İSLAM HAYAT DİSİPLİNİ Mİ, YOKSA BAYAT TAKLİTÇİLİK Mİ?
Şeytanın, batıl ve bozuk ta olsa, yeni ve orijinal bir din ve düzen uydurma yeteneği bulunmamaktadır. Şeytanın ve şeytanlaşmış insanların yaptığı; Hak Dinleri bozup yozlaştırmak, şirk katıp saptırmak, nefsi arzularla ilahi kuralları harmanlamak suretiyle Batıl bir hayat tarzı oluşturmaktır. Görünüşte Müslüman, Hıristiyan veya Yahudi kalanların çoğu; ya katılaştırılarak veya ılımlaştırılarak, yani içini ve özünü boşaltıp, biçimiyle uğraştırarak; ama mutlaka aslından uzaklaştırılarak uydurulmuş bu taklitçi dine tabi olmaktadır.
Maalesef, insanların birçoğunu, kendileri farkında olmadıkları halde etkisi altına almış batıl bir din anlayışı vardır. Bu, kendini açıkça tanıtmayan, “gizli bir din” konumundadır. Hiçbir yazılı kuralı bulunmamaktadır. Adı bile konmamıştır. Fakat insanların davranış ve tavırlarını, düşünce ve amaçlarını kontrolü altına almaktadır. Pek çok kimse şuurunda dahi olmadan hayatları boyunca bu dinin kurallarını uygulamakta, bu dinin emir ve yasaklarına göre yaşamaktadır. Bu din, Müslümanlık, Hıristiyanlık veya Musevilikten başkadır. Bu dine uyan kimseler sorulduğunda belki, “Ben Müslümanım” ya da “Ben Hıristiyanım” demelerine aldanmamalıdır. Bazı kişiler de dinsiz hatta ateist olduğunu söylese de durum aynıdır. Yani her biri, aslında bu gizli dinin mensuplarıdır; nefsi istismar ve suiistimallerine, İslam kılıf olarak kullanılmaktadır. Son zamanlarda Marksizm’e İslam sosyalizmi kılıfı geçiren Ali Şeriati taklitçilerinin, istismarcı, hatta inkârcı tavırları da böyle okunmalıdır.
Bu din, başlangıçta insanların önüne bir bütün olarak konulup kendilerine teklif yapılmamıştır. İnsanlar bu batıl dini, dünyaya geldiklerinden itibaren aldıkları uzun telkinler sonucunda benimsemiş durumdadır. Bu nedenle, hareket, düşünce, tavır, hatta mimiklerinin bile bu dinden kaynaklandığının farkında bile olunmamaktadır.
Bu din, kendisine bağlananlara hedef olarak “adam olma”yı gösterir. “Adam yerine koyulmak”, bu dinin değer yargılarına uymak, kurallarını, yasaklarını ve davranış standartlarını uygulamak, bu batıl hayat tarzının karakter özelliklerini üzerinde taşımak demektir. Toplumda kabul görmek, benimsenmek, belirli bir yere gelebilmek için “adam olmak” gerektiği sürekli öğütlenir. Bu din sonuç olarak “insanların rızasını kazanma ve topluma tapınma” dinidir. Adamlık dini, insanları samimiyetsizliğe, yapmacık ve zorlama tepkilere yöneltir. Bu dine tabi olan kimseler, çoğunlukla içlerinden geldiği gibi rahat ve doğal değildir. İçinde bulundukları ortama uygun olduğunu düşündükleri davranış biçimleri, konuşma şekilleri, yüz ifadeleri sergilenir, hemen her durumda rol yapma gereği hissedilir. Buna karşın, kendilerinin son derece doğal ve normal bir yaşam sürdüklerini zannetmektedir.
Bu din, sonuçta, kendine karşı bile samimi olamayan, yapmacık, sahte bir kişiliğe sahip insan modelleri üretir. Her yönden sıkıntı ve azap verici olan böyle şeytani bir dinin toplumun bütün kesimlerini etki altına almasının en önemli nedeni, az önce belirttiğimiz gibi, adının konmamış oluşunda, şahsi çıkarları ve kolaycılığı öne çıkarışında gizlidir. Bu dinin mensupları dinlerini gözden geçirmeyi, terk etmeyi ya da değiştirmeyi akıllarının ucundan bile geçirmemektedir. Çünkü içinde bulundukları sistemin bir din olduğundan hepsi habersizdir. Tabi oldukları sistemi, “hayatın gerçekleri, değişmez gerekleri” olarak görmek de bir erdem zannedilmektedir. Bu tiplerin, İtalya’da olsa Katolik, İsrail’de olsa Yahudi, Türkiye’de olsa Müslüman, Hindistan’da Budist, Çin’de Ateist olacağı kesindir..
..
MAKALENİN TAMAMI İÇİN TIKLAYINIZ…