecekler. “Hocam
biliyorsunuz ben sizin talebenizim. Yıllarca beraber çalıştık. Her zaman zaten
sizin gibi düşündüm” diyerek, o da bize katılacak. Başka türlüsü mümkün
değil. Çünkü, Hakk gelince, batıl zail olur.

S -Efendim kadınlara çok değer verdiğinizi söylüyorsunuz. Ama, yeni
oluşan MKYK’de hiç kadın görünmüyor.

C- Bizim bayanlarımız hep siperde çalışmayı ter­cih ediyor da ondan.
Bizim her zaman kadın sorun­larından sorumlu MKYK üyelerimiz var. Genel Başkan
Yardımcılığı seviyesinden bu sorunlar en yakın şekilde takip edilmektedir. Bu
Genel Başkan Yardımcılığımıza bağlı Kadın Komisyonları Başkanlığımız var. Bizim
illerde, ilçelerde ve hat­ta sandık bölgelerinde Hanım Komisyonlarımız var.
Çalışmalarımız hiçbir kadın-erkek farkı gözetilmeden elbirliği ile
yürütülmektedir. Çünkü, bizim milletimizin inancında bu vardır. İstiklal
Savaşı’nda hanımlarımız sırtlarında mermi taşımışlardır.

S-Partiniz mal beyanında henüz bulunmadı sanıyorum. Böyle bir açıklamada
bulunacak mısınız?

C- Her zaman, kim isterse, her şeyimizi bey­an ederiz. Refah Partisi
kadar açık şeffaf bir parti yoktur. İşte dün, neyimiz var neyimiz yok, mali
bütçemizi açıkladık. Biz hepsinden daha açık bir partiyiz.

Bu noktada tabii bir şey belirtmek istiyorum o da şudur: Diğer partilerin
seçmenleri vardır, Re­fah Partisi’nin inananları vardır, bu büyük bir farktır.
Bunu insan dışardan farketmezse yanılır. Mesela, biz Samsun’da bir mitingi
yaptık, 30-40 bin inanan insanın katılımıyla. Şimdi bizim dışımızdaki taklitçi
partiler, böyle bir miting yap­mak istediklerinde, ta Rize’den otobüs tutuyor.
Bütün otobüslerin paralarını vermekten başka içine koyduğu herkese de para
veriyor. Yoksa gelmiyor adam. Çünkü, temel materyalist.

Böylece onlar, böyle bir mitingi 7-8 milyar lir­adan aşağıya gerçekleştiremezler.
Refah Partisi’ne gelince: Bizde herkes parasını kendisi verip koşup geliyor.
Onlar Allah rızası için iş yapma hakkında yeteri kadar bilgi sahibi olmadıkları
için zannediy­orlar ki, Refah Partisi de, kendileri gibi, herkese para veriyor.
Herkese maaş veriyor, aynen bu şekilde mitingi topluyorlar.

Dün gördünüz, yollar istasyonlar, bütün yeşil sa­halar insanlarla
dolmuştu. Bu insanların hepsi kendisi para vererek geliyor. Biz l Kasım
Seçimleri’nde bir gecede İstanbul’da bütün yolların hepsine afiş yapıştırdık.
300 bin afiş. Nasıl yaptırıyoruz? Çünkü, bizim inananlarımız var. Bir orduyu
seferber etseniz, devlet bütçesini verseniz, 4 saatte bu işi yapamazsınız.
Bütün İstanbul sokaklarıyla bambaşka bir elbise giymişti l Kasım’da. Refah
Partisi bütün bu afişlerin asılması için bir tek gence tek bir kuruş para
vermemiştir. Bu insanlarımızın kendi içinden geliyor, kendisi koşuyor
yapıştırıyor. Onun için Refah Partisi diğer partilerle kıyas kabul etmez.

S- Efendim, zaman zaman yaptığınız beyan­larda diğer partilerin gerçek
Atatürkçülüğü sa­vunmadıklarını, tam bağımsızlık ve Atatürkçülük konusunda daha
tutarlı olduğunuzu söylüyorsunuz.

C- Hiç şüphesiz. Hatta bu sabah gelirken, acaba bu konuda bir seminer,
bir açıkoturum yaparak şu batılıları mindere davet etsek mi? diye düşünüyorum.
Tam üstüne parmak bastınız. Çünkü, dün bir tek cümleyle bunu söyledim geçtim.
Bunu bizle konuşamazlar dedim. Şimdi bütün aydınlara sesleniyorum. Önce işte
Atatürk’ün Gençliğe Hita­besi. Ne diyor bu beyannamede: “Ey gençler, bir gün
gelir sizi yöneten insanlar, sizin bağımsızlığınızı Batı’ya devretmeye kalkar,
on­larla uyuşup, sizi onlara bağlı kılmaya kalkışır” -Manasını açıklıyorum
tabii- Onlara bütün gücünüzle sonuna kadar mücadele edeceksiniz” diyor.

Kimi kasdetmiş? ANAP-DYP-SHP’yi. Şimdi ara­daki büyük farka bakınız.
Bunlar istismar ediyor ve yanlış yere kullanıyor.

Atatürk ne yaptı? 15 Mayıs 1919’da Yunanlılar İzmir’e çıktı. Bunun
karşısında bütün millet, çünkü bizim milletimiz bağımsızlığına asırlardan beri
canıyla kanıyla bağlı bir millettir, ayağa kalktı. Kahramanmaraş, Balıkesir ve
bütün Ege vilayet­lerinin Milli Görüş’e sahip evlatları toplandı.
“Yunan’ın bu işgalini engelleyeceğiz” dedi. Or­ganizasyon kurdular.
Milletten bahsediyorum. Bütün bu organizasyonlar yapıldı. Millet bağımsızlığına
bağlıdır. Atatürk, bu milletin içindeki cevherin organize olmasına yardımcı
oldu ve sonunda bütün düşmanları milletimiz götürdü, denize döktü.

Kimi denize döktük biz Yunan’ı. Atatürk nerede çarpıştı? Çanakkale’de.
Kime karşı? İngilizlere karşı, batı emperyalizmine karşı, bizim milli
varlığımızı korumak için. Şimdi bu taklitçiler ne yapıyor? Atatürk’ün
kovduklarını geri getirm­eye çalışıyorlar. Ortak Pazar dedikleri ne bun­ların?
“İngiliz gelsin, Yunan gelsin, bizi onlar yönetsin daha iyi olacak”
diyorlar. Bunu da Atatürkçülük diye yapmağa kalkıyorlar. İşte bu is­tismardır.
Biz milli kuvvetlerin temsilcileriyiz. Taklitçi partiler ise, mücadele
ettiğimiz karşıdakilerin zihniyetinde. Onun için diyoruz ki, Atatürk bugün sağ
olsaydı, koşarak Refah Partili olurdu.

S- Efendim, kendinizi İslam Alemi’nin bir kurtarıcısı olarak mı
görüyorsunuz?

C-Haşa. Biz kendimizi sadece bir hizmetkar olarak görüyoruz. Ulvi
gayelere hepimiz hizmet etmeliyiz. Şu anda burada öyle büyük kahramanlar var
ki, keşke siz bu insanları tanışanız.

S- Korkut Özal’ın, size 40 maddelik bir öneri paketi sunduğu
söyleniyordu. Bu pa­ket içinde de en önemli şeyin, Siyonizm konusunda daha
dengeli bir politika izlemenizi, is­tediği söyleniyordu. Dünkü kongrede de Siyo­nizm
konusuna pek değinmediğiniz gözlendi. Acaba bunda gerçeklik payı var mı?

C- Hayır. Bu söylediklerinizin gerçekle hiçbir alakası yoktur. Dünkü
kongrede biz, ne zaman ne söylediysek, tam 25 yıldır, aynı gerçekleri bugünün
ışığında bir kere daha dile getirdik. Bütün söylediklerimiz de dış güçler
diyoruz. Sırası geliyor, bu dış güçlerin tahlilini yapıyoruz. Dünkü kongremizde
tam 2.5 saat konuştuk. Ülke meseleler­inin çözümüne değindik. Zaman müsaade
etmediği için derin tahlillere girmedik. Olay budur.

S-Dün kongrede, bazı generaller ve üst düzey subaylar Refah Partisi’ne
katıldı. Bu Re­fah Partisi’nin orduya güven vermesi olarak değerlendiriliyor.
Bu konuda ne söyleyeceksiniz?

C- Bütün katılan arkadaşlarımız Milli Görüşçüdür. Milli Görüş’e inanarak,
Refah Parti­si’ne katılıyorlar. Türkiye’nin meselelerinin çözümünün Refah
Partisi’nde olduğunda inanarak katılıyorlar.

Hepinize teşekkür ediyoruz.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

NE DEĞİŞECEK?

Refah Partisi

TBMM Grup Toplantısı

Konuşması

13 Ekim 1993

 

Çok aziz ve muhterem kardeşlerim, hepinizi hürmet ve muhabbetle selamlı
Tüm.

TBMM Grup toplantımın yapıyoruz. Bu to­plantı bütün İslam Alemi ve
insanlık için hayırlı olur inşaallah.

Bu toplantımızın en önemli özelliği büyük kon­gremizden sonra yaptığımız
ilk grup toplantımızdır. Bu münasebetle Cenab-ı Allah’tan yeni dönemimizde bu
toplantımızın hayırlı olmasını di­liyoruz.

Büyük Kongremizde söylediğimiz gibi, Türkiye’deki 60 milyon evladımızın,
1.5 milyar İslam Alemi’nin ve 6 milyarlık insanlığın hepsinin kurtuluşuna, bu
dönemdeki çalışmalarımızın vesile olmasını dileyerek konuşmama başlıyorum.

Grup toplantımızın basına açık bölümünde yapmış olduğumuz konuşmalarda
ülkenin ve dünyanın en son aktüel olayları üzerinde durarak, bunların Milli
Görüş açısından değerlendirilmesinin yapılmasına önem veriyo­ruz.

Geçtiğimiz haftanın en önemli olayı Refah Partisi’nin 4. Büyük
Kongresi’dir. Bu kongre, Allah’ın lütfuyla hiçbir partiye nasip olmayan
muhteşem bir kongre olarak cereyan etmiştir. Her şeyden evvel bu muhteşem
kongreden dolayı Cenab-ı Hakk’a şükürler ediyoruz. Bu kongrenin gerçekleşmesi
için mevcut şartlar altında yapılabilecek hazırlıkların en güzelini yapmak için
elinden gelen gayreti göstermiş olan kardeşlerimize teşekkürlerimizi su­nuyoruz.
Kongreye iştirak eden müslüman ülkelerden teşrif eden 100’e yakın
misafirlerimize ve bütün delegelerimize, bütün misafirlerimize bir kere daha
teşekkürlerimizi arz ediyoruz.

Bu kongremizde 4 bayramı birden kutladık. Re­fah Partimizin 10.
yıldönümünü bir kere daha kut­ladık. İltihaklar, yani katılım bayramını kutladık.
Ve ayrıca iktidarı devralmaya başlama bayramını kutladık.

GENEL BİR
BAKIŞ

Bu kongremizde aydınlarımıza hitap ettik. Ülkemizin düşünürlerine
hitap^ettik. Ve onların hepsini birer vatansever olarak Refah Partisi’ne da­vet
ettik. Refah Par tisi’ni iyice anlamalarına yardımcı olmaya çalıştık. Çünkü,
Refah Partisi, Türkiye’nin İslam Alemi’nin ve bütün insanlığın kurtuluşunun
kapısıdır, problemlerin tek çözümüdür. Bunu bilhassa aydınlarımıza duyur­maya
gayret ettik. Bu gayretimiz esnasında Türkiye’nin temel meselelerini ortaya
koyduk.

Buyurun işte terör:

Görüyorsunuz ki, bu Batı taklitçisi zihniyetli partiler, ister ANAP,
ister SHP, DYP olsun zihniyet itibariyle tek bir partidir, hangisi gelirse
gelsin, hiç bir şey değişmiyor. Değişen nedir? Terörün artması, daha vahim
boyutlara doğru genişleyip büyümesidir. Hiçbir şey yapamamışlardır. 50 yıldan
beri meseleler büyümüştür. Bütün aydınların inancı odur ki, maalesef, bunlar bu
meseleyi çözemezler.

Aynı şekilde bir diğer önemli ülke meselesi, el­bette ekonomi meselesidir.
Ekonomik meseleler dağlar kadar büyümüş işsizlik, enflasyon, geçim sıkıntısı
ülkenin geri kalmışlığı, borçlar, devasa boyutlara ulaşmıştır.

Dış politika meselelerine gelince etrafımız bir yangın halini almıştır.
İşte Bosna, işte Azerbay­can, işte Kıbrıs, işte Somali. Bütün bu meseleler
tamamen aleyhimize gelişmektedir. Hiçbir şey ya­pamadıkları gibi maalesef
aleyhimize gelişmesine yardımcı oluyorlar. Böylece, her noktada tehlikeli
boyutlara doğru gidiyor.

Aydınlara hitap ederek, bu gerçekleri belirtmeye çalıştık.

Budan başka, demokratikleşme, hürriyet, in­san hakları. Şu ülkedeki
insanların hepsine in­ancına göre yaşama hakkı ve inancına uygun hukuk seçme
hakkı verilmemektedir. Bunlar sa­dece bir baskı devleti yönetimi yürütürler.
İnsan haklan veremezler ve vermemektedirler. İnananlara baskı sürekli artarak
devam etmektedir. Bu meselelerin çözümü bunlardan beklenemez. Bunların hepsini
Refah Partisi temin eder.

Bütün bu önemli meselelere işaret ettikten sonra, aslında bunların
üzerinde durmadıkları Türkiye’nin meselelerine bir kere daha işaret ettik.

Bunların başında teiniz yönetim gelmektedir. Bunlar bunu temin edemez.
Çünkü, materyalizmle temiz yönetim kurulmaz. Temiz yönetim için ma­nevi
kalkınma, ahlaki kalkınma lazım gelir. Bir evlat daha yeni doğduğundan itibaren
manevi ter­biye ile yetiştirilirse, ahiret korkusuyla yetiştirilirse temiz
yönetime ancak öyle ulaşılabilir. Bunların ise böyle bir meseleleri yok.
Birbirlerine, “sen benden daha hırsızsın” kavgasını yapmakla vakit
geçiriyorlar. Birbirlerinin çeşitli yolsuzluklarını dosyalarla ortaya koymakla
vakit geçiriyorlar. Ama bu meseleler nasıl çözülür, bu meseleyi çözmek için ne
yapmak lazam, hiç bir hazırlıkları yoktur. Ülkedeki korkunç ahlak tahribatını
gün geçtikçe artırıyorlar. Böylece milletimize en büyük kötülüğü yapıyorlar.

Ve nihayet bütün meselelerin temelindeki me­sele Batı taklitçiliğini
bırakıp, Milli Görüş’e dönme meselesini de bir tülü kavramamışlardır. Ancak
Refah Partisi ve Milli Görüş’ün 24 yıldan beri yaptığı çalışmalarla bu gerçekler
nasıl bütün milletimiz tarafından şimdi takdirle karşılanıyor, kavranıyor ise,
bu taklitçi partilerin bir avuç yöneticisi de en sona da kalmış olsalar bile bu
gerçekleri kavrayacaklardır.

Yakında altmış milyon insanın hepsi Refah Partisi, Milli Görüş, Adil
Düzen Bayrağı altında toplanacaktır inşaallah. Bu pazar günü bu gerçekleri ilmi
delilleriyle milletimize tanıttık. Böylece çok önemli görevlerimizden birini
daha

yaptık. Bu konuşmalar kitap halinde hazırlanmıştır. Yurdumuzun her
tarafına dağılacaktır. Gerek din­leme fırsa bulamayan memleket evlatları ve
gerekse kongrenin izdihamından ve mevcut zaman içerisinde konuların
açıklanmasına yeterince imkan bulunmamasından mütevellit, aydınlanması gereken
noktalar kaldı ise bu kitabın incelenmesi suretiyle bütün milletimiz bu
gerçekleri inşallah görecektir. Böylece bir kerede daha bu tarihi kongremiz
münasebetiyle Cenab-ı Hakk’a şükürler ediyoruz, ve yeni dönemin insanlığa
hayırlı olmasını diliyoruz.

TRT YARASI

Tabii bu noktada bir kere daha üzerinde durmaya mecburum ki, burada
TRT’den gelmiş olan kıymetli kardeşlerimizi tenzih ederek söylüyorum, onlar can­la
başla vazifelerini yapmağa çalışıyorlar, ama bu kongre bir kere daha TRT
yarasını ortaya koy­muştur. Niçin Refah Partisi Meclis Grubu’nun ilk kanun teklifinin
TRT’nin ıslahı olduğu gerçeği bir kere daha açığa çıkmıştır.

Demokrasi diyorlar, temeli yok. Demokraside millet gerçekleri duyacak,
ona göre bilerek, inanar­ak kararını verecektir. Siz gerçekleri duyurmazsanız o
takdirde bunun adı “hile rejimi” olur. Evet, Türkiye’de halen bir
hile rejimi yürümektedir. Gerçek demokrasiyi Refah Partisi kuracak. TRT şimdi
sadece iktidarın borazanlığını yapıyor. Hileli seçim kanunları, acaba kendileri
nasıl çoğunluk olacak sadece bunun için tanzim ediliyor. Böyle demokrasi olmaz.

Geçtiğimiz bir kaç ayın içerisinde diğer partile­rin kongreleri yapıldı,
bir DYP’nin kongresi sabah­tan akşama kadar, canlı yayınla verildi. Bir SHP’nin
aynı şekilde. Bir ANAP’ın aynı şekilde. Ama sıra en büyük parti olan Refah
Partisi’ne ge­lince arabanın vitesi değişiyor. Refah Partisi’ni gelince aynı
hakkani esaslara riayet edilmiyor. Kaldı ki, biz bunların böyle hareket
edebilecekleri­ni dikkate aldığımız için daha önceden kendilerine yazılı
müracaatta bulunduk. Dedik ki, bakınız, işte millet, işte l Kasım seçimleri,
işte Refah Partisi. Nedir gerçek? Refah Partisi Türkiye’nin en büyük
partisidir. Ayrıca, şimdi Refah Partisi iktidara ge­liyor. 60 milyon insanın
bugün en büyük ilgisi Re­fah Partisi’nin, bu meseleleri nasıl düzelteceğinedir?
Refah Partisi hakkında yapılmış olan yanlış tanıtımlar nasıl düzelecek? Herkes
bunu bekliyor.

AYRIM NEYE
GÖRE?

Böyle iken, yine bilinen karakter kendisini göstermiş, hile rejimi
yürütülmeye kalkışılmıştır. Ne olacak şimdi? Biz bu durum karşısında, kon­grede
de söylediğimiz gibi, bu haksızlığın önlenmesi cin yargı merciine müracaat
edeceğiz. Böyle tatbikat olmaz. Çünkü, yıllarca Refah Parti­si’ni, önce seçime
sokmadılar, sizin grubunuz yok diye, Milli Görüş’ü millete duyurmadılar. Eski
suçlarını yeni suçlarına gerekçe yaptılar. Refah Par­tisi’nin grubu yok, çünkü
siz seçime sokmadınız.

Ondan sonra ne oldu? Refah Partisi seçime girdi. En güçlü grup olarak, en
çalışkan grup olarak, Meclis’te yerini aldı. Şimdi ne yapıyorlar? Efendim ikti­dardı,
ana muhalefetti. Nereden çıkartıyorsunuz bu safsataları. Eğer bir Anayasa’ya
göre yönetiliyorsa bu memleket, bu yasada partiler söz konusu olduğu zaman
iktidar anamuhalefet diye hiçbir ayrım yok­tur. Anayasa’nın ilgili maddesi açık
ve sarihtir. Anayasa “grubu olan partiler” diyor, tek ayrımı bu
şekilde yapmış. Onlar bunu “diğer partilerden bahsedilmez” diye
tefsir ettiler. Ama şimdi o kai­deyi kaldırdılar. Niçin? Çünkü, artık o yolla
Refah Partisi’ne oyun oynamaları mümkün değil.

