ERBAKAN HOCAMIZIN MEKKE FETHİ
YORUMLARI VE UYARILARI [1]
Rüyamda: Aziz Erbakan Hocamızla birlikte Medine’de bulunmaktayız. Mekke’nin Fethi kutlamaları için oradaymışız. Erbakan Hocamız Mekke’nin Fethi’nin sebeplerini, ön hazırlıklarını, planlarını, kuşatma anını ve İslam ordusunun muazzam galibiyetini anlatacak ve fethin dersini yapacaklarmış. Erbakan Hocamız çok heyecanlılar ve yerlerinde duramıyorlar. Sanki o saadet dolu günlere gitmişiz de az sonra fetih hazırlıkları başlayacakmış ve Efendimiz Aleyhisselatü Vesselam, iki göz kerpiç evlerinden çıkacaklar ve bize selam verivereceklermiş gibi bir maneviyat varmış havada… Aziz Erbakan Hocamız: “Mekke şehirlerin anası, vahyin ilk merkezidir. Efendimiz 11 Ocak’ta, bir Ramazan ayının 20’nci günü Mekke’ye fetih için girmişlerdir. Ammaa nasıl bir fetih, nasıl muazzam bir güç gösterisi… Evvelinde ve sonrasında görülmeyecek bir fetih! Bu kutlu beldenin fethi sıradan bir olay değildir. Öncesi ve sonrasında yaşananlar, aradan yıllar, hatta asırlar bile geçse sonradan gelenler açısından çok önemlidir. Ecdadımız bütün fetih hareketlerinde, Mekke’nin Fethi’ni, fethin öncesindeki, fetih esnasındaki ve fethin sonrasındaki kodları esas almışlardır. Buna en güzel örneklerden biri de İstanbul’un Fethi’dir! ‘Daha yakın dönemden örnek verir misiniz Hocam?’ dersen, 74 Kıbrıs Çıkarması’dır. Plan, program, hazırlık vesaire her aşamasında Mekke’nin Fethi örnek ve esas alınmıştır.
Öncelikle, bir defa belirtmeliyim ki; bir şehri, bir beldeyi fethetmek kolaydır. Zor olan ve yapılması gereken şey, Fetih sırasında ve sonrasında gönüllerin fethedilmesidir. Ancak bu şekilde büyük kurtuluşlardan ve başarılardan bahsedilebilir. Hudeybiye Antlaşması’nın Mekkeliler tarafından bozulması üzerine, Ebu Süfyan’ı Müslümanların bu anlaşmanın bozulması ile alâkalı tutumlarını gözlemlemesi ve bozulan durumu düzeltmesi için Medine’ye gönderdiler. Ebu Süfyan, anlaşmayı kendi tarafları bozduğu için yeni bir anlaşma yapmak, Efendimizi (SAV) yumuşatmak ve herhangi bir savaş kararı var ise bu karardan vazgeçirmek; vazgeçiremiyorsa geri gelip Kureyşlilere bunu haber etmek üzere görevlendirilmişti. Fakat bu kez Efendimiz herhangi bir sulh veya anlaşmanın artık Mekke’nin alınıp, Allah’ın izniyle İslam’ın büyük fethine veya bu fethin geciktirilmesine sebep olmasına izin vermeyecekti. Allah’ın Resulünün talimatları üzerine, Medine’de örgütlenen ve devlet haline gelen inananlar; birlik, beraberlik, kardeşlik, sarsılmaz iman ve fiziki olarak da yenilemeyecek bir güce sahip olduklarını Ebu Süfyan’ın gözüne gözüne sokmuşlar; kalbinin büyük bir korku ve endişe ile dolmasına sebep olmuşlardı. Böyle bir ortamda Ebu Süfyan Âlemlerin Efendisinin huzurlarına gelerek: ‘Şimdi Muhammed’in (SAV) Mekke eşrafından istediği nedir? Dilersen yeni bir anlaşma ile elimizi-kolumuzu bağlayabilir, bütün malımızı-mülkümüzü elimizden alabilir, Sana ve arkadaşlarına işkence ile hayatı dar eden bu halkı kılıçtan geçirebilirsin!’ demiş, fakat Efendimiz tüm cihanı aydınlatan mütebessim yüzleri ile bir nevi; ‘Gör bak Allah’ın ordusu neler yapacak! Gör bak bir damla kanınız akıtılmadan nasıl varlığınıza son verilecek! Gör bak Allah’ın Azamet ve eksilmez gücü sizi ve tüm dünyayı nasıl kuşatacak! Gör bak neler olacak, gör bak nasıl olacak!’ buyurmuşlardı…
..
Makalenin tamamı için tıklayınız…