MİLLİ DÖNÜŞÜME BİR LİDER LAZIM
Bismillahirrahmanirrahim.
“…… Allah’ın emri; (bütün işleri ve hükümleri, ölçüyle tanzim ve) takdir edilmiş bir kaderdir”
“(Rabbinin seçtiği ve rehber tayin ettiği kutlu insanlar) ki onlar; Allah’ın risaletini (mesaj ve müjdesini öğrenip öğreten ve) tebliğ edenlerdir; ve O’ndan haşyet (ve hürmetle) içleri titreyenlerdir; ve Allah’ın dışında hiçbir kimseden (hiçbir güç ve kesimden) korkmadan (davasını ve davetini yürütenlerdir). Hesaba çekici (ve herkese hak ettiği karşılığı verici) olarak, Allah kâfidir” (Ahzab Suresi 38. ayet son kısım ve 39. ayet)
İslami diriliş ve derleniş hareketine, insani düşünüş ve Milli Görüş devrimine ve Türkiye merkezli Adil bir Düzenin yeryüzü hâkimiyetine öncülük yapacak kabiliyet ve karakterde, ulvi hedefler istikametinde bir lider lazımdır ve mutlaka ortaya çıkacaktır. Cenabı Hakkın takdir ve tayin buyurduğu, mazlum halkların da ihtiyaç duyduğu böyle bir değişim ve devrime, hiçbir güç engel olamayacaktır; milyarların duası mazlumların davası yerde kalmayacaktır.
Bir hücredeki harika mucizeyi, bir böcekteki akıl almaz marifeti, bir tohum tanesinde gizlenen ilahi projeyi, insan neslindeki yüksek meziyeti ve sırrı hilafeti, yeryüzündeki mükemmel dengeyi ve en küçük dairesinde milyonlarca dünyayı barındıran yedi kat ve milyarlarca tabaka göklerdeki muhteşem âlemlerin esrar perdesini aralamak, araştırmak ve insanlığa yeni ufuklar açmak gayret ve basiretinden mahrum bulunan malum zevatın, “post’ta oturarak dosta ulaşmak” hevesiyle; şu gaflet, cehalet ve dalalet batağındaki insanlık irşat olunur mu?
Samimi bir ihtiyaç ve iştiyak duyarak, mana ve mealini okuyup, Allah’ın maksadını anlamaya çalışarak Kur’an iklimine, yani hakikat ve hikmet sarayının içine girmeyip, sadece mübarek lafzını ezberleyen, Mushaf’ın sürekli çevresinde gezinip, bir türlü özüne nüfuz etmeyen taklitçi ve şekilci, hatta dini istismar edici zerzevattan, mazlumların ve Müslümanların kurtuluş davasına rehberlik yapmaları umulur mu?
İslam’ın emirlerini ve iyilikleri tebliğden, haram ve haksızlıkları, akılsızlık ve ahlaksızlıkları kötülemekten bile korkan; Ayet Hadis okuyup, zalim insanlardan makam ve menfaat kollayan; hoşgörü safsatasıyla CİHAD’ı, hikâye ve cevaz fetvalarıyla İCTİHAD’ı unutturan; yani yeni bir Kur’an medeniyetinin ve Adil bir Düzenin ekonomik, siyasi, ilmi ve ahlaki kurum ve kurallarını hazırlamaktan aciz, hatta böyle bir ihtiyaçtan habersiz bulunan madrabazların peşinde sürüklenip, Saadet nizamına kavuşulur mu?
“Ey iman edenler (sakın), benim de düşmanım sizin de düşmanınız olan (kişileri, çevreleri ve ülkeleri) evliya edinmeyin (zalim ve kâfir güçlerin hükmüne ve himayesine girmeyin. Buna rağmen hangi sebep ve beklentiyle) Siz onlara karşı meveddet (yaranmak için muhabbet ve destek) yöneltmektesiniz; oysa onlar size Haktan gelen (Kur’ani emir ve hükümleri) inkâr etmişler, Rabbiniz olan Allah’a imanınızdan dolayı, Elçiyi de, sizi de (hürriyetlerinizden ve hükümet etmekten) çıkarıp (izzetli hayatın dışına itmişlerdir) Eğer siz, Benim uğrumda (Kur’an’ın adalet kurallarını hâkim kılmak ve herkese temel insan haklarını sağlamak üzere) CİHAD etmek ve Benim rızama erişmek (niyeti ve gayretiyle yola) çıkmış iseniz (nasıl oluyor da hala içinizde zalim ve kâfir) onlara karşı meveddet (sevgi ve destek) gizliyorsunuz? Ben sizin gizli tuttuklarınızı da açığa vurduklarınızı da bilirim. Sizden kim bunu yaparsa (zalim ve kâfir güçlere yaranmaya ve sığınmaya çalışırsa) artık o (Hak) yolun ortasından şaşırıp-sapmış olur.”[1]
..
MAKALENİN TAMAMI İÇİN TIKLAYINIZ…