BİRLİKTE
DÜZELTELİM

Refah Partisi mutlaka bu ülkenin her meselesini düzelteceği gibi; adil,
ahlak tahribatı yapmayan, millete hizmet eden TRT’yi de Refah Partisi ik­tidara
gelir gelmez kuracaktır. Bizim daha bu günden bunun temini cin elimizden gelen
gayreti göstermek ayrıca vazifemizdir.

Bunun için biz temenni ediyoruz ki, Parlamento­daki bütün partilerin
yetkilileriyle biraraya gelelim ve önce TRT meselesini çözelim. Dün diğer bir
par­tinin de “haberlerde sadece parti liderlerinin konuşmalarını
verelim” diye oynanan son oyuna itiraz ettiğini gördük. Bu tepki
memnuniyet verici bir tepkidir. Her ne kadar o parti iktadarda iken TRT’deki en
büyük haksızlıkları bizzat kendisi yaptıysa da değil mi ki bugün eski
yaptığının aksini savunuyor ve “gelin haklı bir yayın yapın” diyor;
öyleyse bunu gerçekleştirmek için diğer partilerle beraber bir an evvel
harekete geçmemiz ge­rekmektedir.

Böyle bir toplantıda bu esasları kanun çıkartma vs. formalitelerine
gitmeden önce prensip olarak mutabık olduk mu, ümit ediyoruz ki, bu haksızlık
çözülecektir. Çünkü, bu Türkiye’nin bir numaralı meselesidir, her şeyin
temelidir. Yani gerçeklerin milletimiz tarafından duyulması hakkı. İşte bunu
temin etmek için savaşıyoruz. Büyük Kongremiz bir kere daha bu konunun
ehemmiyetini ortaya koymak bakımından son derece faydalı olmuştur.

DÜNYANIN GÖZÜ
ÜZERİMİZDE

Muhterem arkadaşlarım,

Birkaç kelimeyle de büyük kongremizin ar­kasından yapılmış olan Müslüman
Ülke Temsil­cileri Toplantısından bahsedelim. 100’e yakın müslüman ülke
temsilcisi büyük kongremize teşrif ettiler. Çünkü, Refah Partisi Dünya
Partisi’dir. Onlar da kurtuluşlarını Refah Partisi’nden bekliyor.

Geldiler ve Refah Partisi’nin iktidarı devralma bayramını beraberce
yaşadılar. Ertesi gün bu to­plantıdaki temsilcilerle yapmış olduğumuz
görüşmede, temsilciler birer birer söz aldılar. Bu kongrenin ihtişamını, Refah
Partisi’nin iktidara gel­mekte olduğunu, başta Roger Graudy olmak üzere, ifade
ettiler. Ondan sonra da kendi ülkelerindeki zulüm, yeryüzündeki haksızlıklar,
dile getirildi. Bosna’da son durum, bu haksızlık nasıl çözülecek? Bizzat Bosna
temsilcileri konuyu ortaya koydular. Nereye bağlandı söz? “Refah
Partisi’nin iktidara gelmesini bekliyoruz.” Azerbaycan temsilcileri konuyu
ortaya koydular. Nereye bağlandı söz? “Refah Partisi’nin iktidara
gelmesini bekliyo­ruz.” Filistin temsilcileri meselelerini ortaya koy­dular.
Nereye bağladılar sözü? “Refah Partisi’nin iktidara gelmesini
bekliyoruz.”

İşte bugün bütün dünya Refah Partisi’nin bu ikti­darı devralma
çalışmalarının en kısa zamanda intacetmesini bekliyor.

ÖNCE
BELEDİYELER

İktidarı devralma dönemi başlamıştır el­hamdülillah. Mahalli idarelerden
başlayarak, hepsi Milli Görüş Bayrağı’nın altında toplanıyor. Hiç şüphesiz ki
en büyük hedefimiz 27 Mart 94’tür. Bu Yeni Bir Dünya’nın kuruluş günü olacak
inşaallah. Büyük Kongremizden sonra but ün inananlarla beraber bu hedefe
ulaşmak için canla başla çalışmak bizim için her şeyden evvel insanlık
görevidir.

Ülkemizde çekilen ızdırapların son bulması, İslam Alemi’ne yapılan
haksızlıkların ortadan kalkması ve 6 milyar insanlığın kurtuluşu 27 Mart 94’de
Refah Partisi’nin, Allah’ın izniyle, ezici bir çoğunlukla seçim kazanması
suretiyle gerçekleşecektir, inşaallah.

Bunu temin etmek için de bütün inananların, bütün vatanseverlerin
elbirliğiyle seferber olmaları şarttır. Bu yeni dönemde ilk işimiz bütün
büyükşehirler, ilçeler ve beldelerde halkımızın sev­diği Refah Partisi
belediyesi efsanesini gerçekleştirecek inançlı, temiz adaylardan en kuv­vetli
adayları hemen tesbit edip bir bir ilan ederek, ortaya koymaktır. Ondan sonra
da bütün milletimize gerçekleri tanıtmak için kolları sıvamamızdır. Her seçimde
olduğu gibi, bu çok önemli seçim de inananların akla hayale gelmedik büyük bir
gayretle çalışarak, bu hizmeti, bu in­sanlığa yapılacak en hayırlı çalışmayı
bir ibadet aşkıyla yaparak gerçekleştireceklerine inanıyoruz.

TEMEL
VASIFLARI

Muhterem arkadaşlarım,

İşte böylece Büyük Kongremizin arkasından önümüzdeki yeni hedefi orta
yere koyduktan sora yeniden ülkemizin aktüel olaylarına bir kısa bakış yapmak
istiyorum.

Önümüzdeki günlerde bu iltihaklar devam ede­cektir. Seller daha çok
akacak inşallah. Aydınlar son aylarda olduğu gibi, önümüzdeki dönemde daha
büyük bir hızla ve coşkuyla Refah Partisi’ne iltihak edeceklerdir. Bürokratlar
ve fikir adamları Refah Partisi’ne iltihak edeceklerdir. Diğer partile­rin
kilit noktasındaki inançlı kardeşlerimiz de hatalı yoldan vazgeçip Refah
Partisi’ne iltihak edecekler­dir.

Onun için bu günden itibaren programlar yapıyoruz. Çeşitli illerde bu
söylediğim esaslara uy­gun katılımların merasimini yapacağız, önümüzdeki günlerde.
İller bir bir sıraya girmektedirler ve inşaalah bu coşku bütün vatanımızı
saracaktır, ilti­haklar hızlanarak devam edecektir. Bütün vatanse­verler Refah
Partisi’nin Bayrağı altında toplana­caktır.

TÜRKİYE
DEĞİŞİYOR

Onların durumuna gelince. Görüldüğü gibi muh­terem akradaşlarım, ne yazık
ki, bugün cereyan eden olaylar yaptığımız temel tesbitlere uygun şekilde
cereyan ediyor. Yaptığımız tesbitler aynen geçerlidir.

Biz “Bu taklitçi zihniyetli partilerin neden bu işler/ çözemiyorlar.
Çünkü, bunlarda 6 tane vasfı var,/dedik. Bunu da Büyük Kongremiz’de belirttik.
Bir/kere daha altı kelimeyle özetliyorum. Bunlar meseleleri çözemiyorlar.
Çünkü, bunlar tutucu ve gericidirler. Bu partiler dünya ve Türkiye olay­larının
gelişmesine ayak uyduramıyorlar. Fikri sa­bittirler. O firki sabitliklerinde
ısrar ediyorlar. Dünya değişmiş, onlar hala yanlış fikirlerinde ısrar
ediyorlar. Meselelere bakışları yabancıdır. Milletimizin inancıyla, özüyle bir
alakaları yoktur. Yabancı zihniyetleri zorla tatbik etmeye çalışıyorlar. Bütün
dünya olayları değişiyor, ama bunlar değişmiyor.

Kongrede de belirttiğimiz gibi, Türkiye 13 mil­yondan 60 milyona
çıkmıştır. Türkiye yüzde 60’ı şehirlerde yaşayan bir ülke haline gelmiş. Bu
büyük değişim karşısında bunlar 50 seneden beri ne yapıyor? Milletin hiçbir
ihtiyacını karşılayamamışlar. Milletin evladını okutacak okul açmamış, hastane
yapmamış, şehrin suyunu ge­tirememiş.

Tamamen ızdırap gözyaşı, kan. l milyon çocuk üniversiteye giremez.
Büyükşehirlere gelen halkın yüzde 70’i gecekonduda yaşamaya mecbur kalıyor.
Hastane yoktur, okul yoktur, ihtiyaçlar karşılanmamıştır. Neden? Çünkü bunlar
statükocu, çünkü bunlar değişime ayak uyduramıyor.

DÜNYA DA
DEĞİŞİYOR

Yine aynı şekilde bütün dünya değişiyor. Bakınız, kominizm çöktü. Şimdi
bütün Batı İslam’ı hedef seçtiğini açıkça ilan etti. Ne yapıyor bunlar,
NATO’nun emrinde Adriyatik’de nöbet tutuyor. Halbuki o insanlar zaten İslam’ı
ortadan kaldırmak için çalışıyor. “Aman Bosna’ya silah gitmesin” diye
NATO ambargo koyuyor. Bunlar gidiyor, 50 sene önceki kafayla, o bizim milli
varlığımızı ortadan kaldırmak isteyen zihniyetin emrinde nöbet tutuyor.

Bir müslüman ülke olan İran’ın Bosna’ya gönderdiği silah gemisini
çeviriyor, getiriyor Mar­maris’te boşaltıyorlar. Halbuki Sırplar, başta ABD ve
Rusya tarafından silahla destekleniyorlar. Dışarıda yapılan zahiri görüşmelerin
hiçbir kıymeti yoktur. Sırp tarafı her türlü silah ve gıda ile destek­leniyor.
Şu hale bakın siz. Dünkü müslüman toplu­luklar birliğinde de söylendi, müslüman
ülkeler Bosna’daki müslümanlara ekmek gönderemiyor, un gönderemiyor. “Siz
yaptığınız yardımları BM’ye vereceksiniz, BM bunları taksim edecek.” de­niyor.
Kime taksim ediyor BM? Sırp’a götürüp ve­riyor. Kendileri zaten Sırplar’a
yardım ediyorlar.

Bu nasıl mantık Allah aşkına. Ben filanca yerde katledilen, ezilen bir
kardeşime bir şey göndermek istiyorum, gönderemiyorum. Bu ne acz. Bütün
müslüman ülkeleri biraraya getirip şu en basit mese­leyi çözebilmiş değiller.
Onlara götürüp veriyor, on­lar da Sırplar’a veriyor. Bırakın silahı, istediği yere
insani yardım göndermekten bile aciz bunlar.

İşte önümüzdeki acı gerçekler bunlar. Neden? Çünkü, onların emrine
girmişler. Çünkü, değişen dünya olaylarına rağmen bunlar hala Batı uşaklığında
ısrar ediyorlar. Mesele budur.

FAKAT BUNLAR
DEĞİŞMİYOR

Aynı şekilde işte Azerbaycan, işte Somali, şu Somali’nin haline bakınız.
Amerika askerini çekiyor, bunlardan asker istiyor. Bunlar da şimdi nasıl
yapılacaklar da millete rağmen oralara asker gönderecekler. Gece-gündüz bunun
için uğraşıyorlar. Millet nasıl aldatılacak ve asker gönderilecek, bunlar bunun
için uğraşıyorlar. İşte Batı uşaklığı, işte değişmeyen 50 senelik statükoculuk,
gericilik ve tutuculuk. Bunun için etrafımızda Slav Birliği kuruldu. Sırp, Rum,
Er­meni, Slav hepsi Ortodoks, hepsi birbirine kenet­lenmiş. Batı’nın
müslümanları yok etme planına uyarak Türkiye’yi çember altına alıp baskı yapmak
ezmek için ellerinden ne geliy­orsa yapıyorlar.

Dünya böylesine değişmiş, bunlar Ermeniler’e buğday veriyor. Hala Yunan’ı
memnun etmek için Kıbrıs’ı vermeye kalkıyor. Şu kafaya bakın Allah aşkına. Bu
kafayla Türkiye’nin hiçbir meselesi çözülemez. Her aklı başında insan elbette
bu ters gidişatı reddeder. İşte Refah Partisi’ne akan seller bunun için akıyor.
Bunun için aydınlar bugün tek çözümün Refah Partisi’nde olduğunda ittifak  ediyorlar.

Biz bunlar için bir ikinci vasıf olarak ne dedik? Bunlar, 50 yıldan beri
biri gitti biri geldi. Hiçbir hazırlıkları yoktu. Soruyorum şimdi size. Bu
Sayın Çiller’in Türkiye’nin hangi meselesi için bir çözümü hazır. Bir gün
topluyor etrafına gazetecileri “İspanya Başbakanı Gonzales’den terörü
nasıl önlediklerine dair çok güzel çözümler duydum, bunlardan yararlanacağız,
heyet gönderip öğrenip bizde uygulayacağız.” diyor. İşte gazeteciler
şahitler.

Ondan sonra ertesi gün. “Hayır, ben öyle bir şey söylemedim. Bu
metod nasıl bir metod haberim bile yok” diyor. Yarın gene sözünü
değiştirirse hiç şaşmayın. Niye? Hangi meselede ne yapacaklarını bilmiyorlar da
ondan. Hiçbir şeyden haberleri yok ki. Ya Gonzales bir şey söyleyecek bunlara,
ya da Clinton. Bunlar hükümet hizmeti yapmaya gelmiyor, telefon nöbeti tutmaya
ge­liyor. İşte bu felaketler başımıza bunun için geliyor. Bunlar ayak oyunu,
laf, şov yaparak vakit geçiriyorlar. Onun için meseleler devasa boyutlara
ulaşıyor.

50 yıldan beri yaptıkları iş aynen trafik memur­ları gibi; “kırmızı
yandı dur, yeşil yandı geç.” Devletin dövize ihtiyacı var; borç al.
Devletin para­ya ihtiyacı var; vergi koy. Başka bir şey bilmezler. Ve sonuçta
da halkı ezerler. Tek fonksiyonları 60 milyonu ezip, dış güçlere faiz ödemekten
ibarettir. Onun için bunlar modern müstemlekeciliğin yönetimleridir. IMF
yönetimleridir. Telefon bekçileridir.

ARTIK
AYAKÜSTÜ KARAR YOK

Bir başka özellikleri de bugün artık dünyada ayak üzerinde alınan
kararlarla ülke yönetmenin devri geçmiştir. Amerika’da binlerce strateji
araştırma enstitüleri var. Her ülkede ne oluyor, adım adım takip ediliyor.
Bunun karşısında Ameri­kan menfaatleri nasıl korunabilir. Senaryolar
hazırlanıyor, stratejiler belirleniyor. Yöneticiler sa­dece bunların içerisinde
hazır lokmaların içerisinde hangisini beğenirse onu yutuyor. Bugün dünyada
ciddi yönetim böyle yapılıyor.

Bunlar ne yapıyor? Bunların hangi konuda araştırma enstitüleri var. Hangi
konuda ciddi bir çalışmaları var. Bir bürokrat odaya geliyor, ayaküstü kendine
göre bir teklifte bulunuyor. Sonra ertesi gün bir başka bürokrat geliyor ertesi
gün kar­ar değişiyor. Böyle çocukça yönetim olmaz.

DİNE DÖNÜŞ VE
ÇEVRE

Ve nihayet bunların bir diğer suçları da dünyadaki dine dönüş, maneviyata
dönüşün farkında olmamaları. Bugün bütün dünyada faizci kapitalist materyalist
rejimlerden dolayı kirlenme meydana gelmiştir. Ahlak bozuklukları meydana
gelmiştir. Kirli yönetimler meydana gelmiştir.

Büyük Kongremiz’de işaret ettiğimiz gibi, Rio de Jenario’da yapılmış olan
Dünya Çevre To­plantısı’nda bütün ülkeler biraraya geldiler. Yedi

tane zengin ülkeyi itham ettiler. “Dünyanın bugününü de yarınını da
kirleten sizsiniz” dedil­er. “Çünkü, siz insanı doymak bilmeyen hay­van”
olarak tarif ediyorsunuz. Sadece sömürü. Başka şeye aklınız ermiyor. Ne bugünü
ne yarını düşünmeden ta Amazon’un ormanlarından, havada­ki Ozon tabakasına
kadar bütün insanlığın ge­leceğini tehlikeye sokuyorsunuz.” Bu ithamları
yaptılar.

Çünkü, Materyalizmin sonu felakettir. Bütün dünya bunun karşısında,
“Aman maneviyata dönelim, ahlaka dönelim, dinin bütün ilişkilerdeki büyük
rolünü kavrayalım.” diyor. Bu istikamete döndüler. Fakat, gördüğünüz gibi
bunlar hala, onların terkettikleri 50 yıl önceki materyalizm modasında ısrar
ederek yürümektedirler. İşte gördüğümüz olaylar ne yazık ki, bunlar hakkındaki
tesbitleri ithamı aynen doğruluyor.

Terör meselesi için İspanya’dan falan ders alma­larına lüzum yok. Ne
Bask’dır, ne şudur ne budur. Her şey Büyük Kongremiz’de apaçık ortaya kon­muştur.
Teşhis de konmuştur, reçete de konmuştur; çözüm de konmuştur. Bir kere daha
tekrar edecek değilim. Ancak, teyiden ifade ediyorum ki, terörün tek çözümü
Refah Partisi’dir. Bunların hiçbirisinin söyledikleri ile ve bu heves ettikleri
ya­bancı modellerin hiçbirisiyle bu mesele çözülemez. Şimdi zaten birbirleriyle
kavga ediyorlar. Başbakan’ın söylediğini Cumhurbaşkanı reddediyor,
Cumhurbaşkanı’nın söylediğini Başbakan red­dediyor. Birbirleriyle mücadele
ediyorlar. Niçin? Hiçbirisinin çözümü yoktur da onun için.

TA BAŞTA
SÖYLEMİŞTİK

Diğer yandan, Somali meselesi için Büyük Kongremiz’de seslendik ve yine
sesleniyoruz: Bir an evvel askerlerimizin çekilmesi lazım. Zaten gitmek en
büyük hata idi. Biz o askerler giderken bar bar bağırmadık mı? Bunlar, “Aç
insanlara ek­mek götüreceğiz” maskesi altında oradaki petrolü sömürmek,
Afrika’nın, Hint Okyanusu’nun merke­zinde bir zulüm üssü kurmak ve de her
şeyden ev­vel Afrika’yı Hıristiyanlaştırmak için bir üs kur­mak ve orası
vasıtasıyla Sudan’daki yönetimi devirmek için gidiyor. Bu maksatlara gittiklerini
biz, bir sene önce tekrar tekrar söyledik. İşte Me­clis konuşmalarımız, işte
beyanatlarımız. Ne oldu? Her meselede olduğu gibi, yine Refah Partisi haklı
çıktı.

Şimdi BM Genel Sekreteri Boutros Gali bile, ki bunun söylediğinden daha
kuvvetli delil mi olur? Ne diyor: “Bu Somali’deki tatbikat yanlış bir
mecraya döküldü. Haraket noktamızdaki amaçlar ortadan kalktı” diyor. Tabii
gösterdiğiniz amacı artık yutturamıyorsunuz, yoksa siz bu amaçla çıkmıştınız.
Ancak, onu maskelemiştiniz. Maskeniz düştü. Somali’deki olay budur. Maskeleri
düşmüştür. Her şey apaçık sırıtmaya başlamıştır.

Şu garip halimize bakın: Şimdi Amerika askerini çekmeye çalışıyor. Ama,
“Türkiye daha fazla asker göndersin” diye de mektup yazıyor. Afrika
ülkeleri asker göndersinmiş. Yani bu işi uşaklar yapsın diyor, açık açık.
“Ben yeni bir komuta ku­racağım” diyor. Oradaki BM komutası asker ver­mem
diyor. Şu gayri ciddi davranışa bakın. Bu nasıl BM, bu nasıl dünya?

İşte manzaraları, işte halleri. Batı’nın hali bu. Türkiye’nin hali de bu.
Onlara tabii olup, onlara uşaklık.

