Anasayfa Gündem MİLLİ GÖRÜŞ’ÜN ORDUYA BAKIŞI!

MİLLİ GÖRÜŞ’ÜN ORDUYA BAKIŞI!

Yazar: yonetici
0 Yorum 964 Görüntüleyen

MİLLİ GÖRÜŞ’ÜN ORDUYA BAKIŞI!

 

Erbakan Hocamız’ca defalarca ve çok önemli ortamlarda dile getirilen ve aslında levha halinde yazılıp asılması ve üzerinde kafa yorulması gereken şu vecizeleri, maalesef yeterince anlaşılmış değildir:

“Bir kimse Malazgirt’te inanışının şahlanışını yaşamadan; Kosova’da, Niğbolu’da bir kılıç olup parlamadan; Ulubatlı Hasan olup İstanbul’u fethetmeden, Sultan Fatih olup atını denize sürmeden; Kanuni olup şanlı ordularıyla Avrupa’nın içlerine yürümeden… (Çanakkale’de) Seyit Çavuş olup 250 kiloluk mermiyi “Ya Allah!” diyerek namluya sürmeden… Bir insan (Kutlu Kurtuluş Savaşımızın ilk büyük zaferi sayılan ve Mustafa Kemal’in komutasında yapılan) Sakarya’nın siperlerine girmeden ve (bizzat kendisinin büyük bir dirayet ve cesaretle tarihi hareket ve çıkarma emrini verdiği) Kıbrıs’ta düşman tahkimatının arasından geçmeden, Milli Görüş’ün ne olduğunu anlayamaz!” sözleri, kahraman ordumuzun değerini ve Milli Görüş düşüncesini ne güzel ifade etmektedir. Şanlı Kurtuluş Savaşımızı ve Kıbrıs çıkarmamızı yapan askerle; Malazgirt’ten, Kosova’ya, İstanbul’un Fethinden Mohaç’a, tarih boyunca destanlar yazan ecdadın aynı ruh ve şuura sahip oldukları da veciz bir şekilde belirtilmektedir.

Bu tarihi ve talihli ifadeler:

1- Milli Görüş’ü anlamak için asker ruhuna ve cihat (yani Milli Savunma, Hak ve adaleti hâkim kılma) şuuruna sahip olmak gerektiğini…

2- Çünkü Malazgirt’te, Kosova’da, Niğbolu’da, İstanbul’un Fethi sırasında, Mohaç’ta, Çanakkale destanında, Sakarya’da ve Milli Kurtuluş Savaşı’nda ve nihayet şanlı Kıbrıs çıkarmasında başkalarının değil, bizzat kahraman askerlerimizin zalim güçlerle mücadele ettiğini…

3- Ve zaten Hz. Peygamber Efendimizin İstanbul’un Fethini müjdeleyen hadis-i şerifin de, Sultan Fatih’e işaret ederken aslında Türk askerini ve onun inançlı ve liyakatli komuta kademesini överek zikrettiğini…

4- Böylece hem Efendimiz Aleyhissalatü Vesselamın, hem de Aziz Erbakan Hocamızın bizim “Ordu-Millet” gerçeğimize işaret ve beşaret ettiklerini açıkça bildirmektedir.

5- Erbakan Hocamızın yukarıdaki sözleri, aynı zamanda; “Mademki Milli Görüş’ü en iyi anlama yeteneğine ve yetişme geleneğine sahip bulunan, herkesten ve her kesimden önce ‘vatanı ve kutsalları için fiilen mücadele eden ve zaten bu düşünce ve disiplinle eğitilen’ kahraman askerlerimizdir. Öyle ise ‘Yeniden büyük Türkiye’nin ve Adil bir Düzenin ihyası da her halde ve öncelikle askerlerimizin gayretiyle gerçekleşeceğine” dikkat çekilmektedir.

6- Ve zaten, ülkemizin de yarısını kendi sınırları içinde sayan “Arz-ı Mev’ud-Yahudilere va’ad olunan topraklar” hedefine odaklanan Siyonist Merkezler (ve onların güdümündeki ABD ve AB) bu şeytani projelerinin önündeki en büyük engel olarak ordumuzu gördüklerinden, malum 28 Şubat darbesini: “Erbakan’ın kökünü kurutmak ve TSK’yı etkisiz ve yetkisiz bırakmak” üzere tertipledikleri, feraset ehlince gözlenen ama özenle gizlenen bir gerçektir.

