Anasayfa » HZ. MEVLANA’DA DİN İLE DÜZENİ BARIŞTIRMA

HZ. MEVLANA’DA DİN İLE DÜZENİ BARIŞTIRMA

Yazar: yonetici
0 Yorum 256 Görüntüleyen

HZ. MEVLANA’DA DİN İLE DÜZENİ BARIŞTIRMA

 

İnancıyla davranışları, vicdanıyla kararları, dini kurallarıyla hayat tarzları uyuşmayan insanların bunalımdan kurtulamayacağını; huzurlu ve onurlu bir toplum oluşturamayacağını söyleyen Mevlana, Kâinat düzeniyle hayat sisteminin yani doğal denge ile sosyal dengenin mutlaka barıştırılması gerektiğini vurgulamaktadır. Hz. Üstadın başta Mesnevisi bütün eserlerinden kısaca Mevlana Mektebinden öğrendiğimiz: Din işleriyle devlet işlerinin biri birine karıştırılması, yani dinin siyasi istismar aracı yapılması kesinlikle yanlıştır ve yozlaştırıcıdır. Bunun aksine din ile düzenin çatışması, dinin devlet sisteminden tamamen dışlanması ve düşman muamelesi yapılması, daha da zararlı ve yıkıcıdır. Bu durum halkın devlete olan bağlılık ve saygınlığını ortadan kaldıracak, ifsada ve isyana yol açacaktır. İşin doğrusu ise, din ile düzenin barışması ve her birinin kendi sahasında topluma hizmet sunmasıdır. Ve zaten gerçek ve örnek LAİKLİK’te ancak böyle olgunlaşıp uygulanacaktır. Mevlana’ya göre din ile düzeni karıştırmaya veya kapıştırmaya uğraşmak İFSAT, din ile düzeni barıştırmak için çalışmak ise Cihat’tır. Ve yine Mevlana’ya göre; haksızlık ve ahlaksızlık temelli bozuk ve batıl bir düzeni yerleştirmek ve yürütmek ZULÜMKARLIK’tır, böylesi Şeytani bir nizamdan ve uygulamacılarından adalet ve merhamet beklemek ise NAMUS ve HAYSİYET fukaralığıdır. Üstelik bozuk terazinin doğru tartacağını sanmak veya eğri cetvelle doğru çizmeye kalkışmak ahmaklıktır. Ve “ Ben Kur’an’ın bendesiyim (yani İlahi Kanunların ve Nebevi Kuralların hizmetçisi, tatbikçisiyim) diyen bir zattan bunun dışında şeyler beklemek saflıktır.

Din ile düzenin zıtlaşması, toplumu yozlaştırır!

Evet, Mevlana (Ks.) gibi İslam’ın en doğru ve doğal şekliyle anlaşılması, yaşanması ve günümüze taşınması konusunda milletimize rehberlik yapan, eserleri ve manevi öğretileriyle hala gönüllerimize ışık tutan bu büyük şahsiyetlerin ortak hedefi; her alanda Tevhit düşüncesini hâkim kılmak ve vahdeti(birliği) sağlamaktır. Çünkü bir toplumun: Diniyle düzeni, ahlaki prensipleriyle siyasi projeleri, Camide dinledikleriyle mektepte öğrendikleri eğer birbirini tutmuyor, zıtlaşıp farklılaşıyorsa, bu durumda ya düzene uyup dinlerini yozlaştıracaklar veya dinlerine uyup düzenle çatışacaklar, her iki halde de huzursuz olacaklardır. Örneğin; din faizi yasaklıyor, ama ekonomi çarkı faize dayanıyorsa… Din zinayı haram kılıyor, düzen serbest bırakıyor hatta teşvik ediyorsa… Din kumarı günah sayıyor, düzen farklı isimler altında meşrulaştırıp umut kapısına çeviriyorsa.. Din rüşveti, zimmeti, rantiyeyi, hile ve sahteciliği kötülüyor, ama düzen halkı bunlara mecbur ediyor ve siyaset bunları rahatlıkla ve büyük çapta yapmak için en etkili bir araç sayılıyorsa… Din adaleti emrediyor ama düzen adam kayırma ve güçlü olanı aklama üzerine kurulmuşsa… Bu durumda insanlar a) ya dinlerini bırakacaklar b) ya düzene başkaldırıp isyancı konumunda olacaklar c) veya genellikle hem dinlerini hem de düzenlerini idare edip yani hem dindar hem düzenbaz geçinip münafıklaşacak; fikren Müslüman fiilen Hıristiyan gibi yaşamaya mecbur kalacaklardır.

 

..

 

MAKALENİN TAMAMI İÇİN TIKLAYINIZ…

BENZER İÇERİKLER

Size daha iyi hizmet sunabilmek için çerezleri kullanıyoruz. KABUL ET Detaylı Bilgi