Gizlenen Hakikat:
KABİR SUALİNİN ANLAMI VE AÇILIMI
Yaklaşık 20 yıl kadar önce, Milli Gazete’de “Kabir suali nedir, nasıl anlamak ve hazırlanmak gerekir?” konusunu izah etmiş, Kabir sualinin bu imtihan âleminden, hesap ve mücazaat ülkesine geçerken, “sınır kapısı olan kabirdeki ilk pasaport tetkiki ve kimlik tespiti” olduğunu belirtmiştik. Daha sonra birkaç medyatik ilahiyat prof.u, bu teşbih ve tahlillerimizi kopya edip kendi bulguları ve bilgileri gibi TV ekranlarında ve maalesef asıl önemli kısımlarını atlayarak şov yapmaya ve bilgiçlik taslamaya girişmişlerdi. 16 Eylül 2016 Cuma günü aramızdan ve dünyamızdan ayrılan sadık ve sağlam bir Müslüman, sapmaz ve sarsılmaz bir dava adamı olan Elazığ Kesirikli Hüseyin Öztürk kardeşimizi 52 yaşında ahirete uğurladığımızda Asri Mezarlık’ta kabrinin üzerinde telkin yapılırken, cenazedeki bazı kardeşlerimize bu “Kabir Suali” gerçeğini bir kez daha hatırlatmış ve “Hoca efendiler kalıplaşmış duaları ve Arapça metinlerle okumanın yanında, acaba asıl bu hikmet ve hakikatleri niye hatırlatmazlar?” diye de hayıflanıvermiştik.
İşte bu soruların doğru ve doyurucu şekilde yanıtlanıp, “ama”, “fakat”, “ancak” gibi kelimelerle başlayan ve kalbi marazlarına mazeret kılıfı uydurulan saptırmacalara kalkışmadan verilecek samimi cevaplar, bir kişinin (veya kesimin) gerçek ayarını ve amacını ortaya koyan mihenk taşlarıdır. Bu hakikat aynasına bakanlar, kendi iç dünyalarıyla karşılaşacak, nasıl bir inanca ve amaca sahip olduklarını kavrayacaklardır. Bazıları, hep gizlemeye çalıştığı bu çirkin yüzünü gösteren aynayı kırmaya, böyle bir ayna tuttuğumuz ve içini dışa kusturduğumuz için bize sataşıp saldırmaya başlayacak, inşaallah bir kısmı da bâtıl saplantılarını ve bağnaz sapkınlıklarını bırakıp yeniden hakikat kulpuna ve Kur’ani kurallara yapışacaktır. Bir hadis-i şerifte: “İman, (misal olarak) gömlek gibidir. (Taat ve takva ile) Bazen onu giyinip kuşanır, (isyan ve günahlarla) bazen de onu çıkarıp atarsın”[1] buyrulmaktadır. Başka bir hadiste Hz. Peygamber Efendimiz: “Yüce Allah örnek olarak size her iki tarafında duvar bulunan dosdoğru bir yolu veriyor. Bu duvarın da açık olan kapıları ve kapıların da perdeleri vardır. Bu yolun başında birisi: ‘Ey insanlar! Bu yola girin ve bir yere sapmadan yürüyün!’ diye seslenmektedir. Yolun üzerinde aynı şekilde bir uyarıcı vardır. Yolda giden insanlardan biri duvardaki kapıların perdesini aralamak istediği zaman yolun üst tarafında bulunan iki kişi: ‘Sakın! Orayı açma! Şayet açarsan içeriye girmek zorunda kalırsın!’ diye onu uyarır. Bu örnekte dosdoğru yol, İslam’dır. Yolun kenarındaki duvarlar da, Yüce Allah’ın buyruklarıdır. Açık kapılar, Yüce Allah’ın yasaklarıdır. Yolun başında insanları uyaran kişi, Yüce Allah’ın Kitabıdır. Yolun üst tarafında durup insanları uyaran kişi de, her Müslümanın gönlünde bulunan vicdandır!”[2] buyurmaktadır.
..
MAKALENİN TAMAMI İÇİN TIKLAYINIZ…