ERBAKAN HOCAMIZIN MANEVİ UYARILARI
VE
HAYATİ BUYRUKLARI!
“Söz insana, insan söylediği söze yakışmalı. Söz var incidir, söz var incitir!”
“Bu dünyada yaşadığın yeri cennete çevirip, asıl cennet için gayret etmedikçe, her yer sana cehennem oluverir!”
“Bazılarınız olan bitene hayret ederek, bazılarınız ise olup biteceklere gayret ederek yaşıyorsunuz. Ve en sonunda mutlu olanlar ve zaferi yaşayanlar ise, hep yüksek ve kutsal gayeleri güdenler ve o yolda sabırla gayret edenlerdir!”
“Artık hedefe vardım diyen yanılır, çünkü her yolun sonu yine yoldur!”
“Bir insana başkalarının yanında verilen öğüt, öğüt değil hakarettir… Çünkü küçük düşürmeye ve ezmeye yöneliktir!..”
“Hile, belki sana o anki oyunu kazandırabilir, fakat kaderini asla değiştirmeyecektir!..”
“Ya Rabbi; duanın hayırlı olanını, sevginin hayırlı olanını, eşin, evladın, dostun, arkadaşın hayırlı olanını; hayırda koşanını… İşin hayırlı olanını, ömrün hayırlı olanını, ve ölümün hayırlı olanını ver!” (Âmin)
“Ya Rabbi; sevginin boşundan ve yapmacığından, işin kesadından, dostun fesadından, şifasız hastalıktan, şükürsüz rızıktan, hayırsız evlattan, cehennem yoldaşı eşten bizleri koru!” (Âmin)
Erbakan Hocamız bana sordular: “Bugüne kadar gördüğün bütün rüyaları zihninde toparlarsan, söyleyebileceğin ilk cümle ne olurdu?” “Hocam, sanki Siz tüm yeryüzünü saran bir gökyüzüsünüz ve biz nereye gidersek gidelim duanız ve himmetiniz hep üzerimizde, hep bizi kuşatıyor!..” dedim, memnun oldular…
“Dön, kendine bir bak, bir sor: ‘Ben doğru bir insan mıyım?’ diye!.. Evet diyemiyorsan, yorul, yoğrul ve doğrul!..”
“Doğru insan, söyledikleri ile yaptıklarının birbirini tutmamasından utanç duyar!..”
“İnsanın hesaba çekileceği şeyler vardır, biliyorsun. Bir insan yaşı kadar ve her yaşa yakışır durumda yaşayıp yaşamadığından da hesaba çekilecektir. Öyleyse her yılını, her yaşını ve hele şu anını gerektiği gibi yaşa!”
“Ertelemek, yaşamın mayasını kaçırır. Dünya ilk hamleyi yapmaktan, ilk adımı atmaktan korkan ve fırsatları kaçıran insanlarla doludur; ki hepsi pişman ve hepsi perişandır!..”
“Kalk; ilk sen yürü, ilk sen koş, ilk sen git, ilk sen söyle sevdiğini, ilk sen söyle özlemini, ilk sen ver selamı. Allah ilkleri sever; Allah, ilk adım atanların da ilkidir!”
“Aklınıza yazın; ister yüzünüzdeki ister gönlünüzdeki göz, harama baktıkça ve hayâsız hayaller kurguladıkça, Rabbine yönelip rü’yete ulaşamaz… El harama uzandıkça Rabbine uzanamaz, ayak harama koştukça Rabbine varamaz, kalp harama attıkça Rabbinde duramaz!..”
“(Allah) Gözlerin hainliğini (şehvetli ve kötü niyetli seyirlerini) ve kalplerin gizlediği (düşünceleri) elbette bilip durmaktadır. [Not: Cenab-ı Hakk, hem hizmet ve fazilet ehline haset ve hıyanet nazarıyla bakanları; hem de başkasının mahremini veya TV, dergi ve internet ekranlarındaki ahlâksız görüntüleri seyre koyulanları bildiğini hatırlatıp, bizleri iffetli olmaya davet buyurmaktadır.]” (Mü’min Suresi: 19. Ayet)
“Göklerde ve yerde ne varsa Allah’ındır. İçinizdekini (kurgulayıp nefislerinizde beslediklerinizi) açığa vursanız da, gizli tutsanız da, Allah sizi (niyet ve hedefleriniz doğrultusunda) onunla sorguya (hesaba) çekecektir. Sonra dilediğini bağışlar, dilediğini azaplandırır. Allah, her şeye (güç yetiren) Kâdir’dir.” (Bakara Suresi: 284. Ayet)
“Eğer beş para etmez şeyleri dert eder durur, hayatı hem kendine, hem de etrafına dar edersen, değersiz ve dengesiz bir yaşam sürersin. Değersiz işlerde harcanıverirsin… Ve sonunda değersiz bir ölümle de koyar gidersin!”
