İSRAİL’İN BOCALAMASI
VE
İŞBİRLİKÇİLERİN BÂTIL ÇABASI
Siyonist Sermayenin Kurtuluş Arayışları!
Aralarında Siyonist sermaye baronlarından Abigail Disney, Brian Cox ve Valerie Rockefeller gibi isimlerin de bulunduğu zenginler, Dünya Ekonomi Forumu nedeniyle Davos’ta bulunan yetkililere bir mektup yazmışlardı. Mektupta milyonerler; eşitlik sağlanması için servetlerine vergi getirilmesini istiyorlardı. 250’den fazla milyarder ve milyoner, Davos’ta Dünya Ekonomik Forumu için bir araya gelen yetkililerden, dünya çapında daha iyi kamu hizmetlerinin karşılanmasına yardımcı olmak üzere servet vergileri getirmelerini talep ediyorlardı. Zenginler dünya liderlerine yazdıkları açık mektupta “İsteğimiz basit: Toplumdaki en zengin kesim olan bizleri vergilendirmenizi istiyoruz” diyorlardı.
Siyonist Sömürü Sermayesinin Kuşkuları!
Söz konusu verginin, zenginlerin yaşam standartlarını düşürmeyeceği belirtilen mektupta, “Çocuklarımız hiçbir şeyden mahrum edilmeyecek ya da uluslarımızın ekonomik büyümesine zarar vermeyecek. Ancak aşırı ve verimsiz olan özel servetleri ortak demokratik geleceğimiz için bir yatırıma dönüştürecek” ifadeleri yer almıştı. Mektupta, imza atan 17 ülkeden sayılı isimler ve Yahudi zenginler yer almıştı. Zenginler, İsviçre’nin Davos kasabasında toplanan dünya liderlerine ulaştırmaya çalışacakları ‘Gururla Öde’ başlıklı mektupta “Bizler aynı zamanda mevcut statükodan en çok faydalanan insanlarız. Ancak eşitsizlik bir kırılma noktasına ulaştı ve bunun ekonomik, toplumsal ve ekolojik istikrar riskimize maliyeti çok ağır oluyor ve her geçen gün artıyor. Kısacası, şimdi harekete geçmemiz gerekiyor” diyorlardı.
Evet, İsrail’in Gazze’ye yönelik vahşet ve cinayetlerini görünce Siyonizm gerçeğini anlayan ve bu Şeytan düzenine karşı ayaklanan dünya halklarını yatıştırmak için, faizci ve kan emici rantiye baronları, haksız ve ahlâksız kazançlarının az bir kısmını paylaşmaya ve insanları yatıştırmaya mecbur kalmışlardı. Aynı zenginler, Yahudi sermaye saltanatının devamı için, gerekirse İsrail’i de feda edebileceklerini ima etmeye başlamışlardı!?
Zenginleri Saran Panik Havası
Benzer mektuplar 2022 ve 2023 yıllarında da kaleme alınmıştı. Küreselleşmeyi sekteye uğratan gelir eşitsizliği üzerine, mevcut konumlarını korumak için savunmaya geçme ihtiyacı duyan Siyonist sermaye 2023 yılında Davos’a yine “bizden vergi alın” çağrısında bulunmuşlardı. 2022 yılında bu endişe net biçimde vurgulanmıştı. Kovid pandemisi nedeniyle iki yıl ara verildikten sonra ilk kez yüz yüze gerçekleştirilen zirvede, çoğu Yahudi asıllı iş insanları ve yatırımcılar, “Son 30 yıldır devam eden küreselleşme sürecinin sona yaklaşıyor olabileceğini” hatırlatmış, Ukrayna Savaşı’nın, pandemiyle zaten bozulan tedarik zincirlerini daha da sıkıştırdığını, piyasalarda son zamanlarda yaşanan çalkantıların ve hızla kötüleşen ekonomik daralmanın şirket yöneticilerini ve yatırımcıları stratejik fakat zor bazı kararlarla karşı karşıya bırakacağını aktarmışlardı.
