ERDOĞAN’A GÜVENMENİN FATURASI!
Herhalde Rıfat Ilgaz’ın bir fıkrasıydı: Aldatıp kışkırtarak cinayet işlettiği ve sürekli “seni kurtaracağım!” diye boşuna ümitlendirip idam sehpasına sürüklediği marabası (yarıcı)na, yağlı ilmik boğazına geçirildiğinde bile kendisine hala “Hep ağana güven, hiç merak etme sen!” diyen adamın sözlerini şimdi: “Hep güvenin siz Erdoğan’a, Takmayın kafa bardağına!” şeklinde değiştirmek gerekiyordu. Şu hale bakın, adaletin sağlayıcısı ve dağıtıcısı olan yargı büyük bir kriz ve kamplaşma içinde can çekişiyordu. Paralelciler, iktidardaki işbirlikçiler, Kemalist vesayetçiler… Her biri diğerinin ayağına dolanıyor ve hâkimiyet kurmak üzere kıyasıya boğuşuyordu. Adalet Bakanı Bekir Bozdağ tam da HSYK seçimleri öncesinde “Hâkim ve savcıların özlük haklarını iyileştirecek kanun taslağını meclise sunacaklarını” belirtip “açık rüşvet- gizli tehdit” dağıtıyordu. Emniyet teşkilatında herkes birbirine “iktidar yandaşı, cemaat elemanı ve makam fırsatçısı” diye bakıyor ve herhalde sanıklara ve suçlulara da “taraflarına göre” davranılıyordu. GKB sn. Necdet Özel “Açılım süreciyle ilgili girişim ve gelişmelerin kendilerine haber verilmediği, kırmızı çizgilerimiz çiğnenirse elbette gerekli tepkiyi gösterecekleri” anlamında itiraf ve ikazlarda bulunuyordu?!
Siyasi haysiyet ve hassasiyet giderek yozlaşıp çürüyor, daha önce “Kılıçdaroğlu için Gandi falan deniyordu ama, böyle çakma ve uydurma Gandi görüntüsü pek ikna edici olmuyordu” diyen ve yıllarca, aslında hiç inanmadan Milli Görüş partilerinde siyaset yürüten Mehmet Bekaroğlu, şimdi CHP’ye katılıp övgüler diziyor; omurgasızlığın ve onur hamlığının en yeni örneklerini sergiliyordu. Rahmetli Erbakan Hoca’nın bir TV röportajında “Abdullah Gül’ü BM genel sekreterliği makamına, Recep T. Erdoğan’ı ise AB’nin başına geçirecekleri” yolundaki sözlerinden ne kastettiği şimdi daha iyi anlaşılıyordu. Çünkü BM; Siyonizm’in küresel hâkimiyetini sağlamak, tarafsız hakem rolü sahtekârlığıyla İsrail’in ve emperyalizmin çıkarlarını korumak ve özellikle Müslümanlara göz açtırmamak üzere kurulduğuna ve İsrail aleyhine çıkan hiçbir kararı uygulatmadığına göre, Erbakan Hoca acaba Abdullah Gül’ü Siyonist odakların hizmetkârlığına, Recep Erdoğan’ı ise Haçlı Birliğinin başına mı layık ve müstahak görüyordu, yoksa bu oluşumları İslam’ın ve insanlığın hizmetine mi sokmak istiyordu? Hoca bu sözleriyle bunların gerçek ayarına ve gizli damarına mı dikkat çekiyordu, yoksa yüksek meziyet ve marifetlerini mi dile getiriyordu?
..
MAKALENİN TAMAMI İÇİN TIKLAYINIZ…