Anasayfa » MÜSTAZ’AFLARA UMUT VE HEYECAN KAYNAĞI

MÜSTAZ’AFLARA UMUT VE HEYECAN KAYNAĞI

Yazar: yonetici
0 Yorum 400 Görüntüleyen

MÜSTAZ’AFLARA UMUT VE HEYECAN KAYNAĞI

 

Müstaz’af; Zalim ve hâkim güçler tarafından ekonomik, siyasi, sosyal ve dini hakları ellerinden alınarak zayıf ve çaresiz bırakılan halk tabakaları… Ezilen, sömürülen ve horlanan kalabalıklar… Devlet yönetiminde, ekonomik ve sosyal etkinliklerde söz sahibi olma imkânları tıkanan topluluklar anlamında Kur’an’da pek çok yerde kullanılan bir kavramdır.

Ancak zulme uğrayan, zayıf ve çaresiz bırakılan bu müstaz’aflar kendi durum ve davranışlarına göre çeşitli sınıf ve statülere ayrılmaktadır.

1- Hangi dinden ve hangi kavimden olursa olsun, ezilen ve hakaret gören bütün mazlum insanlar… Ülkeleri işgal edilen, canları, malları ve namusları ellerinden giden tüm zavallılar müstaz’af sayılmaktadır.

“(Ey Müslümanlar!) Size ne oluyor (ve nasıl bir vicdani sorumsuzluğa kayıyorsunuz) ki; ‘Ya Rabbi, ehli (ve idarecileri) zalim olan şu ülkeden (ve şu düzenden) bizi kurtar, bize Kendi katından bir sahip gönder ve bize Kendi rahmetinden bir yardımcı ver’ diye yalvarıp duran; erkek, kadın ve çocuklardan oluşan aciz ve çaresiz kimseleri kurtarmak için Allah yolunda (çalışıp) çarpışmıyorsunuz? (Bu duyarsızlık ve nemelâzımcılık imani ve vicdani bir tavır değildir.) [Not: Bugün Anadolu’muzdaki milyonlarca Suriyeli sığınmacının; Afrika’da, Asya’da ve Güney Amerika’daki milyonlarca aç, biilaç, çıplak ve muhtaç Müslümanların ve farklı din ve kavimden nice mazlum ve mağdur insanların ezilmesine ve sömürülmesine yol açan bu zalim ve Siyonist sistemi yıkacak ve yeryüzünde Adil bir Düzen’i kuracak niyet ve gayreti taşımayanları Cenab-ı Hakk bu ayetle ve şiddetle ikaz etmektedir.] (Nisa: 75) ayeti bu insanlara sahip çıkacak güçlü bir organize ve otoriteyi kurmak hususundaki mesuliyetimizi hatırlatmaktadır.

2- Zulme uğrayan ve zayıf bırakılan bu “müstaz’af”lar da iki kısımdır.

a) Zalimleri ve hain idarecileri seven ve destekleyen, kişiliksiz ve gayretsiz müstaz’aflar…

“…Zalimleri, Sen Rableri huzurunda (yaptıklarının hesabını vermek üzere) tutuklanmış vaziyette (iken) eğer bir görsen (ki o zalimler: a- İmkân ve iktidarlarıyla kibirlenip büyüklük taslayan yönetici tabakası, b- Ezilen, sömürülen ve sindirilerek zayıf ve çaresiz bırakılan, ama gaflet ve cehaletle yine de zalim yöneticilerin peşine takılan halk tabakası olarak iki kısımdır.) Bunlar birbirlerini (suçlayıp) karşılıklı söz döndürüp laf dalaşı yaparak; müstaz’af zalimler, müstekbir zalimlere derler ki; ‘Eğer siz (başımızda) olmasaydınız (iktidar konumunda iken adil ve ahlâki esaslara göre davransaydınız,) herhalde bizler de (Hakka inanan ve hayra uyan) mü’min kimseler olacaktık. (Hain güçlerden ve şeytani çevrelerden de destek alarak; faiz ve sömürüye dayanan ekonomik sisteminizle… Ahlâki ve manevi değerlerden yoksun eğitim düzeninizle… Baskıcı ve barbar yönetim ve yöntemlerinizle bizleri yoldan çıkardınız. Ey Rabbimiz, asıl suçlu ve sorumlu olan bu gaddar ve hilekâr idarecilerimizdir!’ deyip kurtulmaya çalışacaklardır.)

(Bunun üzerine) Müstekbir (ve mücrim yöneticiler), müstaz’af (halk kesimine dönerek) şöyle diyecekler: ‘Size hidayet (rehberi Kur’an ve hakikat önderi Peygamber) geldikten (Hakka ve hayra davet edildikten) sonra, biz mi sizi ondan (İslam’ın adalet nizamından zorla) çevirip alıkoyduk? Hayır! (Bozuk fikirlerimizi ve bâtıl fiillerimizi bile bile hidayet yolunu değil, bizi tercih edip seçtiniz, sevdiniz ve desteklediniz…) Aslında siz mücrim (suçlu ve hain) kimselerdiniz!..’” (Sebe’: 31-32) ayetleri bu tipleri haber vermektedir.

 

..

 

MAKALENİN TAMAMI İÇİN TIKLAYINIZ…

BENZER İÇERİKLER

Size daha iyi hizmet sunabilmek için çerezleri kullanıyoruz. KABUL ET Detaylı Bilgi