Anasayfa O Hep Haklı Çıktı Çoğu Gitti Azı Kaldı NAMUS KAVRAMI VE DİN İSTİSMARI

NAMUS KAVRAMI VE DİN İSTİSMARI

Yazar: yonetici
0 Yorum 280 Görüntüleyen

NAMUS KAVRAMI VE DİN İSTİSMARI

        

Namus, halk arasında; erkek ve kadının zina ve livata gibi haram ve hayâsız davranışlardan uzak durması, oturaklı ve ahlâklı davranması, özellikle kocaların karılarını, kızlarını ve yakınlarını koruyup kollaması şeklinde anlaşılır. Hatta hanımının ve hane halkının namusunu kıskanmayan ve kötülüklerine göz yumanlara, hakaret kasıtlı “deyyus” tabiri kullanılır. Namus, bundan da geniş manada; insanların şeref ve haysiyetine, iffet ve izzetine sahip çıkması, sağlam ve saygın bir karakter taşımasıdır. Daha kapsamlı bir kavram olarak namus; kişinin insani ve imani onuruna, milli ve manevi sorumluluğuna, ahlâki ve siyasi duyarlılığına bağlı ve tutarlı kalmasıdır.

(İnkârcı ve inatçı kavmi Hz. Nuh’a) Dediler ki “(etrafında sadece) rezil olanlar (bayağı ve aşağılık insanlar toplanıp) tâbi olmuşken biz sana iman eder (ve onların seviyesine düşer) miyiz?” (Şuara: 111)

Onların üzerine zillet (horluk ve onursuzluk) damgası vuruldu ve Allah’tan bir gazaba uğradılar” (Bakara: 61)

“Kötülük yapanları ise bir zillet kaplayacak ve yüzlerini gece karanlığı kapsayıp (utançtan) kararacaktır.” (Yunus: 27) gibi ayetlerde geçen rezalet ve zillet” kelimeleri namus ve şeref yoksunluğu anlamında kullanılmıştır.

Siyasi ikbal ve ihtiras uğruna, yüksek makam ve menfaat hatırına dini ve ahlâki değerlerini taviz veren, yıllarca savunageldikleri milli ve manevi düşüncelerini terk eden, doğruluk ve dürüstlüğünü yitiren; AB gibi dış güçlerin ve masonik merkezlerin baskısıyla “zina cezasını kaldırma, eşcinselliği meşrulaştırma, pornoculuğa ve ahlâksız yayınlara fırsat tanıma” gibi kötülükleri teşvike yönelen kimseler “namussuz!” sıfatını kazanır.

“Namus” Kavramının Dini ve İlmi Karşılığı!

Kur’an-ı Kerim’de “namus” kelimesi hiç kullanılmamıştır. Ancak bazı hadislerde, Efendimizin eşi Hatice annemizin bilgin ve hanif Müslim yakınlarından olan Varaka bin Nevfel’in, vahyin ilk dönemlerinde Hz. Peygamberimize gelen Melek’in “Namus-u Ekber – Büyük Namus” yani Hz. Cebrail olduğunu belirten rivayetler vardır. (Müsned C.1 – 312, Buhari-Bed’ül vahy) Zaten Grekce Nomos kelimesinden gelen Namus, aslında “İlahi kanun ve Allah’ın şeriatı” anlamındadırBu nedenle eski Yunancada ve onların devamı olan Batı hukukunda, Meclis’te ve mahkemelerde “Namusum ve şerefim üzerine…” şeklinde yemin etmek aslında: “Kutsal kitaplar ve içindeki İlahi kanunlar üzerine yemin etmek” anlamını taşımaktadır. Onlardan kopya edilerek bizde de aynı yemin şeklinin tekrarlanmasının özünde bu mana ve maksadın yattığını unutmamak lazımdır. Ve dikkat edilirse Amerika ve Avrupa’da namus üzerine yemin edilirken İncil’e el basılmaktadır.

 

..

 

MAKALENİN TAMAMI İÇİN TIKLAYINIZ…

BENZER İÇERİKLER

Size daha iyi hizmet sunabilmek için çerezleri kullanıyoruz. KABUL ET Detaylı Bilgi