Memduh Bayraktaroğlu Gibilerin
KUYRUK ACILARI VE ERBAKAN GICIKLIKLARI
Sözcü ve Korkusuz Gazete yazarları; sanki Erdoğan’ı iktidara taşıyan ve bunca tahribatına rağmen iktidarda tutan Siyonist ve Emperyalist odakların kiralık adamlarıydı. Çünkü bunlar Erdoğan’ın yanlış ve yıkıcı icraatları bahanesiyle İslam’a ve Erbakan’a havladıkça, AKP oy toplamaktaydı. Sözcü ve Korkusuz Gazetelerinin yazar bozuntularının bir kısmı eski solcu salaklar, bir kısmı da eski sağcı asalaklardı. Bir dönem Süleyman Demirel’e “gerici, yobaz” diye saldıran solcu salaklarla, Ecevit’e ve CHP’ye sataşan sağcı asalakların şimdi aynı ağızla Erbakan’a ve İslam’a kin kusmaları, aslında bunların ortak paydasının DİN düşmanlığı olduğunun kanıtıydı.
Memduh Bayraktaroğlu 9 Ağustos 2023’te YouTube’da kendi sitesinde şu zırvaları sıralamıştı:
“Süleyman Demirel 1965-69 arasındaki Başbakanlığı döneminde bu ülkeyi o günün kaynaklarıyla her yıl %7 büyüttü, enflasyon ise %5’ti. Şimdi sizin Türkiye’nizde aylık enflasyon %10… Baktılar Süleyman Bey bunu başarıyor, Necmettin Erbakan diye bir adamı ortaya çıkardılar. Necmettin Erbakan, Adalet Partisi içinde 41 tane dinci yobazı aldattı, kandırdı ve Adalet Partisi’ni böldü. Sonra işte o ünlü 69 Devalüasyonu yaşandı. İşte o dinci yobazlar Adalet Partisi’nden Erbakan’ın kışkırtmasıyla kopartılmış demokratik partiyi kurmuş 41 yobaz… Evet, İslam yobazı. Recep Bey, siz bunları biliyor musunuz, bilmiyorsunuz. Ama ben biliyorum, bizler bunları biliyoruz. Süleyman Demirel’in önüne geçmek için işte o siyasi İslami tohum o zaman atıldı. Süleyman Demirel rahmetli çok akıllı adamdı. Erbakan Odalar Birliği Başkanı olduğunda, sahte oyla seçildiği anlaşıldı ve sahte oyla seçildiği anlaşıldığı müfettiş raporları ile saptanmıştı.
Odasını terk etmesi istendi, tabi normal olarak terk etmedi. Süleyman Demirel talimat verdi, “Kırın kapısını, tutun kolundan atın dışarı!” dedi. Kırdılar kapıyı, tuttular kolundan attılar dışarıya Erbakan’ı. Erbakan 71’de 12 Mart Muhtırası’nda yurt dışına kaçtı. 73 Seçimlerinde baktılar ki Süleyman Demirel liderliğindeki Adalet Partisi tekrar tek başına iktidara gelecek, askerler sözde düşman oldukları Erbakan’ı İsviçre’den özel uçakla Türkiye’ye getirip, Milli Selamet Partisi’ni kurdular Millî Nizam yerine. Oysa Milli Nizam’ı da o askerler kapatmışlardı.” şeklinde zırvalayan, sapla samanı karıştırıp bir sürü yalanları sıralayan Memduh Bayraktaroğlu’na, Erbakan Hoca’nın Odalar Birliği Başkanlığından nasıl zorla uzaklaştırıldığını tarihi kanıtları ve tanıklarıyla biz aktaralım:
Şanlı Mücadelenin Siyasi Tarihçesi
Önce rahmetli Erbakan Hoca’nın, “Odalar Birliği Başkanlığını seçim hilesiyle aldığı…” kuyruklu bir yalandı. Çünkü Erbakan Hoca, o süreçte bütün illeri dolaşıp, Odalar Birliğindeki haksızlıklara ve Masonik yapılanmaya dikkat çekerek ve delegeleri ikna ederek o seçimi kazanmışlardı. Bu Siyonist sömürü çarkına, Masonik yapılanmaya ve demokratik kılıflı dış güdümlü despotik iktidara karşı Erbakan’ın tek başına kazandığı tarihi önemde bir başarısıydı. Bugünkü AKP iktidarı da, sık sık Demirel’in ve Özal’ın yolunda olduklarını vurgulamaktaydı… Bu arada Milli Nizam Partisi’ni kapatan generallerin, tekrar “Milli Selamet Partisi’ni kurması için Erbakan’ı İsviçre’den getirdikleri” ise tutarsız iddiaların ve iftiraların daniskasıydı. Oysa Milli Nizam’ı kapattıran askerler değil, ABD’nin derin devleti sayılan Siyonist sermaye baronlarıydı. Erbakan Hoca, ne denli milli ve haysiyetli adımlar atmıştı ki, bu Batı âşıklarının ve İsrail uşaklarının kuyruk acıları hâlâ depreşip durmaktaydı. Dikkat edin, bu solcu veya sağcı takımının, Erdoğan’ın katil ve işgalci İsrail Cumhurbaşkanını ve Başbakanını ağırlamasına dair tek cümlelik tenkitlerine rastlanmazdı!?