Biz Refah Partisi olarak bir kere daha haykırıyoruz. Öyle “Efendim
Şubat’da bizim komutanın süresi bitiyor”muş bilmem ne! Katiyyen bir gün
dahi bu zulüm tatbikatına alet olma­malıyız. Derhal askerlerimizi geri çekmek
mecbu­riyetindeyiz. Bunun için haykırıyoruz, bunun için elimizden gelen gayreti
göstermek vazifemizdir. Onun için bu uğurda her türlü teşebbüse geçeceğiz ve
mutlaka bu zulüm ortaklığından Türkiye’yi kurta­racağız, Allah’ın izniyle.

BÜTÇE: İFLAS
BELGESİ

Muhterem arkadaşlarım,

Günün diğer bir aktüel olayı yeni bütçe hazırlığıdır. Ne yazık ki,
söylediğimiz gerçekleri, yeni yaptıkları bütçe hazırlıkları da aynen acı bir
şekilde teyid ediyor. Buyurun, simde yeni bütçelerini sözde hazırlıyorlar. Aynı
tas, aynı ham­am. İflas. İflas bütçesi.

Gelmişler, acaba şu andaki 93’ün hesaplan nasıl bitecek, bunu tahmin
etmişler. Ne gösteriyorlar. Diyorlar ki, 93 bütçesinin gideri 482 trilyon ola­cak.
Gelir 363 trilyon olacak. Açık 122 trilyon ola­cak. Açın Meclis’deki
konuşmalarımıza bakın. Açık en az 120 trilyon olacak demedik mi? Hatta 150
trilyona çıkacak dedik. Şimdi yine 150’yi sak­layarak 122 diyorlar. Biz bunu
bir sene önce söyledik. Bunlar 50 trilyon açık diye getirdiler, bütçeyi. Geçen
sene 32 getirmişlerdi, 60 oldu. Bu sene 50 getirdiler, 120 olacak en aşağı
dedik. Şimdi evet 120 oldu diyorlar.

Bunların hali bir okul çocuğunun öğretmen karşısında suçunu itirafına
benziyor. “Evet, öğretmenim 120 oldu.” Ya biz bunu derse başlarken
söylemedik mi?

Büyüme hızı 6.8 imiş. Bunların hiçbirisine inanılmaz. Zaten dünya
ortalamasının altında bir rakam Kaldı ki, Türkiye gibi potansiyeli büyük bir
ülkede bu büyüme hızı hiçbir şey değil. Ama, ge­tirdikleri bu rakam dahi
yanlıştır. Bundan önceki bütçe konuşmalarımızda söyledik. Bunların büyüme
hızına ait hesapları,” bugüne kadarki tecrübeler göstermiştir ki, yüzde 5
daha az olmuştur. Yüzde 5 hata ile sen bunu tahmin ediyor­sun. Dediğine bir an
için inansak bile, 6.8 dedin; 5’i gitti 1.8’i kaldı. Nüfus artışı ne kadar?
2,2. Öyleyse siz Türkiye’ye refah getirmiyorsunuz. Türkiye’yi eziyorsunuz.

Öbür taraftan, ihracat tek başına gayri safi milli hasıla 1990 dolar.
Hesapları değiştirdiler. Aslında eski hesapla olursa bu 1000 dolar-1200 dolar.
Hesa­plan değiştirdiler. 1990 dolar diyorlar. “Gayri Safi Milli Hasıla ise
l katrilyon 321 trilyon olacak” diyorlar. Tabii paranın hiçbir kıymeti
olmadığı için, cari fiyatlarla 100-110 milyar dolarlık GSMH cen­deresi içinde
Türkiye’nin ezilmesi demektir. Her za­man ne söylüyoruz biz: İspanya 600 milyar
dolara çıkmış, İtalya 1,3 trilyon dolara çıkmış. Nüfusları bizden az, ülkeleri
bizden küçük.

İhracat 15 milyar dolar, ithalat 28,5 milyar do­lar. Açık 13.5 milyar
dolar. Acıyın. Halbuki, bizim fazlamız olması lazım. Çünkü, en çalışkan
milletiz, en zengin ülkeyiz. Bunların elinde olduğumuz için, bütçemiz açık
veriyor. Turizm diyorlar, işçi dövizleri diyorlar. Getirdikleri bir sürü yanlış
politikalar sonucunda dahi, 5 milyar dolar cari ödemeler dengesinde açıkları
var. Yani 5 milyar dolar, 93 senesinde borç almazlarsa yaşamayacaklar. Onun
için 20’ye yakın heyet, kon­gremizde de söylediğimiz gibi, borç dilenmekle
meşgul. İşleri budur. Rakamlar da zaten bunu gösteriyor.

Bu yıl kendi rakamlarına göre bütçeden borç ola­rak 4.7 milyar dolan
ödedik diyor. Ama, 5 milyar dolar dışardan yeni borç almış oluyor. 3.6 milyar
dolar da bütçeden faiz ödedik diyor. Bu faizin önemli bir kısmı da bütçe
dışından ödeniyor. Bizim

79söylediğimiz gibi, yine 8.5 milyar dolar, dış borç faizi toplam olarak
ödeniyor. Ve KİT’ler de bu sene 35. 5 trilyon zarar edecek diyor.

Meşhur “kamu borç gereksinimini GSMH’ya oranı 500 günde yüzde 4’ün
altına indireceğim, düşüreceğim” diye, tıpkı enflasyon gibi verdikleri söz
havada kaldığı gibi bu yıl yüzde 16,3 olacak diyorlar. Halbuki bu yüzde
22-23’tür. Bütçe konuşmamızda bir bir matematik olarak bunun gerçeğini ortaya
koyduk. Yatırımları kaldırmışsınız, hesapları tersine çevirip, yanlış
yapıyorsunuz. Bunlar dolayısıyla siz Türkiye’yi mahvettiniz, devleti iflas
ettirdiniz. Devlet ancak borçla yaşayabilecek hale geldi.

GELEN GİDENİ
ARATACAK

Böyle feci bir 93’e ilaveten, şimdi diyorlar ki, “94,93’ten daha
feci olacak.” İşte getirdikleri ra­kamlar. 94’de, 94 fiyatlarıyla 814
trilyon gider, 625 triyon gelir olacak. Açık ne kadar olacakmış? 189 trilyon.
Geçen sene 52 getirdi, 120 oldu. Şimdi 189 diye getiriyor. Elbette, en aşağı bu
250 trilyon ola­cak. Niye en aşağı 250 trilyon olacak diyorum? Çünkü, daha
fazla açık yapabilmek için faaliyet göstermeyecekler. Açık olması için fiilen
bir yerd­en bulup buluşturup, para basıp vesaire yapıp karşılığını vermek
lazım. Ama, ona da artık takat-lan yok. Yama tutmuyor. Büyüme hızı 6.8’den
4.5’e düşecekmiş. Buyurun kendileri şimdiden 4.5’e düşeceğiz diyor. Tabi yüzde
5 hata var. Yüzde 2,2 de nüfus artışı var. Öyleyse biz Türkiye’yi geri
götüreceğiz diyor. Getirdiği rakamın manası aynen budur.

Türkiye, atılım yapması lazım gelirken, bunlar edebiyat ve balkon
nutuklarıyla “atılım” diyor, son­ra iş hesaba geldi mi,
“ezeceğim” diyor. İşte ra­kamların manası budur. Ve de 1990 dolar olan
fert başına düşen milli geliri kendi hesaplarına göre 94’de 1967 dolara
düşürecekler. Herkes gider Mersin’e, biz gideriz tersine. Onlar 28 bin dolara
biz  hala geriye gidiyoruz.

İhracat 15’ten 17’ye çıkmış, ithalat yüzde 28’den 30’a çıkacakmış. Açık
gene 13 milyar dolar olacakmış. Yıllık ithalat-ihracat açığı 13 milyar dolar, l
cari işlemler açığı gene 4.5 milyar dolar olacakmış. Ve borç olarak da
önümüzdeki sene 4.8 milyon do­lar borcu ana paradan ödemek zorundalarmış. 3.6
dolan bütçeden faiz olarak ödemeye mecburlarmış. Borç ve faiz.

KİT’lerin ise bu seneki 35,5 trilyon açığı önümüzdeki sene 36,2 trilyon
olacakmış. Gelecek sene dahi, bütün kısılmış, değiştirilmiş hesaplara rağmen,
GSMH’ye nazaran devletin borç iltiyacı gene yüzde 14.1 olacak. Hani siz bunu
500 günde yüzde 4’de indirecektiniz? Üç tane 500 gün geçiyor, yüzde 4 yerine
yüzde 14 oluyor.

Muhterem arkadaşlarım,

Gördüğünüz gibi, bunlar hiçbir şeyi düzeltemezler. Getirdikleri bütçe
Türkiye’yi ezme bütçesidir. Altmış milyonu ezip, büyümesine mani olup, aç
karnına bu insanlara dış borç faizi ödettirmektir. Bu hazırlığını yaptıkları
bütçe aynen modern müstemlekeciliktir. İşgal komserliği bütçesidir. Dış güçler
bizi fiilen işgal etmişler, başımıza bu komiserleri koymuşlar. Bu komiserler
vasıtasiyle kendilerine müstemleke bütçesini yaptırıyorlar. Bunun için,
kaybedecek bir tek saniye dahi yoktur. Elbette çözüm Refah Partisi’dir.

ÖNCE IMF’YE
TEKMİL

Şimdi şu ibret alınacak olaya bakınız. Bu bütçe çalışmalarını DPT
getirdi. Dedi ki, sizin politikalarınızla, sizin yönetiminizle 94 senesi olsa
olsa böyle olur. Önlerine koydu. Koyar koymaz, bunlar, “Eyvah gelecek sene
5 milyar dolar borç bul­mak zorundayız, evyah gelecek sene yine bu kadar açıkla
boğuşmaya mecburuz” dediler. Bunları görür görmez, “Peki IMF’ye ne
hesap vereceğiz. Bunların faizleri tehlikeye giriyor” diye telaşa
kapıldılar.

Ne yapıyorlar şimdi? Bunları DPT’den dinledik­ten sonra doğru Amerika’ya
koşuyor Çiller Hanım. Ne yapacak? Dünya Bankası ve IMF’ye pansuman yapacak.
“Evet, yangın var ama söndürmeye çalışıyoruz. Aman aman merak etmeyin mut­laka
sizin faizleriniz teminat altında. Ben ol­dukça korkmayın” Bunu söylemeye
koşuyor. Ben elimden geleni yapacağım siz de bize yardım edin. Bu PTT’nin
T’sini mutlaka satacağım. Bunlara tek­rar söz vermeye gidiyor. Anayasa
Mahkemesi iptal etmiş, hepsi ruhsuz. Kendi koalisyon ortağı da viyak
viyaklıyor, küçük çocuk gibi. Bu hala gidiyor, asıl bağlı olduğu yerlere
bunların teminatını vermek için çırpmıyor.

Ne diyecek onlara? “Bakınız, siz, bizi koru­maya mecbursunuz. Niye?
Bunları yapmaz­sanız zaten Refah Partisi geliyor, daha çabuk gelecek”
diyor. Ellerindeki tek savunma kendi görüşlerine göre budur. Bir de Refah
Partisi’ne teşekkür etmesini bilmezler. Yani Refah Partisi ol­masaydı siz
onların yanına gidemeyecektiniz. Oraya gidiyorsunuz güvenceniz ne? “Yoksa
Refah Partisi gelir ha!” demek tehtidiniz. İşte halleri budur.

ÇİLLER’E
NASİHATLER

Bu da tabii, Allah’ın izniyle son çırpınışlarıdır. Çiller Hanım1in Amerika seyahati son çırpınışıdır. Artık bundan sonra inşaallah, Amerika
buraya gele­cek. Şimdi Çiller Hanım’a bir tavsiyede bulunmak istiyorum.

Çiller Hanım, Amerika’da bir hafta kalmak yetmez, bir ay kalman daya iyi
olur. Niye? Derdin o kadar büyük, açacağın mesele o kadar çok ki, bunu bir
haftada konuşamazsın. Hazır gitmişken bir ay ağabeylerini ziyaret et bak­alım.
Clinton abin ne diyor? Thalmtz abin ne diyor? Asıl ağabeyin Dünya Bankası,
Türkiye ve Avrupa Genel Müdür Yardımcısı Thalwitz ağabeyin. Yani ne direktifler
verecek sana. Bunları iyice bir bir dinle. IMF’nin yeni arzu­ları nedir?
Bunları da güzelce bir konuş. Diğer mercileri de oradaki lobileri de dolaş
hepsin­den bir bir yeniden beni nasıl bu sandalyeye oturtacaksınız diye
fikirlerini sor. Tabii bun­ların hepsi bir haftaya sığmaz. Onun için tav­siyemiz
bir ay orada kalmasıdır.

Asıl tavsiyemiz nedir? Tıpkı terör meselesinde Demirel’in yaptığı gibi,
hükümeti bırakıp gitmesi­dir. Asıl tavsiyemiz budur. Neden? Yapabilecekleri
hiçbir şey kalmamıştır da onun için. Hatırlayacaksınız, Meclis’te bizzat Sayın
Demirel de orada iken, DYP Grubu’na dönüp ne demiştim, daha bu senenin başında.
Arkadaşlar, siz bu terör meselesi hallolsun istiyor musunuz. Birinci adım Sayın
Demirel’in hükümetten çekilmesidir. Çünkü, bunlar varken bu terör önlenmez
demiştim.

YÜK
OMUZUMUZDA

Sağolsun tavsiyemi tuttu. Çekildi gitti. Ancak, ne varki, gene yanlış bir
zihniyet geldi, o sandal­yeye oturdu. Böylece terör azalmadı, arttı. Her şey
apaçıktır, ortadadır. Bütün bunlardan kurtulmak is­tiyoruz, millet olarak.

Bir tek ilaç var,  bir tek çare
var.  Bütün gücümüzle Refah Partisi’nin
iktidara gelmesi, ikti­darı tamamen devralması için gereken çalışmaları canla
başla yürütmek. Bundan dolayıdır ki, bu ikti­darı devralma dönemimizde son
tahribatların da önlenmesi için TBMM Grubu olarak bugüne kadar olduğu gibi,
bugünden itibaren de çok daha büyük hamlelerle, çok daha büyük çalışmalarla
vazifemizi en iyi şekilde yapacağız inşallah.

Büyük Kongremiz’de okuduğumuz rakamlar ifti­har vericidir. Aslında
dışardan bakıldığı zaman, za­hiri adet itibariyle Refah Partisi Meclis’in yüzde
9’u ile çalışıyor ama, yüzden fazla kanun teklifi vermiş, gensoruların yüzde
55’ini vermiş, araştırma önergelerinin yüzde 50’sinden fazlasını vermiş. Kaldı
ki, kanun teklifi vermiş de ne vermiş. İçine baktığınız zaman, her zaman ifade
ettiğimiz gibi, her biri bir çığır açacak güçte kanun teklifleridir.

Mesela, iki satırlık bir kanun teklifi: “Faiz mas­rafa
yazılmasın.” Ama bütün dünyayı değiştirecek bir kanun teklifidir. Her biri
birbirinden daha önemli olan bu kanun teklifleri verilmiştir. Şimdi bu çalışma
yılının programında da fevkalade önemli kanun tekliflerimiz, fevkelade önemli
denetleme hizmetlerimiz vardır.

Cenab-ı Allah’dan bizim bu hizmetleri en hayırlı bir şekilde yapmamızı
nasip etmesini temenni ediy­oruz.

Ve daha bugünden, bir kere daha 27 Mart 94’ün kurtuluş günü olmasını
nasip etmesini, Yeni Bir Dünya’nm kuruluş günü olmasını nasip etmesini niyaz
ederek, hepinizi hürmet ve muhabbetle se­lamlayıp sözümü kapatıyorum. Allah
hepinizden razı olsun.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

KÜÇÜK SANAYİ
OLMADAN KALKINMA OLMAZ

OSTİM’de

Bir Tesisin Açılışında

Yapılan Konuşma

16 Ekim 1993

 

Hepinizi hürmet ve muhabbetle selamlıyorum, sevgiyle kucaklıyorum.

Bugün Ankara’mızın ve biraz öncede ifade edil­diği gibi, hatta dünyanın
en büyük, Küçük ve Orta Sanayi Sitesi olan OSTİM’de çok kıymetli yeni bir
tesisin açılışını yapıyoruz. Her şeyden evvel, bu yeni tesis, bütün Ankaralı
kardeşlerimizin ve OSTİM’deki kardeşlerimizin, burada yapılacak olan hizmetlere
vesile olacak olan insanların hepsinin saadet ve selametine vesile olsun.

OSTİM’de, Orta ve Küçük bir Sanayii tesisin açılışında olmamız
dolayısıyla birkaç kelimeyle bu konuların önemi üzerinde durmak istiyorum.
Biraz evvel arkadaşlarımızın da ifade ettikleri gibi, ülkelerin güçlü ülkeler
olabilmeleri hakikaten, Orta ve Küçük Sanayisi’nin gelişmiş olmasına bağlıdır.
Bugün, bütün gelişmiş ülkelerin, dört bir yanda Ağır Sanayi tesislerini
görüyoruz. Ama bu ağır sanayi tesislerinin arkasında, arkadaşlarımızın da
müşahede ettikleri gibi, onları destekleyen Orta ve Küçük Sanayi güçlü olduğu
için ülke bütünüyle güçlü olabilmiştir.

 

OSTİM, BİR
ÖRNEKTİR

OSTİM, biraz evvel kıymetli başkanımızın da ifade ettiği gibi, 2000 orta
ve küçük sanayiciyi içinde barındıran kucaklayan; bütün dünyaya örnek bir
tesistir. Bu tesisin yeni bir adımını daha atıyoruz. Ve bu münasebetle de bu
tesislerin gerek ülkemiz ve gerekse bütün insanlığın saadeti bakımından önemi
üzerinde durmak vazifemizi ifa ediyoruz.

Bütün insanlığın saadeti, ülkelerin kalkınmasına ve bu anda bilhassa
Türkiye’nin güçlü ülke ol­masına bağlıdır. Görüyoruz ki, bugün Batı ülkeleri,
dünyadaki saadeti temin edemiyor. Onlar kuvveti üstün tutan bir zihniyete sahip
oldukları için, yeryüzünde huzursuzluğa sebep oluyorlar. Bütün akan kanlar,
dökülen gözyaşlarından; bu ızdıraplardan insanlık kurtulmak istiyor. Biz
inanıyoruz ki, bu kurtuluş, Yeniden Büyük Türkiye’nin kurulmasiyle temin edilecektir.

İşte bundan dolayı, bu gerçeği bütün milletimiz gördüğü için Refah
Partisi iktidara geliyor. Bu pa­zar günü 4. Olağan Büyük Kongremizi yaptık.
Hiçbir partinin hiçbir zaman ulaşamayacağı bu muhteşem kongre çok büyük manalar
ifade etmiştir.

Bu kongre, bütün milletin çözümü, kurtuluşu Refah Partisi’nde gördüğünü
ispat eden bir kongre olduğu gibi, bu kongreye iştirak eden yüze yakın Müslüman
ülke temsilcisinin de açıkça söyledikleri gibi, bu kongre aynı zamanda Müslüman
Ülkelerin kurtuluşunun kongresi olmuştur. Aynı zamanda bütün insanlığı kurtu­luşunun
kongresi olmuştur.

BU BİR
SEFERBERLİKTİR

Kısa bir zaman sonra Refah Partisi iktidara geliy­or. Biz kaybedilen
zamanı telafi edeceğiz, Allah’ın izniyle. Yeniden Büyük Türkiye’yi, inançlı
kadro­larla, kısa zamanda kuracağız. Bunu kurarken, bir yandan memleketin
inançlı insanları, bir yandan manevi kalkınma ordusu, bütün üniversitelerimiz
seferber olurken; teknik adamlarımız, işadamlarımız seferber olurken,
esnaflarımız da aynı şekilde seferber olacaklardır. Emekçilerimiz, işçilerimiz
de seferber olacaktır.

