İSLAM’IN YÜKSELİŞİ VE MÜNAFIKLARIN TEDİRGİNLİĞİ
İnsanlık derin ve çetin bir bunalımdadır. Ya yeni ve adil bir düzen kurulacak, yeryüzünde İSLAM (barış ve bereket) hâkim olacak veya beşeriyet bu zulüm ve küfür bataklığında boğulacaktır. İnsan fıtratına aykırı olduğu için komünizm yozlaşıp yıkıldığı gibi, bugün yeryüzünü cehenneme çeviren kapitalizm de can çekişmektedir ve dağılacaktır.
Can Ataklı’nın salyalı saldırısı
Vatan Gazetesinden CAN ATAKLI Milli Güvenlik derslerinin kaldırılmasının arka planında “askere özenme ve orduyu sahiplenme duygusunu köreltme” niyetinin yattığını belirtiyor ve doğru bir tespit yapıyordu. Ancak hemen ardından “küçük yaştaki öğrencilerin umre ziyaretlerine götürülmelerini LAİKLİĞE aykırı buluyor, çocukları hayattan kopardığını söylüyor” ve hatta hızını alamayıp “Bu durumu savunanlara, yani ülkemizin büyük çoğunluğunu oluşturan Müslümanlara da; “Ağzı salyalı güruh” diye saldırıyordu.
Önce şunu hatırlatalım, beyin hücreleri gizli İslam düşmanlığı ile çürüyüp kuduz illetine yakalanan tıynetsiz tipler, doğru görme yeteneklerini kaybedip şaşı baktıklarından, kendilerinden olmayan herkesi “ağzı salyalı” sanıyordu.
İkincisi; bu AKP, ülkeye hayırlı ve başarılı hizmetler yaptığından değil, her fırsatta halkımıza “Ağzı salyalı” diye havlayanların inadına oy alıyordu.
Şu AKP:
- Siyonist ve emperyalist odaklarla işbirliği yapıp, milli ve hayati çıkarlarımızı rüşvet vermek
- Ilımlı İslam safsatasıyla hakkaniyet ve hâkimiyet şuurunu köreltip, Dinimizi tahribe yönelmek
- Zalim ve kâfir güçlerin, halkımızı ve bütün mazlumları ezmek ve sömürmek girişimlerini desteklemek
- Ülkemizin bölünmesi gayretlerine geçit vermek, böylece bağımsızlık ve bekamızı tehlikeye düşürmek gibi çok BÜYÜK GÜNAHLARINI ve DİNİ TAHRİBATLARINI gizlemek üzere, böyle umre ziyareti gibi nafilelerle halkımızı avutup uyutmaya çalışıyor” demek yerine, kalkıp bizzat Dinimize ve O’nun gereği olan ibadetlere hücum etmek, AKP’ye ve arkasındaki güçlere dolaylı hizmet etmekten başka bir anlam taşımıyordu.
“Bizdeki ritüellere göre Hacca ya da Umreye gidenler, dönüşlerinde pek çok dünya nimetinden elini ayağını çeker. Hacdan önce içki içen, eğlenmeyi seven, denize giren, başı açık gezen dönüşte bunlardan vazgeçer, daha mütedeyyin bir hayatı seçer”
İlkokul çağındaki çocukları umreye götürmek onları daha küçük yaşlarından itibaren dünya nimetlerinden de mahrum etmeyi ve dini bir yaşam sürmeye itmeyi amaçlamaktadır. Bunu da görelim”
“Çocukların İslam Dini için en önemli merkez olan Mekke’ye gitmelerinde, Kâbe’yi ziyaret etmelerinde ne mahzur olabilirmiş? Çocukların Dinlerini öğrenmesi bazılarını neden rahatsız ediyormuş?