Erbakan Hoca’nın 200’e yakın ortağı organize ederek 1 Temmuz 1956’da Gümüş Motor Fabrikası’nı kurduğu zaten biliniyordu. Bu girişimle, tarımsal sulamada iş görmek ve özellikle şeker pancarı ziraatını destelemek üzere 15 beygir gücünde, çift silindirli dizel motorların ve pompaların üretimi amaçlanmıştı. Ortaklardan hiç kimsenin hissesi %5’i geçmiyordu. Böylece Adil Ekonomik Düzen’in temelleri atılıyordu. O günkü fiyatlarla 6 milyon sermayeli Gümüş Motor Fabrikası’na, Menderes Hükümeti de 1 milyon 300 bin dolarlık yardımda bulunmuştu.
Erbakan’ın Genel Müdürlüğünü yaptığı fabrikada, 500 personel çalışıyordu. 1958 yılına kadar Gümüş Motor’da işler iyi gidiyordu. Ancak Türkiye’nin kalkınmasını istemeyen ve %100 yerli motor üretimini hazmedemeyen masonik çevreler, Hükümeti ve Odalar Birliği’ni de etkileyerek çeşitli zorluklar çıkarmaya başlamışlardı. Erbakan Hoca’nın girişimiyle, şeker şirketinin Gümüş Motor’a ortaklığı da pek işe yaramamıştı. Sırf Erbakan’ı başarısız kılmak için; dışarıdan aldıkları ve 5 bin liraya sattıkları su motorlarını, bin liraya kadar düşürüp Gümüş Motor’u sıkıntıya sokmuşlardı.
Erbakan, 1963 yılında Gümüş Motor’dan ayrılıp tekrar üniversiteye dönmek zorunda kaldı.
1960 yılında Ankara’da yapılan Sanayi Kongresi’nde Erbakan, ‘Türkiye’nin kendi otomobilini yapabileceği’ fikrini ortaya atıyordu. Asker yöneticiler, Eskişehir Demiryolları CER Fabrikası’nı siyasi ve sinsi girişimlerle Hoca’nın ekip dışı bırakıldığı Türk mühendislerin emrine veriyordu.
Erbakan’ın girişimlerinin ve projelerinin etkisiyle burada ‘Devrim’ adı verilen ilk yerli otomobilimiz yapılıyordu.
1969 Genel Seçimleri yaklaşırken bütün gazeteler, Türkiye Odalar Birliği Başkanlığına seçilen Erbakan’la ilgili haber ve yorumlarla doluydu.
Odalar Birliği’nin sanayileşme hamlesindeki rolünü çok iyi bilen ve Gümüş Motor tecrübesiyle buranın mutlaka ele geçirilmesi gerektiğini düşünen Erbakan, önce Sanayi Başkanlığı, sonra Genel Sekreterlik gibi çeşitli kademelerinde görev yaptığı bu kurumun, nihayet idare kurulu üyelerinin seçimiyle, Genel Başkanlığına geliyordu.
Erbakan’ın, meşhur mason Sırrı Enver Batur’u devirip TOBB’un Genel Başkanlığına oturması, masonik çevrelerde panik başlatıyordu.
Çünkü Erbakan, “döviz dağıtımına puantaj sistemi getireceğini, kredi paylaşımında İstanbul sanayicisiyle Anadolu sermayesini dengeleyeceğini, yatırımları verimli üretimlere yönelteceğini” söylüyor, böylece vurguna ve soyguna son veriyordu.
Çünkü o dönem, Odalar Birliği’ne verilen 20 milyon dolar yatırım kotasının, 19 milyon doları İstanbul ve İzmir tüccarına veriliyor, sadece 1 milyon doları Anadolu’ya gidiyordu.
…
MAKALENİN TAMAMI İÇİN TIKLAYINIZ..