ESNAFA
BAKIŞIMIZ

Biz bugün, Türkiye’de bulunan en az 5 mil­yon esnafımızı Yeniden Büyük
Türkiye’yi kur­mak için, kendi silah arkadaşlarımız, kardeşlerimiz olarak
görüyoruz. Çünkü, esnaf çalışmaları olmadan, küçük ve orta sanayi olmadan büyük
sanayi yaşayamaz ve insanlar büyük bir refah seviyesine ulaşamazlar. Onun için
esnaflar hem de­mokrasinin belkemiğidir, hem de kalkınmanın bel­kemiğidir.
Ancak, ne yazık ki, geçtiğimiz yıllarda esnafımız tamamen bakımsız
bırakılmıştır. Büyük kongremizde yaptığımız konuşmada be­lirttiğimiz gibi,
esnafın kredi ihtiyacı tamamen ka­patılmıştır. Esnaf başına Türkiye’de verilen
kredi ortalama bir milyon 650 bin liraya tekabül ediy­or. Bununla kim ne
yapabilir? Böylece, esnafın gelişmesi yanlış ekonomik politikalarla, koyu faiz­ci
bir sistemle tamamen engellenmiştir. Biz bu in­anca yeni gelmiş değiliz. 74-78
yıllan arasında üç hükümet kurduk. Her hükümetin programında da esnaf
kardeşlerimizin gelişmesine büyük ağırlık verdik ve bizim dört yıllık Ağır
Sanayi Kalkınma Hamlemizin içinde de Küçük Sanayi Siteleri’nin kurulması en ön
planda yer almıştır.

Biz iki yıl içerisinde 60 tane Organize Sanayi Bölgesi inşaatına
başladık. Bugün Türkiye’nin neresine gidersiniz gidiniz, gördüğünüz Organize
Sanayi Bölgesi ve aynı zamanda Sanayi Siteleri bizim o dönemde yaptığımız
sitelerdir. Bizim bu sitelerimiz, aynı zamanda çırak evlatlarımızın eğitim
görecekleri birer mektebi de ihtiva etmek üzere yapılmışlardır. İşte, bugün
Yeniçağa’daki site, işte Polatlı’daki sitemiz. Böylece, küçük ve orta sanayinin
geliştirilmesine, elimize fırsat geçtiği zaman en büyük önemi vermişizdir.

Fakat, ne yazık ki, bizden sonra gelenler esnafı bugün, hayat mücadelesi
veren bir hale soktular. Kredisi yoktur, emekli olduğu zaman ölüme
terkedilmiştir. Bağkurluların hali gözümüzün önündedir. Demokrasi­nin ve
kalkınmanın belkemiği olan esnafımız, hakikaten terkedilmiştir, perişan
edilmiştir.

Bundan dolayıdır ki, Refah Partisi iktidara geldiği zaman, bütün
esnafımız yeniden hayat kazanacak. Kendilerine istedikleri kadar faizsiz kredi
verilecek, gelişmeleri için her türlü hiz­met yapılacaktır. Böylece Yeniden
Büyük Türkiye kurulacak. Yeryüzünde Yeni Bir Dünya kurulacak. Bu hedef için
esnaflarımızın ne kadar büyük mana taşıdıklarını çok iyi biliyoruz.

JAPONYA NASIL
KALKINIYOR?

Biraz evvel kıymetli arkadaşımız Orhan Bey, Japonya’dan bahsetti. Japonya
nasıl büyük Japonya olmuştur? 1870 ile 1900’lü yıllar arasında, 30 sene
içerisinde esnafı kalkındırıldı. Bizzat Japon İmparatoru, Japonya’nın
kalkınması için, bütün küçük ve orta ölçekli sanayicilere ziyaretçiler
gönderdi. “Sana imkan versek ne yaparsın?” diye sordu. Küçük kayık
yapan bir kayıkçı esnafı “Bize bütün imkanları vereceksiniz öyle mi? Ben
en büyük harp gemisini bile yaparını” dedi. Kedilerine o imkanlar verildi
ve o harp gemileri yapıldı.

Böylece 1905 senesine gelindiği zaman, kendi imal ettiği harp gemileriyle
devrin en büyük devleti olan Çarlık Rusyası’nın 1905 Harbi’nde yendi, üstün
geldi. Böylece Japonya, 30 sene içerisinde sa­nayileşmiş, üstün bir ülke haline
geldi. Bugün dünya ülkeleri arasındaki kalkınma yarışında en öndeki bayrağı
taşıyor. Nasıl bu noktaya gelmiştir?

İncelediğimiz zaman, esnafın desteklenmesiyle bu noktaya gelindiğini
apaçık bir şekilde görürüz.

Bu sebepten dolayıdır ki, OSTİM’in kurulmuş olması,   yeni  adımların   atılmış   olması; OSTİM’deki    bu   inançlı    ve    de   azimli kardeşlerimizin gayreti iledir.

Bütün Türkiye’nin şartlan kendi aleyhlerinde ol­masına rağmen, tam
tersine Refah Partisi iktidara gelip, esnafımızın en büyük atılımları yapacağı
Adil Düzen’i kurup, üretim şartlarını hazır ettiği zaman, Türkiye görülmemiş
bir büyük hamleye mazhar olacaktır. Onun için biz bugün esnaf kardeşlerimizi
kucaklamak için OSTİM’e geldik.

Bu yeni tesisin bütün OSTİM’li kardeşlerimize hayırlı olmasını temenni
ediyoruz.

Bütün esnaf kardeşlerime sesleniyorum: Ezildi­niz, çok acı çektiniz, ama
ARTIK VAKİT GELDİ kurtuluyoruz, hep beraber kurtula­cağız, inşaallah.

Hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyor, muhab­betle kucaklıyorum.

 

 

YENİ DÖNEM YENİ
GÖREVLER

4. Büyük Kongre Sonrası

MKYK’nun Görev Taksimi İçin

Yapılan Toplantının

Açış Konuşması

17 Ekim 1993

 

Bütün kardeşlerimi sevgiyle saygıyla se­lamlıyorum.

Bugün Refah Partimizin MKYK toplantısını yapıyoruz.

Bu toplantımız milletimize İslam alemine ve bütün insanlığa hayırlı
olsun.

Bu toplantının .açılış konuşması esnasında kıymetli basın mensubu
arkadaşlarımız da teşrif etmiş bulunmaktadır. Herşeyden önce kendilerine bu
toplantımıza ve Refah Partimize gösterdikleri il­giden dolayı teşekkürlerimi
sunarak sözlerime başlıyorum.

Bilindiği gibi, 10 Ekim 1993 günü milletimiz müstesna bir gün yaşadı.
Ankara’mız bambaşka bir gün yaşadı. Refah Partimizin 4. Büyük Kongresi
hakikaten muhteşem bir kongre olarak yapıldı. Hiçbir partiye nasip olmayan bu
büyük toplantı An-karamızın istasyonundan Ulus Meydanı’na kadar milletimizin
evlatlarının, insanlarının fevç fevç dol­durduğu bir coşkuyla yapıldı.

İLERİYE BAKIŞ

Bu kongremiz tarihi bir gün oldu ve dört bayram birden kutlandı.
Bunlardan bir tanesi, Refah Par­timizin 10. Kuruluş yıldönümü bayramıdır. Bir
diğeri Milli Görüş 24. yıldönümü bayramıdır. Bir diğer bayramımız, Katılım
bayramı olmuştur. Mil­letimiz fevç fevç Refah Partisi bayrağı altında to­planmaktadır.
10 Ekim’i aynı zamanda bunun bay­ramı da olarak kutladık. Dördüncü bir
bayramımız ise, Refah   Partimiz   iktidarı  devralmaya başlamıştır. Çünkü Refah Partimiz ülke meseleler­inin
çözümünün tek çaresidir, tek ilacıdır. Bütün va­tanperverler Türkiye’nin
halihazır tehlikeli gidişatı karşısında kurtuluşun Refah Partisi’nde olduğunu
apaçık görmekte onun için koşu Refah Partisi bay­rağı altında toplanmaktadır.

Bu dört bayramın arkasından, Refah Partisi’ne il­tihaklar hızlanarak
devam etmektedir. Bütün illeri­mizden yeni talepler ile karşıyayız. “Bizde
2 bin kişi, bizde 3 bin kişi, diğer partilerle ilişiğini kesip    bizim   partimize    iltihak    ettiler. Şehirlerimizin en büyük
salonlarında stadyum­larda bu kardeşlerimizin katılımlarını kutlayalım”
talepleri birbiri arkasına devam etmektedir. Bunları   inşaallah  bir   programa   bağlayarak önümüzdeki günlerde severek gerçekleştirmeye
çalışacağız.

A- ONLARIN
ÖZELLİKLERİ

Büyük kongremizi yaptıktan sonra bugün ilk defa toplanan Gennel İdare
Kurulumuzda iki önemli konu görüşülecektir. Bunlardan bir tanesi, görev
taksimatımızdır. Bir diğeri ise, önümüzdeki yeni dönemin çalışma esaslarıdır.

Her iki konu da büyük önem taşımaktadır. Çünkü, bilindiği gibi biz büyük
kongremizde diğer partileri tenkit ettik; eksiklerini, noksanlarım ortaya
koyduk.

1- TUTUCU VE
GERİCİ

Dedik ki; bu sebeplerden birincisi; bu partiler “tutucu” dur.
Bunlar 50 yıldan beri hep 50 yıl öncesinin bilinen klasik yanlış temel
zihniyetlerine bağlıdırlar.

Aynı zihniyetleri, 50 yıldan beri tekrar tekrar, hiçbir değişime tabi
tutmadan uygulamaya kalkışmaktadırlar. Bundan dolayı bu partiler aynı zamanda
“gerici”dirler. Çünkü en az 50 yıl geriden gelmektedirler.

2-
KABUK YÖNETİM

Bu partilerin bir diğer önemli özellikleri ise, Türkiye’nin çözümlerine
“yabancı” olmalarıdır. Milli bünyemize, milletimizin inancına yabancı
bir takım fikirleri zorla koymak, yürütmek istiyorlar. Bu ise milli bünyemize
uymuyor. Bunların yabancı yapısı sonunda, kendilerini “kabuk
yönetimi” ha­line çeviriyor. Millet başka, yönetim başka. Devlet millet
kaynaşması olmuyor. Ülkenin içindeki he­rhangi bir ferde sorduğumuz zaman,
“benim ne güzel devletim var” diye kalben söyleyemiyor. Bu sözler
ancak göstermelik bayram nutuklarında söyleniyor ve de gerçeği ifade etmiyor.

3-
HAZIRLIKSIZ

Bu söylediğimiz temel sebeplerden dolayı bu pratiklerin diğer çok önemli
bir özellikleri: Hepsi ik­tidara hazırlıksız gelmişlerdir. Hiçbirisinin bir
hazırlığı yoktur.

İşte buyrun! Şimdi! bugün 100 günü aşkın bir za­mandan beri işbaşında
bulunan bugünkü hükümet, Sayın Çiller’in hükümeti Türkiye’nin devasa boyut­lara
ulaşmış meselelerinden hangisini nasıl çözeceğine dair tek bir açıklaması var
mı?

Büyük kongremizde de ifade ettiğimiz gibi, nok­tasal şovlarla dev haline
gelmiş büyük meselelerin önünde, dinozarların önünde hatıra fotoğrafı
çektirmekle vakit geçiriyorlar. Dinozorun ağzından alevler çıkıyor, millet
kavruluyor ve mese­leler gittikçe büyüyor. Bunun en büyük sebeplerin­den birisi
hiçbir hazırlıkları olmadan işbaşına gel­miş olmalarıdır.

4-
TEŞHİS VE TEDAVİ FİKRİ

Bunların bir diğer dördüncü hususiyetleri ise, bunlar esasen memleket
meselelerini bütün vüsatiyle ve derinliğiyle kavramış kimseler değildir. Ne
ciddi bir teşhis çalışmaları vardır, ne de ciddi bir tedavi çalışmaları. Bunu
nasıl uygulayacağına dair hazırlığı bırakın, ne yapması lazım geldiği hakkında
dahi şuurlu bir fikirleri yok­tur. Rüzgarlarla şovlarla sürüklenerek buralara
ge­liyorlar. Türkiye’ye vakit kaybettirmekten, kan kay­bettirmekten, göz yaşı
döktürmekten başka bir şey yapmıyorlar.

5-
ÇALIŞMA METODU

Bunların bir beşinci hususiyetleri ise; Hadi mem­leket meselelerini
bilmiyorsunuz, çözümü hususunda herhangi bir hazırlığınız yok. Bari geldikten
sonra ciddi olarak çalışın. Bunların modern, ciddi çalışma metodlarını da
bilmiyor ve tatbik et­miyorlar.

Bugün dünyanın her yerinde bilhassa gelişmiş ülkelerde, ülke
meselelerinin çözümleri birçok araştırma enstitülerinin katkılarıyla
yürütülüyor. Bir Amerika’da, bir Almanya’da, bir İngiltere’de, bir Fransa’da
kendi ülkelerinin milli menfaatlerini araştıran buna göre yapılması icab eden
işleri plan­layan, alternatifler geliştiren, çeşitli senaryolar hazırlayan
büyük bir beyin gücü, büyük bir araştırma ve çalışma gücü ülkesine hizmet
ediyor.

Türkiye’de böyle birşey yok. Bu meselelerin hepsi dumura uğratılmış, işbaşın
gelmiş olan yönetimler bir kapalı oda içerisinde iki tane bürokratın söylediği
indi, noktasal sözlere uyuyor ve ayak üzerinde karar alıyor, şov yaparak
vaktini

101geçiriyor. Ama işte bu köksüzlükten dolayı bu şuursuzluktan dolayı bu
primitiflik, iptidailikten dolayı ülke meseleleri modern metodlara uygun ola­rak
çözülmüyor ve böylece de gittikçe büyüyor.

6-
LAİKLİK VE İSLAM

Ve nihayet, bunların hepsinin altıncı çok mühim bir özellikleri, laiklik
gibi önemli bir mefhumu ta­mamen bütün dünyanın bütün insanlığın anladığı
mananın tersine alarak zorla tatbik etmek istemeler­idir. Bu konu çok büyük
öneme haizdir. Çünkü, devlet-millet kaynaşmasının özünü teşkil etmekte­dir.

Bunlar laik değildirler. Bunlar, laiklik adı altında müslümanlara baskı
ve İslam düşmanlığı yapmaktadırlar. Bu ise kendilerinin milletten kopuk
olmalarına sebep olmakta ve bütün çalışmaların hepsinin köksüz, verimsiz
olmasına müncer olmaktadır.

Laiklik, herkesin din hürriyetine sahip ol­ması demektir. Herkesin her
türlü inanış sahibi­nin kendi inanışına göre yaşama hakkını kul­lanması
demektir. Hatta kendi inanışına göre hukuk seçme hakkını kullanması demektir.

Gerçek inanç hürriyetini Refah Partis gerçekleştirecektir. Bunlar
tatbikatta, birşey iyi de olsa, güzel de olsa eğer müslümanlıkta varsa bu hatta
konuşulamaz tatbikatını yapmaktadırlar. Bu ise kendileri ile milletin apayrı
düşünmelerine sebep olmaktadır.

İFLASIN
RAKAMLARI

İşte Batı taklitçisi partiler. Refah Partisi dışındaki partiler, bu
saydığımız temel özelliklerinden dolayı muvaffak olmamışlardır, iflas
etmişlerdir. Mutlaka Türkiye Refah Partisinin iktidarına kavuşmak suretiyle
kurtulacaktır. Ülkemiz başka çare kalmayacak bir noktaya gel­miştir.

Bu arada, tek bir cümleyle ifade edeyim ki; bugünkü Çiller hükümetinin 94
bütçe hazırlıklarında ortaya koyduğu rakamlar bu söylediğimiz gerçekleri bir
kere daha aynen teyid etmektedir.

Enflasyon kendi rakamlarına göre yüzde 70’in üzerindeyken memura
yılbaşında yüzde 15 zam ver­ecekmiş. Yani, memuru zaten hep ezdi bir kere daha
ezecekmiş.

Türkiye’nin büyüme hızını elleriyle küçültüyorlar. Zaten büyüme hızı
hesaplan Türkiye’de hakiki manada yapılamıyor, 4 sene 5 sene sonra asıl
rakamlar bulunuyor. Bu hesaplarda da yüzde 5’ten fazla yanılgı olduğu bundan
önceki dönemlerde tesbit edilmiştir. Sizin kalkınma hızında zaten yüzde 5
yanılgınız varken, “Türkiye’yi gele­cek sene yüzde 4.5
kalkındıracağız” demek, biz Türkiye’nin üzerindeki cendereyi daha da
sıkacağız

103demektir. Bu millet gelişmesin, ezilsin, kalkınmasın dış güçlerin
üzerimizde yürütmek istedikleri politik­alara alet olacağız demektir.

Bir işgal komiseri gibi, bu milletin hizmetkarı bir devlet değil, dış
güçlerin arzularını yerine ge­tirmeye matuf bir IMF hükümeti gibi hareket ede­ceklerini
hazırladıkları bütçe ile bir kere daha or­taya koymuşlardır. Çünkü, iflas
etmişlerdir.

Bakınız kendileri geçen seneki bütçe açığının 52 trilyon olacağını
söyledikleri zaman biz en aşağı 120 trilyon olacak dedik. Şimdi “evet 120
trilyon oldu” diyorlar. Halbuki yıl sonuna kadar zaten 150 trilyon olacak.
Önümüzdeki yılda bütçe açığının 190 trilyon civarında olacağını kendileri
itiraf ediy­orlar. Bu demektir ki; önümüzdeki yıl bütçe açığı en aşağı 250
trilyon olacak, en aşağı!

İşte bu sebepten dolayıdır ki; bunlar Türkiye’yi eziyorlar. Bir tek
görevleri vardır: 60 milyon insanı ezmek, dış güçlere dış borç faizi ödemek.
Görevleri budur.

Bu açıklamaları bu Genel İdare Kurulu To­plantımızın başında niçin
yapıyorum? Şundan do­layı: 50 yıldan beri birikmiş meselelerin çözümünü Refah
Partisi, bu Genel İdare Kurulumuz gerçekleştirecektir inşaallah.

Bu sebeplerden dolayıdır ki; önümüzdeki çalışma döneminin yeni çalışma
esaslarını, yeni görev ka­drolarını bugünkü görüşmelerimizle tesbit ederken;
bütün bu gerçeklerin ışığı altında hareket edeceğiz.

Ve bunlara ilaveten şu gerçeği de çok iyi biliyoruz: Refah Partisi öbür
Partilerden bir tanesi değildir. Bizim görevimiz, sorumluluğumuz hepsin­den
fazladır.

B-   BİZİM ÖZELLİKLERİMİZ

Bizim öbürlerinden farklı olarak üç tane özelliğimiz var.

1-   YAPICIYIZ

Bunlardan bir tanesi; onlar yıkmak için geliyorlar, BİZ YAPMAK İÇİN
GELECEĞİZ. Bu sebepten dolayıdır ki yıkmak kolaydır, yapmak zordur. Bunun için
bizim görevimiz onlarınkinden çok daha mühimdir ve önemlidir.

2-   RÜZGARA  KARŞI   YARIŞIYORUZ

Bundan başka herkesin bildiği bir gerçek vardır ki, on­lar dış güçlerin
arkalarından estirdikleri rüzgarla hareket ediyorlar. Onların işi, Erivanlı
Ermeninin söylediği gibi, “başkasının çaldığı kavala göre oymak” tır.
Bize ge­lince. Bu ülkenin kalkınmasını istemeyen çeşitli zihniyetler karşıdan
önümüzden bize rüzgar olarak esiyor. Biz bu önümüzden esen rüzgarları yenerek
milletimize, İslam alemine ve insanlığa karşı görevimizi yerine getirmek
mecburiyetindeyiz. Bu itibarla, şartlarımızın onlardan farklı olduğunu çok iyi
biliyoruz.

3-
DÜNYA  PARTİSİ

Ve nihayet, bizim onlardan bir diğer temel farkımız da, biz dünya
partisiyiz, onlar holding partisi. Onlar Türkiye’nin de değil, bir avuç
holdingin partisidir. Hepsini karıştırırsanız, onun 10 tane holdingi var,
öbürünün 10 tane holdingi var. “Biraz da bizim holdingler kesesini
doldursun”, davalarının zihniyetlerinin özü budur. Hal­buki Refah
Partisinden kastımız budur.