7- Erbakan Hoca’nın yukarıdaki tespitlerini bu şekilde tahlil ve tefsir etmemizi sindiremeyen ve bu hikmetleri bugüne kadar sezip fark edemeyen kimselerin, dar çerçevede ve kapalı odalar içerisinde yapacakları tenkit ve itirazlar hiçbir öneme ve değere haiz değildir; çıkıp bu yorumlarımızın yanlışlarını ve çarpıtılmış yanlarını ortaya koymaları gerekir. Çünkü Erbakan sayesinde makam ve menfaat sahibi olmak ve uzun yıllar maaş ve mevki hatırına yanında bulunmak başka şeydir. Onu anlamak ve inanmak ve bunlar uğruna her türlü fedakârlığı göze almak ise çok daha başka şeydir.

İşte 05 Haziran 2001 Milli Gazete’nin Yıldızlı yazısı: Asker ve Milli Görüş!

Türkiye’de en iyi anlaşması gereken iki kesimden söz ediyoruz: Asker ve Milli Görüşçüler! Baştan belirtelim ki, bu yaklaşım bazılarına “itici” gelebilir. Bazılarının “bıyık altından gülümsemesine” yol açabilir. Fakat bütün bunlar gerçeği ve olması gerekeni asla değiştirmeyecektir. Önce bu görüş “bazıları”na niçin “itici” gelebilir, onu düşünelim. Çünkü bu “bazıları” Türkiye Cumhuriyeti’nin “mürtecilik” diye bir problemi olduğunu kabul etmektedir. Oysa Bizim milletimiz hamdolsun bugün, İslam’ı en iyi anlayan bir millettir. Ve bu millet, dininin kendisini geri götürmeyeceğini, bilâkis ülkesini dünyanın en ileri, en medeni, en müreffeh ülkesi haline getirmenin dini bir vecibe olduğunu bilmektedir… Böyle bir şuurun Cumhuriyet Türkiyesi için “tehlike” arz etmesi safsatadan başka bir şey değildir. Ama o “bazıları” kendi çıkarlarını sürdürmek için en iyi yolun “Millet-Devlet kavgası”nı kışkırtmak olduğunu düşünmektedir. Doğrudan doğruya İslam’ı, Müslüman’ı zikretmezler. Bir irtica yargısıyla propagandalarını sürdürürler. “Tehlike” olarak ortaya koydukları, Anadolu’nun örtülü kadınının büyük şehirlerde de kendi tarzıyla hayat sürmesi, başörtülü kızın üniversiteye gitmesi, İmam Hatip Lisesi’ni bitiren evladımıza devlette görev verilmesi gibi son derece doğal ve insani olan şeylerdir. Bu saydıklarımızın bugüne değin, hiçbir terör işine, yolsuzluk, vurgun, talan pisliğine bulaşmamış olmaları bu “bazıları” için herhangi bir anlam ifade etmez. Onlar yine de hoyrat, düzmece raporlarıyla çeşitli kesimleri etkilemek peşindedir.

Bu ülkenin gerçek değeri olan Milli Görüş’le askeri cenahın, birbirini en iyi anlayan, hatta birbirini tamamlaması gereken iki cüz olduğunun belki binlerce karinesi vardır. Ancak bugün bir örnek vermekle iktifa edeceğiz. Aydınlık’tan Uğur Yıldırım’ın sorularını cevaplayan emekli Hava Korgeneral Aslan Öner 34 askerimizin şehit olduğu CASA olayını değerlendirirken, söz dolaşıp Kuzey Irak’a, oradan da Kıbrıs’a geliyor. Sayın Öner, Ecevit’i kastederek “Sen ne anlarsın harekâttan. Ada’nın yarısını zaten almışız, o ise Amerika istiyor diye harekâtı durduruyor. Hâlbuki al tamamını, ondan sonra otur onlarla masaya. Onlar yalvarsın sana, yarısını ver…” diye doğru bir çıkış yapıyor. İşte 1974’teki o harekât yapıldığında hükümete Milli Görüş ortaktı ve harekâtı Ecevit’e rağmen Erbakan başlatmıştı ve bu tarihi gerçeği Sn. Rauf Denktaş da itirafta bulunmuşlardı. Milli Görüş’ün kapsayıcı ve kalıcı bir çözüm için o zamanki ısrarı bugün de herkes tarafından hatırlanmaktadır. Şimdi bu asker hassasiyeti nasıl olur da Milli Görüş’le değil de Ecevit zihniyetiyle paralel zannedilir, anlaşılır şey değildir![1]

 

..

 

MAKALENİN TAMAMI İÇİN TIKLAYINIZ…

BENZER İÇERİKLER

Size daha iyi hizmet sunabilmek için çerezleri kullanıyoruz. KABUL ET Detaylı Bilgi