MİLLİ ÇÖZÜM’ÜN CESARET KAYNAĞI
VE
HAYDAR BAŞ’CILARIN KÜSTAHLIĞI
Şeyhliği de Prof.luk etiketi de şüpheli ve şaibeli olan ve ardından uzun yıllar parti şefliği yapan ve sonra Korona Vebasıyla bu dünyadan ayrılan Haydar Baş’ın müritlerinden Yusuf Karaca: “Fatih dinsiz miydi?” diyecek kadar küstahlaşmıştı. Hiç utanmadan ve sakınmadan aynen şunları zırvalamıştı:
“İcmal Gençlik Kampı’nda Asude Yılmaz Hanım’ın Fatih konusunda ortaya koyduğu belgeler, dinleyenleri adeta şaşkına çevirmişti. Bundan sonra da konuyla ilgili tarihçi arkadaşlarımızdan duyacaklarımız, herkesi şaşırtmaya devam edecektir… Oysa birtakım uyduruk hadislerle ‘Fatih’i Peygamber’in övdüğü’ yalanlarıyla büyüdük hepimiz. Şarabına zehir konarak oğlu tarafından öldürülen Fatih’in, şarap içtiği kesin iken peygamber şarap içen birini nasıl övmüş olabilir? İslam’ın haram kıldığı öldürmeyi, helâl yapan Fatih, oğlu Bayezid tarafından öldürülmüş. Sen misin taht uğruna evlat öldürmeye ‘caiz’ diyen, al sana!.. Tarih dalında otorite isim Halil İnalcık şöyle der: ‘Fatih, İstanbul’un fethinden sonra kendisini Doğu Roma İmparatorluğu’nun varisi görmüş, Kayser-i Rum (Roma İmparatoru) unvanını benimsemiş, imparatorluğu eski Bizans sınırlarında kurmak için seferlerini ve davranışlarını buna göre ayarlamıştır’. Fatih, kendini ‘Roma varisi’ görürken, bize ‘peygamber varisi’ diye yutturuldu! Fatih dönemi İslam dışı uygulamalarına iki örnek verelim: İslam hırsızlıkta el kesilmesini emrederken Fatih kanunlarında sığır çalanın eli kesilmiyor, bunun yerine yüz akçe ceza veriliyor. At çalarsa şayet, el kesilir. Zina yapana mesela para cezası veriliyor, hâlbuki şeriat yasasına göre fiziki ceza gerektirir. Şarap içene iki sopa yerine, bir akçe alınması öneriliyor… Franz Babinger Osmanlı ve Bizans kaynaklarına göre Fatih’in kişisel ve karakter özelliklerini babası ve dedesinden değil, annesinden aldığını aktarmaktadır. Babinger, Dukas’tan aktardığına göre ‘2. Mehmet pire gibi adam öldürmekten zevk alırdı’ tespitine yer verir. Her çocuk gibi Fatih de annesinden çok etkilenmiştir. Fatih için ‘temelde dinsel bağları olmayan bir insan’ yorumunu yapan kaynaklar, oğlu Bayezid’in babası Fatih için ‘dinsiz’ dediğini belirtirler. Emine Çaykara’nın Halil İnalcık’tan aktardığı ‘Osmanlı sultanlarının çoğu ayyaştı’ tespiti çok önemli.” (14 Ağustos 2017, Yeni Mesaj)
Bu Yusuf Karaca’nın ve diğer sapıtmış Haydar Başcıların, hiç sıkılmadan böylesine soysuz ve şuursuz bir hırçınlıkla Fatih Sultan Mehmet Han’a yönelik düşmanlıkları, aslında Osmanlı Devleti’ne ve Konstantin’in Fethi’ni övüp müjdeleyen Hz. Peygamber Efendimize duydukları gizli düşmanlığın açığa vurulması olmasındı? Bunların Fatih Sultan düşmanlığı, topyekün Osmanlı düşmanlığının bir yansımasıdır ve herhalde İstanbul’un fethini hâlâ hazmedemeyen Haçlı Batı’ya uşaklık ve yavşaklık amaçlıdır. İstanbul’un fethini müjdeleyen Hadis-i Şerifi, büyük Mezhep İmamı ve Muhaddis Ahmed bin Hanbel’in (M. 780-855) Müsned’inde (Cilt: 4 No: 335) ve tam 600 yıl öncesinden yazılmıştır. Ayrıca İmam Buhari Et-Tarihül Kebir’inde (Cilt: 1 No: 81), Tarihci Tebarini El-Mücmail Kebir (Cilt: 2 Sh: 38’de), Muhaddis Hakim, meşhur Müstedrekinde (Cilt: 4 No: 4222), Muhaddis Heysemi ise -Mecma’uz- Zevaid (Cilt:6 No:219)da bu hadis kayıtlıdır. Bu Haydar Başçı sapkınların; Haçlı Papalık hizmetçisi Fetullah Gülen’e ve işbirlikçi AKP’ye karşı tavırları ise, Sünni İslam ve özellikle Erbakan düşmanlıklarına birer kılıftır. Allah aşkına aklı ve vicdanı olan söylesin, Haçlı Papa’nın huzurunda rükû edip elini öpmekle, Haçlıların Konstantin Kalesini ve Ayasofya Kilisesini ele geçirip bu ülkeyi İslam vatanı yapan Sultan Fatih’e düşmanlık etmenin ne farkı vardır? Haçlı Batılı gâvurların bazı yazar ve tarihçi takımının kuyruk acısıyla Osmanlı aleyhine uydurdukları yalan ve iftiraları doğru sayıp, Hz. Peygamber Efendimiz’in müjdesine muhatap Sultan Fatih’i ve diğer padişahları ayyaşlıkla suçlayıp saçmalayan ve içkinin İslam’daki cezasını hatırlatan Yusuf Karaca gibi zavallı zırvacı takımına ve Milli tarih tahribatçılarına sormak lazımdı:
Peki İslam hukukuna göre; müridlerinin karısını ayartan ve evinde aylarca alıkoyduktan sonra zorla boşatıp haremine aldığı iddia olunan tarikat şeyhlerine ve yine YÖK’te tescili bulunmayan sahte Prof. etiketli parti şeflerine nasıl bir ceza uygulanmalıydı? Yoksa bu çok karılı harem hayatı da mı sahte Atatürkçülüğünüzün bir icabıydı?
..
MAKALENİN TAMAMI İÇİN TIKLAYINIZ…