“Sana bir görev verildiği zaman etraflıca çalış, en doğru kaynaklardan araştır, tüm dikkatini vererek düşün taşın, düşündüklerini defalarca gözden geçir, sonra vardığın kanaat ve kararı samimi bir imanla ve pes etmeden uygula!”
“(Ey Resulüm; Sen) O vakit, Allah’tan bir rahmet ile onlara yumuşak davrandın, şayet kaba ve katı yürekli olsaydın, hiç şüphesiz etrafından dağılıp giderlerdi. O halde onların kusurlarını affet, bağışlanmaları (ve ıslah olmaları) için dua et. (Topluma ve teşkilata ait) İşlerde onlara danış. (Ama) Artık (kesin) kararını verdiğin zaman da, Allah’a güven (ve işe başla). Çünkü Allah, tevekkül edip Kendine sığınanları sevmekte (ve desteklemekte)dir.” (Al-i İmran Suresi: 159. Ayet)
“İnsanlara, hayvanlara, bitkilere, ağaçlara, her şeye ve her halde merhametle davran. Merhametten mahrum olan, bütün hayırlardan da mahrum olur! Unutma ki; etme-bulma dünyasıdır. Herkes ektiğini biçmiş olacak ve elbette ettiğini bulacaktır!.. Kullarının yaptıklarına uygun bir ceza ve karşılık vermek, Allah’ın adaletinin icabıdır!..”
“Hani ‘Her şey üzerime üzerime geliyor’ deyip duruyorsun ya: hiçbir şeyin üzerine geldiği yok. Aslında sen her şeyin üzerinde duruyorsun… Kendini ve sermayeni boşa harcıyorsun!..”
“Ey cahil, gafil ve hain kişi! Özün eğri senin, özün özün… Kimin özü eğri ise; dine de, davaya da, Bize de, kendine de zarardır!”
“Hocam bize anlat, bize öğret, bize gizli-aşikâr tüm gerçekleri göster…” öyle mi? Peki, söyleyeyim: “Öleceksin iki gözümün çiçeği; bundan âlâ, bundan aşikâr bir gerçek var mı? Ve ölümü hatırlayıp, ona hazırlanmaktan daha üstün bilgelik aranır mı? Ölümü ve hesabı unutup, gaflet ve hıyanet yolunu tutup, Dinini ve davasını rüşvet sunup, bu hâl ile ölüp kabre konulanların, zahirde kahraman ve evliya bilinmeleri bir işe yarar mı?”
“Kalk demişiz kalkmamış, yap demişiz yapmamış, oku demişiz okumamış, yan demişiz yanmamışsın… Üstelik kolumuzu-kanadımızı yani en sadık dostlarımızı kırmışsın; bir de kalkmışsın: ‘Hocam, bana sıkı sıkı sarıl, beni dünya ve ahirette bırakma’ diyorsun. Bu kırık kol ve kanatla Biz seni nasıl saralım?”
“Kör cehaletin içinde, gaflet ve meskenet döşeğinde uyuyorsun, seni uyandırmaya çalıştığımız için de Bize kızıyorsun! ‘Yok Hocam, hâşâ, Size nasıl kızarım?’ Peki, yaptığın ne? Başka bir adı varsa sen söyle!”
“Siz davadaki yılgınlık ve yamukluğunuzla, günahlarınız ve kötü huylarınızla Bizi en derinimizden paramparça ederken, Biz hâlâ umutla sizin ahiretiniz ve dünyanız, maddi-manevi mutluluğunuz için çabalıyoruz!”
“Koş dedikçe yavaşlıyorsun kardeş; yolu ve davadaki sorumluluğu gözünde büyütmüşsün. Yolu gözünde büyütenin, yolu elbette yavaşlar!”
“‘Ya Rabbi; Senin affın, kardeşlerimin günahlarından büyüktür. Rabbim; benim tedbirim, Senin takdirinden küçüktür’ diyerek samimi dualarda bulun. Kardeşlerinin hatalarını saymak, seni mukaddes yapmaz!”
“Aklına yaz ve tüm samimiyetinle inan ki; Allah, sadece Kendi rızasını gözeten kulunun kalbini, hayatını ve haysiyetini hiç kimseye ve hiçbir güce talan ettirmez!”
“Yüreğin yorgunsa, bil ki Allah’ın ikramı yakındır!”
“Dılşikeste (gönlü kadere kızgın ve kırık) olan, hasmullah olur! Çünkü Ezeli takdir ve taksime itiraz edenler, aslında bir nevi Allah’a düşmanlık ediyordur!..”
