Anasayfa O Hep Haklı Çıktı Çoğu Gitti Azı Kaldı Osmanlı’nın Son Devrinden Cumhuriyetin İlk Dönemine MİLLİ SANAYİ ÇABALARI VE ENGELLEYEN ÇIBANBAŞLARI

Osmanlı’nın Son Devrinden Cumhuriyetin İlk Dönemine MİLLİ SANAYİ ÇABALARI VE ENGELLEYEN ÇIBANBAŞLARI

Yazar: yonetici
0 Yorum 351 Görüntüleyen

Osmanlı’nın Son Devrinden Cumhuriyetin İlk Dönemine MİLLİ SANAYİ ÇABALARI VE ENGELLEYEN ÇIBANBAŞLARI

 

Sultan I. Abdülmecit ve Islahat Fermanı

Sultan I. Abdülmecit; (1839 – 1860) zayıf bünyeli, şiddetli zekâ sahibi ve merhametli bir insandı. Kendisi Osmanlı ailesi sultanlarının en ıslahat yanlısı, yeni düzenlemeleri en çok arzulayanı ve pratikte Tanzimat’ın uygulanmasına önayak olanlardandı. Nitekim ıslahatın tamamını, Osmanlı ordusunda uygulamıştı. Günlerini, ilim ve araştırmayla geçirmeye çalışırdı. Onun zamanında ticaret hacmi artmaya başlamış, görkemli pek çok bina yapılmış, telefon hatları çekilmiş ve demir paralar basılmıştı. Babası Sultan II. Mahmut’un vefatından sonra 1839 senesinde tahta çıkarken 16 yaşındaydı. Onun yaşının küçüklüğü babasının Avrupai tarzda başlattığı reformları ikmal için bazı Batıcı ve mason vezirlere fırsat ve imkân sağlamıştı. İşte reformcu tavırlar ve sadık Batı taraftarı olarak ortaya çıkan vezirlerden biri de Mustafa Reşit Paşa’dır. M. Reşit Paşa Londra ve Paris’te Osmanlı Devleti Büyükelçisi olarak görev yapmıştı. II. Mahmut’un son zamanlarında Hariciye Nezareti’ne (Dışişleri Bakanlığı) atanmıştı ve reformlarının bazı esasları Sultan tarafından yazdırılmış bulunan Gülhane-i Hatt-ı Hümayun’unu ilan eden şahıstı. Orada şöyle deniliyordu:

“Bütün halkın malumudur ki, yüce devletimiz, ortaya çıktığı andan itibaren yüce Kur’an’ın ve değerli şeriat kanunlarının hükümlerini uygulamaya riayet edip bağlı kalmıştır. Bundan dolayı bizim yüksek otoriter iktidarımız ve halkımızın mamur ve müreffeh olmaları son hadde ulaşmıştır. Fakat şer’i şerife ve yüce prensiplere sadakatle gevşek davranmamız sebebiyle yüz elli seneden beri durum değişmemeye başlamıştır. Birbirini kovalayan manevi kirliliklerin ve ihmallerin artması yüzünden, kuvvet zaafiyete ve zenginlik fakirliğe dönüşmüş durumdadır.”

Hatt-ı Hümayun özet olarak şu açıklamalarla devam ediyordu:

1- Hayatın, şerefin ve reayanın (Osmanlı halkının) sahip oldukları her şeyinin, dini inançlarına bakılmaksızın tam bir şekilde korunması.

2- Vergi konmasının ve toplanmasının, doğru ve adil bir şekilde uygulanması.

3- Askerliğin ve askerlik müddetinin belirlenmesinin adalet ve insafa dayanması.

4- Müslim ve gayrimüslim tebaa arasında hak ve görevlerde eşitlik sağlanması.

Artık kendisine “Osmanlı Tanzimat-ı Hayriyyesi” adı verilen yeni bir devir başlamıştı. Bu devir içeriğinde umumi özgürlüklere, mülkiyetlere, dini inançlarına bakılmaksızın kişilere saygı gösterilme esasları yer almaktaydı ve artık kanunlar karşısında bütün dinler eşit sayılacaktı. Bu Hatt-ı Hümayun’la ama aslında Mason Mustafa Reşit Paşa’nın ve ona yakın bir azınlığın dayattığı bu düsturlar Müslüman Osmanlı kamuoyunda hoş karşılanmamıştı. Bu sebeple bazı ulema bu dayatmaları ve Reşit Paşa’yı kâfir saymışlardı. Hatt-ı Hümayun’u, genelde Kur’an-ı Kerim’e aykırı bulmuşlardı. Özellikle Hristiyanların Müslümanlarla her konuda eşit sayılmalarına karşı çıkmışlardı. Aslında fiili hedef, masonluk hareketinin gizli iktidarına giden yolu açmaktı. Bu da Osmanlı’ya karşı Hristiyan milletleri nezdinde ırkçılık şuurunu uyandırıp kışkırtmaktı.

 

..

 

MAKALENİN TAMAMI İÇİMN TIKLAYINIZ…

 

BENZER İÇERİKLER

Size daha iyi hizmet sunabilmek için çerezleri kullanıyoruz. KABUL ET Detaylı Bilgi