Anasayfa Genel O gidiyor…

O gidiyor…

Yazar: yonetici
0 Yorum 288 Görüntüleyen

O gidiyor…

 

Sabah. Gün ağarmamış henüz.

Hiçbirimiz konuşmuyoruz.

Alemin ölümü tüm sokakların altını üstüne getiriyor. Tozunu attırıyor. Alem öldüğünü haykırıyor. Gören kimse yok. Görmek ve bilmek faziletini kim kaybetmiş ki biz bulsak… Yutkunuyorum.

‘O’nun geçtiği sokaklar.

‘O’nun geçtiği caddeler.

Ve ‘O’nun teselli makamı…

Girizgahı…

Kötü ve kötülüklere itirazı.

Çoğaldığı yer.

Hacı Bayram-ı Veli Camii…

Yolları açan polisler, kuru pasta, poğaça dağıtan Kızılay mensupları, dokunsalar her yerimizden kan fışkıracak korkusuyla gözlerini bile değdirmiyorlar bize. Apaçık bir hüzün onların da iki omzuna oturmuş… Herkesin başı yerde.

Hacı Bayram-ı Veli Camii dolu. Hınca hınç. Bahçesinde bir ayaklık yer arıyorum… Bir ayaklık yere çöküyorum.

Her yerde sükut…

Yalnızca Kur’an-ı Kerim sesi geliyor derinlerden.

Henüz gün doğmadan hepimiz, ‘Onun tedrisinden geçenler’, hep ‘O’nu karşıladığımız gibi, hep ‘O’nu beklediğimiz gibi, yine ‘O’nu, yine bekliyor, ‘O’nu karşılıyoruz …

Kalabalıklara, kalabalıklarda erimeye, kaybolmaya, kalabalık kültürüne, bilincine ne derseniz deyin hakim olan bizler ‘sabah namazı’nı görünmez bir elin şefkatle başımızı okşadığı hissiyle kılıyoruz… Konuşamıyoruz. Hava buz, kesiyor, acı kesiyor. Dil dönmüyor… Yanıma gelen bir kadın sürekli ‘O’ndan bahsediyor… Acı dilini çözmüş diyorum… O bana, ben ona tarifsiz bir kederle bakıyoruz…

Kalbi bir muhabbet ve sadakatla ‘O’na bağlananlar, dünyaya tenezzül etmeyecek makamın sokaklarında hep boyunları bükük dolaşanlar, ak sakallı piri faniler yine o görünmez dünyalarından son kez ‘O’nun için çıkıp gelmişler, edebin, irfanın mektebinin son temsilcileri oldukları bilinmeden derin bir kederle Hacı Bayram-ı Veli taşlarını gözyaşlarıyla yıkıyorlar.

Garip bir şekilde dünyadan yıkanıyoruz. Arınıyoruz.

Gelecek olana bakıp yine hizaya geçiyoruz…

Dünya makamlarından erişilebilecek olan en üst payelere, rütbelere, koltuklara erişip de, fani dünyanın tenezzül edilecek yer olmadığı bilgisini bize yine ‘O’ veriyor. Hacı Bayram-ı Veli Camii’nden kalkan her cenaze gibi yeşil örtüsüyle, makamsız, mevkisiz, resmiyetsiz, gösterişsiz geliyor… ‘O’ geliyor… Bu kez ne yapacağımızı bilemiyoruz… Uğultulu bir kalabalık dalgalanması. İçli dualar. Tekbirler.

O Başbakan olarak değil, mücahit Erbakan olarak geliyor…

Her resmi cenazenin geçtiği Kızılay güzergahından değil, Ankara’nın kalbinin attığı Ulus’tan Hacı Bayram-ı Veli dergahından geçiyor… Top arabalarıyla değil, halkla yürüyor…

Resmi cenaze kaldırma yeri Kocatepe’den değil, kalbini bağladığı makamdan gidiyor… Delisi, velisi, garip, gurebası pek bol olan, Hacı Bayram-ı Veli’den, Ankara’nın başka hiçbir camisinde, hiçbir yerinde bulunmayan, gariplerin, düşkünlerin duasıyla gidiyor… Asıl düşkünlük, garip, gurebalık dünyadan yoksunluk değil, Hak’tan yoksunluktur mesajını verip de gidiyor… Fakire, fukaraya, garibe, düşküne, ‘dünya bu geçer, yalnızca gölgeliktir bu dünya’ dersini verip de teselli makamında gidiyor…

Resmi törenler, resmi söylemler, top arabalarına çalım atıp da gidiyor…

Hayata hiç dahil olmayanlar, hayatın misafir odalarından hiç çağrılmayanlara, hayatın kenar süslerine, ‘dünya dünyada kalır’ ikramıyla gidiyor…

Gariplerin, düşkünlerin, deli ve velilerin himayedarı Hacı Bayram-ı Veli’nin makamından ‘dünyaya meyil etmeyenler kazananlardır’ dersini verip de gidiyor…

O gidiyor…

Dersini verip de gidiyor…

 

MİLLİ ÇÖZÜM MAKALELERİ İÇİN TIKLAYINIZ…

BENZER İÇERİKLER

Size daha iyi hizmet sunabilmek için çerezleri kullanıyoruz. KABUL ET Detaylı Bilgi