Bütün dünya çözümü Refah Partisinden bekliyor. Dünya dediğimiz zaman,
onların gördüğü gibi sadece iki tane batı ülkesinden bahsetmiyoruz. Biz
Dünyanın gerçeğini bütününü kastediyoruz. 1.5 milyar İslam aleminin bulunduğu
dünyayı kastediyoruz. Bu İslam aleminde Kazakistan kendi problemlerinin çözümü
için Refah Partisi’nin iktidara gelmesini bekliyor. Cezayir, kendi
problemlerinin çözümünü Refah Partisi’nin Türkiye’de iktidara gelmesini
bekliyor. Bosna Refah Partisi’ni bekliyor. Azerbaycan Refah Partisi’ni
bekliyor. Kıbrıs Refah Partisi’ni bekliyor. Kudüs, Filistin Refah Partisi’ni
bekliyor. Biz bu sorumluluğu taşıyan bir par­tiyiz.

GÖREVİN  ZORLUĞUNU İDRAK

Bu açıklamaları niçin yapıyorum? Bizim sorumlu­luğumuz bu kadar ciddi
olduğu için çalışmalarımızda bu kadar ciddidir. Bugün yapacak olduğumuz
görüşmelerimiz, müzakerelerimiz bütün insanlık açısından bu kadar büyük önemi
haiz bulunmaktadır. Bu sebepten dolayıdır ki, bizim Merkez Karar ve Yönetim
Kurulumuz (MKYK) bütün sorumlulukları dikkate ala­rak görevini en iyi şekilde
yapacak tarzda vazife taksi­matını yapacaktır, çalışma prensiplerini
saptayacaktır, İnşaallah.

C- GERÇEK MUHALEFET VE
GÖREVLER

Bizim     şuanda    taksim    edeceğimiz     şimdi
sıralayacağımız görevleri başarıyla yürütmemiz gerekiyor.

1-   İKTİDARI  DEVRALMA

Bu görevlerimizden birincisi, önce biz iktidarı devral­ma çalışmalarını
yapmak mecburiyetindeyiz.

2-  MESELELERİ ÇÖZME

İkincisi, Türkiye’nin meselelerinin çözülmesinin hazırlığını yapmak
mecburiyetindeyiz. Biz, diğer partiler şuanda iflas etttikleri halde zorla o
sandalyeler de, dış güçlerin desteğiyle oturmaya çalışırken, yaptıkları tahri­batı
durdurmaya mecburuz.

Buyrun! İşte bundan dolayıdır ki, geçtiğimiz hafta içerisinde büyük
kongremizden sonra hemen, “Somali’den askerleri niçin çekmiyorsunuz?”
diye Hükümet hakkında gensoru verme vazifemizi yaptık. Çünkü biz şuanda
Mecliste asıl muhalefeti, milletin in-ancını temsil ediyoruz. Milletin
kendisini temsil ediyoruz, Bu sözü şunun için söylüyorum; ANAP muhalefet ya­pamıyor.
ANAP’ın özelliği; Bugünkü dış güdümlü ik­tidarın, dıştan desteğidir. ANAP
dediğiniz bir muhale­fet delildir. Bu Meclis çalışmalarında apaçık bir şekilde
gözükmektedir. Çünkü, üçü tek bir partidir. Dışgüdümü ikisi içerden
destekliyor, biriside dışardan.

Buyrunuz,   bundan   önce  verdiğimiz,   geçen   hafta görüşülen son derece önemli PTT’nin
T’si yabancılara peşkeş çekilmesin, böyle alelacele yangından mal kaçırır gibi
alıp götürülüp de satma yoluna kalkışılmasın diye, vermiş olduğumuz  gensoruda ANAP’ın   beşte  dördü Meclis’e bile gelmedi. Bu nasıl
muhalefet? Laf olarak bu hükümetin özelleştirme tatbikatını beğenmediklerini
söylüyorlar. Ama icraata geldiği zaman hükümeti destek­lemektedirler. Dış
güçlerin arzularını desteklemektedirler. Onlar muhalefet yapamaz. Çünkü on
PTT’nin T’sini satın almak isteyen dış firmaya karşı onlar milletin menfaatini
koruyacak cesareti, azmi gösterememektedirler. Tatbikat ortadadır.

Bu sebepten dolayıdır ki; Refah Partisi hileli seçim ka­nunlarını sonucu
olarak belli bir aritmetik içerisinde bütün görevleri ifa etmek mecburiyetinde
kalmaktadır.

3-  HAKKI HAKİM KILMA

Bu hususta diğer önemli görevlerimizden birisi, biz Kuvvetin değil,
Hakkın hakim olduğu, Yeni Bir Dünya’nın kurulmasıyla görevliyiz.

Bu dünya nasıl kurulacak? Bunun tanıtımını sadece Türkiye’ye değil, bütün
dünyaya yapmak gibi bir görevi de birlikte yürütmek mecburiyetindeyiz.

Bu sebeple, Refah Partisi olarak bugün yeni bir çalışma dönemine
başlarken yapacağımız vazife taksi­matını ve aynı zamanda da tesbit edeceğimiz
çalışma prensiplerinin ülkemiz, İslam alemi ve bütün insanlık için ne kadar
önemli olduğunu belirtmek için bu açıklamaları yaptım.

Çalışmalarımızın hayırlı olmasını, bu görevlerin en iyi şekilde yapılacak
tarzda sonuçlanmasını Cenab-ı Al­lah’tan niyaz ediyorum. Ve kardeşlerimize
teşekkürlerimi sunuyorum.

SORU-CEVAP

S: Son kongreden sonra generaller Refah Partisi’ne iltihak etmişlerdi.
Ancak bir süre sonra bazılarının “biz bu partiye geçmedik” yönünde
bir açıklaması oldu. Bu konuya açıklık getirir misiniz?

C: Bir an için buyurduğunuz varid olsa dahi ne değiştirir bu. Şanlı
ordumuzun birçok generali “biz kur­tuluşu Refah Partisi’nde görüyoruz, Refah
Partisi’nin fikriyatını benimsiyoruz” demiş olması size yetmiyor mu?
Sadece misal olarak söylüyorum; yani iki satırlık bir kaydı bir insan imzalasa
ne olur imzalamasa ne olur?

Biz ne diyoruz. Bizim partimizin inananları vardır, öbür partilerinse
seçmenleri vardır. Bu tabii orada ilan edilmiş kıymetli komutanlarımız için
varid değildir. Bir, iki gazetede bazı haberler çıktı da , o münasebetle
söylüyorum. Velev ki, o gazetenin bir kişi için söylediği söz doğru olsa bile
hiçbirşeyi değiştirmez. Gerçek odur ki, bütün milletimiz kurtuluşu Refah
Partisi’nde gördüğü gibi, milletimizin bağrından çıkan şanlı ordumuzun kıymetli
komutanları da kurtuluşu Refah Partisi’nde görmektedirler. Çünkü bu bir
gerçektir ve Refah Partisi Türkiye’nin meselelerini çözmek için hazırlanırken,
en az 40 general ve albaydan müteşekkil bir heyetle ordumuzda yapılacak olan
yeni reorganizasyon çalışmalarını da canla başla yürütmektedir.

Ordumuz harp silah ve vasıtalarını ülkemizden temin edecektir. Ve ordumuz
yeni bir dünyada, dünyanın yeni mihveri olarak, üzerine düşen caydırıcılık
gücünü kazana­caktır. Modern ateş kabiliyeti çok yüksek dinamik bir ordu haline
gelecektir. Refah Partisi, yapacağı bütün değişiklikler yanında bu değişikliği
de yapacaktır. Bunu bizzat ordumuzun mensubu kıymetli komutan­larımızla beraber
hazırlıyoruz.

GENEL KURMAY
BAŞKANI’NIN ÇIKIŞI

S: Efendim, Sayın generaller emekli olduk­tan sonra size geldiler. Emekli
olmadan sizi de­stekliyorlar mıydı, ya da şimdi orduda size de­stek verenler
var mı?

C: Bildiğiniz gibi, kahraman ordumuz mensu­pları devlet memurlarıdırlar.
Memurların fiilen siya­setle meşgul olmaları, kanunlarınızın müsade etme­diği
bir husustur. Dolayısıyla, görev başındayken herhangi bir partiye kalpten bağlı
olsalar dahi, bu bağlılıklarını açığa vurma imkanları yoktur. Bu dürüstlük,
yasalara bu bağlılık içinde çalıştıkları muhakkaktır.

Ancak ne görüyoruz! Bakınız, bizzat sayın Genel Kurmay Başkanımız evvelki
gün Antalya’da bir konuşma yaptı. Bu konuşma ne manaya geliyor? Gazetel­er niye
uzun uzun bu önemli konuşmanın üzerinde dur­maz anlamıyorum. Orada, bizzat
Genel Kurmay Başkanı tarafından enine, boyuna derinliğine büyük bir vukufla bir
teşhis yapılmıştır, çözüm için de çareler kon­muştur.

Biz o vukuf ve o isabetli görüşler karşısında hakikaten duyduğumuz
hayranlığı hemen kendisine çektiğimiz te­brik telgrafıyla  ifade etmek  mecburiyetinde  kaldık. Çünkü, o bir takım çifte standart
tatbik eden batılılar karşısında  bir   asker   olarak  susmadı.   “Birisinin
konuşması lazımdı, işte o konuşmayı ben yaptım” dedi.  Ve yapmış  olduğu  konuşmada da  “Siz   laik değilsiniz,  siz bir  Hıristiyan  topluluğusunuz.  Siz konuşuyorsunuz, kendiniz hiç bir
fedakarlıkta bu­lunmuyorsunuz” diye batılıları  itham etti. “Bu yeryüzündeki kargaşalığın önlenmesi lazım önlemek  hususunda hiçbir  adım  atmıyorsunuz…! dedi.

Bütün bu görüşler hangi partinin görüşü? Refah Partisi’nin görüşü, sadece
adı konmamış. Görüyorsunuz ki, en başta Genel Kurmay Başkanımız olmak üzere,
bütün ordu mensuplarımız, vatanperver insanlar oldukları için, bu taklitçilerin
gidişatını zihniyet olarak benimsemiyor, ka­bul etmiyor. Çıkıyor, haykırıyor.

Bize göre bu haykırış sadece batılılara karşı değildir, taklitçilere
karşı da bir haykırıştır. Bunlar bu taklitçilerin gereken dersi almalarını bekleriz.

Büyük kongremizde de ifade ettiğimiz gibi, biz Kıbrıs Barış Harekatını
kahraman odumuzun subaylarıyla tam bir görüş ve gönül birliği içinde yurttuk.
Bu harekatın arkasından bize haksız ambargo konulduğu zaman, Amerikan üslerinin
kapatılması gibi, şahsiyetli bir politikayı niye kahraman ordumuzun
komutanlarıyla bera­ber tam bir görüş ve gönül beraberliği içinde tatbik ettik.

Bugün, Genel Kurmay Başkanımızın konuşmasından görüyoruz ki, Refah
Partisi olarak ordumuzun görüşleriyle beraber tam bir görüş ve gönül beraber­liği
içindeyiz. Bu ülkemiz için sevinilecek bir husustur. Bütün vatanperverlerin
temel memleket meselelerini aynı şekilde düşündüklerini gösteren önemli bir
göstergedir. Ve ordumuzun milletin bağrından çıkan bir ordu olduğunu, diğer
yanlış düşünceli partiler gibi, kabuk yönetimler gibi milletten kopuk değil.
Milletin in­ancına, tarihine, özüne bağlı bir ordu olduğunu gösteriyor.

Bundan dolayı bir kere daha söylediğimiz gerçeklerin tezahürünü görmekten
bahtiyarlık duyduk ve duyuyoruz.

Hepinize teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

YANLIŞLAR
ZİNCİRİ

Başbakan Çiller’in Parti Liderleri İle Yapacağı

Görüşmelerin  İkinci Kez

Ertelenmesi Üzerine Yapılan

Basın Toplantısı

24 Ekim 1993

 

Öncelikle basın mensubu arkadaşlara teşekkürlerimi sunarak, sözlerime
başlamak istiyor­um. Ayrıca, buraya teşrif eden bütün arka­daşlarımızı
selamlıyorum.

Bugün ülkemizde yaşayan altmış milyon mem­leketin en önemli meselesi
terördür ve bütün mem­leket evladının hepsi terörün, şu anda ulaşmış olduğu
vahim noktadan fevkalade büyük ızdırap duymaktadır.

Bilindiği gibi, evvelki gün kahraman ordumuzun çok kıymetli bir komutanı
Güneydoğu Anadolu’da asayişin korunması ile sorumlu Tuğgeneral Bah­tiyar Aydın
şehit olmuştur. Ve ülkemizdeki terör kurbanları arasına girmiştir. Bu, bütün
milletimizi ve bizi büyük bir üzüntüye gark etmiştir. Aynı şekilde, aynı gün
çocuk ve kadınlardan oluşan 22 vatandaşımızın da hunharca katledilmiş olmaları
yine, bizi ve bütün milletimizi büyük bir teessüre gark etmiştir.

YA YAP, YA
GİT

3Görüldüğü gibi, olaylar ardı arkası kesilmeden, sürekli olarak artarak
devam ediyor. Ordumuzun böyle bir komutanının şehit edilmesi karşısında altmış
milyon memleket evladının hepsi, ülkede hu­zurun temini ile görevli siyasi
iktidara adeta bir manevi ihtar vermiş durumdadırlar. “Ya ülkeye hu­zuru
getir, ya da çek git” Altmış milyonun kal­binde yatan gerçek budur.

Önce şu gerçeğin bilinmesi lazım: Ülkede huzu­run temini ile görevli olan
kimdir? Tabii siyası iktidar. Terörün önlenmesi bir devlet işidir. Bu ayrı bir
gerçek. Ancak bu devleti çalıştıracak olan, devletin bütün imkanlarını
kullanarak, terörü ortadan kaldıracak olan ise siyasi ikti­dardır.

Bugünkü siyasi iktidarın, bu işi çözemediği artık apaçık görülüyor.
Bilakis, gün geçtikçe olaylar va­him boyutlara ulaşıyor. Sayın Çiller’in çıkıp
da “Efendim bunu ben çözerim, bunun için işte milli seferberlik ilan
edeceğim” gibi sözler söylemesi hakikaten, ancak tecrübesiz insanların
söyleyeceği bir sözdür. Bir şovdan ibarettir. Kim­senin itimadını temin edecek
bir davranış değildir. Sayın Çiller, ikibuçuk yıldan beri hükümetin içindedir.
Madem terörü önleyecek çareniz vardı, ilacınız vardı, niye bunu ikibuçuk
senedir tatbik et­mediniz? Çözebilecek ilacı olan bir insan eğer bunu ikibuçuk
sene tatbik etmez de saklarsa, o za­man teröristlerin suç ortağı olur, bu akan
kanların mesulü olur.

Altmış milyon insan bu hükümete “Ya yap, ya git” diyor. Onun
için bu ihtara kulak vermelidir. Siyasi iktidar vazifesini yerine getirmeli ki
getire­miyor, o zaman bırakıp gitmesi gerekir. Demokras­inin gereği budur.

HANGİ DIŞ
GÜÇ?

Gördüğümüz bir başka gerçek daha var: Önce bir defa PKK dış güçler
tarafından destekleniyor. An­cak, bugünkü hükümet, bu dış güçlerin  adını söyleyemez ki. Kim dış güçler?
“Suriye”   der, “Irak”
der. Halbuki onların arkasında ABD var, Batı var. PKK’yi Amerika destekliyor,
PKK’yı İngiltere destekliyor, Fransa destekliyor. Bos­na’da katliamı kim
yapıyorsa, Azerbaycan’daki katliamı kim destekliyorsa; Kıbrıs’ı kim Yunan’a
vermek istiyorsa,  aynı dış  güçler PKK’yı  da Türkiye’nin üstüne
saldırtıyor.

Ne yazık ki bugünkü siyasi iktidar, PKK’nın ar­kasındaki asıl dış
güçlerin adını bile telaffuz ede­miyor. Tam tersine PKK’dan kurtulmak için
onlar­dan yardım isteme gafletini gösteriyor.

MAKSAT, İNSAN
ÖLSÜN

Şu hale bakınız! Sayın Çiller, Amerika’ya gitmiş, 9 gün orada kalmıştır.
Kıbrıs’ta taviz vereceğini ifade etmiştir. Dolaylı yoldan Somali’ye daha faz­la
asker göndereceğini ifade etmiştir. Azerbaycan ve Bosna’daki    katliamlara   tamamen   rıza göstermiştir. Buna mukabil ne almıştır Amerika’dan? Amerika,
PKK’nın istihbaratı konusunda Türkiye’ye yardım edecekmiş.
“Görüşmelerimizin meyvesini yakında göreceğiz” diyor. “Kuzey
Irak’taki operasyonlarda yardım edecekler” diyor. Asıl PKK’yı tahrik eden
Amerika’dan böylece yardım istemeye kalkıyor. Bu ne gaflet ya Rabbi? Bu
gafletle elbette terör tırmanır. Elbette ülkemizin hudutları tehlikeye girer,
Allah muhafa­za etsin.

Bunun sebebi tamamen Batı’ya bağlı, Ameri­ka’ya bağlı bu yanlış
görüşlerdir.

Amerika bunlara istihbarat yardımı yapacak, PKK’ya, “oradan yola çık
diyecek,” bir saat sonra bunları arayıp “Yola çıktılar” diyecek.
Niçin? Birbirinizi öldürün. Müslümanlar birbirini öldürsün. Asıl istediği budur
Amerikan yönetiminin. Amerikan halkını elbette bunlardan tenzih ederim. Batılı
ülkelerde aşırı uçlar var. On­lar yönetimleri etki altına almışlar. Yönetimler
böylece yeryüzünü ifsat ediyorlar, Bu zulümleri meydana getiriyorlar.

Yine Sayın Çiller Güneydoğu meselesini AGİK’e götürecekmiş. Şu hale
bakın. Bu AGİK Bosna’da ne yaptı, Azerbaycan’da ne yaptı ki, Güneydoğu
meselimizi ele alabilsin? Kaldı ki, bu PKK’yı resmen tanımaktan başka bir işe
yaramaz. Her yaptıkları iş baştan sona kadar büyük bir şuursuzluk içerisinde
yapılmaktadır.

BATI’DAN, PKK’YA LOJİSTİK DESTEK

Bunlar bu gaflet içinde ne yapacaklarını bil­mezken, ne hazindir ki, PKK
organize bir şekilde çalışıyor. Kuvvetli bir istihbaratı vardır. Batı ülkeleri
uzmanlarından müteşekkil kuvvetli istişare heyetleri vardır. Çok mükemmel
planlar hazırlıyorlar. Batılı uzmanlardan yararlanmak suretiyle planlı,
programlı bir şekilde hareket etmektedirler. Son derece modern silahlarla
terörirstleri teçhiz etmişlerdir. Bunlara en ileri eğitimi göstermişlerdir. En
ileri planlar içerisinde hareketlerini devam ettirmektedirler. PKK ve
teröristler ve onların destekçileri dış güçler, günden güne yıla kendilerini
daha mükemmel hale getirirk­en, ne yazık ki, Türkiye’nin yöneticileri gaflet
içindedirler ve sadece şovla meşguldürler. Sadece şaşkınlık içindedirler. Ne
yapacaklarını bilmemek­tedirler.

MUHALEFET
NÖBET Mİ TUTSUN?

Şu hale bakınız! Önce bir defa şunların ölçmek için Sayın Çiller’in şu
iki günlük davranışı en güzel örnektir. Dokuz gün Amerika’da kalmış, hiç lüzumu
yokken, ülkenin bunca meselesi devasa boy­utlara ulaşmış durumda iken,
Meksika’ya gitmiştir. Neymiş? Dünya Ticaret Odaları Toplantısı’na katılacakmış.
Katılsa ne olur, katılmasa ne olur? “Meksika’yı da bir defa göreyim”
demekten başka ne mana taşır bu seyahat?

Gitti de ne oldu? Dokuz gün dışarda kaldıktan sonra Türkiye’ye teşrif
buyuruyor, kimseye haber vermeden, ” Meclis’te grubu bulunan parti lider­leriyle
şu saatte görüşeceğim” diye ilan ediyor.

