PKK CUMHURİYETİNE DOĞRU
Acaba, AKP iktidarı ve Sn. Recep Erdoğan mı, Abdullah Öcalan aracılığıyla PKK’yı kontrol altına alıyor, terör tahribatını tamire çalışıyor ve dağa çıkan gençleri yeniden topluma kazandırmaya uğraşıyordu? Yoksa, Dış güçler (Yahudi Lobileri, ABD ve AB çevreleri) Öcalan ve PKK üzerinden mi, AKP Türkiyesini yönlendirip, Büyük Kürdistan-Küçük İsrail oluşumuna bunlar eliyle resmiyet ve meşruiyet hazırlıyordu?
Öcalan ve PKK ile müzakerelerin mimarı ve muhatabı olarak gösterilen MİT Müsteşarı Hakan Fidan, İsrail’in iddia ettiği gibi, İran yanlısı olacak kadar aşırı dinci ve emperyalizme kinci bir kahraman edasıyla Türkiye’nin 2 numaralı etkin ve yetkin adamı mı oluyordu? Yoksa Siyonistlerin Arz-ı Mevud hayaline ve Büyük İsrail hedefine yarayacak ve Türkiye’nin parçalanmasına yol açacak girişim ve görüşmeleri daha rahat yürütebilmesi için mi bu suni senaryo ve saldırılar tezgâhlanıyordu? ABD Ankara Büyükelçisi Riccardone’nin “Hakan Fidan’la çalışmak bir ayrıcalıktır” iltifatlarını bir itiraf saymamız mı gerekiyordu?
İsrail ve ABD Yahudi Lobilerinin gazeteleri Hakan Fidan aleyhtarlığında samimi ise, MİT Müsteşarına karşı örtülü savaş başlatan Fetullahcılar, Siyonist mahfillerin tetikçiliğini mi yapıyordu? Ve yine AKP hükümetinin gayretiyle değil, Milli Merkezlerin tercihiyle ortak üretim yapmak üzere ÇİN’e verilen uzun menzilli füze savunma sistemi ihalesinden, şimdi ABD ve AB (Yahudi) firmaları lehine vazgeçilebileceği mesajları veren Ahmet Davutoğlu kimlerin adamı oluyordu? Davutoğlu aynı zamanda Hakan Fidana da sahip çıkıyordu!.. Amerika ve NATO’nun şiddetle karşı çıktığı Füze sistemi ihalesinde Fetullahcılarla aynı safta bulunan Ahmet Davutoğlu, güya İsrail ve ABD karşıtı Hakan Fidan’a sahip çıkamayacağına göre acaba karanlık güçler, “kuklalarını kapıştırıp halk yığınlarını sevk ve idare mi ediyordu?”
“Geçmişte buram buram içinde yaşadığım olayların bugün tasvir edilişine bakıp hayret edişim de bundan. Misal; 28 Şubat süreci… Askerin, medyanın, iş dünyasının, bürokrasinin, yargının, 5’li sivil inisiyatiflerin vesaire… El birliğiyle planlayıp, organize ettikleri ve uyguladıkları postmodern bir darbe süreciydi…Yaşı 30’un altında olanlar aksini düşünebilir, toyluğuna veririm. Hele hele, o günleri yaşayıp bizzat rol alanlar yok mu, onların vurdumduymazlığı ve demokratlığı karşısında inanın, timsah gözyaşı bile dökülmez…28 Şubat sürecinde dönemin Başbakanı Necmettin Erbakan’ın da ciddi sorumluluğu vardır. Refahyol döneminde Başbakanlık muhabiriydim, kapanana kadar da Refah Partisi’ni içinde izleyen bir gazeteciydim. Bu kadar çetrefil bir süreçte… İnadına Merve Kavakçı’nın “seçilebilecek” yerden aday gösterilmesi, ortamı daha da germekten başka bir şeye yaramadı. Erbakan’ın kaybedecek bir şeyi yoktu, adeta evine hapsedilmişti. En olmayacak şeyi yaptı, sonuç alamayacağını bile bile başörtülü aday gösterdi.” (26.Ekim. 2013-Bugün)
diyerek Fetullah Gülen’in 28 Şubat sürecinde Siyonist odaklarla aynı istikamette ve Erbakan aleyhinde darbe davulculuğu yaptığını unutturmaya çalışan ve “başörtülü aday gösterdi” diye hala Erbakan’ı suçlayıp saçmalayan cemaatçi figüranlar, bu cesaret ve feraseti (!) ve bunca finans ve serveti nerelerden sağlıyordu?
..
MAKALENİN TAMAMI İÇİN TIKLAYINIZ…