KIBRIS DOSYASI VE AKP İKTİDARININ FOYASI
Yandaş yazar ve yorumcu takımı Sn. Erdoğan’ın AB’ye karşı kurusıkı çıkışlarını manşetlere taşıyıp halkımızı oyalarken Sn. Binali Yıldırım, KKTC’nin neredeyse üçte biri kadar topraklarını Rum Kesimine bırakma hazırlığı ve pazarlığı yapılan Cenevre görüşmelerinin: “Türkiye’nin KKTC üzerinden AB’ye alınması sürecini hızlandıracağı” yolundaki açıklamaları; acaba saflıktan ve feraset noksanlığından kaynaklanan safsatalar mıydı, yoksa halkımızı avutup oyalamak için uydurulan saptırmalar mıydı? Veya AB’ye katılma ve kuyruk olma hatırına Kıbrıs’ın feda edileceğinin dolaylı itirafı mıydı?
Yandaş yazarların şu yorumları bizi kuşkularımızda haklı çıkarmaktaydı:
“Çözüm, Akıncı-Anastasyadis ikilisinden önce, Erdoğan ile Çipras’ın elinde bulunmaktadır… Araları son zamanlarda oldukça iyi görünen iki lider, iç baskılara göğüs gerer ve el ele verirlerse, Akıncı ve Anastasyadis gerisini getirip Kıbrıs’ta barışa ulaşılacaktır. Kıbrıs sorunu çözülürse, Ege bir “Dostluk, Barış ve hatta Ortaklık Gölü”ne dönüşmüş olacak ve bu Türk, Yunan ve Kıbrıs Halklarına müthiş bir ekonomik refah getirilmiş olacaktır… Barışı sağlayan liderlere de (Erdoğan ve Çipras’a) dünya çapında itibar ve saygınlık sağlayacaktır.”[1]
Oysa aradan 43 yıl gibi uzun bir süre geçmesine rağmen, Rumlar 20 Temmuz 1974’teki Kıbrıs Barış Harekâtını da, KKTC’nin kurulmuş olmasını da halâ sindirememiş görünüyorlardı. Barış Harekâtı öncesinde de Rumlar Ada’daki Türk varlığından rahatsızdı. Her fırsatta saldırıyor, kan döküyorlardı. 1974 öncesindeki 25 senede yaşanan katliamlar tam bir soykırımdı. Kanlı Noel, Banyo, Murat Ağa, Atlılar, Sandallar gibi nice katliamlar yaşanmıştı. Türkiye’deki yöneticiler, 1974 öncesi katliamlara ABD ve BM’nin baskısıyla müdahaleyi göze alamamışlardı. 1974’teki koalisyon hükümetinde Milli Görüş Lideri Erbakan vardı. O, daha siyasete atıldığı ilk yıllarda Kıbrıs’ı “Bir dava ve Anadolu’nun bir parçası” olarak görüyorlardı. Erbakan Hoca 1974’te Kıbrıs’ta Rumların Türk varlığını bitirmek istediğini kavradı. Ecevit’in görüşmeler için İngiltere’ye gitmesinden faydalanarak GKB Sancar’la görüşüp planlaştı. Bakanlar Kurulu’nda Kıbrıs’a çıkarma yapma kararı aldı. 3 günlük harekâtta Kıbrıs’ın üçte biri kurtarılmıştı. BM hemen “ateşkes” kararı çıkardı. Ecevit’in de yurda dönüp engel olmaya başlamasıyla maalesef harekât sonlandırılmıştı.
BARIŞ Harekâtı ile katliamlar son bulacaktı. İki kesim de yeni sınırlarına çekilecek, KKTC ve GKRC olarak iki ayrı devlet kurulacaktı. Böylece Ada’da huzur ve barış sağlanmıştı. Büyük Yunanistan idealini unutmayan Rumlar, elbette sonuçtan memnun kalmamıştı. Ada’nın tek hâkimi olmak istiyorlardı. Bunun için fırsat kollamaya başladılar. KKTC Cumhurbaşkanlığı’na Mustafa Akıncı’nın seçilmesi Rumlara cesaret kazandırmıştı. Çünkü Akıncı, Türkiye aleyhinde sözler ediyor; AB’ye girmek adına taviz sinyali veriyordu. 7 – 11 Kasım 2016’da, BM öncülüğünde Akıncı ve Rum lider Anastasiades İsviçre’nin Mont Pelerin Kasabası’nda buluşacak, buradaki gizli görüşmede Rum kesimi KKTC’den yüzde 7 toprak talebinde bulunacaktı. Barış Harekâtıyla 9.251 km. karelik Kıbrıs’ın, 3.355 km. karelik bölümü Türklerin kontrolüne alındı. KKTC, Kıbrıs’ın yüzde 36’sını oluşturan topraklar üzerinde kurulmuş durumdaydı. Böylece Kıbrıs problemi 1974’te kesin çözüme ulaştı. Her iki kesimin sınırları belliyken Rum’lar şimdi Kıbrıs’ı geri alma sevdasındaydı. Gereksiz olan son Cenevre toplantısını iyi niyetle açıklamak imkânsızdı. Belli ki, Rumlar yeni hesaplar peşinde koşmaktaydı.[2]
..
MAKALENİN TAMAMI İÇİN TIKLAYINIZ…