ÖNKİBAR’IN ÇARPITMALARI VE ERBAKAN İTİRAFLARI!
Çağındaki zalim düzenlere ve merkezlere boyun eğmemiş, insanlığa yön veren tarihi projeler geliştirmiş ve işte bu nedenle: a) Hem ülkesindeki din istismarcılarının ve taklitçi tabakaların (cahiliye toplumlarının), b) Hem de yeryüzündeki Hak din düşmanlarının ve şeytani odakların korkulu rüyası haline gelmiş ve her iki tarafın da ortak adavet ve husumetini çekmiş büyük lider şahsiyetler ancak şu iki kesimden doğru şekilde öğrenilebilir:
1- Bunların yakınında ve yolunda bulunmuş yüksek feraset ve fazilet sahibi hizmet ehli seçkin talebe ve takipçilerinden, doğrudan…
2- Bu zatların çağında yaşayıp da, şeytani damarları nedeniyle kasıtlı nefret duyan kimselerin onlarla ilgili anlatıp yazdıklarından, dolaylı olarak…
İşte Erbakan Hoca’yı tanıma, kutlu çabalarını ve amaçlarını iz’an ve vicdan terazisinde tartma şerefine ve yeteneğine sahip olmasa da; Erbakan’a düşman olan hem dindar kesimlerle hem dinsiz çevrelerle irtibatlı bulunan ve her fırsatta Hoca’ya kin kusan Sabahattin Önkibar yazdığı kitapta şu itirafları dile getirmektedir.
“Ama heyhat, bugün TGRT ve dayandığı İhlas Camiası Tayyip Erdoğan’ı Mehdi Aleyhisselam gibi görüyor ve ona destek vermeyi ibadet gibi sunuyordu. Oysa daha önceleri, Milli Görüşte iken başta Enver Ören bunlara destek vermeyi küfür sayıyordu. Aslında sadece İhlas Grubu ya da Işıkçılar değil, Fetullah Gülen Camiası’ndan diğer Nurcu kanatlara ve Süleymancılara kadar pek çok cemaat Milli Görüş Hareketini fitne diye niteliyor ve küfürde olmakla itham ediliyordu, 2002 yılına kadar hiçbiri bu kesime oy vermiyordu. Ama 1970’lerde Süleyman Demirel İhlas Camiası için asrın evliyasıydı. Bu durum 80’lerde Özal lehine değişiyordu. 90’larda ise evliyalık makamına Tansu Çiller oturtulmuştu. Aynı şeyler genel anlamda diğer cemaatler için de geçerliydi. Cemaatlere göre kim iktidar ya da başbakan olursa evliyalık makamı onundur. Cemaatlerin pek çoğu durakta yani muhalefette beklemiyor. Ve amblemi ne olursa olsun iktidar otobüsüne biniyordu.”[1]
Evet, Sn. Önkibar doğru söylüyordu. Çünkü:
a) Pek azı hariç İslami kesimlerin (tarikat ve cemaatlerin) önemli kısmı Erbakan’a ve Milli Görüş davasına ters bakıyor ve fitne merkezi olarak görüyordu. Zira, bunların samimiyetli ve ibadet-hizmet ehli taraftarları değil ama, üst kademe adamları Siyonist güçlerin ve masonik mahfillerin dolaylı güdümüne alınmış bulunuyordu. Erbakan’ın kendi zulüm ve sömürü düzenlerine nasıl bir çomak sokacağını bilen şeytani odaklar, İslami kesimlere sızdırılan veya onlar üzerinde etkili olan adamları vasıtasıyla Hoca aleyhine aynı merkezlerden düğmeye basıldığı sırıtan bir şekilde karalama kampanyaları başlatılıyordu. Yoksa bu guruplar aslında birbirlerini de pek sevmiyordu, her nedense sadece Erbakan’a karşı ortak hareket ediliyordu.
b) Yani, iddia ve iftira edildiği gibi Erbakan Hoca bu İslami kesimler aleyhine konuşup kötülemiyor, asıl onlar Milli Görüşe kin tutuyor ve hatta küfürle suçluyorlardı.
c) Haktan ve hayırdan değil, hep güçlü olandan ve iktidardan taraf olanlar arasında Sn. Önkibar da bulunuyordu. Çünkü sonradan asılsız ithamlar ve isnatlarla sataşmaya başladığı Erbakan’a, Refah-Yol’un Başbakanı iken ne iltifatlı övgüler diziyor ve başarılarını anlatıyordu. Bu tür yazıları hala Türkiye Gazetesi arşivlerinde duruyordu.
Cemaat-AKP Savaşı’nın Bilinmeyen Yanları
“Birinci boyut, bu iki kesim siyasi olarak 2006’ya kadar hiç beraber olmamıştı, tersine hep karşı cephelerdeydi. Fetullah Gülen Grubu aslında Milli görüş hareketine karşı devletin destek verip büyüttüğü tepki cemaatiydi. Demirel’den Evren’e, Özal’dan Ecevit’e kadar anti-İslamcı iktidar sahipleri bu cemaati bunun için desteklemişlerdir. 1970’lerden bugüne F Tipi cemaat Milli Görüş partilerine değil oy vermek, tersine hep açıktan muhalefet etmişti. Keza aynı cemaat Tayyip Erdoğan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığına aday olduğunda Refah Partisi’ne oy vermemişti. Sadece Fetullah Gülen Grubu değil, diğer Nurcu gruplar, Süleymancılar ve Işıkçılar Erbakan Ekolüne karşıydılar… Yalnız Çarşamba yani Mahmut Efendi Camiası onlarla flört ediyordu. Pek çok cemaatte var olan bu duruş büyük ölçüde MİT’in ve korkunun eseriydi”[2] diyen yazar doğruları yazmakta, ama bunları yanlış maksatlar için kullanmaktaydı.
..
MAKALENİN TAMAMI İÇİN TIKLAYINIZ…