İman, hayali bir kavram ve taklidi bir kuram değil, bizzat hakikattir. Kıymetli elmas gibi saklanan cansız bir varlık değil, aynen insan gibi canlıdır. Her insanın hayatını sürdürmesi için havaya, suya ve gıdaya ihtiyaç duyduğu gibi, imanın da ilim ve ibadet gibi ruhi besinlere ve farklı manevi lezzet ve vitaminlere ihtiyacı vardır. Kalbi marazlar ve günahlar gibi mikroplardan korunmayan ve bağışıklık sistemi kurulmayan iman, bir bebek gibi hastalanacak ve ölümden kurtulamayacaktır.
İman, bize atadan babadan miras kalan, gölgesinden ve fıstık yemişinden yararlanılan yüzlerce yıllık bir çam veya çınar ağacı gibi değil, her an korunup bakılması ve boy atması için her tedbirin alınması gereken bir emanet fidan konumundadır. Maalesef pek çok insanların imanı, sadece plastikten yapılma yılbaşı çamları gibi, cansız bir süs ağacıdır.
Oysa gerçek iman; Allah’ın vahdet ve kudretini İKRAR, O’nun vaadine ve inayetine İTİMAT ve Kur’an’ın hükmüne, Resulüllah’ın sünnetine ve sistemine İNKİYAT (kayıtsız, şartsız İslam’a teslim olmak)la olgunlaşır. Avrupa’yı barınak, Amerika’yı sığınak tutanların, Yahudi ve Hristiyanlara uşaklığı gözü açıklık sayanların, imanları kuru bir zan ve kof bir oyalanmadır.
İslam; aklı kirleten ve vicdanı körelten şahsi günahları, kanunlarla yasaklayıcı ve cezalandırıcı tedbirler almamış, bunları uhrevi sorumluluk olarak ahirete bırakmış; ancak toplum huzurunu ve kamu hukukunu ilgilendiren konularda sınırlama ve yasaklama getirip uygun cezalarla caydırmayı amaçlamıştır. Fıkhın konularının başında, “helal”, “haram”, “emir” ve “nehiy/yasak” gelir ve bunların her biri diğerinden hüküm olarak farklıdır.
MAKALENİN TAMAMI İÇİN TIKLAYINIZ..