FETULLAH’IN FIRSATÇILIĞI
ERDOĞAN’IN “FETTAN”[1]CILIĞI
İmani feraset ve insani basiret; Din ve devlet adına ortaya çıkan kişilerin ve girişimlerin, gizli niyetlerini ve kirli mahiyetlerini, ta en başından anlamayı ve tavır almayı gerektiriyordu. Bu nedenle büyük bir fesatlık ve fırsatçılık hareketi olarak yapılandırılan Fetullahçılığa, İslami kesimden tek karşı çıkan Aziz Erbakan Hocamızdı ve bunlara açıkça tavır alan sadece Ahmet Akgül Üstadımızdı. Hatta Fetullahçıların gerçek ayarlarını, amaçlarını, tahribatlarını ve derin bağlantılarını yazıp anlattığı ve 2016 kalkışmasından on yıl önce hazırladığı “Küresel Fesatçılık ve Fetullahçılık” kitabı yüzünden, Erdoğan iktidarında “Ergenekonculuk” yaftasıyla tutuklanmışlardı. Refah ve Saadet Partisi’nin bazı üst düzey yöneticileri ve yetkilileri bile Fetullah Gülen’e yaranma yarışına katılmışlardı.
Oysa Kur’an-ı Kerim’de, Enfal Suresi 29’uncu ayetinde:
“Ey iman edenler! Eğer Allah’tan korkarsanız(küfür ve kötülüklerden sakınıp iyiliklere yapışırsanız, haram ve haksızlıklardan kaçınıp hayırlara çalışırsanız)O size(Hakkı bâtıldan, doğruyu yanlıştan, yararlıyı zararlıdan, mü’mini münafıktan ayıran)furkan(feraset nuru ve hidayet şuuru)verir, kötülüklerinizi örter ve sizi bağışlar. Çünkü büyük fazilet sahibi(olan)Allah’tır.” buyrulmaktaydı. Demek ki Fetullah Gülen gibi marazlı ve kötü maksatlı bir münafığın tahribat tuzağının farkına varamayanlar ve Şeytani senaryolarına figüranlık yapanlar; gerçek anlamda takvadan ve Kur’ani furkandan mahrum insanlardı. Bu feraset fukaralıklarını, iyi niyetle ve safiyetle izaha çalışmak boşunaydı. Akli, ilmi ve Kur’ani kuralları ölçü alanlar ve vicdan terazilerini doğru kullananların bu tür münafıkları ve marazlı oluşumları sezip anlamaları kolaydı. Yani sorun, İslami basiret ve ferasetsizlikten kaynaklıydı!
Sağcısından solcusuna, inkârcısından İslamcısına herkes Fetullah’a yaranmaya çalışıyor ve destek çıkıyordu!
Fetullah Gülen hareketinin yarım asır boyunca kimlerin desteğiyle büyüyüp bugünlere taşındığını hatırlatmamız gerekiyordu. Ona her anlamda destek ve meşruiyet sağlayan siyaset, akademi, medya dünyasından yakından tanıdığınız isimleri ve kesimleri hiç unutmamak lazım geliyordu. Fetullah Gülen, özellikle 12 Eylül darbesinden sonra, siyaset sahnesinde daha sık görünmeye başlıyor, cami kürsülerinde cemaatine seslenen bir emekli vaiz profilini çok aşan başka bir rol oynamaya başlıyordu. 12 Eylül 1980 darbesine selam çakan ve “Son Karakol” başlıklı yazısıyla Evren ve cuntası önünde esas duruşa kalkışan Gülen, darbe bakiyesi Özal iktidarının en önemli destekçisi oluyordu. Vaazlarında, konferanslarında askere ve ardından gelen Özal hükümetine kayıtsız koşulsuz biatı işaret eden Gülen, ANAP’ın gönüllü militanlığını yapmaktan asla çekinmiyordu.
“Kanaat önderi ve cemaat lideri” sıfatlarını bu dönemde daha çok kullanmaya başlayan Fetullah Gülen şebekesine, kamuoyunda “hizmet hareketi” de denmeye başlıyordu. Cemaatin, bağış-zekât yoluyla sermaye yığmaya, günlük gazete kurup medyada söz sahibi olmaya başladığı dönem, tam da Özal iktidarının zirvede olduğu yıllara rastlıyordu. 3 Kasım 1986’da Zaman gazetesini kuran cemaat, medyaya da giriş yapmış oluyordu. Diğer medya kuruluşlarıyla da arayı her zaman iyi tutan Fetullah Gülen, “kültürler arası diyalog”, “sempati”, “empati” gibi postmodern kavramları işte tam da bu dönemde sık sık dillendirmeye başlıyor, cemaat çevresinde bir hoşgörü halkası oluşturmaya çalışıyordu. Özal’ın Çankaya’ya çıkması, Süleyman Demirel’in Başbakan olması üzerine, Gülen cemaati hem ANAP’la bağlarını koruyor, hem de DYP’ye destek vererek merkez sağ iktidarlarla hiçbir zaman arayı bozmuyordu. Özal’ın beklenmedik ölümü üzerine 1993’te Demirel’in Çankaya’ya çıkması, DYP’nin ve hükümetin başına Tansu Çiller’in gelmesiyle birlikte de Fetullah Gülen cemaati DYP içinde önemli mevziler ve mevkiler elde ediyordu.
Artık Fetullah Gülen protokol adamı olmaya başlıyordu!
Gülen, 1980’ler ve 1990’lar boyunca törenlerde, açılışlarda, kongre ve konferanslarda, bir kanaat önderi ve cemaat lideri değil de, âdeta bir siyasi parti lideriymişçesine protokolde yerini alıyordu. Merkez sağ ve merkez soldaki siyasetçiler, Gülen’e özel bir ihtimam ve ilgi gösteriyor, yer veriyor, onu özel olarak davet edip hürmet gösteriyordu.
..
makalenin tamamı için tıklayınız…