Ali Koç’tan Yıllar Önce Gelen Benzer Çağrı
Paris’teki terör saldırılarının damgasını vurduğu 2015 yılı G20 öncesi toplantıda konuşan Ali Koç, ‘Eşitsizliği gidermek için vahşi kapitalizmin ortadan kalkması gerek’ buyurmuşlardı. Yaptığı konuşmada eşitsizlik ve işsizlikten ötürü çocuklarının geleceğinden endişe duyduğunu söyleyen Koç, çalışanların maaşına değinmiş, her şeyin büyümesine rağmen reel ücretlerin düşüşte olmasına güya karşı çıkmıştı. Ocak 2024’te düzenlenen Davos Zirvesi öncesi yazılan mektupta da ‘çocuklarımız’ vurgusu yapılmış olması dikkatlerden kaçmamıştı.
Bu Şeytani Endişenin Kaynağı?
Küreselleşmeyi savunan milyarder isimler, gelir eşitsizliğindeki makasın gittikçe daha da açılmasıyla mevcut refah seviyelerinin sekteye uğrayacağı kaygısı taşımaya başlamıştı. Bu nedenle, halihazırdaki statülerini bozmadan ‘ek vergi ödeme’ gibi tekliflerle, gittikçe yoksullaşan halkların öfkesini dindirme, çalışan kesimin üzerindeki vergi yükünü hafifletme yolunu seçmiş olabileceği yorumları yapılsa da asıl kuşkuları insanlığın uyanması ve Siyonizm’e karşı nefret duymasıydı.
Davos’tan Türkiye Raporu, Ortanın Altıydı!
Yenilikçilik ölçütünün küresel ortalaması 100 üzerinden 45,2 olurken, Türkiye, bu kategoride 40 puanla kayıtlara geçmiş durumdaydı. Türkiye ve benzer ülkelerin küresel ortalamanın altında kalmasına neden olarak; “düşük AR-GE harcamaları” ve “yüksek teknoloji içerikli ürünlerin ihracatının eksikliği” gösterilmesi, Erdoğan iktidarlarının iflasını ortaya koymaktaydı.
2024 Davos Zirvesi ve Konuşulamayanlar
G20 Zirvesi Hindistan’ın başkenti Yeni Delhi’de 2023’ün Eylül ayında “Tek Dünya, Tek Aile, Tek Gelecek” temasıyla toplanmıştı… İsviçre’nin Davos kasabasında ülke liderlerinin ve zengin elitlerin bir araya geldiği Davos Zirvesi de bu yıl 15-20 Ocak tarihlerinde yapılmıştı. Ne tuhaftır ki Türkiye’de ne G20 hakkında ne de Davos Zirvesi gibi küresel ifsada hizmet eden çalışmalar hakkında yeterince gündem oluşmamıştı, AKP’ye yandaş medyadan kimse bu konuları konuşamıyor ve yazmıyorlardı. Bu işlerin peşini iyice bırakmışlardı, oysa küresel sistemin aktörlerini yakından takip etmek lazımdı. İnsanlığı ifsat eden 5. kol faaliyetlerinin yürütüldüğü çalışmaların merkezi olan Davos’un bu yılki temasını dikkatlerinize sunmak isterim; “Güveni Yeniden İnşa Etmek!?” Kime güveni inşa edecekler? Nasıl ve niye? Bu soruları sormak, cevap olarak sunulanları irdelemek lazımdı. İlk bakışta; yaşanan savaşlar, çatışmalar ve enformasyonlar yüzünden yıkılan güven duygusunun tekrar inşa edilmesinin amaçlandığı sanılırdı… Hayır, tam aksine bu toplantılar Siyonizm’in; “tek devlet, tek aile, tek gelecek” hayallerini gerçekleştirmek için hazırladıkları projeleri nasıl hayata geçireceklerini konuştukları ortamlardı. Anlaşılan o ki Siyonizm kendine sorgusuz sualsiz itaatin inşa edilmesini sağlama çabasındaydı.
Davos’un bu yıl ön plana çıkan konuları da insanlığı ifsat etmek için birer araç olarak kullandıkları yapay zekâ, dijitalleşme, iklim değişiklikleri, karbon ayak izi gibi konulardı… Bu yıl 54. kez düzenlenen zirveye ise 50’den fazla ülke lideri olmak üzere 2 bin 800 kişi davetliydi. Türkiye’yi temsilen bu yıl iş adamları katılmıştı. Türkiye’de bu toplantılar gündem olmasa da bu toplantıları organize eden gücün zihniyeti, ülkemizde çalışmalarına devam ediyorlardı.