“Niçin defalarca imtihan olunursunuz, niçin defalarca elekten geçmek için savrulursunuz? Ki; altın mısınız, bakır mısınız, teneke parçası mısınız belli olsun!”
“Kapıların, pencerelerin sımsıkı kapalı kalıp, gürültülü düşüncelere dalıp gitmişsin. Sus da; içinden asla çıkamayacağını zannettiğin karanlıklardan aydınlıklara doğru, Allah’ın açacağı kapının sesini dinle!”
“Sessizce ve dünyalık kayıplardan dolayı düştüğün derince endişelerden, ve kalbi tüketen gereksiz hüzünden Allah’a sığınmak lazımdır!”
“İnsansın, hasbel beşer bazen gaflete dalıyorsun ve yanılıyorsun… Elbette kaybettiğini sandığın şeyin, Allah’ın ikramı olduğunu sonradan anlıyorsun!”
“Sonuç olarak; bu dâr-ı dünyada hiçbir canı incitme. Sen kalbini eline alıp, gizli günahlarının ve kirli kurgularının herkes tarafından seyredileceği şekilde, hiç utanmadan dolaşabilir misin, hem de içindekilerden hiç gocunmadan, çekinmeden? Eğer böyle dolaşabilirsen; kazanmışsın demektir!”[1]
Şiir:
ŞEHVETTEN SAKIN!
Verip alan Rabbim, gayrı sebeptir
Sen sinsi dürtüden, gafletten sakın…
Maksuda erdiren, gayret edeptir
Nefisle Şeytanla, halvetten sakın
Hem öfkeden hem de, şehvetten sakın…
Sadık tevbe edip, sözünü tutan
Nefsin dizginleyen, gayzını yutan
Daim huzurdasın, Allah’tan utan
Sakın kibirlenme, satvetten1 sakın
Kalb kiri kibirden, şehvetten sakın…
Şeytani hesaplar, hayaller kurma
Facirler överse, hiç hayra yorma
Münafık söverse, üstünde durma
Fasıkın verdiği, şerbetten sakın
Riyadan gururdan, şehvetten sakın…
Dünya çin Din satan, kahbelik eder
Allah’la aldatan, Bel’amdan beter
Ecel peşindedir, uyan be yeter
Haram haksız kazanç, servetten sakın
İftira yalandan, şehvetten sakın…
Nerde olursanız, Allah beraber
Edepsizlik eden, olur derbeder
Faiz fuhş hoş gören, Hakk’la harb eder
Zalime haine, ülfetten2 sakın
Rehavet rezalet, şehvetten sakın…
Kur’an hükmedilmez, hani şeriat
İslam edebiyat, değil icraat
Pozla palavrayla, çıkmaz inşaat
Riyakârlık için, mürvetten3 sakın
Benlik bencillikten, şehvetten sakın…
Ölmeyecek gibi, dünyaya daldın
Ne cihat ne takva, kendini saldın
Ne meal okudun, ne ibret aldın
Kötülük küfürden, şirretten4 sakın
Hıyanet hakaret, şehvetten sakın…
Dindar kahraman rol, oynar etrafa
Altın renkli bakır, sorun sarrafa
İslam Birliğini, kaldırmış rafa
Haçlı AB için, fetretten5 sakın
Günahtan isyandan, şehvetten sakın…
Cahil makam çıkar, için savrulur
Milli Çözüm Hakkı, söyler savunur
Allah rızasıyla, şükür avunur
Dostuna ahbaba, külfetten6 sakın
Şirkten şekavetten, şehvetten sakın…
Mü’minin gözü de, gönlü de toktur
Haram bakış kalbe, zehirli oktur
Zina gözün rü’yet, görmesi yoktur
Zihni bulandıran, davetten sakın
Şerefin çürüten, şehvetten sakın…
Şeytan tuzağıdır, zina kurgusu
Hayâ kapın deler, hayal burgusu
Çok ağır pornonun, hesap sorgusu
Çirkefle anılan, şöhretten sakın
Ruhunu karartan, şehvetten sakın…
1- Satvet: Kaba kuvvet, saldırgan hareket.
2- Ülfet: Gönül yakınlığı, sevgi bağı.
3- Mürvet: Mertlik, iyilikseverlik, kadirbilirlik.
4- Şirret: Şerlilik, rezillik.
5- Fetret: Uyuşukluk ve zafiyet dönemi, gerilemek.
6- Külfet: Gereksiz zahmet ve sıkıntı vermek.
[1] (Farklı Rüyalardan Öğütler – Fatma Betül Erişkin – 18.12.2021)