HÜRRİYET’İN KÖLELERİ!
Hürriyet; nefsani ve şeytani dürtülere ve insanın kendi iradesine hâkim olarak, her türlü zillet ve esaretten ve başkaları tarafından güdülmekten bağımsız ve özgür kalma halidir. Hürriyet, insana şahsiyet ve haysiyet kazandıran en önemli özelliktir. Fıtri (doğal ve sosyal) bir gerçek olarak, her insanın birincil gereksinimi EKMEK, ikincisi HÜRRİYET’tir. Batı’nın geliştirdiği ve bizden bazılarının da heveslendiği hürriyet anlayışı ise; her türlü sorumluluktan kaçmayı, tamamen başıboş davranmayı ve bütünüyle hayvani ve nefsani duyguların esiri olmayı ifade etmektedir. Giderek batmakta olan Batı’nın hukuk ve ahlâk sistemine şekil veren zalim Roma kültürüyle yozlaşmış Hristiyanlık düşüncesi, bugünkü batılı insan tipini oluşturmuştur. Zaten temelde insanları “Hür ve Köle” diye ikiye ayıran bir Firavunluk düşüncesinden kaynaklanan Roma hukuku ile; insanın en tabii zevk ve ihtiyaçlarını bile yasaklayan ve her türlü düşünceye ve ilmi faaliyete pranga vuran yozlaşmış Hristiyanlık olgusuna karşı, tabii bir tepki olarak asırlar boyu Avrupalıların şuuraltında yerleşen ve kökleşen müthiş bir kin ve nefret birikimi, sonunda her türlü dini disiplin ve düzene karşı inkâr ve isyana dönüşmüş ve bu sefer batılı insan, hürriyet adına başıbozukluğun ve sapıklığın esaretine düşmüştür.
Bir başka deyişle, bugün insanlık maalesef “hürriyetin kölesi” durumuna gelmiş veya getirilmiştir.
Her türlü fuhuş ve cinsel sapıklık serbestisi… Faiz ve sömürü ticareti ve israf ekonomisi… Uyuşturucu ve AİDS felaketi… Ve bütünüyle hazır küfür ve kötülük medeniyeti, işte bu hürriyetin acı alçaltıcı meyveleridir. Sokakta herkesin önünde sevişme… Canı çektiği erkek ve kadınla birleşme… Kafasının estiği gibi hareket etme… Türkçesi; insanlık onurunu bırakıp, hayvan gibi hareket etme hürriyeti… Faiz, kumar ve rüşvet gibi haksız ve hileli kazanç yollarıyla başkalarını sömürme ve şeytani bir saltanat sürme hürriyeti!?
Oysa gerçek hürriyet ancak Hakka teslimiyettir; manevi doyum ve haysiyettir.
İnsanlık, zahiri planda, tüm zulüm ve sömürü sistemlerinin sebeplerini kurutmadan… Herkesin can, mal ve namus emniyetine, din ve düşünce hürriyetine sahip olacağı Evrensel ve Adil bir Düzeni kurmadan… Kültürde, ekonomide, teknolojide Avrupa ve Amerika’nın tesirinden ve taklitçiliğinden kurtulmadan… Ahlâki sahada ise nefsinin enaniyet ve şehvet zincirlerini kırmadan, kısaca tam anlamıyla yaratılış gayesini kavramadan hürriyeti tanıyamaz ve özgürlüğü tadamaz. Bunun içindir ki Müslüman; kendisini İslam’ca ve insanca yaşamaktan ve Rabbinin rızasına yaklaşmaktan geri koyan her şeyi bir engel ve esaret kabul eder. Öz benliğini körelten ve gönül evini kirleten zulüm ve kötülüklerden vazgeçer…
İnsanlık için korkaklık bir esarettir. İkiyüzlülük ve riyakârlık bir esarettir… Cimrilik ve savurganlık bir esarettir. Rahatına ve menfaatine düşkünlük ve kötü alışkanlıklara bağımlılık bir esarettir… Bu şeytani duyguların ve dünyevi kaygıların esaretinden ancak imani bir tevekkül ve vicdani kurallara teslimiyetle, zalimlere kölelikten ise cesaret ve gayretle kurtulabileceğini… Ve ancak bu sayede huzura ve hürriyete kavuşabileceğini bir türlü anlamayan insanlar, hiçbir zaman gerçek hürriyetle tanışamayacaklar ve insanlığın tadına varamayacaklardır.
Kutsal kavramlar kafalarda, Kur’an, kılıfında mahkûm!… Evrensel hukuk kuralları kitaplarda mahpus… Müslümanlar öz vatanında mağdur ve temel insan haklarından mahrum bulunurken… Yeryüzünde mazlumların feryadı arşa çıkarken… Toplumlar mafyanın, masonların, medyanın ve sömürücü sermaye baronlarının elinde kıvranırken… İnsanlar işsiz, güvencesiz ve ümitsiz dolaşırken, kendini hür zanneden köleler!.. Bazıları da Karun gibi servetin… Lut kavmi gibi şehvetin… Şeytan gibi enaniyetin… Nemrut gibi nefsaniyetin köleleri!.. Açık saçık dizilerin ve porno filmlerin… Genelev bülteni gazete ve dergilerin… Gösterişli elbiselerin esirleri!.. Haram ve hileli kazançların… Lüks arabaların, konforlu apartmanların, gece hayatının ve kirli paraların hizmetçileri!… Ve ey hayvani Hürriyetin köleleri!.. Artık anlayınız ki gerçek hürriyet, vicdan huzuruna ve insani olgunluğa erişmektir. Bu da İslamiyet demektir. İşte bu onur ve şuur Adil bir Düzeni, İslam’dan ve ilimden kaynaklanan yeni bir hürriyet, haysiyet ve hakkaniyet sistemini geliştirecek ve insanlık gerçek ve örnek bir hürriyetin tadına erişecektir.
Fikirde Darwinist ve materyalist; ekonomide kapitalist ve komünist; kültürde zevkçi, beleşçi ve pragmatist kafalarla onurlu ve huzurlu bir dünya düzeni kurmak mümkün değildir.
..
makalenin tamamı için tıklayınız…