DOĞU TÜRKİSTAN (SİNCAN)DAKİ ÇİN BARBARLIĞI
VE
İSLAM DÜNYASININ İLGİSİZ TAVRI
Çin’de 400 civarında etnik topluluk bulunmaktadır. Bunlardan 55’ine, azınlık konumuyla resmi statü kazandırılmıştır. Çinliler dışındaki 55 etnik yapıya, yoğun biçimde yaşadıkları bölge, “Bölgesel Özerklik” alanı olarak ayrılmıştır. Bunların sözde kendi alfabeleri ve anadilde eğitim hakları vardır ama bütün bunlar sadece bir kandırmacadır. Mülk edinme, çalışma, işyeri açma, seyahat etme, örgütlenme gibi haklar yasal güvence altına alınmış gösterilse de hepsi yalandır. “Güvenlik gücü kurabilir, milis oluşturabilir, yerel yasa çıkarabilirler.” iddiaları dünyayı kandırma amaçlıdır. Eğitimde kontenjan kullanmak ve iş kurmada vergi bağışıklıklarından yararlanma fırsatları fiiliyatta asla uygulanmamaktadır. Sincan Uygur Özerk Bölgesi, 55 özerk bölgeden birisi konumundadır. Çin’in altıda birini oluşturan 1 milyon 665 bin kilometrekare yüz ölçümüyle, ülkenin en büyük özerk bölgesi sayılmaktadır. Resmi dilin Uygurca ve Çince olduğu söylense de bunlar sadece palavradır. Bölge nüfusunun yüzde 45’i (20 milyon) Uygur, yüzde 40’ı (16 milyon) Çin kökenli olmaktadır. Oysa Komünist Çin işgalinden önce Sincan’ın tamamı Müslüman Uygur Türklerinden oluşmaktaydı. Çin kullandığı pamuğun yüzde 90’ını, petrol ve doğal gazın yüzde 30’unu Sincan’da çıkarmaktadır.
“Sincan Uygur Bölgesi; devrimin kazanımlarından ve Çin’deki kalkınmadan öbür özerk bölgeler gibi payını almış, tarihinin en hızlı gelişmesini yaşamıştır. 20. Yüzyıl ortasında, açlık ve hastalık içinde işsiz ve yoksul, adeta terkedilmiş bir bölgeyken, birkaç on yılda temel gereksinimleri karşılanan ve sürekli gelişen bir yurt durumuna ulaşmıştır” iddiaları asılsızdır ve Çin’in zulümlerini maskeleme amaçlıdır.
“ABD başta olmak üzere Batı, Çin Devrimi’nden çok rahatsız olmaktadır. ABD, Sincan Uygur’u küresel düzeyde yürüttüğü bölme politikasının bir parçası olarak kullanmaktadır. Amerikalılar, uzunca bir süre Sincan Uygur’a yönelik doğrudan bir girişimde bulunamamış, dışarıda yaşayan Uygurlulardan işbirlikçi yetiştirip bunları örgütlemeye çalışmıştır.” ithamları tam bir dinsizlik mantığı ve komünizm uşaklığıdır. Çünkü ABD’li Siyonist-küresel sermaye, şimdi Çin’e yatırım yapmaktadır. Yeri geldikçe “Türkçü” geçinen ve ırkçılık yürüten bu marazlı kafalar, Komünist Çin’in Sincan Uygur Türklerini zorla Çinlileştirme ve İslam Dininden vazgeçirme, her yönden dejenere etme ve değiştirip dönüştürme dayatmalarına bile bile göz yummakta ve bu yoldaki zulümlerine kılıf uydurmaktadır.
Bugün Orta Asya’nın merkezinde yer alan Çin Seddi’nin karşısında bulunan ve binlerce yıl İslam’ın bayraktarlığını yapmış olan Müslüman Uygur Türkleri üzerinde büyük bir baskı hatta soykırım uygulanmaktadır. Bu sahipsiz İslam Diyarı; İslam tarihinin en acıklı bir sayfası olan Endülüs’e benzerliğinden ötürü, ikinci bir Endülüs olma tehlikesi ile karşı karşıya bulunmaktadır. Ama maalesef bütün bunlara rağmen ülkemizde ve uluslararası kamuoyunda Doğu Türkistan’da yaşanan hadiselerin boyutu tam olarak anlaşılamamaktadır. Bunda dünyanın ilgisizliği ile birlikte Çin’in mevcut dünyadaki konumu ve medya aracılığıyla yürüttüğü dezenformasyonun da büyük tesirlerinin olduğu da açıktır.
Oysa kadim Türk yurdu ve ilk Müslüman Türk devletinin ev sahibi olan Doğu Türkistan, tarihin başlangıcından beri insanlığın medeniyet ve kültür merkezlerinden birisi konumundadır. Bilinen en eski ticaret yolu olan İpek Yolu’nun önemli bir güzergâhı olması, stratejik konumu, yer altı ve yer üstü zenginlikleri nedeniyle tarih boyunca çok önemli bir cazibe merkezi olmuştur. Tarihin bilinen en eski döneminden beri; Türk yurdu olan, İskit, Hun ve Göktürk federasyonlarının güçlü ve önemli bir müttefiki; Karahanlı, İdikut, Sarı Uygur ve Saidiye devletlerinin yönetim merkezi olan ve onlarca Türk devletine ev sahipliği yapan Doğu Türkistan, binlerce yıl bağımsız olarak yaşadıktan sonra, Bilge Kağan’ın Türk Milleti unutmasın diye taşa kazdırdığı sözlerinde bahsettiği nedenlerden dolayı 1758 yılında Çin İşgaline uğramıştır.
……………..
MAKALENİN DEVAMI İÇİN TIKLAYINIZ: