Anasayfa O Hep Haklı Çıktı Çoğu Gitti Azı Kaldı MÜSLÜMAN TOPLULUKLAR II. İŞBİRLİĞİ TOPLANTISI (KAPANIŞ KONUŞMASI)

MÜSLÜMAN TOPLULUKLAR II. İŞBİRLİĞİ TOPLANTISI (KAPANIŞ KONUŞMASI)

Yazar: yonetici
0 Yorum 361 Görüntüleyen

MÜSLÜMAN TOPLULUKLAR II. İŞBİRLİĞİ TOPLANTISI (KAPANIŞ KONUŞMASI)

Kapanış Konuşması (Prof. Dr. Necmettin ERBAKAN)

 

 

PROF.DR.NECMETTİN   ERBAKAN`IN KAPANIŞ  KONUŞMASI

Esselamü Aleyküm, Aziz ve Muhterem Kardeşlerim
Bu salonda bulunan kardeşlerimizle birlikte 13 Haziran günü önce Eskişehir Stadyumu`nda fetih ve Gençlik Gününü kutladık, 100 bin inançlı gençle beraber. Onun arkasından İstanbul`un en büyük salonu olan Abdi İpekçi Spor Salonu`nda yine salonun içini ve dışını dolduran, takriben 40 bin inançlı insanla beraber, fetih gecesini kutladık. Dün sabahtan itibaren. Yıldız Sarayı`nda başlayan İslam Birliği toplantımız iki gündür çalıştı. Çeşitli komisyonlar, raporlar ve nihayi bildiriler okumak suretiyle, çok şükür, şu ana ulaştık ve böylece İslam Birliği hususunda Allah`ın lütfuyla; yeni, faydalı, hayırlı bir adımı atmış olduk. Bütün bu çalışmalardan sonra, şimdi, bu çalışmalarımızın bir değerlendirilmesini ve dolayısıyla çalışmalarımızla ilgili kapanış konuşmasını yapmaktayız.
Önce bir defa gayemiz, 6 milyar insanın saadetidir. Bu çalışmalar, bütün insanlık için yapılıyor. Hiç bir ayrım gütmeden hangi inançtan, hangi ırktan, hangi mezhepten olursa olsun, 6 milyar insanın hepsinin saadetini gaye alan bir çalışma içindeyiz.
Bu çalışmalar neden zorunlu olmuştur? Bunu görmek için dünya olaylarına, açılışta yaptığımız bakışı yapmak kafidir. Profesör Elvin Lazlo, BM`nin Yeni Düzen Komisyonu`nun başkanlığını yapmaktadır. Çünkü BM Teşkilatının bizzat kendisi komünizmin çökmesiyle kapitalizmin de insanlara saadet getirmeyeceğini bildikleri için, yeni bir düzenin araştırılmasını istemiş.  Bu   komisyonu  teşkil  etmiş,  yıllardan  beri  bu araştırmaları   yürütmektedir.   Nobel   Ödülü   almış   olan Prof.Lazlo`yu Türkiye`ye davet ettik. Geçen yıl vermiş olduğu konferansında kendisi 10-12 sebepten dolayı batının çökmekte olduğunu ilmi delilleriyle ortaya koydu. Bu çöküş bir yan çevrenin    kirlenmesi, ozon    tabakasının    delinmesi, Dünyadaki   tabii  kaynakların   gittikçe  azalması, diğer yan enerji ihtiyacında ortaya çıkacak büyük tehler, nüfus  artışının meydana getirdiği olaylar, yeryüzündeki gelir dağılımının meydana getirdiği  problemler, 12 ayrı husustan dolayı Prof.Lazlo konferansında ve “Global Denken” adlı kitabında belirtmiştir ki ben, hu batılıları nasıl uyırayım diyor. Bunlar tıpkı bir trenin içersinde lokantada yemek yemiş. O yemeğin rehavetiyle seyahat eden insanlara benziyor. Halbuki haberleri yok ki biraz sonra bu tren bir köprüye gelecek ve o köprüden aşağıya yuvarlanacak. Nasıl bir çığlık alayım, nasıl bağırayım, nasıl haykırayım da bu  batılıları  uyırayım, demektedir.
Şimdi   bizim   konumuz nedir? Dünyanın gidişatına baktığımız zaman gerçekte sadece Prof.Lazzo`nun söylediği 10-12 sebepten dolayı dünya bir felakete gidiyor değil. Onun saydığının yanında esasen ideolojik bakımdan da dünya bir felakete gitmektedir. Nitekim açılışta yaptığımız özetlemelerde ve burdu yapılmış olan konuşmalarda belirtildiği gibi bugün Dünya tek kutuplu bir Dünya haline gelmiştir ve batı mihrakları artık kendilerinin asırlardan heri gözettiği planlarını gerçekleştirmek istemekledir. Bundan dolayıdır ki hedef olarak İslam’ı seçmiştir. Hatta Nato`da bugüne kadar düşman rengi olarak kullanılan komünizmin alameti olan kırmızı renk yerine şimdi yeşil renk kullanılıyor. Hatta Avrupa ordusunun istihbaratına ait bize intikal eden bir raporda açıkça belirtildiği gibi, aynen buradaki gibi birçok profesörler, ordu mensupları, kumanlar bir araya gelmişler NATO`nun yeni hedefi ne olacak diye çalışma, yapmışlardır.
Bu çalışmada artık yeni hedefimiz komünizm ortadan kalktığına göre Fas`tan Körfcz`e kadar Avrupa`nın güneyindeki Müslüman ülkelerdeki İslami şuurlanma, yeni hedefimizdir, diyor. Bunları yok etmeye yöneleceğiz. NATO`nun yeni hedefi işte bu olarak teyin edilmiş bulunmaktadır. Görüldüğü gibi Bosna`da oluk oluk kanlar akıyor, İslam’ı ortadan kaldırmak için, Azerbaycan`da oluk oluk katliam yapılıyor. Niçin, İslam’ı ortadan kaldırmak için. 19 seneden beri barış içinde yaşayan Kıbrıs simdi aynen Bosna`ya benzetilmek isteniyor. Niçin, İslam’ı ortadan kaldırmak için. Cezayir`de zulümler yapılıyor. Niçin? İslam’ı ortadan kaldırmak için. Filistin`de, Keşmir`de zulümler 40 yıldan heri artarak devam ediyor. Niçin? İslam’ı ortadan kaldırmak için. Dün, bugün bunun tahlilini yaptık. Dedik ki yeryüzünde bu olaylar tesadüfen olmuyor. Firavunlardan beri kuvveti üstün tutan bir zihniyet vaktiyle Mısır vasıtasıyla dünyaya zulmetti, sonra eski Yunan, sonra Roma şimdi de Garp vasıtasıyla insanlığa zulüm ediyor. Garplı kendisinin nasıl bir zalim olduğunu bilmiyor. Çünkü yanlış bir medeniyet içinde yetişmiş. Onun için terbiye edilmesi gereken bir Al gibi etrafını tekmeliyor, sadece insanlığa fesat getiriyor. Bir kere daha bu açıklamaları  niçin yapıyorum,  işte  bu  dünyanın  gidişatı karşısında, mutlaka bütün insanlığın saadeti için, bu gidişata müdahale etmek mecburiyeti var. Bu gidişat böyle bırakılamaz. Bu gidişat böyle devam edemez. Mutlaka 6 milyar insan içersinde inançlı, aklı selim sahibi, şuurlu insanlar, gruplar, topluluklar bir araya gelerek bu vahim gidişatı etkilemek, dur demek, durdurmak mecburiyetindedirler.
İşte biz bugün ve dün bu vazifeyi ifa etmek için , bu şuurla sadece 1.5 milyar Müslüman’ın değil 6 milyar insanın hepsinin yeryüzündeki barışı, refahı saadeti için burada gayretli çalışmalar sürdürür ve Allah`a şükürler olsun demin de ifade ettiğimiz gibi bu çalışmalar vasıtasıyla gayemiz uğrunda önemli bir adım daha atmış olduk. Arkadaşlarımız işaret ettiler bu yıl bu toplantıların ikincisi yapılmıştır. Bu işaretle de söylenen söz şudur: Konu bütün insanlığı ilgilendirdiği için fevkalade ciddi bir konudur. Ondan dolayı çalışmalarımız çok ciddi bir şekilde sürdürmek zorundayız. Çalışmalarımızı çok şuurlu bir şekilde sürdürmek mecburiyetindeyiz ve arkadaşlarımızın işaret ettikleri gibi her yıl sıfırdan başlamamak mecburiyetindeyiz. Bundan dolayıdır ki ne yaptığımızı, ne yapmak istediğimizi çok iyi açık ve berrak olarak tespit etmeye ve bunu nasıl yapacağımız hususunda şuurla, gayretle planlı, programlı şekilde çalışmaya mecburuz. Önce bir defa gayemiz İslam Birliğini kurmaktır. Niçin? Çünkü bugün insanlığın gidişatını önlemenin tek çaresi budur da onun için. Karşımızdaki şer güçler, yeryüzünü fesada sokmak için hep beraber hareket ediyorlar. Onların ellerine geçirdikleri bu maddi gücü durdurmak, insanlığı bu felaketten kurtarmak Müslüman ülkelerin her birinin tek başına başarabileceği iş olmaktan çıkmıştır. Bütün bu insanlığı bu felaketten kurtarmak için kuvveti değil haki üstün tutan yeni bir gücün orta yere çıkması mecburiyeti vardır. Bu güç ancak İslam Birliği ile ulaşılacak bir güçtür. Bundan dolayıdır ki biz 6 milyar insanın saadetini istediğimiz için, bu saadetle ancak İslam Birliği ile gerçekleşeceği için, İslam Birliği nasıl kurulacak konusunu çalışmalarımızın ana hedefi olarak almış bulunmaktayız.
Meşhur bir söz vardır: İlim tasniftir. El ilmü tasnif. Bundan dolayıdır ki biz ne yapmak istiyoruz. Gayemiz nedir? Bu topluluğun manası nedir? Çalışma programımızın ana hattı, esası nedir? Bunu belirtmek için önce müsaadenizle bir benzetme ile konuyu açık ve berrak hale getirmek isliyorum. Bakınız şurada yeşil bir bahçenin içindeyiz, çok şükür, Allah`ın lütfuyla Yıldız Sarayı’ndayız. Etrafımız yemyeşil ağaçla dolmuş, bir bahçenin içindeyiz elhamdülillah. Yanımızda da bir büyük duvar, bir an için düşününüz ki bu duvarın arkasında bir duvar hakkı hakim kılmak isteyen hak binasının içindeyiz Allah`ın lütfuyla. Öbür tarafta da şerri, batılı hakim kılmak isteyen bir başka bina düşününüz. Bu karşımdaki bina ile bizim binamız aslında birbirleriyle çarpışıyor. İşte yaşadığımız asırda, Hak ile batılın mücadelesi böyle oluyor. Şimdi bu bulunmuş olduğumuz binayı 4 kat olarak düşününüz lütfen. Burası asıl temel kat, bunun üzerinde gördüğünüz gibi bir birinci katımız var, onun üzerinde burayı birinci kat dersek, burası ikinci kal, onun üzerinde üçüncü kat onun üzerinde de dördüncü katı düşününüz. Bakınız dünya olaylarına bakış yaptığımız zaman Bosna`da Müslümanlar katlediliyor. Dünya olaylarına baktığımız zaman en üst katta, yukarıda bir aksiyonlar dünyası dönüyor. Birçok olaylar cereyan ediyor, en üst katta cereyan eden aksiyonlar dünyasındaki bu aksiyonların sebebi üçüncü katlan gelmektedir. Üçüncü kal coğrafi ve siyasi taksimattır. 180 tane ülkeye bölünmüş yeryüzü ve Müslümanlarda 200 tane coğrafi taksimata uğramış, 200`e bölünmüş.  Üçüncü kata baktığımız zaman,  bu 200 tane Müslüman topluluğun 56 tanesi bugün BM`ye üyedir. Bağımsız müştekil devlettir. Geriye kalanlar ise başka idareler altında yaşayan   Müslüman   topluluklardır.   Bu   üçüncü   katın manzarasıdır. Siyasi ve coğrafi taksimat dünyası bu üçüncü kattır. Dördüncü kat Bosna`daki katliam, yani aksiyonlar dünyası, üçüncü bir katın sonucudur. Üçüncü katta gördüğümüz hu coğrafi taksimat ise ikinci kalın bir sonucudur, ikinci kat dediğimiz kat ise dinamik güçler katıdır. Dünyada bir takım dinamik güçler var. İşte Müslüman topluluklar İslam alemindeki bu dinamik güçleri temsil ediyorlar. 200 tane Müslüman ülke var. Şu bulunduğumuz salonda, her bir bölmeyi bir Müslüman ülke kabul ediniz. Bunun içersinde bir dinamik güç var. Orada Müslümanlık şuurunda bir topluluk var. Bu topluluk karşı taraftaki şer güçlere karşı şuurlu bir topluluk. Ancak ne yazık ki Müslüman ülkelerin coğrafyasına, üçüncü kata baktığımız zaman o üçüncü katta bu ikinci kattaki İslami şuur Müslüman ülkelere hakim değil. Pek çoğunda diğer şer binasından gelmiş sarmaşıklar, üçüncü katı kaplamış. Onun için siyasi coğrafyaya baktığımız zaman, üçüncü katta işte 60 milyon inançlı Türkiye, amma yönetim batı taklitçisi zihniyetlerin elinde. Oradan bir sarmaşık gelmiş bizim üst katı kaplamış. Şimdi bizim o üst kattaki sarmaşıktan ülkemizi kurtarmak için bu ikinci kattaki şuuru üçüncü kata hakim kılmamız gerekiyor. İkinci kattaki şuur ise bu birinci kattaki asıl ideolojik kaynaktan kuvvet bulabilir. Şu kat hakkı hakim kılma zihniyetinin katıdır. Şer binasında ise aynen böyle bir kat var. O da kuvveti hakim kılma zihniyetinin temsilcisidir. Ona dayanarak o ülkenin dinamikleri harekete geçiyor. Yani Amerika`daki   lobiler. Batıdaki aşırı uç mihraklarından kuvvet alıyor. Bu lobiler vasıtasıyla dünya coğrafyası değiştiriliyor. Dünya üzerindeki dördüncü kattaki zulümler, aksiyonlar meydana geliyor. Niçin Bosna`da katliam var? Çünkü karsı binanın kökünde, temelinde aşın uç nüvesi vardır onun için. Bu sebepten dolayıdır ki dünya olaylarım kat kal bir tahlile tabii tuttuğumu?, zaman en üst katta aksiyonları görürüz. Bunun altında coğrafi taksimatları görüyoruz. Onun altında dinamik   güçlen  görüyoruz. Onun temelinde ise ideolojileri görüyoruz. Bizim bulunduğumuz bina Allah`ın lütfuyla, Hakkı hakim kılmak, bütün insanlığa saadet getirme binasıdır. Batının içinde bulunduğu bina ise kuvveti üstün tutan, yeryüzünü fesada veren, şerre götüren ideolojinin binasıdır. Bu ideoloji, 1897`de Basel`de konferansını yaptı, planını kurdu. 100 sene bu planı yürüttü. Şimdi Amerika’da Clinton cumhurbaşkanı seçiliyor. Bu Clinon`un  cumhurbaşkanı seçilmesinin etkenlerini ararsanız, bunun kökü I897`de Basel konferansına dayanmaktadır. I896`da da Viyana`da Rumlar, toplantı yaptılar, kendilerinin Megalo İDEA Büyük planlarını hazırladılar.
Şer kuvveti  boş durmuyor, ilim adamlarıyla, devlet adamlarıyla geçen asırda hazırlıklarını yaptılar. Şimdi biz yüz sene Önce onların yaptıkları bu hazırlıklarının neticelerini görüyoruz. Bu açıklamaları yapmaya niçin ihtiyaç duyuyorum muhterem kardeşlerim. Yaptığımız, toplantı çok önemli, çok mühimdir de bunu açıklamak için. Onların yüz sene evvel Basel`de yaptığı toplantı neyse, bugün Müslüman ülkelerinin topluluklarının profesörleri n in, ilim adamlarının Yıldız Sarayında toplanarak yaptıkları bu toplantı aynı mahiyette bir toplantıdır. Aradaki fark şudur: Onlar şerri hakim kılmak için toplılar. Buradaki insanlar ise Hakkı hakim kılmak için, bütün insanlığın saadeti için bu toplantıyı yapmaktadırlar. Büyük olaylar bu kabil toplantılardan çıkıyor. Yoksa bilmem Ankara`da filanca parti kongresini yapmış. Şu gelmiş, bu gitmiş, Onlar denizin ü/erindeki toz kadar önemsiz. Asıl Önemli olaylar temeldeki bu inanç olaylarıdır. Onun için yaptığımız çalışmanın ve bu toplantının büyük ehemmiyetini hepimiz Allah`a şükürler olsun çok iyi biliyoruz, çok iyi kavramış oluyoruz.
Şimdi bu açıklamalardan sonra şuraya geliyoruz: iki günden heri yapılmış olan çalışmalarda hemen hemen İslam Alemi`nin her konusuna temas edildi. Ama, demin de işaret ettim ki, ilim demek tasnif demektir. Onun için, bu toplantının, kendine mahsus bir programı var. Bu toplantının kendine mahsus bir hususiyeti var. Bu toplantı çerçevesinde yapacağımız çalışmalarda, hepimiz bu gayeyi, bu çerçeveyi gözeteceğiz. Yoksa, hazır hutbe okumuş gibi, cebimizde hangi Müslüman topluluğa gidersek gidelim, yapılacak olan bir konuşma yapacak olursak, o takdirde, bu çok kıymetli vakti israf etmiş oluruz, haksız yere işgal etmiş oluruz. Ondan dolayıdır ki, ciddi çalışmak mecburiyetindeyiz. Bundan dolayıdır ki, açık, sarih bir talep ortaya koymak için bu toplantı, Müslüman Toplulukları İşbirliği Toplantısı yani 1. ve 2. kata ait bir toplantı bu.  Asıl, ana mevzuumuz budur. Müslüman topluluklar nasıl güçlenecek, kendi ülkelerin de nasıl etkin olacaklar. Peki bunu niçin istiyoruz. Bu güçler üçüncü kata hakim olacak ki, üçüncü kattaki Müslüman ülkeler bir araya gelerek İslam Birliği kurulsun.
Bir noktayı unutmamak mecburiyetindeyiz. O da şudur: Bakınız AT, Ortak Pazar önce altı ülkeden başlayarak kuruldu. Sonra arkasından 9`a, sonra  12`ye çıktı. Onun için İslam Birliği`nin kurulması için bugeburiyeti yok. Bunların içerisinde 8-10 tanesi bir araya gelir, İslam Birliğini kurmaya karar alır, ilan eder ve diğer Müslüman ülkelere de kapıyı açık bırakır. Sizde ne zaman sınırlanırsanız buyurun, gelin, katılın denir. Tıpkı AT`ta olduğu gibi.
Peki nerede bu 8-10 tane Müslüman ülke ki, bunlar, bu kararı alsınlar, insanlığın kurtuluşu için bu adımı atsınlar. İşte ilk temin edilmesi lazım gelen, hu adımdır. Hiç değilse 8-10 tane Müslüman ülke bir araya gelerek hu karan almalı, ilan etmeli ve böylece insanlığın kurtuluş hareketi başlamalıdır. Batı aşın uçlan, kendi kuruluşlarım kurmuşlar, bütün dünyayı kontrolleri altına almışlardır. 50 sene evvel   BM kuruldu,   sonra  NATO kuruldu. Şimdi BAB`ı kuralım diyorlar.
Bizim, yeryüzünde, Hakk`ı hakim kılmak için kuracağımız müesseseler nedir? Tabii bu müesseseler İslam Birleşmiş Teşkilatlarıdır. Sonra, kardeşlerimizin ifade ettikleri gibi, İslam Ortak Pazarı`dır. İslam Pazarı`na, İslam para birimine geçiştir. İslam NATO`sudur ve İslam UNESCO`sudur. Ama,` bu tabirlerin hepsi üçüncü katın tabiridir. Yani siyasi ve coğrafi taksimat alanında bunlar teşekkül etmelidir. Üçüncü katta bunun teşekkül etmesi için ikinci kattaki şuurlu toplumların güçlenmesi lazım gelir, temel bu kattır, onun için biz hu katta çalışmak istiyoruz ki bu temelden üstteki katı etkileyelim. Oradan dünya aksiyonlarını, en üst katı etkileyelim ve İnsanlığa saadet getirelim. Çalışmalarımızın asıl gayesi, hu kattaki asıl organizasyonlardır. Yani biz burada Eğitim Komisyonunu seçiyoruz. Bu Eğitim Komisyonu`ndan maksadımız nedir? Dördüncü kalın bir komisyonu mu bu? Hayır hu katın komisyonu. Yani nasıl yapılacak da 200 iane Müslüman topluluğu şuurlu topluluk haline gelecek. İşte, bizim asıl konumuz budur. Biz, temelde birinci ve ikinci katta asıl çalışmalarımı/ı yapmak mecburiyetindeyiz, ilim demek, tasnif demektir.
Şimdi, muhterem arkadaşlarım bakınız, gerek geçen yılki çalışmalar, gerekse bu yılki komisyonda yapılmış olan çalışmalar; bizim, asıl birinci ve ikinci katta ne yapacağımızla ilgili olarak müşahhas bakımdan şu teklifleri ortaya koymaktadır: Önce bir defa, isliyoruz ki, bu İslam Birliği Toplantısı senede bir defa noktasal olarak bir araya gelerek yapılan toplana olmasın. Sürekli olsun, sekreteryası olsun. Yıllık bir programla çalışan bir kuruluş olsun.  Bu arkadaşlarımızın tekrar tekrar dile getirdikleri fevkalade önemli bir konudur. Bundan dolayıdır ki iş yapmaya mecbur olduğumuz ilk iş budur. Onun için bakınız, bu yedi tane komisyon başkanına rica ettik ki şu masaya bir Sorun bakalım. Neden, çünkü bir yıl bu arkadaşlarını/la bu okudukları raporun tatbikatını isteyeceğiniz de onun için. B urda bir bakıma mesuller oturuyor. Buraya gelip konuşup, gidemeyiz.
Meşhur sözümüz, her istek, mukabil vecibeyi doğurur. Bunlar olsun isliyoruz, öyle mi? Öyleyse bu isteğin getirdiği vecibeleri yerine getirmek mecburiyetindeyiz. Niçin başka mevzuları ele almadıkta hu yedi tane mevzuyu ele aldık. Çünkü en mühim şey 200 tane ülkede hakikaten Müslüman topluluktan şuurlu hale getirmek. Bu teşkilatlanma konusu için ne teklifler getirilmiştir,   güneydoğu Asya`duki İslam Topluluğu, mesela Pakistan`daki bir İslam Birliği Merkezi tarafından, bu ilgi alanı içinde toplansın. Türk ırkından gelen Müslümanlar yani Asya`daki  Ortaasya`daki ve Anadolu`daki, Balkanlardaki Müslümanlar. Bunlar, mesela Türkiye`deki bir merkez tarafından kendi ilgi alanı içinde kucaklansın. Ortadoğu ve Afrika`daki Müslüman toplulukları ise mesela Kahire`deki bir merkez tarafından kucaklansın, Amerika, Avrupa ve Avustralya`daki Müslüman topluluklar ise mesela Avrupa`daki bir merkez tarafından kucaklansın. Dün açılış konuşmasında söyledim. Avrupa Müslümanları meselesindeki tekliflere dayanarak mesela Bonn`da 54 milyon Avrupa`daki Müslümanların bir merkez binası olsa. Bunun içersinde Romanya`nın bir sekreteryası olsa, l`olonya`daki Müslümanların, Rusya`daki Müslümanların, Ukrayna`daki Müslümanların bir sekreteryası, Almanya, İngiltere, Fransa`nın bu binada bir sekreteryası olsa. işte, İslam Aleminin şuurlu hale, müşahhas bir hale gelmesi bakımından da aynı zama da büyük bir mana ifade eder. Bu binanın içerisindeki bir ajans merkezi, bu bölgedeki Müslüman toplulukların meselelerini takip etse ve bunları, diğer merkezlere bildirse; böylece bütün Müslüman toplulukları bir birlerinden haberdar olsalar, yavaş yavaş İslam Birliği teşekkül etmiş olur. Bundan dolayıdır ki Teşkilatlanma Komisyonu`ndaki arkadaşlarımız, geliniz, bu 200 tane topluluğun, önce mümkünse, bu şekilde birlik binalarını yapalım. Bu 200 tane topluluğun, yani coğrafi taksimata uğramış ülkelerdeki Müslüman topluluklarının, adreslerini merkezlerini, faxlarını bir kitap halinde toplayalım, işte şu kitap “1.5 milyarlık şuurlu İslam Alemi`nin şuurlu kuruluşlarını ihtiva ediyor” diyelim. Bu, alılmış Önemli bir adım olur ve bundan başka da “bu toplulukları şuurlırmak için de ne yapacağız?” diye ayrıca sırf münhasıran teşkilatlanmayı kuvvetlendirmek için belli bir toplantı yapılsın. Uzmanlarla beraber. Bu genel bir toplantıdır. Bu genel toplantının içinde bu detaylara inmek mümkün değil. Halbuki bunların her biri ayrı ayrı önemli konulardır. Öyleyse teşkilatlanma sahasında yapılacak olan çalışmalar yıllık bir programla geliştirilmelidir.
