Not: Bu yazının tamamı TBMM Başkanı Sn. İsmail Kahraman’a, Milli Eğitim Bakanı Sn. İsmet Yılmaz’a, Diyanet İşleri Başkan Vekili ve Din İşleri Yüksek Kurulu Başkanı Sn. Ekrem Keleş’e ve E. Diyanet İşleri Başkanı Sn. Mehmet Görmez’e de gönderilmiştir.
KÜÇÜK KIZLARIN EVLENDİRİLMESİ
VE
MÜFTÜLERİN NİKÂH KIYMASI
Resmi olmayan, devlet himayesi ve garantisi taşımayan; yani toplum düzeninden ve hukuk disiplininden gizli yapılan “NİKÂH”, İslam’a göre de geçersizdir!
30 Mayıs 2014 “ATV” Cuma sohbetinde Prof. Nihat Hatipoğlu, bir telefon sorusu üzerine “Anne ve babadan, hatta akrabalardan ve toplumdan habersiz, iki şahit huzurunda “aldım-kabul ettim” şeklinde yapılan nikâhın dinen caiz ve geçerli olduğunu” söyleyerek hem Yüce Dinimize, hem de hukuk sistemimize aykırı ve yanlış fetvalar vermiştir. Bu konuda farklı mezheplerin fıkıh kitaplarındaki içtihatları ise, iyice anlayıp kavramadan nakletmiştir. Oysa İslam’a göre, nikâhta en önemli şart olan “Aleniyet”in bugünkü tam karşılığı resmiyettir. Çünkü evlenen tarafların ve özellikle kadının; nafaka ve miras gibi her türlü haklarını, doğacak çocukların nesep kararı, bakımları, eğitilip hayata hazırlanmaları gibi bütün temel ihtiyaçlarının tayin, tespit ve temini için nikâhta aleniyet (topluma açıklanıp ilan edilmesi) yani resmiyet ve devlet garantisi verilmesi esas kabul edilmiştir. Toplum düzeni ve disiplininin ve devlet sisteminin tam gelişip yerleşmemiş olduğu dönem ve durumlarda bu zaruret kısmen “kabile ve aşiret disiplini” ile giderilmiştir. Devlet resmiyeti veya aşiret disiplini içinde kıyılan “aleni” nikâhlar da (kâfir veya gayrimüslim olsalar dahi) geçerlidir. Çünkü Kur’an-ı Kerim “Mesed-Tebbet” suresinde Ebu Leheb’in karısından “vemreetuhu-O’nun (nikâhlı) eşi” olarak bahsetmiştir. (Tebbet: 4) Sn. Nihat Hatipoğlu’nun dediği gibi “İki Şahit huzurunda icap-kabul ile kıyılan nikâh caiz ve geçerlidir” demek, günümüzde genç talebeler ve zengin türediler arasında oldukça istismar ve suiistimal edilen “mut’a nikâhı” cinsinden gizli ve kirli ilişkilere ve bunların doğurduğu ahlâki ve ailevi felaketlere izin vermektir. Böylece bir müddet yararlanılıp bırakılan kadınların-kızların ve doğacak çocukların hakları zayi edilmektedir. Bu aynı zamanda “Zinaya meşruiyet kılıfı geçirmektir.”
Bu arada Emevilerden Abbasilere, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde, kadılara, muhtarlara ve imamlara nikâh kıyma ve bunları tescilli kütüklerle kayıt altına alma şeklinde bir resmi izin ve görev verildiği de her nedense göz ardı edilmektedir.
Nikâhta İcab-Kabul devlet ve resmiyet himayesindedir:
..
MAKALENİN TAMAMI İÇİN TIKLAYINIZ…