Böyle çocukça davranış mı olur? Bu ne tecrübesizlik? İnsan başkalarıyla
görüşeceği zaman önce haberleşir, mutabık kalır, bir program yapar, ondan sonra
açıklar. Böyle oturduğu yerden kendi kendine program yapılmaz.

Muhalefet liderlerinin görevleri en az Başbakanın ki kadar önemlidir.
Onların görevi sa­dece “Acaba sayın Başbakan bizimle görüşmek isterler mi,
burada nöbet tutalım” demek değildir. Muhalefetin yurtiçinde ve
yurtdışında sayılamayacak kadar çok büyük görevleri vardır. Bu görevleri yerine
getirmek için ellerinden gelen gayretle çalışacaklardır. Onun için yanlış hareket,
çocuğumsu hareket ondadır, ki kimseyle görüşüp mutabık kalmadan, görüşme saati
ilan edeceksiniz, sonra kendiniz 9 gün dışarıda kıldığınız halde şayet o gün
muhalefetin hepsi Ankara’da yoksa “Muhalefet Ankara’da yok” diye
yaygara çıkaracaksınız. Bu yaygara da ikinci hatadır, tecrübesizliktir. Neden?
Çünkü, siz muhalefetle uzlaşmak istiyorsunuz. Rica ederim, bir insan uzlaşmak
isterken, uzlaşmak istediği insanı itham ederek mi yaklaşır? Bu ne
tecrübesizlik?

BU DA YANLIŞ

Kaldı ki, bugün ülkede devletin bütünüyle gücünün ortaya konması lazım
gelen bir nokta­dayız. Bu nokta da muhalefet de iktidar kadar dev­letin gücünü
temsil eder. Bu itibarla “Muhalefet Ankara’da yok.” diyerek devleti
zayıf göstermeye çalışmak da aynı tecrübesizliğin, aynı düşüncesizliğin diğer
yönünü teşkil etmektedir.

İşte buyurunuz, ülkedeki mühim olaylar üzerine hepimiz koştuk, Ankara’ya
döndük. Bugün saat 16.00’da görüşeceğini bildirdi dün akşam. Her şeyimizi
programımızı ona göre tanzim ettik. Şimdi biraz evvel teşekkür telefonu açtı.
“Ülkeye koştunuz geldiniz ve görüşme davetini kabul ettiniz. Ancak, diğer
arkadaşlar şu anda Anka­ra’da olmadığı için bu görüşmeyi tehir etmek
mecburiyetinde kaldım” dediler. Bu davranışı da yanlış bir davranış olarak
görüyorum. Şu manada: Madem görüşülmesi bu kadar önemlidir. Ne oldu da bu önem
şimdi ortadan kalktı?

Görülüyor ki, hiçbir hareketlerinde tutarlılık, şuur yok­tur. İşte
terörün bu boyutlara ulaşmasının temelinde yatan gerçekler bunlardır. Bu
sebeplerden dolayıdır ki, Türkiye bütün meselelerinin devasa boyutlara
ulaştığı, dış yangınlar, iç yangınlar içerisinde ızdırap çekerken, ne yazık ki,
son derece zayıf bir hükümetin elindedir. Son derece tecrübesiz bir yönetimin
elindedir. Ne yapacağını bilmeyen bir hükümetin elindedir. Onun için halkımız,
“Ya yapın, ya gidin” feryadını haklı olarak ortaya koy­maktadır.

MİLLET  ÇÖZÜM BEKLİYOR

Şu hükümet iki buçuk yıllık bir hükümettir. Ve Sayın Çiller’in Başbakan
olduğundan beri de 100 günden fazla bir zaman geçmiştir. Hala hiçbir meselede;
ne terör meselesinde, ne ekonomi, ne dış ilişkiler konusunda hiçbir meselenin
çözümü hakkında en ufak bir çalışma, en ufak bir çözüm ortaya konmamıştır.
Şaşkınlık içinde ne yapacağını araştırmakla günler geçip gitmektedir. Bunun so­nucu
olarak da, gördüğünüz gibi, ülke kan ve gözyaşı içinde kalmıştır.

Hiç şüphesiz milletimiz çözüm istiyor. Bu çözümü biz daha geçtiğimiz
pazar günü Refah Partimizin muhteşem 4. Büyük Kongresi’nde bütün yönleriyle
ortaya koyduk. Şu anda bu çözümün bir kere daha teferruatına girecek değilim.
Bunların reçetesini Sayın Başbakan’a iki ay önce, bizi ziyaret ettiği zaman
yazılı olarak takdim ettik. Ne yazık ki, bu yapmış olduğumuz takdimin içinde
yer alan 12 maddelik terör reçetemizin hiçbir maddesi hakkında iki aydan beri
en küçük bir adım dahi atılmamıştır. Sadece şiddet, sadece hırs ve sadece şov.
Gerçekten meselenin çözülmesi için hiçbir adım atılmamıştır.

ÇÖZÜMÜN
FOTOĞRAFI

Şimdi teferruata girecek değilim. Yalnız siz şimdi çözümü gerçekten
görmek istiyorsanız, size bir tek fotoğraf göstereceğim, bu kafidir. Bunu
görmek istiyorsanız, buyurun. Çözüm buradadır: Ne gösteriyorum şimdi size?
Erzurum ve Sivas Kongreleri nasıl yapıldı? Bunu gösteriyorum.  Çözüm buradadır. Ne gösteriyorum. I. TBMM
üyelerini…  Ne görüyorsunuz bu
fotoğrafların üzerinde? Birçok büyük din alimi görüyorsunuz. Nasıl bundan 70
küsur sene evvel ülkemiz büyük tehlikeye düştüğü zaman milletimiz tek vücut
olmuş, nasıl milletimiz maneviyatına sarılarak teh­likelerden kurtulmuşsak,
bugün  de ülkemizin karşılaşmış olduğu büyük tehlike karşısında tek çözüm Müslüman
Kardeşliği’nin ihyasıdır. Bu gerçekler göz ardı edilerek, yakın tarihimizden
ders alınmayarak, sadece şiddet, sadece olağanüstü hal, sadece hürriyetlerin
kısıtlanması yoluna gidilecek olursa; şiddet şiddeti doğurur. Bunun sonucunda
milletimiz beklediği huzuru bulamaz.

Bu görev Refah Partisi’ne düşüyor. Milletimiz de bunu biliyor. Biz de
bunun idraki içindeyiz. Bunun için hükümetin boşaltılması Refah Partisi’nin,
Milli Görüş’ün iktidara gelmesi, ve hakikaten ülkede ye­mden bir büyük
kardeşlik havasının ciddi adımlarla doğrulması tek çözümdür. Bu ancak Refah
Parti­si’nin başaracağı bir iştir.

DÜNYA ÇAPINDA
HAKEMLİK

Hiç unutmayınız ki, bugün Afganistan yöneticileri arasındaki ihtilafın
çözümüne Refah Partisi hakemlik yapıyor. İran-Irak Savaşı’nda Re­fah
Partisi’nden hakemlik yapması istenmiştir. Irak-Kuveyt arasındaki Körfez
ihtilafında da Refah Par­tisi’nden hakemlik yapması istenmiştir. Refah Partisi
bu hakemlikleri yapmıştır. Ancak, tavsiyeleri, dinlenmediği için Irak harab
olmuş ve binlerce müslümanın kanı boşu boşuna akmıştır.

Refah Partisi dünya çapında hakemlik yapıyor. Çünkü, Hakkı üstün tutuyor.
Elbette kendi ülkesi için de, altmış milyon memleket evladının hepsinin hakkını
vermek, hepsine huzur temin etmek için Refah Partisi hizmete hazırdır. Bundan
dolayıdır ki, huzur istiyorsak, bir an evvel seçime gidilmeli, Refah
Partisi’nin iktidara gelmesi temin edilmeli­dir.

PARTİZANLIK
YAPMIYORUZ

Şunu da kesinlikle ifade ediyoruz ki, bütün bunları en ufak bir partizan
düşünceyle söylüyor değiliz. Vatanımızı sevdiğimiz için, altmış milyon memleket
evladını sevdiğimiz için; ülkemizde birlik olsun, beraberlik olsun, huzur ol­sun,
kardeşlik olsun istediğimiz için ve bu istekle­rimizin tek ilacı olduğu için bu
gerçeği açıklıyoruz.

Temenni ediyoruz ki, önümüzdeki günlerde yapılacak olan çalışmalar kısa
zamanda bu hayırlı sonucu verir ve ülkemiz kısa zamanda bu tehlikeli gidişten,
bu vahim gidişten kurtulur. Yoksa bu şovlarla, bu içi boş, bu Amerika’ya bağlı
politika­larla Türkiye’nin temel meselelerini çözmeye im­kan yoktur. Siz Çekiç
Güç’ü başınızın üstünde taşıyacaksınız, siz İrak’a ambargoyu devam
ettireceksiniz, bölgeyi ekonomik bakımdan çökerteceksiniz, otuz bin tankeri
çürüteceksiniz. Sonra da ” meseleleri çözmek istiyoruz” diyecek­siniz.
Bu zihniyetlerle çözüm olmaz.

BAŞSAĞLIĞI

Bir kere daha muhterem generalimize, vatanın, milletin birliği, bütünlüğü
için hayatım veren bu kahraman askere huzurlarınızda rahmet diliyorum. Bu yolda
görev yapan bütün güvenlik kuvvetimize, başta kahraman ordumuz olmak üzere,
kendilerine saygılarımı, muhabbetlerimi sunuyorum.

Bütün milletimize bu kayıptan ve hayatını kay beden 22 vatandaşımızdan
dolayı başsağlığı diliyorum.

Hepinize teşekkürlerimi sunuyorum.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

70 YILIN MUHASEBESİ

Cumhuriyet Bayramının 70.

Yıldönümü
Dolayısıyla  Yapılan

Basın Toplantısı

29 Ekim 1993

 

Toplantımıza iştirak eden bütün arkadaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.

Bugün bir yandan mübarek Cuma, diğer yandan da Cumhuriyet Bayramımız. Bu
sebepten dolayı böyle hayırlı bir günde bu basın toplantımızı yapıyoruz. Ayrıca
memnuniyetle ifade ediyorum ki, bu Cumhuriyet Bayramı bendenizin de doğum
günüdür. Böylece bu mutlu günde basın to­plantımızı yapıyoruz.

Basın mensubu arkadaşlarımıza teşriflerinden do­layı teşekkürlerimizi
sunuyorum, bu basın to­plantımızı yaparken, kahraman ordumuzda çok şerefli
hizmetler yapan ve sonra emekli olan komutanlarımızdan da çok önemli bir bölümü
salonumuza teşrif etmiş bulunuyorlar, böylece kendilerinin de şerefli
huzurlarıyla bu basın to­plantımızı yapıyoruz. Takriben otuza yakın kıymetli komutanımız
şu anda salonumuzda bulunmak­tadırlar.

CUMHURİYET
NİÇİN KURULDU?

Bu basın toplantımızda birkaç önemli noktanın üstünde durmak istiyorum.

Önce, Cumhuriyet Bayramı’nı kutlarken neyi kut­ladığımızı hatırlamamızda
fayda vardır. Bilindiği gibi, bundan yetmiş sene evvel bütün ülkemiz işgal
altındaydı. Emperyalist güçler tarafından biz yok edilmek isteniyorduk. Aziz
milletimizin inançlı ev­latları bu haksız imha hareketine karşı, her türlü
imkansızlıklara rağmen büyük İstiklal Savaşı’mızı yapıp, tarihe altın bir
destan yazdılar. Düşmanlar denize döküldü ve artık halkımızın milli menfaatleri
istikametinde ülkemiz, halkımız tarafından doğrudan doğruya yönetilecek
prensibini tatbik etmek için Cum­huriyet ilan edildi.

Cumhuriyet’in bugün 70. yıldönümündeyiz. Bu yetmiş yıllık dönemi
incelediğimiz zaman gördüğümüz gerçek şudur: Cumhuriyet’in ilk yıllarında
bağımsızlık her şeyin üstünde tutul­muştur. Bundan başka, yine Cumhuriyet’in
ilk yıllarında sanayileşme her şeyin üstünde tutul­muştur. 1927’de Kayseri’deki
Uçak Fabrikası yapılmıştır. Cumhuriyet’in ilk yıllarında modern, çağdaş, ileri
bir ülke olma her şeyin üstüde tutul­muştur.

Ama ne yazık ki, II. Dünya
Harbi’nden sora çok partili döneme geçilmesinden itibaren yavaş yavaş, bu milli
hedeflerden sapıldığını görüyoruz.

70 yıl sonra halimize baktığımız zaman tama­men tersine bir noktaya
yuvarlanmışız. “Ortak Pazar’a gireceğiz, bağımsızlığımızı Batılılar’a ve­receğiz,
kanunlarımızı Strazburg yapacak.”

Refah Partisi dışındaki partilerin bugün savundukları fikir budur. Bu
fikir ne demektir? Bizi başkaları idare edecek. Kim o başkaları? Bugün Bosna’da
bir tane müslüman bırakmadan katliam yapan, Ermeniler’! kışkırtıp,
Azerbaycan’daki müslümanları yokeden, Kıbrıs Adası’nı zorla alıp Yunanistan’a
vermek isteyen zihniyete gidip teslim olmak istiyorlar. Bunu bağımsızlıkla
bağdaştırmak mümkün mü? Tamamen Cumhuriyet’in ilk yıllarındaki prensiplerden
sapmışlardır.

MİLLİ MÜCADELENİN YENİ KADROSU

Diğer yandan, görüldüğü gibi bugün ülke terör yüzünden Misak-ı Milli
sınırlarımız tehlikeye düşmüş bulunmaktadır. İç barış tehlikeye düşmüştür ve 70
yıl sonra bugün milletimizin meseleleri deva­sa boyutlara ulaşmıştır. Türkiye
geri bırakılmıştır. Köylerimizin suyu yoktur, yolu yoktur. İşte bugünkü halimiz
budur.

Bu tehlikeli gidişat karşısında İstiklal Har-bi’mizi yapan miletimizin inançlı evlatları nasıl o zaman
Amerikan  Mandası  isteyenlerin değil, bağımsızlık   isteyen  zihniyetin   etrafında   to-planmışsa, 70 yıl sonra ülkemizin bugün
kaşılaştığı tehlikeler karşısında da görüldüğü gibi, yine milleti­miz Milli
Görüş etrafında toplanmaktadır. Batı tak­litçisi zihniyetleri tasfiye
etmektedir. Zaten onlar iflas noktasına gelmişlerdir.

Bugünkü Milli Mücadele çalışmalarını yürüten inançlı kadronun adı vardır
buna, Refah Partisi, Refah Hareketi deniliyor. Bu hareket aynen birinci Milli
Mücadele gibi bir harekettir. Ülkemizi önümüzdeki tehlikelerden koruma ve
kurtarmak için bütün vatanperlerimizin biraraya toplanması hareketidir. Onun
için milletimiz fevç fevç Refah Partisi’nde toplanıyor. Onun için l Kasım
1992’den itibaren Refah Partisi, Türkiye’nin en büyük partisi olmuştur ve
milletimiz kurtuluşu Re­fah Partisi’nden bekliyor.

Terörü ancak Refah Partisi önler, bu ekonomik girdaptan, bu feci iflastan
Türkiye’yi ancak Refah Partisi kurtarabilir. Dış meselelerdeki bu köle dav­ranışından
bu uşaklık davranışından, şahsiyetli bir dışpolitikaya geçmek ancak Refah
Partisi ile mümkündür. Milli menfaatlerimizin korunması an­cak Refah Partisi
ile mümkündür. Şimdi altmış milyon bu gerçeği görüyor, fevç fevç Refah Bay­rağı
altında toplanmış bulunuyor.

Bakınız Güneydoğu meselesi nasıl çözülür? Size bir fotoğraf gösteriyorum.
İşte Güneydoğu meselesinin çözümü budur. Terörün çözümü budur. Bu taklitçi
zihniyetli partilerin elinde Güneydoğu’da yaşayan kardeşlerimiz yavaş yavaş
devlet millet kaynaşmasından uzaklaşmıştır.

RESİMLER VE GERÇEKLER

Bu taklitçi zihniyetli partiler ne diyor? “Efendim halk içinde
teröristler milis kuvveti kurmaya başlamış” Demek ki, siz halkı kaybediy­orsunuz.

“Efendim, eşkiya ve yandaşları” Kim bu “yandaşları” dediğiniz? Orada oturan halkın bir kısmı.
Bu tabirler yoktu. Şimdi bunlar çıkıyor. Niçin? Çünkü, siz halkı
kazanamıyorsunuz. Çünkü siz bu millete temelden yabancı zihniyetleri tatbik
etmek istiyorsunuz. Millet sizi bağrına basamıyor. Çünkü, siz taklitçi
zihniyetli siniz. Onun için bun­ların elinde terörün önlenmesi mümkün değildir.
Bu gördüğünüz fotoğrafta ne gösteriyorum ben size? Bakınız, Atatürk bir
tarafına Mutki Şeyhini oturtmuş, bir. tarafına Erzurum Müftüsü’nü oturtmuş. Birisi
Kürt kökenli, birisi Türk kökenli. Ama ikisi de, hepsi de tek bir vücut.

İşte İstiklal Harbi böyle yapıldı. Bu ruhu ancak Refah Partisi yeniden
canlandırabilir. Batı tak­litçisi partiler bu ruhu tahrip edip
kaybettirmemişlerdir. Şu gösterdiğim resimler neyi gösteriyor? 1. TBMM’nin
milletvekilleri. Şu gördüğünüz 70 insan o günün din görevlileridir, büyük
alimleridir. Halkın tem­silcileri olarak Millet Meclisi’ne gelmişlerdir.
Vatanın kur­tuluşu için gece-gündüz çadırda yatıp İstiklal Harbi’ni

yürütmüşlerdi.

Şu gördüğünüz 70 kişi de, yine yüksek dini tahsil yapmış ve 1. TBMM’de
görev almış diğer milletvekilleri­dir. 406 kişilik Meclis’in yarısı dini yüksek
tahsil yapmıştı. İstiklal Savaşı böyle yapıldı.

YENİDEN AYNI
RUH CANLANIYOR

Ne demek istiyorum? Demek istediğim şey şudur: Milletin inancından kopuk
batı taklitçisi zihniyetler ile Türkiye’nin meseleleri çözülemez. Biz 70 yıl
önce içine düştüğümüz felaketten ancak mil­letin inancına sarılarak, şu
memleketteki bütün in­sanların hepsinin tek vücut olmasıyla başardık. Bugün
tehlikelerin önlenmesi yeniden aynı ru­hun canlanması ile mümkündür. Bu ruh can­lanıyor,
bugünkü hareketin adına Refah Partisi de­niyor.

Refah Partisi Büyük Kongremizin hiçbir partiye nasip olmayacak en büyük
başarıyla yapıldığını milletimiz biliyor. Programımız ilan edilmiştir. 27 Mart
1994″ deki mahalli seçimlerinden sonra artık Refah Partisi’ne mutlaka
iktidarın verilmesi gerek­tiğini açık bir şekilde gösterecektir. Ve en geç,
gelecek sene Ekim’de yapılacak olan büyük seçimle iktidar Refah Partisi’ne
verilecektir.

Biz geçen sene Cumhuriyet Bayramı beyan­namesinde, 1 Kasım 1992
seçimlerinde Refah Partisi’nin en büyük parti olmasını, böylece kurtuluşun
kapısının açılmasını temenni ederek kutlamıştık. Bu yılki Cumhuriyet Bayramı’nı
ise, gelecek yıl Cumhuriyet Bayramı’m Refah Partisi ikti­darında kutlama
temennisiyle kutluyoruz. Türkiye’nin bütün müslüman ülkelerin ve yeryüzündeki
altı milyar insanın saadete kavuşması, yeryüzünde Hakk’ın hakim olduğu Yeni Bir
Dünya’nın kurulması ancak Refah Partisi’nin iktidara gelmesi ile mümkündür.

AYNI DURUMA
DÜŞMEYECEĞİZ

Biz diğer partilerden bir tanesi değiliz. Onlar ik­tidara gelmişler,
hiçbir mesele için ne planlan ne programları, ne teşhisleri ne tedavileri var.
Görüyorsunuz, biz bunları nasıl tarif ediyoruz. De­vasa boyutlara ulaşmış
memleket meseleleri karşısında dinazorlar önünde hatıra fotoğrafları çektirerek
şov yaparak bütün vakti harcıyorlar. Ama onlar bu lakayt, bu şuursuz, bu
bilgisiz, bu tecrübesiz davranışlar içindeyken ülkenin her ta­rafında oluk oluk
kan akıyor, oluk oluk gözyaşı akıyor.