Diğer yan, çok önemli bir konu. Bakınız, Müslüman ülkelerin teknolojisi ve  yönetimleri de dış güçlerin kontrolünde ne yapacağız? Bekleyecek miyiz hayır, “nasıl Müslüman ülkeler teknolojiyi geliştirir”   konusunu eğer biz Müslüman ülkelerdeki bu islerin uzmanlarıyla bir toplantı yapacak olursak gök enteresan fikirlerin çıkacağına baştan inanıyorum. Nitekim Türkiye`deki TEK-DER bir toplantı yaptı. Mısır`da kıymetli atom profesörü Daswki beyefendiyi davet etliler ve bu toplantının arkasından müslüman ülkelerinin geri kalmışlıkları nasıl telafi edilir? Konferansın mevzuu da buydu, arkasından da bu hususta özel celse yapıldı. Bu celsede, bakınız, Davvski beyin teklifi şu oldu: Dedi ki: “Bu araştırmaları, Müslüman ülkelerin resmi yönetimlerine yaptırmazlar. Eğer Müslümanlar vakit kaybetmek istemiyorlarsa gelin bir teknolojik araştırma vakfı kuralım.  Doğrudan  doğruya Müslüman, şuurlu insanlar tarafından finanse edilen bu vakıf; mesela füzeleri geliştirsin. Pilotsuz uçakları geliştirsin. Elektronik cihazları geliştirsin.
Diğer yan, stratejik araştırma için bugün 1.5 milyarlık İslam Alemi bir büyük göle benziyor, bu potansiyel var ama ortada elektrik yok. Çünkü dinamo yok. Stratejiden asıl maksadımız bu 1.5 milyar Müslüman güç. Bu güçten nasıl elektrik çıkacak? Bugün 1.5 milyar Müslüman, bir Filistin meselesinde hiçbir şey ifade etmiyor. Oturuyorlar, kendi kendilerine, barış görüşmeleri yapıyorlar. Müslümanların hiçbirini dikkate almadan isledikleri gibi anılaşmalar yapıyorlar. Diğer bir ifade ile milyonlarca insan topluluğu kendi varlığını nasıl etkin hale getirebilir. Bizim strateji komisyonundan beklediğimiz budur. Bu hususta önemli misaller vardır. Mesela Grilin Hindistan`da yapmış olduğu çalışmalar hakikaten istifade edilecek çalışmalardır. Bir kişi, İngilizlerin Hindistan`dan çıkmasına sebep oldu. Şiddete de baş vurmamıştır. Bu ve buna benzer pek çok  misal  ne gösteriyor? Aslında büyük insan kalabalıkları bir güçtür ama bu güç nasıl efektif hale getirilebilir, işte bizim stratejik komisyonumuz bunu araştırıp bunu ortaya kaymalıdır.  Bu  sahada yapılabilecek çok iş vardır.  Bu açıklamalardan sonra sözlerimizi kapatırken Cenab-ı Allah`tan diliyoruz ki inşaallah gelecek seneki toplantımız hu önümüzdeki bir yıl çok daha başarılı çalışmalar yapılmış olarak akdedilsin. İnşaallah gelecek yılki toplantımız çok daha iyi hazırlıklar yapılarak yapılmış olsun. İnşaallah gelecek yıldaki toplantımızda İslam aleminin bu seçkin ilim, siyaset, devlet adamlarına ilaveten daha pek çok önemli şahsiyetlerin bulunduğunu biliyorum. O şahsiyetleri de hu heyetin içerisine katacak şekilde yapılmış olsun. Bu temennilerle Cenan-ı Allah`tan bütün Müslümanlara zulümlerden kurtuluş, bütün insanlığa saadet diliyoruz. Emeği geçen bütün kardeşlerimizden Allah razı olsun. Esselamü Aleyküm.

 

 

MİLLİ ÇÖZÜM MAKALELERİ İÇİN TIKLAYINIZ…

 

 

BENZER İÇERİKLER

Size daha iyi hizmet sunabilmek için çerezleri kullanıyoruz. KABUL ET Detaylı Bilgi