ERBAKAN HOCAMIZLA AHMET AKGÜL ÜSTADIMIZIN İLGİNÇ ANILARI
Erbakan Hocamıza 40 Sayfalık Mektup Yazdırtan Olay!
Almanya’daki özel ve gizli toplantıya Hoca nasıl katılmıştı, Müslümanlar aleyhindeki sinsi ve gayri insani tuzakların nasıl farkına varmıştı?
Efsane Başbakanımız Rahmetli Erbakan Hocamız, Almanya’da doçentlik tezini bitirdikten sonra çok ilginç ve iğrenç bir olayla karşılaşır. Tez çalışmaları sırasında ünlü bir Alman bilim adamı olan Prof. Schmidt kendisiyle görüşmek için çağırır. Alman bilim adamı, çok acil bir işi çıktığını söyleyerek, özel davetiye ile çağrıldığı önemli bir toplantıda, koltuğu boş görülmesin diye, bu gizli toplantıya kendisinin yerine gitmesini ister ve Erbakan Hoca da onu kırmayıp bu toplantıya katılır. Bakın ondan sonra neler olduğunu Erbakan Hocamızın kendi anlattıklarından ve ayrıntılarından anlamaya çalışalım.
“Yıl 1952, ilkbahar aylarıydı…
Almanya’da doktora tezi ve doçentlik tezi çalışmalarımı bitirdikten sonra Aachen Technische Hochschule’sinde Prof. F.A.F Schmidt ile beraber bugünün harp sanayiinin temelini teşkil eden füzeler ve Leopard tank motorlarının geliştirilmesiyle ilgili araştırmaları yürütüyorduk. Prof. Schmidt, harp içindeki Almanya’nın en üst seviyede araştırmalarını yapan Deutsche Luftfaht Forschung Merkezi’nin en önemli şahsiyeti sayılırdı. Alman ordusunun dünyada ilk defa Avrupa’da yapılan atışla Londra’yı tahrip için kullandığı V1, V2 füzelerinin keşfinde önemli rol oynamıştı. Bir gün Üniversite’nin araştırma laboratuarında çalışırken benimle görüşmek istediğini söyledi. Önünde, ESSO Petrol Şirketi Genel Müdürü Dr. Müller’in gizli bir konferansa davet kartı bulunuyordu. Bu konferansa kendisinin gidemeyeceğini, ancak böyle bir şahsın verdiği konferansta isminin yazılı olduğu masanın boş kalmamasına da ehemmiyet verdiğini belirtti. Mümkünse bu konferansa kendi adına benim gidip, yerini almamı rica etti. Memnuniyetle kabul ettim.
Konferans, o tarihte, harpten çıkmış Almanya’nın yıkık Aachen kentinin ilk tamir edilen, en lüks, en muhteşem binasında yapılıyordu. Bu binada aslında bir termal kaynak bulunduğu için adı Bad Aachen olan Aachen şehrinin ağaçlar içindeki meşhur Kurhaus oteliydi. Girişte sıkı kontroller yapıldı. Davetiyeyi göstererek Prof. Schimdt’in adına onun yerine oturdum. Şehrin Valisi, Başpiskopos’u, profesörler, ileri gelen iş adamları ve yazarlardan müteşekkil en seçkin bir topluluk bu konferansa davet edilmişti.
ESSO Şirketi Genel Müdürü Dr. Müller açış konuşmasını yaparken:
-“Sizleri her ne kadar “Bugünkü Arabistan” konulu bir konferansa davet ettimse de, bu davetin böyle takdimi konferansın gizliliği münasebetiyledir. Toplantının asıl maksadı şudur: Suudi Arabistan’ın yeni petrol bölgesi Damman’dan geliyorum. Amerikalılarla beraber dünyanın en zengin petrol kaynaklarını bulduk. Amerika’nın ve Avrupa’nın önemli şehirlerinde seçilmiş kimselerle yapılmasını programladığımız bu gizli toplantılarla, bu muazzam servetin Batılıların yararına kullanılmasını nasıl temin edebileceğimizin istişarelerini yapmak istiyoruz. Onun için bu büyük zenginlik hakkında size kısaca bilgi verdikten sonra, aslında ben sizin tavsiyelerinizi dinlemek istiyorum.” dedi.
Suudi Arabistan’da dünyanın en zengin petrol yatakları bulunmuş ve ilk üretim başlamıştı. Buradaki rezervler dünya toplam rezervinin yüzde yirmisine denk büyük ve zengin yataklardı. Batı bu rezervlerin kendi yararına kullanılmasını istiyordu ve daha ilk günden bunun tedbirlerini almaya çalışıyordu.
Dr. Müller, ayrıca konuşması esnasında; Müslümanlık hakkında gerçekle hiç alakası olmayan o kadar yanlış şeyler anlattı ve Müslümanların hakkı olan bu petrolü onlardan alabilmek için toplantıya iştirak edenler de o kadar insanlık dışı haksız teklif ve tavsiyelerde bulundular ki; o gün hayatımın feveran göstermemek için en çok çaba sarf ettiğim günü oldu. Bunlar, Müslümanların evrimlerini henüz tamamlamadığını, bu nedenle tam insan sayılmayacaklarını, bu yüzden sömürülmelerinin ve hatta gerekirse öldürülmelerinin yanlış olmayacağını savunmuşlardı. Her birine hak ettikleri cevabı verebilirdim ama Prof. Schmidt’in yerine gittiğim ve Müslümanlara karşı daha ne gibi şeytani düşünce ve projeleri olduğunu dinleyip öğrenmem gerektiği için susmak zorunda kalmıştım. Ancak reaksiyonumu hemen o gece Türkiye’deki ve çeşitli İslam ülkelerindeki arkadaşlarıma 40 (kırk) sayfalık bir mektup yazarak duyurmak ihtiyacını hissettim.
İşte Batı, körfez petrolüne ilk günden beri bu gözle bakmıştır. Bu petrolü kendi kontrolünde tutmaya her şeyden fazla önem göstermiştir. Ben de Batı’nın kapalı kapılar arkasındaki gerçek yüzünü o gün bizzat görmüş ve dinlemiştim ve tabi bu haksızlığa karşı o günden beri mücadele içindeyim…”
..
MAKALENİN TAMAMI İÇİN TIKLAYINIZ…