İKTİDARIN SIĞINDIĞI APO MAŞASI
VE
YAŞANACAK S-400 ÇATIŞMASI
Apo’nun açıklamaları Kandil’i telaşlandırmıştı! Onlara göre; PKK’yı zayıflatma planı yapılmıştı!
PKK’nın çatı örgütü KCK, baş terörist Abdullah Öcalan ile yapılan görüşmeyi, ‘Direnişi zayıflatmak için yapılmış bir görüşme’ olarak tanımlamış, açlık grevlerinin devam edeceğini açıklamıştı. Uzun bir aradan sonra (02 Mayıs 2019) avukatları aracılığıyla açıklama yapan Abdullah Öcalan’ın mektubuna KCK olumsuz yaklaşmıştı. “Direnişi zayıflatmak için avukatların İmralı’ya gidişi planlanmıştır” açıklamasında bulunan KCK, tecridin hâlâ sürdüğünü ve bu temelde devam eden açlık grevlerini desteklediklerini duyurmuşlardı. KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanlığı’ndan yapılan yazılı açıklamada, “Tecrit kalkmamış, direnişçilerin talepleri karşılanmamıştır. Sadece tecridi kırma, direnişinin yarattığı iç ve dış kamuoyunun baskısını kaldırmak ve direnişi zayıflatmak için avukatların İmralı’ya gidişi planlanmıştır” ifadeleri yer almıştı. Açlık grevlerinin devam edeceğine vurgu yapılan açıklamada, “Nitekim açlık grevi direnişçileri daha önce Önder Apo’nun kardeşinin İmralı’ya gitmesinin, tecridin kalkması anlamına gelmediğini söyledikleri gibi, bu avukat görüşmesinin de tecridin kalktığı anlamına gelmediğini vurgulayıp, direnişlerini kararlıca sürdüreceklerini açıklamışlardır” vurgusu anlamlıydı.
Öcalan’ın mesajında; MHP-AKP ittifakına ‘barış ve demokrasi seçeneği’ mesajı verildiği belirtilen açıklamada şunlar aktarılmıştı:
“Önderlik mesajında her türlü kutuplaşma ve çatışma kültüründen uzak, derin bir toplumsal uzlaşma ihtiyacına vurgu yapmıştır. ‘Türkiye’nin ve bölgenin sorunlarını da savaş ve fiziki baskı araçlarıyla değil; akıl, politik ve kültürel güçle çözebiliriz’ demiştir. Sorunların çözümünde ise; demokratik müzakere yönteminin esas alınmasını ortaya koyarak, onurlu barış ve demokratik çözüm istemini dile getirmiştir. Bu değerlendirmelerin AKP-MHP iktidarının politikalarına karşı demokratikleşme seçeneği olduğu açıktır. Önder Apo’nun duruşunu ortaya koyan bu değerlendirmeler, esas olarak da Türkiye’nin demokrasi güçlerine ve halklarına bir mesaj olmaktadır.”
Terörist başı Öcalan; avukatları aracılığıyla yaptığı açıklamada, açlık grevlerine son verilmesini istemiş, Suriye’nin toprak bütünlüğüne saygı gösterilmesi gerektiğini belirtmiş ve 2003 Nevruz’undaki ilişkilere geri dönülmesini istemişti. Oysa işin gerçeği şuydu: Tamamen yıpranan ve Türk toplumunda nefretle anılan PKK’yı zayıflatıp, simgesel[1] konuma taşımak ama Suriye’deki PYD-YPG’yi imgesel[2] konuma çıkarıp, yeni Kürdistan oluşumlarına kolaylık sağlamak üzere hazırlıklar yapılmaktaydı. Öcalan ise Suriye Kürdistan’ının idolü konumuna taşınacaktı!?
Öcalan, Suriye Kürdistan’ını kurmak için yeniden aktör mü yapılacaktı?
Terörist başı Abdullah Öcalan ile avukatlarının 22 Mayıs’taki ikinci görüşmelerinin ardından, muhataplarına iletilen mesajla yaklaşık 3 bin kişi açlık grevini, 25 kişi de ölüm orucunu bıraktı. HDP Hakkâri Milletvekili Leyla Güven’in 7 Kasım 2018’de ‘Öcalan’a uygulanan tecridin kaldırılması’ ve ‘demokratik siyasetin önünün açılması’ talepleriyle başlayan eylemlerde, sağlık açısından pek çok kişi kritik eşiğe dayanmıştı. Öcalan’dan mesaj getiren avukatlar, cezaevlerindekilerle ve Güven ile yaptıkları görüşmelerin ardından İmralı’dan getirdikleri yeni mesajı kamuoyu ile paylaşmışlardı. Ardından da eylemcilerin ‘sonlandırma’ bildirisi yayınlandı. Leyla Güven, “mücadelenin varması gereken yer onurlu bir barıştır” açıklaması yapmıştı. Herkes biliyor ki Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın onayı olmasa, bu görüşme yapılamazdı. Avukatların mesajı kamuoyu ile paylaşılamazdı. Görüşmelerde MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın da yine kilit rolde olduğu aktarılmıştı. İktidar ortağı MHP’nin lideri Devlet Bahçeli’ye de görüşmelerle ilgili ‘bilgi verildiği’ kulislere yansımıştı. Öcalan’ın 22 Mayıs’taki görüşmeden sonra yaptığı açıklamanın Suriye kısmında, şu ifadeler yer almıştı: “6 Mayıs’ta kamuoyuna sunduğumuz yedi maddelik mesajda önemli bir konu da Rojava, Kuzey Suriye, SDG ve Suriye’de sorunların çözümünün nasıl olması gerektiği hususlarıydı. Bu konuda Öcalan düşüncelerini tekrarladı. İmkân olursa, Suriye’nin bütünlüğü içinde Kürt sorunu dahil, Suriye’nin tüm sorunları konusunda pozitif rol oynayacağını vurguladı. Kendi düşüncelerinin ve çözüm önerilerinin Suriye’nin sorunlarını çözeceğini, Kürtlerin ve diğer toplulukların temel haklarının anayasal güvenceye alınmasının zorunluluğunu da özellikle vurguladı.”
..
makalenin tamamı için tıklayınız…