Küresel sistemi inşa eden İklim Sözleşmesi, Toplumsal Cinsiyet Eşitliği çalışmaları gibi politikalar Türkiye’de zaten uygulanmaktaydı. Malûmunuz ülkemiz Paris İklim Anlaşması’nın taraflarından, hatta bakanlıklarımızdan birinin adı bile Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı olarak değiştirilmiş durumdaydı. Aileyi ve toplumu ifsat edecek toplumsal cinsiyet eşitliği çalışmalarının önünü açan İstanbul Sözleşmesi’nden sözde geri çekilmemiz toplumu aldatıp oyalayan bir hamle olarak önümüzde dursa da İstanbul Sözleşmesi’nin uygulayıcısı olan 6284 sayılı kanun bugün ülkemizde hâlâ uygulanmaktaydı. Ne yazık ki ülkemiz küresel aktörlerin zemini haline gelmiş bulunmaktaydı. Oysa; tehlikeyi konuşmamakla tehlike ortadan kalkmıyordu. Tehditleri gündeme almasak da tehditler savuşturulmuyordu. İfsada gözümüzü kapasak, kulağımızı tıkasak da ifsat yıkmaya devam ediyordu. Yeni Delhi’deki G20 Zirvesi’nde adeta “tek aile”, “tek gelecek”, “tek merkez bankası” gibi esaslar üzerine “TEK DÜNYA” ilan ediliyordu. Erbakan Hocamızın Gizli Dünya Devleti diye tanımladığı ve bizi uyardığı süreç daha bir görünür hale geliyordu. Üstelik Türkiye’nin de her aşamasında kendisine biçilen rolle birlikte bunlar gerçekleşiyordu. Bakınız, Paris İklim Anlaşması’nın içeriği nasıl bir anda ülkemizde kurumsallaşıyordu. Hatta Bakanlığımız oldu, mevzuatımızın etken maddesi haline getirildi, iklim adına yapılan dayatmalar… Kimse itiraz bile edemiyordu. Yeni Delhi’den çok değil dört ay sonra da Davos tahribatı yaşanıyordu. Davos’un gündemi de maalesef Türkiye’yi yönetenlerin gündemi oluyordu ve ülke bu tehlikeleri, tehditleri konuşup tartışmaktan bile uzak duruyordu!..[1]
Kuduz İsrail, Mücadeleyi de, Desteği de Kaybetmeye Başlamıştı!
Aslında, İsrail’in aleyhinde Lahey’de mahkeme açılması ve Amerika’daki Yahudi Sinagog’unun altındaki tünellerin deşifre olması, Siyonizm saltanatının çökmeye başladığının kanıtlarıydı!..
7 Ekim’den bu yana işgalci İsrail’e yönelik destek dünya çapında gerilerken, 43 ülkenin 42’sinde İsrail’e desteğin azaldığı saptanmıştı. Dünyadaki bu değişimin aksine ABD ise hâlâ teröre en büyük desteği veren ve İsrail’e karşı “olumlu” olan tek ülke konumundaydı. TIME’ın “Morning Consult” isimli araştırma şirketinden edindiği verilere göre, 43 ülkenin 42’sinde İsrail’e desteğin iyice azaldığı anlaşılmıştı. Ankette, 6 kıtadan 43 ülkede 2023 Ekim-Aralık aylarında elde edilen 300 ile 6 bin yanıt baz alınmıştı. Buna göre Çin, Güney Afrika, Brezilya ve diğer Latin Amerika ülkelerinde İsrail’e karşı çoğunluğu “olumlu” olan görüş, “olumsuz”a evrilmiş durumdaydı. Hâlihazırda İsrail için “negatif” görüşler barındıran Japonya, Güney Kore ve İngiltere’de de bu ülkeye destek verenlerin oranında ciddi düşüş yaşanmıştı. 2023 Eylül verileriyle kıyaslandığında Japonya’da İsrail’e karşı negatif görüş bildirenlerin sayısı son ankette %39’dan %62’ye, Güney Kore’de %5’ten %47’ye, İngiltere’de %17,1’den %29,8’e çıkmıştı.
…
MAKALEYİ OKUMAK veya DİNLEMEK İÇİN TIKLAYINIZ..