Günümüz ikliminde bu propaganda çok iş yapıyor. Bunlara karşı çıkınca da ağzı salyalı güruhun saldırısına uğruyorsunuz”[1]
Bu karanlık kafalara göre; içki içmek, hayvanlar gibi çiftleşmek ve çıplak gezmek, “dünya nimetlerinden yararlanmak”; ibadet etmek, günah ve kötülüklerden çekinmek, İslam’ın emrettiği ve insan fıtratının gerektirdiği şekilde örtünmek ise, “Hayattan kopmak ve Laikliğe aykırı davranmak” şeklinde yorumlanıyordu.
Şahıslardaki ve toplumlardaki tahribatları aklen, ilmen, tarihen ve vicdanen saptanan İÇKİ, SERBEST CİNSİ İLİŞKİ, ŞEHVETİ TAHRİK EDİCİ AÇIK SAÇIK GİYSİ gibi zararlı ve ahlak dışı davranış bozukluklarını ilericilik sayanların, insanı hayvanlardan farklı ve faziletli kılan özellikleri kararmış ve dumura uğramıştır.
Yahudi Karl Marx’a (1818-1863) göre;
1- Evlilik müessesesi ve nikâh mecburiyeti boşunadır; nasıl hayvanlarda yoksa insanlarda da olmamalıdır. O halde “aile” ortadan kalkmalı, doğan çocuklar kreşlerde bakılmalıdır. Oysa bu düşüncenin sakatlığı ve sapkınlığı ortadadır ve Batı bu yüzden yıkılmaktadır.
2- Karl Marx, ikinci olarak; aile olmayınca “ulus” da yoktur, “Dini ve milli kurallar” da yoktur iddiasındadır. Herkes kendi istediği gibi yaşamalıdır. Hayvanlarda kural ve şeriat mı vardır? diye sormaktadır.
3- Ona göre “para” ve “mal”a da gerek yoktur, işçiler çalışmalı, üretilenler paylaşılmalı ve herkes istediği gibi yaşamalıdır.
4- Tabi ki bunlara gerek olmayınca “dine” ve “devlete” de gerek kalmamaktadır.
İşte dünyayı bu sapık fikir ve ideolojilerle bir asır kana boyamışlardır. Sömürgeci ve vahşi kapitalizm de, zalim ve dinsiz komünizm de, fikir babası uygulayıcısı olan Siyonist Yahudiler de bu nedenle Kur’an lisanıyla lanete uğramışlardır.
Artık dünyanın ileri ülkelerinde, bilim ehli ve siyasiler içerisinde “Adil Düzen Projelerinin” çok ciddi bir gayretle incelendiği haberleri çoğalmaktadır. Örneğin Güney Kore’deki bir Üniversitede “ADİL EKONOMİK DÜZEN”le ilgili bir doktora tezi hazırlanmış ve İngilizce olarak dağıtılmıştır.[2]
“An Alternative Ecomomic System To Capıtalısm And Communısm: Just Economıc System / Cezmi Bellisoy / Korea Unıversıty / Feb. 2010” da böyle bir çalışmadır.
Ancak, önce Masonik organizasyonlarıyla ABD ve AB’yi, NATO ve BM’yi kendi Siyonist hedefleri istikametinde kullanan ve Gizli Dünya Devletini kuran bu şeytani odakların ve tabi Amerika ve Avrupa’nın, -her halde Ortadoğu’da patlayacak- bir savaşla hezimete uğratılması lazımdır ve kaçınılmazdır.
Milli Türkiye, Rahmetli Erbakan Hoca’nın öngörüleri ve tedbirleriyle, bölgemizdeki böyle bir hesaplaşmaya hazırdır. Hala ABD ve AB’nin yanında görünmesi; ülke, bölge ve dünya şartlarının olgunlaşmasını beklemek için gösterilen stratejik bir sabırdır. İşbirlikçilerin ve hain çevrelerin, dış güçlerin tahrikiyle giriştikleri, Kahraman Ordumuzu yıpratma ve moralini bozma şarlatanlıkları da sonuçsuz kalacaktır.
..
makalenin tamamı için tıklayınız…