KUR’AN’DAKİ ZÜLKARNEYN VE YE’CÜC ME’CÜC MESELESİ, BUNLARIN YÜKSEK TEKNOLOJİYE VE RUHANİ MERTEBELERE İŞARETLERİ
Zülkarneyn ve Ye’cüc Me’cüc Kavramı
“Bir de sana Zülkarneyn´i soruyorlar. De ki: “Size ondan bir bilgi aktaracağım. Biz ona yerkürede bir yer belirledik. Ve ona ulaşmak istediği her şey için bir vasıta verdik. Derken o, o vasıtaların birine tabi oldu. Nihayet güneşin battığı yere vardığı zaman, güneşi sanki kara bir balçığa batıyor buldu. Bir de bunun yanında bir kavim buldu. Biz ona dedik ki, “Ey Zülkarneyn, onlara katı muamele yapmakta veya iyi davranmakta serbestsin (Onları cezalandırırsın veya iyi davranırsın).” O da dedi ki, “Kim haksızlık ederse, muhakkak ona (adaletle) azap edeceğim. Sonra onlar Rablerine döndürülür. O da onlara görülmedik bir azab verir. Ama her kim de iman edip iyi şeyler yaparsa buna da en güzel mükâfat vardır. Biz ona dünyada kolaylık gösterir, zor işlere koşmayız. Sonra Zülkarneyn yine bir yol tuttu. Nihayet güneşin doğduğu yere varınca, orada güneşin, güneşe karşı hiç bir siperleri olmayan bir kavmin üzerine doğduğunu gördü, işte Zülkarneyn´in kudret ve saltanatı böyleydi. Ve biz onun yanında bulunan her şeyi bilgimizle kuşatmıştık. Sonra yine bir yol tuttu. Nihayet iki dağ arasına ulaştığında onların önünde, hemen hiç söz anlamayan bir kavim buldu”. Dediler ki, “Ey Zülkarneyn, Ye´cüc ve Me´cüc bu yerde fesat çıkarıyorlar. Sana bir “harc” verirsek, bizimle onlar arasında bir sed yapar mısın?” Dedi ki, “Rabbimin bana verdiği şey sizin bana vereceğinizden daha hayırlıdır. Siz bana güç verin, ben de sizinle onlar arasında bir sed yapayım. Bana demir kütleleri getirin” Nihayet, dağın iki ucunu denkleştirdiği vakit, “Ateş yakıp körükleyin” dedi. Demiri bir ateş koru haline getirince “Bana erimiş bakır getirin dökeyim” dedi. (Ve ekledi): “Artık, Ye´cüc ve Me´cüc, bunu asla aşamazlar. Bu Rabbimin bir lütfudur, ne zaman Rabbimin emri (kıyamet çağı) gelir, o sed yıkılır ve onları salıverir. Rabbimin vaadi de haktır ve bu olacaktır. (Kehf Suresi, 83-96)
Tefsirlerde Zülkarneyn ile ilgili birçok rivayetler nakledilir. Onun Büyük İskender olduğunu söyleyenler yanılgı içindedir. Ancak çok kuvvetli bazı kaynaklarda Zülkarneyn’in “Müslüman” ve özel bilgilerle donatılan bir insan olduğu belirtilir. Oysa Yunanlı Büyük İskender çok tanrılı, hatta Tanrı Kral inancında olan biriydi. Büyük İskender´in Zülkarneyn zannedilmesinin tek sebebi, onun iki boynuzlu miğfer giymesidir. Çünkü Zülkarneyn bir isim değil, bir sıfattır; yani iki boynuzlu demektir. Vikingler de iki boynuzlu miğfer takarlardı. Dolayısıyla Zülkarneyn tarihi bir şahsiyet olmaktan çok, Hızır As. gibi hükmi bir şahsiyettir. Bir tür “uzay gezgini” denebilir. Nitekim, Zülkarneyn kıssasının, Kur´an-ı Kerim’de, Hızır Aleyhisselam’dan hemen sonra anlatılması tesadüf değildir. Hızır için bilinen rivayetler, O’nun; zaman ve mekan kayıtlarından kurtarılıp serbest gezebilen ve olayların geleceğini ve geçmişini bilen ´temessül´ kabiliyetli bir şahsiyet olduğunu göstermektedir.. O zamanın akış istikametinin tersine hareket eden bir kutlu kişidir. Melek değildir, insan da değildir. Ama insan suretine bürünebilen ve insanların dar zamanlarında karşılarına çıkıp yol gösteren ilahi bir erdir. Nitekim, Hz. Musa, kendi nefsinde: “Acaba Allah’ın kudret ve hikmetini benden daha iyi anlayan kullar var mı?” diye düşününce Cenab-ı Hak, ona Hızır Aleyhisselam’ı örnek göstermiştir. Bunun üzerine Musa, “Ben onu tanımak istiyorum” demiş, sonunda Cenab-ı Hak, ikisi arasında bir randevu gerçekleştirmiş ve birlikte çok ilginç bir yolculuk geçirmişlerdir. İşte Kur’an-ı Kerim, Zülkarneyn kıssasını, bu soyut yolculuktan hemen sonra anlatmaya başlayıp böylece Zülkarneyn’in de “saklı ve özel donanımlı bir kul” olduğu fikrini pekiştirir.
Zülkarneyn’in yolculuklarına gelince. Şimdi şu yuvarlak küremiz üzerinde güneşin battığı yeri düşünün. Var mı öyle bir yer? Güneş nerde batıyor veya nerde doğuyor? Bunlar son derece izafi şeylerdir. Eğer doğu Japonya ise, Japonya’nın doğusu Amerika’dır. Oysa Amerika aynı zamanda Japonya’nın batısındadır. Doğu ve batı kavramı izafi şeyler olduğu için, insanlar İngiltere´deki Greenwich’i sıfır noktası saymışlar doğusuna doğu, batısına batı demişlerdir. Demek ki mutlak olarak doğu ve batı mevcut değildir. Nitekim Kur´an-ı Kerim, “iki doğudan ve iki batıdan” da söz eder ki, burada doğu ve batıyı uzaysal kavramlar olarak anlamak gerekir. (Burada hemen şu notu da düşelim. Uzaylılarla ilgili tasvirlerin çoğunda da, kralların başında boynuzlu miğferler bulunması ilginçtir.) Öyleyse, Zülkarneyn’in macerası bizim bildiğimiz, tarihsel bir macera değildir, eğer öyle bir şey olsaydı, bu maceranın Tevrat ve İncil´de de bulunması gerekirdi. Çünkü insanlığın yaşadığı müşterek hatıraların tümü, hem semavi kitaplarda, hem de destanlarda geçmektedir. Amerika yerlilerinin destanlarında ve efsanelerinde İki Boynuzlu Tanrılar’dan söz edilir ve bunlar genellikle göklerle ilgili tasvir edilmişlerdir. Oysa tarihte, hem batıyı hem doğuyu bütünüyle hâkimiyeti altına almış bir kraldan hiç söz edilmez. Büyük İskender’in hâkimiyet sahası sadece, Yunanistan’la Çin Seddi arasındaki yerdir. Yani eğer karalar esas alınarak düşünülse bile, İskender ne tam doğuya, ne de tam batıya ulaşmış değildir.
..
MAKALENİN TAMAMI İÇİN TIKLAYINIZ…