Erbakan Hocamızın Kutlu Doğum mesajı
Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından her yıl 14 – 20 Nisan tarihleri arasında kutlanılan, Kutlu Doğum Haftası tüm Türkiye’de coşkuyla idrak ediliyordu. Milli Görüş Lideri merhum Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ın 1997 yılında Başbakan olarak, Kutlu Doğum Haftası münasebetiyle yaptığı konuşma ise hâlâ hatırlanıyordu. Merhum Erbakan’ın Türkiye’nin o sıkıntılı günlerinde, Peygamber Efendimiz hakkında yaptığı konuşma adeta bir ders niteliği taşıyordu.
“Peygamber efendimiz bütün âlemlere rahmet olarak gönderilmiştir. Bütün insanlığın ondan ders alması gerekmektedir. İslam insanlığın kurtuluş ve saadet reçetesidir. Hepimizin bildiği gibi son yıllarda genler üzerinde çok büyük çalışmalar yapılmıştır. Tarım ve tıp maksatlı çalışmalar yoğunlaşmıştır. Artık biliyoruz ki, bir nebat, bir hayvan, bir insan, bunların hepsi sonuçta bir dişi ve bir erkek hücreden teşekkül eden bir ilk hücreden meydana geliyor. Bu ilk hücrenin tamamında bir kabuk, bir plazma ve bir kromozom bulunuyor. Ama birisinden buğday, birisinden kedi, birisinden insan çıkıyor. Bu neden böyle oluyor? diye genler üzerindeki araştırmalar sonucu şu gerçekleri ortaya çıkıyor ki; insan kromozomu hayvanların ve nebatlarınkinden çok farklıdır. Zira nebatları meydana getiren kromozomların tek merkezli, hayvanları meydana getirenlerin iki merkezli, insanları meydana getirenlerin ise üç merkezli kromozom olduğu ve insanı insan yapan asıl özelliklerin işte bu üçüncü merkezden doğduğu ilmi araştırmalarla kesinleşmiş bulunuyor. Dolayısıyla maymundan insan olmaz. Çünkü maymun bir hayvandır, onun kromozomu iki boğumludur. Asıl insanı insan yapan üçüncü boğuma hayvanların kromozomu içinde asla rastlanmıyor. Bu üçüncü boğum nedir ki insanı insan yapıyor? İnsanı “gülen hayvan” diye tarif etmek çok yanlıştır. İnsanı “konuşan hayvan” diye tarif etmek sapıklıktır. Çünkü maymunlar da gülüyor. Birçok hayvanlar hatta balıklar uzak denizlerde birbirleriyle telsizlerle konuşuyor.
Peki, insanı hayvanlardan ayıran nedir? diye sorduğumuz zaman Cenab-ı Hakkın o üçüncü boğumdan dolayı insanlara hasletmiş olduğu 4 tane temel özellik ortaya çıkıyor:
1) İnsan öyle bir mahlûktur ki, doğruyla yanlışı ayırabiliyor.
2) İnsan öyle bir mahlûktur ki, iyiyle kötüyü, güzel ile çirkini ayırabiliyor.
3) İnsan öyle bir mahlûktur ki, adalet ile zulmü ayırabiliyor.
4) İnsan öyle bir mahlûktur ki, faydalı ile zararlıyı ayırabiliyor.
İnsanı insan yapan, işte asıl Cenab-ı Hakkın vermiş olduğu bu üstün ve müstesna meziyetlerdir. Onun için insan mahlûkların en şereflisi, en ekremidir. Bundan dolayıdır ki, doğru ile yanlışı ayırma özelliği, insan toplumlarında ilim kurumlarını meydana getirmiştir. Öbür taraftan iyi ile kötüyü, güzel ile çirkini ayırdığı için, insanlara ahlak ve din kuralları gönderilmiştir. Faydalı ile zararlının ayrılmasından ekonomik kavramlar, zulüm ile adaletin ayrılışından siyaset ve hukuk şekillenmiştir. Böylece insanı insan yapan bu temel meziyetler, yani kromozomundaki bu özellikler toplumda bu yapıların oluşmasına sebebiyet vermiştir. Bu açıklamalar ilim ve dinin yerini çok iyi kavrayalım diye gereklidir. İlim bir şeyin doğruluğunu gösterir. Beş dörtten büyüktür bunu gösterir. Eğer o beş kazanç haram ve dört kazanç helal ise, işte dinde ve ahlak da gelip o dört helal kazancın beş haram kazançtan üstün ve yararlı olduğunu öğretir. Beşin dörtten büyük olduğunu bilmek yetmez; hangisinin kârlı ve hayırlı olduğunu bildiren Hak Dine ihtiyaç görülmektedir. Öyle ise bunları birbirinin yerine koymak mümkün değildir. Dolayısıyla sadece akla ve ilme dayanarak saadet bulacağını zan edenler temelden yanılgı içindedir. Çünkü Din fıtridir, zaruridir. Saadetin kaçınılmaz bir gereğidir. Kaldı ki Müslümanlıkta ilim dinin bir şubesi, emri ve müminin görevidir.
..
MAKALENİN TAMAMI İÇİN TIKLAYINIZ…