Elbette Refah Partisi bu duruma düşmeyecektir. Onun için önümüzdeki bir
yıllık dönemi iktidara başlamanın hazırlık dönemi olarak, çok kıymetli bir
zaman olarak değerlendirmek istiyoruz.

ORDUMUZUN
MODERNİZASYONU

‘Bu değerlendirmemiz esnasında en çok önem verdiğimiz konu, ordumuzun
modernizasyonu­dur. Refah Partisi bunu mutlaka başaracaktır.

Bütün dünyada Hakk’ın hakim olması için Türkiye’nin bir dünya devleti
olarak Ortadoğu’da ve bütün dünyada barışın bekçisi olabilmesi için, en önemli
konu, ordumuzun caydırıcı gücünün meydana geti­rilmesidir. Ne yazık ki, 50
yıldan beri ülkemiz taklitçi zihniyetlerin elinde kaldığı için ordumuz
ihtiyacının yüzde 94’ünü dışardan almaya mecbur hale gelmiştir.

Bir, cumhuriyetin ilk yıllarında uçak bile yaptığımızı düşünün, bir de
bugün askeriyemizin jipinin pistonunu Amerika’dan getirecek hale düşüşümüzü
düşünün. Ne kadar Milli Görüş’ten sapılmış, bugünkü noktaya gelinmiş.

Onun için biz, şimdiden nasıl olacak da ordu­muz kendi harp silah ve
vasıtalarını yurdumuzda imal edecek: Nasıl olacak da bunları tek tek müslüman
kardeş ülkelere buradan gönderecek ve böylece de ülkemizin ekonomisine katkıda
buluna­cak. Nasıl olacak da ordumuz, caydırıcı gücü itiba­riyle bütün
etrafımızda ülkelere nazaran hakkı ko­ruyacak bir kuvvetli güç haline
getirilecek?

Bunun hazırlıklarını şimdiden yapmaya mecbu­ruz. Bu mesuliyeti duyduğumuz
içindir ki, ordumu­zun kıymetli komutanlarımızın, uzun yıllar en önemli en
kıymetli tecrübeleri kazanmış olan kom­utanlarımızın fikirlerinden istifade
etmek suretiyle bu yolda çalışıyoruz. Teşkil etmiş olduğumuz bir takım
komisyonların çalışmalarını takip etmek suretiyle bu önemli milli meseleyi en
güzel şekilde çözmeye gayret ediyoruz.

Burada gördüğünüz komutanlarımızı bu maksat için davet etmiş bulunuyoruz.
Kendileri ile inşaallah, böyle bir Cumhuriyet Bayramı gününde ülkemizin en
meselesi üzerinde fikir teatisinde bu­lunacağız, teklif ve tavsiyelerini
alacağız. Bu hu­susta uzman komutanlarımızdan teşekkül etmiş olan ihtisas
gruplarımızın çalışmalarına böylece ışık tutacağız. Hayırlı bir günde hayırlı
bir çalışmanın içindeyiz.

Bu çalışmaların ülkemizdeki 60 milyon memleket evladının hepsinin,
yeryüzündeki 1.5 milyar müslümanın hepsinin ve 6 milyar insanlığın hepsi­nin
saadetine vesile olmasını diliyorum.

Bu dileklerle bir kere daha Cumhuriyet Bayramı’nızı kutluyor, hepinizi
saygıyla selamlarım.

Hepinize teşekkür ediyorum.

 

 

 

 

 

 

YENİ DÖNEME
HAZIRLIK

İl Başkanları

Ve İl Müfettişleri

Toplantısını

Açış  Konuşması

30 Ekim 1993

 

Muhterem Arkadaşlarım,

Refah Partisi İl Müfettişleri ve İl Başkanları Toplantısı’nı yapıyoruz.
Bu toplantımız bütün mille­timize, İslam Alemi’ne ve bütün insanlığa hayırlı ol­sun.

Toplantının başında basına açık olarak bir açış konuşması yapmaktayız. Bu
münasebetle teşrif etmiş olan kıymetli basın mensubu arkadaşlarımıza,
kardeşlerimize hassaten teşekkürlerimizi sunuyoruz.

Refah Partimiz 10 Ekim günü hiçbir partiye nas­ip olmayan muhteşem
kongresini yapmıştır el­hamdülillah, l Kasım 1992’den itibaren zaten
Türkiye’nin en büyük Partisi Refah Partisi’dir. O ta­rihten itibaren her gün f
evce f evç bütün milletimiz Refah Partisi’ne katılmaktadır. Başta aydınlarımız
olmak üzere ülke meselelerini gören, düşünen; vatanseverlerin bu büyük akış
seli, Refah Partisi’ni bugün artık iktidarın tek adayı haline getirmiştir. Bu
kongremiz bunun açık bir isbatı olmuştur.

İKİ SEÇİM
BİRDEN

Bu gerçekler karşısında büyük kongremizde, he­defimiz 27 Mart 1994’tür
dedik. O mahalli seçimlerde inşallah Refah Partimiz bütün Türkiye çapında ezici
bir çoğunlukla seçimi kazanacaktır. Bu günden itibaren her an Türkiye bir erken
seçime gidebilir. Zaten bir erken seçime gidilmek mecbu­riyeti vardır.

Hiçbir iş başaramayan, her şeyi daha kötü bir hale getiren bugünkü
beceriksiz, varlığı ile yok­luğu arasında bir fark olmayan bu DYP-SHP
hükümetinin artık o sandalyede oturması mümkün değildir. Kendilerine bir kere
daha tavsiye ediyo­ruz ki, Mart’daki seçimlerde parlamento seçimlerini de
birlikte yapsınlar. Ancak bu ol­madığı takdirde en geç Ekim 94’de Türkiye’de
büyük seçim yapılması mecburi olacaktır.

Dolayısıyla şimdi kutlamakta olduğumuz Cumhuriyet’in 70. yıldönümü
gelecek yıl bambaşka bir şekilde, artık dünyanın yeni mihveri olmuş bir Türkiye
ile ve Refah Partisi iktidarı ile kutlaya­cağız, inşaallah. 60 milyon memleket
evladının özlediği , beklediği kendi yönetimi, taklitçi değil, kendi inancının
temsilcisi, kendi öz benliğinin temsilcisi Refah Partisi’nin iktidarında
kutlaya­cağız. Ülkemiz çok partili yönetime geçtiği günden beri böyle bir
yönetime kavuşmak için uğraşmaktadır, didinmektedir.

KARAVANA
ATIŞLAR

Daha önce de belirttiğimiz gibi bugüne kadar üç defa karavana atış
yapılmıştır.

l- Halk Partisi’nin uzun bir zulüm döneminin arkasından bu milletin
inanan insanları büyük bir demokratik hareket yaptılar. 1946-50 yıllarında
yapılan hareket budur. Bu hareket incelendiği zaman onun asıl muharrik gücünün,
asıl enerji kaynağının bu memleketin inanan insanları olduğu görülür. Ancak ne
var ki, bir müddet sonra millet zihniyet itibariyle aradığını bulamamıştır.

2- Arkasından bir Adalet Partisi denemesi yapıldı. İhtilalden sonra AP’yi
iktidara getirmek için tekrar harekete geçen güç, bu milletin inançlı ka­drosudur.
O da bir müddet sonra karavana atışa dönüştü.

3- Üçüncü bir hamleyi de milletimiz ANAP za­manında yaptı. ANAP’ı da
iktidara getiren yine bu milletin inançlı kadrolarıdır. O da maalesef karavana
atış oldu.

HEDEF 12

Şimdi bu üç karavanadan sonra inşallah, 27 Mart 94’de tam 12’den
vuracağız. Bu 12’nin adı Refah Partisi’dir, Milli Görüş’tür ve Adil Düzen’dir.

İşe bu hedeflerin ışığı altında üç haftadan beri kollar sıvanmıştır.
Bütün vatan sathında inanan in­sanlar bir büyük seferberliğin içine
girmişlerdir. Bu üç hafta esnasında, önümüzdeki bir yılın ne kadar önemli
olduğunu bilerek genel merkezimizde yep­yeni bir organizasyona geçmiş
bulunuyoruz. Üç haf­tadan beri yapılan çalışmalarla ayrıca genel merkez­imiz,
hakikaten Türkiye’nin bütün meselelerini çözecek, çözmeye ait hazırlıkların, en
mükemmel biçimde yapılacak bir tarzda yeniden şekillendirmiştir.

Tüm vatan sathındaki il ve ilçe teşkilatlarımızda da yeni bir seferberlik
içerisindeyiz. Bu seferberlik de illerimizdeki bütün aydınlar, illerimizin en
mu­teber insanları, halkın önünde saygınlık kazanmış en güçlü insanları, şimdi
bir bir Refah Partisi Teşkilatı’nda yer almaya başlamışlardır. Bu akışı
hızlandıracağız. Her şehrin en güçlü insanları, en büyük Parti olan Refah
Partisi’nde yer ala­caklardır.

Diğer yandan o illerimizde, bu güne kadar batıl partilere hizmet verip de
bu partilerin hiçbir şey çözemeyeceğini açıkça gören memleket evlatları da
batıl partilerdeki görevlerini bırakıp, Refah Partisi’ne iltihak edeceklerdir.
Bir büyük katılım ve bir büyük iltihak seferberliğinin zaten içinde bulunuy­oruz.
Böylece önümüzdeki aylarda, günlerde inşallah bu akış çok daha hızlanacaktır.

Büyük Kongre’yi yaptığımız zaman 1.600.000 üyemiz var idi. Şu anda 3
hafta geçti 1.650.000 üyemiz var. Normal programımız olan her ay  70.000 yeni üyenin katılımıyla, 27 Mart
seçimlerine 2 milyondan fazla üyeyle gireceğiz, inşallah. Ve en geç bir yıl
sonra yapılacak büyük seçimlere ise, 2.5 milyonu aşkın üye ile gireceğiz. Bunun
manası Refah Partisi’nin tek başına iktidara gel­mesi demektir. Bunun manası,
Türkiye’nin, İslam Alemi’nin ve tüm dünyanın kurtuluşu demektir. Bu çalışmalar
bu aşkla bu azimle ve bu inançla yürütülmektedir.

GÜÇLÜ BİR
ORDU İÇİN

Bu arada partimiz bu bir yılı en iyi bir biçimde değerlendirmeye
çalışmaktadır. Dün ve bugünkü ga­zetelerde okuduğunuz gibi, genel merkezimizde
or­dumuzdan emekli olan komutanlarımızla beraber, “ordumuzun
reorganizasyonunu nasıl yapa­cağız” konusunda çok önemli çalışmalar
yaptık.

Üç ilde, Ankara, İzmir ve İstanbul’da bulunan emekli generallerimiz ve
albaylarımızdan teşekkül eden komisyonlarla bu çalışmalar alternatif olarak
geliştirilecektir. Sonra bu komisyonların bir araya gelmesi suretiyle, fikir
teatisinde bulunularak, Re­fah Partisi en geç bir yıl sonra iktidara geldiği za­man,
bütün dünyaya yeni merkez olacak olan Türkiye’nin ordusunun görevlerini
yapacak; modern, caydırıcılığı yüksek bir duruma nasıl getirileceği
hazırlıklarını böylece yürütmüş olacağız. Bu her şeyin temelini teşkil
etmektedir.

Çünkü, dünyadaki bütün haksızlıkların düzeltilmesi için mutlaka
Türkiye’nin güçlü bir caydırıcılığa sahip olması lazım gelmektedir. Harp silah
ve vasıtalarını kendisi yapan, en modern şekilde şekillendirilmiş, süratle
istediği yere istediği kadar kuvvet yığabilen bir ordu, ancak Refah Parti­si’nin
programlan ile gerçekleşebilecektir. Böyle bir askeri güç olmadan bağımsızlık
olmaz. Yeryüzünde hakkı hakim kılmak mümkün olmaz. Bütün etrafımızdaki
ülkelerle beraber hareket etme im­kanını temin etmek mümkün olmaz.

Bu sebepten dolayıdır ki, kaybedecek hiç vakti­miz yoktur. Vatanımız ve
milletimiz için bu en hayırlı çalışmayı büyük kongremizin hemen arkasıdan
başlatmış bulunuyoruz.

İLİM VE
HUKUKTA DA

Aynı şekilde, kıymetli üniversite profesörlerimizle de ülke meselelerinin
çözümüne ait detaylı planlan programları hazırlamak üzere bir diğer seferberlik
de hazırlık halindedir. .

Ve yine, “Adalet mülkün temelidir” prensi­binden hareketle
yargı organlarımızdan emekli olan kıymetli hakimlerimiz, savcılarımız ve
kıymetli avukatlarımızla beraber Türkiye’deki hukuk reformu için de gereken
sefeberlik çalışmalarımızı yürütmekteyiz.

Böylece milletimizin beklediği yerel yönetimlere, en ileri derecede
yetkiler verilmiş, 50 yıldan beri artık köhneleşmiş hantallaşmış bugünkü devlet
organizasyo­nunu dinamik hale getireceğiz. Kararlan hemen alan, halkımızın
arzusuna göre karar alan, halkımızın inancına göre hareket eden yepyeni bir
Türkiye kurmak için her türlü hazırlığın içindeyiz.

Büyük Kongremiz’de bir gerçeği belirttik:

 
6 BÜYÜK
HATALARI

Ne yazık ki, 50 yıldan beri iktidara gelen bu taklitçi partiler, altı
bakımdan gereken çalışmaları yapmadıkları için, yanlış düşüncede oldukları
için, Türkiye’yi bugünkü duruma getirmişlerdir. Bugünkü fasit dairenin içine
sürüklemişlerdir. Nedir bunların hatası?

1-
GERİCİDİRLER

Bunların birinci hatası: Bunlar, gericidir ve statükocudur. Dünya
değişmiş, Türkiye değişmiş, bu gerici zihniyetteki taklitçi partiler
değişmemiştir. Hepsi tek parti sayılır, malum olduğu üzere aralarında hiçbir
fark yoktur. Bunlar hala 50 yıl önceki zihniyetle, kafayla hareket et­mektedirler.
Türkiye’nin büyük dinamizmine, dünyadaki büyük değişmelere hala ayak uydura­mamışlardır.

2-
HAZIRLIKSIZDIRLAR

İkinci bir önemli hususiyetleri: Bunlar iktidara hiçbir hazırlık yapmadan
geldiler. İşte buyurun ülkede oluk oluk kan akıyor. Liderler toplantısını
yaptık. Bugünkü hükümete dört saat, bu anarşiyi önlemek için planınız,
programınız nedir? dedik. Bir kere daha gördük ki, bunların gerçek bir plan­lan,
programlan yoktur. Her kafadan bir ses çıkıyor. Dün İğdır’a giden bir bakan
“6 ayda biz terörün kökünü kazıyacağız” diyor. Halbuki Sayın Çiller,
“Efendim bu hususta bir zaman vermemiz mümkün değil” diyor. Üç ay
önce önümüze bir hükümet programı koyuyorlar, “Koruculuğu
kaldıracağız” diyorlar, daha üç ay önceki pro­gramlarında. Şimdi 5000 yeni
koruculuk kadrosu ihdas ediyorlar. Üç ay önceki hükümet program­larında
“Olağanüstü hali kaldıracağız” diyorlar, şimdi “Olağanüstü hali
devam ettireceğiz” diy­orlar. İşte acıklı halleri. Oluk oluk kan akıyor.
Sell­er gibi gözyaşları akıyor. Ortada hükümet yok, or­tada plan yok, ortada
işin sahibi yok, görevlisi yok.

DİĞER 4 HATA

Elbette Türkiye’nin meseleleri gittikçe büyür, gittikçe içinden çıkılmaz
hal alır. Bu böyle gide-nez. Ondan dolayıdır ki, şimdi artık eskiden beri
oynanan manken oyunu da iflas etmiştir. Yani üç ana masonik zihniyetli parti
olacaksınız, dükkanların vitrinleri gibi birini vitrine koyacaksınız, iki günde
sararıp solacak çöp kutusuna at­layacaksınız, ambara koyacaksınız. Sekiz sene
milleti faizle, vergiyle zamla inim inim inletmiş, terör karşısında hiçbir şey
yapmamış aciz bir ANAP yeniden allanıp pullansa, ne ifade eder.

Onun için bu oyunlar sökmüyor. Tek çözüm, tek kurtuluş yolu var: Refah
Partisi. Vatanını milletini seven inançlı insanlar kadrosu bulunan parti olarak
onların durumuna düşmemek için bu sorumluluk altında en ciddi ılışmaları
yürütmek durumda olduğumuzu biliyoruz. Bu bir yıllık hazırlık dönemini böylece
en iyi şekilde geçirmenin ne kadar önemli olduğunu da biliyoruz.

HALKIN SESİNE
KULAK VERECEĞİZ

Bugün İl Başkanlarımızla beraber bu dönemde yapacak olduğumuz çalışmaları
gözden geçireceğiz. Ve 27 Mart seçimleri seferberliğinin durumunu gözden
geçireceğiz. Genel prensibimiz odur ki, bütün Türkiye’de, il ve ilçelerde
belediye başkanlığı görevini, layıkıyla en iyi şekilde yapabilecek en az üç
tane aday tesbit edeceğiz. Bundan sonra da bu adaylar hakkında halk oylaması
yapacağız. Bu halk oylamasının arkasından, halkın görüşüne büyük önem vererek,
adayımızı bir an evvel tesbit edip önümüzdeki 5 ay esnasında da gerçekleri
milleti­mize tanıtacağız.

Bugün Türkiye’de Refah Partili belediyeler efsa­nesi bütün milletimizin
özlemi olmuştur. Her il ve ilçe Refah Partili Belediye istiyor. Temiz yönetim
için başka çare görmüyor. Ve borç içerisinde, bakımsız, çöplüğe dönmüş
şehirlerimizi, içinde yaşanabilir bir Türkiye beldesi haline getire­bilmek için
Refah Partisi’nin inançlı belediye başkanını arıyor, özlüyor. Geçirdiğimiz
dönemin tecrübeleri de göstermiştir ki, Refah Partili Belediy­eler en büyük
borçların altında, bakımsız, yolsuz­luklar ve rüşvetten geçilmeyen belediyeleri
teslim almıştır. Gelir gelmez bütün rüşvet ve her türlü yol­suzluk ortadan
kaldırılmış. Temiz yönetimin en güzel modeli kurulmuş. Ağır borçlara rağmen
bele­diyenin gelirleri kısa sürede arttırılmış. Böylece de büyük hizmetler
başarılmıştır.

HİZMET
ÖRNEKLERİ

Buyurun, İstanbul’daki Belediyelerimizi alın. İstanbul ilçe
Belediyeleri’den, Bakırköy’e bağlı olan eski Bahçelievler, Göngören ve Bağcılar
bele­diyelerinin eskiden aylık gelirleri 50 milyon lira ci­varındaydı.
Düşününüz, şimdi aynı kalemlerden gelirleri 500 milyon lirayı aşmıştır. En
ufağında on mislinden daha fazla gelir teşekkül etmiştir. Nasıl oluyor bu?
Oraya toprak dökmek için çukur göstermiş belediye. Eskiden buraya toprak atan
in­sanlar, başına bırakılan nöbetçiyle uyuşup, toprağın parasını aralarında
bölüşüyorlar. Belediyeye bir ge­lir gelmiyordu. Şimdi Refah Partili Belediye ge­lince
oraya dürüst bir ansan koydu. Bütün bu to­prak atmanın gelirleri belediyeye
kaydırılmaya başladı.

Eskiden piyasada 5.5 milyon liraya alınan bir yedek parçayı belediyenin
görevlisi 135 milyon li­raya alıyordu. Şimdi Refah Partili belediye gelince 135
milyona alınan aynı yedek parça 5.5 milyona alınmaya başlandı.

Bundan dolayıdır ki, işte Konya’da ekmek İstanbul’un yarı fiyatınadır.
Konya’da tramvay İstanbul’daki fiyatının yarısıdır. Her şey apaçık önümüzdedir.
Bu gerçekleri bütün milletimiz görüyor, biliyor, ondan dolayı temiz yönetim
için bereketli yönetim için yaşanabilir Türkiye için, tek şartın Refah Partili
belediye olduğunu biliyor.

27 MART’IN
ANLAMI

27 Mart seçimleri gerek bu sebeplerden, gerek Türkiye’nin uçurumun
kenarından kurtulması bakımından, gerekse yeryüzündeki bütün zulümlere,
haksızlıklara son verilmesi bakımından Refah Partisi’nin büyük zaferiyle
neticelenecektir inşaallah. Şunu söylemeden geçemeyeceğim. Bunların şu aciz
haline bakın şimdi. Bosna’da 2 milyon insan göç et­tirilmiş, 300.000 bin insan
katledilmiş, etrafı çevrilmiş. Bosna’ya uygulanan ambargoda kim nöbet tutuyor?
Bu taklitçiler. Aman Bosna’ya silah gitmesin diye. Silah götüren İran gemisini
çeviriyor, Marmaris’te boşaltıyor. “Bosna’ya silah götürmeyeceksin”
diyor. Kim? Bu taklitçiler.

Şimdi Bosna’ya yalnız İtalya’dan uçaklarla git­mek mümkün. Bosna’da 5
tane helikopter var. Bos­na’da müslümanlar cephedeki yaralısını alıp hastan­eye
taşımak için eğer Tuzla Havaalanı’nda bir helikopterini kaldırsa, anında, bütün
Bosna radar kontrolü altında olduğu için, İtalya’dan kalkan jetler derhal bu
helikopteri yerine oturtuyor. “Hayır, ha­stanı taşımayacaksın”
diyor.'” B e n taşıtmayacağım” diyor. Silah ver.
“Vermeyeceğim.” Bu ne zulümdür yar Rabbi. Bu gerçekler karşısında
susulur mu? Bu gerçekler karşısında seyirci kalınır mı?

Bizim Güneydoğu’muzda her gün 30 kişi katledi­liyor, bu aciz hükümet
seyirci kalmaktan başka hiçbir şey yapmıyor. Bakınız yine bayram geldi,
‘kararlıyız, azimliyiz” palavrasından başka bir fey var mı? Kararlısın da
10 seneden beri terör neden artıyor bakayım? Niye her gün 30 kişi ölüyor? Niye
hala hudutlardan ellerini kollarım sallayıp geçiyorlar. Daha hududu
koruyamıyorsunuz. Bizzat Başbakan kendisi itiraf ediyor. “Efendim ben
inceleme yaptım, hudutlarda hiçbir teçhizat yok” E, Sayın Başbakan siz 2.5
senedir bu hükümetin içendesiniz, bu hükümet yeni kurulmadı. 2.5 senedir neden
bu hudutlara en ufak bir teçhizat almadınız. Şimdi gelmişsiniz çarşımızda
“Amerikalı uzmanların yardımıyla, hudutlarımızı yeniden gözden
geçiriyoruz” diyorsunuz. Peki ne arıyor bu Amerikalı uzmanlar Türkiye’de?

Çünkü, Amerikalı uzman her şeyi bilecek. Çünkü, Amerikalı uzman bir
yandan PKK’ya yürü diyecek, bir yandan da bunları kumanda edecek, İkisi de ona
bağlı. Böylece de müslümanı müslümana öldürtecek. Amerikalı uzmanların
oyuncaklarından, maşalarından birisi de bunlar. Birisi PKK, birisi de bunlar.
İkisi de aynı merkeze bağlı. Oluk oluk kan akıyor, bunlar aynı merkeze bağlı
oldukları için.

Bakınız, Bosna’daki bu zulümlerin karşısında susulur mu? Ne yapar yapar
insan yeri göğü yıkar. Bu millet oradaki müslüman kardeşine yardım göndermek
istiyor, yardım Sırplar’a veriliyor, Çünkü, hala BM “Buraya gidemezsiniz,
ben Uçaklarımla götüreceğim, bana vereceksiniz” diyor. İyi ama, sen
götürüp Sırplar’a veriyorsun. “Orasını ben bilirim” diyor. Böyle şey
olur mu? Bu nasıl yardım Ben şu insana şu ümmetten olan in­sana, ilaç
gönderiyorum, o insanı ölüme terkediyor, Sırp’a götürüp ilacı veriyor. Bu
zulümler karşısında

dayanılmaz.

İşte maalesef ülke bugün bu noktadadır. Bütün bunları dikkate alarak, ki
bunların hepsi inançlı in­sanların çalışmasını kamçılamaktadır, inşallah en geç
gelecek yıl Yeni Bir Dünya’nın ferahlığı içinde toplantımızı yapacağız.

Bu aşkla, bu azimle çalışmalarımıza başladık.

Allah hayırlı etsin.

Sağolun.

Hepinize teşekkür ediyorum.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

BAĞIMLI
BAĞIMSIZLIK OLUR MU?

Genişletilmiş 

MKYK Toplantısı’nı

Açış Konuşması

31 Ekim 1993

 

Genişletilmiş MKYK Toplantısı’nı yapıyoruz. Genişletilmiş MKYK
toplantısı, partimizin Merkez Karar Yürütme Kurulumuz, asil ve yedek üyeleri
yani, 80 tane yönetici kardeşimizin biraraya gelerek yaptıkları toplantıdır.

Bu toplantının açılış konuşmasını basına açık ol­arak yapıyoruz. Bu münesebetle
teşrif etmiş olan basın mensupları kardeşlerimize hasleten selam­larımı,
teşekkürlerimi sunuyorum.

Bilindiği gibi dün, İl Başkanları ve İ I Müfettişleri toplantımızı
yaptık. Ondan önce de 10 Ekim günü Refah Parti’mizin muhteşem büyük kon­gresini
yaptık. 10 Ekim’deki konuşmamızda bütün ülke meselelerine bakış yaptık.
Türkiye’nin kurtu­luşunun tek çaresinin Refah Partisi’nin iktidara gel­mesi
olduğu gerçeğini bütün yönleriyle ortaya koy­duk. Hedefler tayin olundu.

En geç 27 Mart 94’deki mahalli seçimlerde Re­fah Partisi’nin ezici
üstünlüğü, yani milletin bütünüyle Refah Partisi’ni istediği açığa çıktıktan
sonra, Ekim 94’de mutlaka büyük seçim yapılması lazımdır. Ve iktidarın Refah
Partisi’ne devredilmesi lazımdır. Bu inançla büyük kongremi­zin arkasından yeni
dönemin çalışmalarına başladık. Bu dönem iktidarı devralma dönemidir.

70.
YILDA MANZARA

İki gün evvel Cumhuriyet’in kuruluşunun 70. yıldönümünü kutladık. Ve
kutlama mesajımızda da dua ettik, temenni ettik ki, gelecek seneki Cumhuriyet
Bayramı, artık Refah Partisi’nin iktidarında kutlanan bambaşka bir bayram
olsun. Nitekim, bir sene evvel de bir duada bulunmuştuk. 29 Ekim 1992’de l
Kasım seçimlerine iki gün vardı. l Kasım seçimlerinde Refah Partisi’nin en
büyük parti olmasını dilemiştik. Cenab-ı Hakk duamızı kabul etti, l Kasım
1992’de Re­fah Partisi en büyük parti oldu. Şimdi inşaallah tekrar yeni duamız
da kabul olacak. Ülkemizde akan kanlar, dökülen gözyaşları son bulacaktır. Bu
azimle, bu inançla Refah Partimizin Merkez Kar­ar Yönetim Kurulu toplantımızı
yapıyoruz.

Neden Refah Partisi tek alternatiftir? Büyük Kongremiz’de açıkladığımız
gibi şu anda yaşadığımız olaylar dahi bir daha gerçeği açıkça göstermektedir.

İşte Cumhuriyet’in 70. yılında ülkenin hali: Görülüyor ki, her gün en az
30 kişi terörden hayatını kaybediyor. Bugünkü hükümetin, SHP-DYP iktidarının bu
terörü önlemek için herhangi bir planı, bir projesi yoktur. Kendileriyle yapmış
olduğumuz dört saatlik görüşmede bunu ısrarla istedik. Ortaya bir şey
koyamadılar. Ne yapacağını bilmeyen bir hükümet işbaşındadır. Kaldı ki, şimdi
bütün gazetelerde çıkan hareberlerden de açıkça görüldüğü gibi, gerçekleri
zaten bu hükümetin iki kanadı arasında da bir uyum mevcut değildir.
Görüşmelerimizde bu da açıkça ortaya çıkmıştır. İkisi ayrı ayrı düşüncelerini
ortaya koymaya kalkıştılar. Halbuki, biz “Siz bir hükümetsiniz. Hükümet
olarak planınız programınız nedir?” dediğimiz zaman tek kelimeyle dahi
cevap vereme­diler.

Bundan dolayıdır ki, bu hükümetin terörü önlemesi mümkün değildir. Her
zaman ifade ettiğimiz gibi, hükümet etmek çok ciddi bir iştir. Eğer bu ehil
ellerde olmazsa, tecrübesiz ellere terkedilecek olursa, oluk oluk kan akar,
oluk oluk gözyaşı akar. Bugün yaşadığımız işte bu acı gerçektir.

NE İÇTE NE DIŞTA

Şimdi sadece terör meselesi değil, bütün dış poli­tika ile ilgili
konularımızdaki felaketi de görüyoruz. İşte Bosna faciası karşısında bunların
aciz hali. Dün ifade ettim bugün de birkaç kelime ile değinmek is­tiyorum. Bu
iktidar, müslümanların Bosna’ya gönderdikleri yardım gemilerini geri çeviriyor.
Türkiye’ye boşaltıyor. Bosna’daki müslümanlara yardım gönderemiyor, Birleşmiş
Milletler’e veriyor, onlar da götürüp Sırplar’a veriyorlar. Bosna’da ce­phede
yaralanmış askeri alıp hastaneye götürmek is­teyen helikopter havalanamıyor.
Çünkü, İtalya’dan kalkan jetler geliyor derhal o helikopteri ateş açarak inmeye
mecbur bırakıyor. Bu zulümler karşısında bunların hiç sesi çıkmıyor.

Bu Bosna yedi asır bizim parçamız olarak yaşadı. Ve sırf müslüman olduğu
için katliama maruz bırakılan, vücudumuzun bir parçasıdır. Buna karşı bu aciz,
Amerika’ya bağlı bir uşaklık politi­kası. Buna tahammül edilemez.

Aynı şekilde işte Azerbaycan’da Ermeni zulmü. Aylarca Ermeniler’e buğday
verdiler, elektrik ver­mek için çırpındılar, Ermeniler’i desteklediler. Ve
bunların desteğini bulan Ermeniler şimdi Azerbaycan’da görülmemiş bir katliamı
sürdürüyor.

Diğer yandan Kıbrıs’ta zorla iktidar değiştirilmek isteniyor. Niçin?
Maraş verilecekmiş, Güzelyurt verilecekmiş. Salam metoduyla Kıbrıs,
Yunanlılar’a teslim edilecekmiş Kıbrıs’ın içişlerine bunun için karışıyorlar.
Bunun için baskı yapıyorlar.

Somali’ye hala ilave asker göndereceğiz diyorlar. Bütün bunların hepsi
milli menfaatlerimizle ta­ban tabana zıttır, uşaklık politikasıdır.

Bunların hiçbirisinde menfaatimiz yoktur. Onun için milletimiz Milli
Görüş’e susamıştır. Başka çare olmadığını, ne tarafa baksa apaçık görüyor.

TÖRER VERGİSİ
Mİ?

Diğer yandan, ülkemiz ekonomik bir felaket içindedir. Toplanan bütün
vergiler dış ve iç borca yetişmiyor. Sayın Çiller, işe başlarken “Yalan
söylemeyeceğim” dedi. Halbuki, şimdi diyor ki, “Terör için vergi
toplayacağım” Bu söz doğru değildir. Bu topladıkları vergiler dış borç
faizine gidecek, iç borç faizine gidecek. Faiz ödemek için vergi topluyorlar.
Tabi millet bir an evvel terör ke­silsin istiyor. Terörün kesilmesi için
akılları sıra, akan kanı göstererek, milletten vergi almaya kalkışıyorlar.

Yaptıkları iş bir aldatmacadır. Hesap ortadadır. Bütçeleri ortadadır.
Daha doğrusu bütçe diye bir şeyleri yoktur. Çünkü, sırf açık ve faiz
torbasından başka bir şey değildir bunların bütçesi. Ve tek görevleri 60 milyon
insanı ezip dışarıdaki abilerine faiz ödemektir, Bunlar IMF hükümetleridir.
Bunlar zaten dış güçlerin modern müstemlekeciliğini tatbik etmek için
kullanıldıkları birer alet, birer piyondan ibarettir. Bunların bütçelerini esas
IMF yapıyor. Bunlar Türkiye’de elektrik fiyatını bile tespit ede­miyorlar.
Bizim elektriğinizin fiyatını dünya bankası tesbit ediyor. Bunlar memur maaşını
tesbit edemez, işçinin maaşını tesbit edemez. Bu nasıl bağımsızlık?

Bir de, “Cumhuriyetin 70. yılında bağımsızlığımızı kazandık, yeni
bir bağımsız devlet kurduk” diye bayram yapıyoruz, merasim yapıyoruz. Hani
bağımsızlık nerede? Elektrik fiyatını tesbit edemeyen bir ülkede bağımsızlıktan
söz etmek mümkün müdür?

İşte bütün bu acı gerçekler ülkedeki enflasyon, işsizlik ve bunların
yıllardan beri bir türlü çözülmeyip, devasa boyutlara ulaşmış olması
gerçekleridir ki, tek kurtuluşun Refah Partisi’nde olduğunu göstermektedir.

İKİSİ YETMEZ,
ÜÇ OLSUNLAR

Bütün basın ve ülke SHP ile DYP arasındaki uy­umsuzluktan, bu koalisyonun
çatlayacağından bah­setmektedirler. Bu durum karşısında biz tavsiye ediyoruz.
Bunların ikisi yetmiyor. ANAP da bunla­ra katılsın. “Geniş tabanlı
olalım” diyorlar ya, gepgeniş bir tabanları olsun bakalım. Üçü birden
kucaklaşsınlar. Bunların hepsi tek parti sayılırlar zaten. O zaman görelim
bakalım, üçü birleştiği halde hangi meseleyi çözüyorlar.

Ülkenin artık bu gözyaşına, bu kana tahammülü kalmamıştır. Aslında Mart
ayındaki mahalli seçimlerle beraber büyük seçimlerin de yapılması en hayırlı
adımdır. Bu hükümetin hiçbir işi beceremeyeceği apaçık ortada olduğu için
huzurlarınızda bir an evvel istifaya davet ediyorum. Kaybedecek vakit yoktur.
Söylediğimiz gibi seçime kadar üçü biraraya gelsinler. Bir kere daha son
gayretleriyle bütün çabalarını göstersinler bakalım. Acaba Türkiye’nin hangi
meselesini çözecekler? Bu hale getirdikleri Türkiye’nin, acaba herhangi bir
mesele­sini çözebilecekler mi?

DÜNYAYA
AÇILAN PENCERE

Biz Refah Partisi olarak, sadece Türkiye’deki 60 milyon memlet evladının
değil, birbuçuk milyar İslam Alemi’nin ve yeryüzündeki 6 milyar insanın
hepsinin saadeti bakımından ne kadar büyük bir so­rumluluk taşıdığımızı
biliyoruz. Kazakistan’daki insan da saadetini Refah Partisi ‘nin iktidara gelme­sinden
bekliyor. Cezayir’deki insan da saadetini Refah Partisi’nin iktidara gelmesinde
bekliyor.

Onun için, artık bütün dış olaylar, bütün Türkiye olayları bu zaruretin,
bu sorumluluğun biran evel gerçekleşmesinin beklendiğini göstermektedir. Biz
ise önümüzde iktidara gelmek için en çok bir yıllık çok önemli bir zamanımız
olduğunu biliyoruz. Bu bir yılı diğer partiler gibi hazırlıksız bir şekilde
ikti­dara gelmemek için bir yandan bütün hazırlıkların en mükemmel bir şekilde
tamamlanması için kul­lanmanın sorumluluğunu duyuyoruz. Diğer yandan, Mart
seçimlerinde mutlaka Refah Partisi’nin bütün partilerin üstünde, milletimizin
büyük bir çoğunluğuyla beklediği, özlediği iktidar olmasının rakamlarla açığa
çıkması için gereken çalışmaları yapmaya gayret ediyoruz. Bu inşaallah tahakkuk
edecektir.

HALK NE İSTEDİĞİNİ BİLİYOR

Zaten bütün ülkemizde Refah Partisi belediyeleri bir efsanedir. Bütün
milletimiz Refah Partili Belediye istiyor. Çünkü, diğer belediyelerin hali orta­dadır.
Yolsuzluklar, çöplükler çamurlar ve susuz­luklar. İşte Refah Partisi’nin
dışındaki diğer parti belediyelerinin genel karakteri budur. Refah Partili
belediyelere gelince; bunlar yerel yönetimleri büyük borçlarla, güçlük
içerisinde, her türlü yol­suzluklar içerisinde devraldılar. Kısa bir zamanda
temiz yönetimin en güzel örneklerini kurdular. Gece-gündüz çalışarak
belediyelerin gelirlerini iki üç misli değil, 10 misli artırdılar ve kısa
zamanda başkalarının hayal edemeyeceği kadar büyük, başarılı hizmetleri
gerçekleştirdiler. Yurdumuzdaki çeşitli örnekler bunu apaçık bir şekilde
göstermektedir.

Her belde yanındaki başarılı Rerah Partili bele­diyeyi gördüğü için,
“Biz de Refah Partili bele­diye istiyoruz” diyor. Her il, büyükşehir
Kon­ya’daki başarıyı gördüğü için “Biz de büyükşehir belediyesi olarak, Refah
Partili belediye is­tiyoruz” diyor. Her il, her ilçe aynı özlemi taşıyor.
Onun için 27 Mart 94’de yapılacak olan seçim sadece belediyelerin Refah
Partisi’ne teslimi, ye­rel yönetimin ülkenin bir ucundan diğer ucuna Re­fah
Partisi’ne intikali seçimi değil; aynı zamanda milletin Refah Partisi’ni
bütünüyle desteklediğini gösteren bir seçim olacağı için ‘Yeni Bir Dünya’nın
kuruluş günü ve bir kurtuluş günü ola­cak inşaallah.

BU BİR
REFERANDUMDUR

Şimdiden bir şeyi hatırlatmak istiyorum: Bilhassa Sayın   Demirel,  bundan   önce   yapılan  yerel seçimlerde, ANAP’ın büyük hezimeti ortaya çıktığı zaman ANAP  kendisini “Efendim  bu  yerel seçimdir, büyük seçim değildir”
diye savunmaya çalıştığında “Bu milletin oylamasıdır, bu referandumdur,
millet sizi istemiyor. Onun için de­rhal bırakıp gitmeniz lazımdır”
demişti. Sakın bu sözleri unutmasınlar. Şimdiden hatırlatıyorum ki önümüzdeki
27 Mart Seçimi bir referandumdur “Hala bu taklitçileri istiyor musunuz,
istemiyor musunuz?” Seçim bunun referandumudur ve millet büyük
çoğunluğuyla “Hayır istemiyoruz. Yeter artık. Artık Milli Görüş’ü, artık
Adil Düzen’i artık Yeniden Büyük Türkiye’yi, artık Yeni Bir Dünyayı, zülüm
değil; saadeti istiyoruz” diyecektir. Seçimin manası budur. Daha şimdiden
haber veriyorum ki, hiçbirisi kendisine kaçacak yer aramaya kalkışmasın.

Bu azimle yeni dönemin çalışmasına başlamış bulunuyoruz. Cenab-ı Hak,
milletimize, bütün İslam Alemi’ne ve bütün insanlığa hayırlı kılsın.

Hepinize teşekkür ediyorum.

 

 

BENZER İÇERİKLER

Size daha iyi hizmet sunabilmek için çerezleri kullanıyoruz. KABUL ET Detaylı Bilgi